Aþkýn aldý benden beni. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
RONT-GEN-(Ý)M-ÝZ Masa baþý iþi olsa da sýkýntýma bir melhem sürememiþ olan 'idari amirlik' ruhumu daha fazla daraltmadan, istifai sonuna yaklaþtýðýnýn henüz farkýnda olmasa gerek; imzalanacak evrak benzeri kaðýtlarý göz kýrpmak su- retiyle geniþ masama koymuþtu. Masadaki iç karartýcý fakat emektar diye tahammül edilen siyah masa lamba- sýyla (bazýlarý abajur da der) sýcacýk bir vedadan sonra, ellerimizi arkamýzda birleþtirip, -onbeþ dakika sonra durakta olacak- halk otobüsüne yetiþmek üze- re, istifa mektubunu odacýya teslim edip, oradan ayrýldýk. Bu kýsa deneyimde beni en fazla özleme mahkum edecek ayrýntý þüphesiz, -ancak masaya dik oturulduðunda görülebilen- binanýn çaprazýndaki derme çatma yapýnýn üçüncü katýnda bulunan perdesiz daire olacaktý. Sanki bilgisaya- rýmda önemli bir iþlem yapýyormuþcasýna monitöre yaklaþýp, yarým saatten fazla pozisyonumu bozmadan izlediðim üçüncü kattaki 'kýzýl saçlý diktatör' ün dairesi... "Rontgen'i hangi profesör icat etmiþ? " sorusuna kafa yorarken, otobüs duraðý- ma varmýþtým bile. "Halk otobüsünde senin biletin geçmez amca" dediðimde bana "zaten halk otobüsünde paradan baþka birþey geçmez evlat" diyen, demir- yolu emeklisi mavi gözlü amcayla karþýlaþtým. Ýki gündür söylemek için sabýr- sýzlandýðým cümleyi, kýsa bir "merhaba" dan sonra heyecanla haykýrdým: "geçen gün halk otobüsünü kaçýrdýðým için binmek zorunda kaldýðým belediye otobüsünden,biletim olmadýðý için indirilmek istendim. Para teklif ettiðimde,suç iþlemekten þiddetle kaçýnan bir memur bakýþýyla (para geçmez burada, bilet atcan! ) diyerek belediyenin kendisine verdiði yetkiyi kullanan þoförden özür dileyerek otobüsten inerken aklýma geldiniz" Paranýn açamayacaðý kapýlardan birisinde daha paramýzla rezil olmanýn gizli burukluðunu yaþadýk, beraber ve solo olarak. Çalýþma odama bir an önce varabilmek için, otobüsün ne kadar çabuk geldiðine þaþýrmadan, koþarak evin kapýsýna vardým. Üst kattaki öðretmen emeklisi beyefendiyle, yanýnda -eski öðrencisi olduðunu tahmin ettiðim- fedai kýlýklý gençle merdivenlerden inerken, kibarca baþlarýmýzý ikiþer santim eðmek suretiyle selamlaþtýk. Hoca,öðrencisine: "yeni tilcikler denemelisin" gibi önerilerde bulu- nurken þaþkýn bir "af büyür" iç geçirmesiyle çoktan çýkýþ kapýsýnda soluðu almýþ lardý. Rontgeni kim icat etmiþti ve böyle bir gen, gerçekten olabilirmiydi? Neydi bir insanýn (en) iþine kitlendiði anda bile dikkatini avucuna alabilen dürtü? Kalbinin atýþlarýna söz geçirmesine mani, sicim gibi terlemesine saki olan güç.. Kapýyý açarken, daha fazla dayanamayacaðýmý anlamýþtým. Hemen bir çay suyu koyup, çalýþma odama koþtum. Dikdörtgen mimari kullanýlan, duvarlarý pastelik sarý ve zemini de açýk mavi marleyle döþenmiþ; giriþin en solunda stratejik konumlandýrýlmýþ ,üzerinde eski model bir bilgisayar bulunan orta boy sayýlabi- lecek bir odaydý. Kýz arkadaþým evi terkederken, götürmeden önce duvara asýlý olan 'yemeði seyreden kýz' portresinin kapadýðý çatlaklar, oldukça itici bir görün- tü yaratýyordu. Ama dördüncü katýn salonu, alýþýk olduðu üzere röfleli sahibini sunuyordu penceremin görüþ alanýna. Aceleyle bilgisayarýmýn ve masa lambamýn takýlý olduðu üçlü prizi yerine takýp, heyecan içinde seyre koyuldum,karþýmda savunmasýz duran salomanje salonu. Sigaramý yaktýðýmý dahi hatýrlamazken, bittiðini farkettim. Bu iþ böyledir iþte.. Ýnsanýn yuvasýný yýkar da yine vazgeçmez. Bir kere avucuna aldý mý,s eyreyle gitsin geçen zamanýný. Baþka bir iþe kendini verebilmen, hayalden öteye geçe- mez. Fakat, koltuðun yerini deðiþtirmiþ galiba. Önceden pencerenin bu kadar ya- kýnýnda durmaz, bu kadar da uzun kýyafet giymezdi. Deðiþikliðin þokunu çabuk atlattým. Sigarasý sönmeden eklemiþti bir diðerine. Arkasýna yavaþça yaslandý ve bu kýþý nasýl çýkaracaðýný düþünmeye koyuldu. Çay suyu ocaða taþmýþ olmalýydý ki bu kadar gürültü çýkarabilsin. Hýzlý hareket- lerle mutfaða yöneldim, ardýndan ocaðýn gazýný kestim. Bu kez dem lenene kadar mutfakta bekleyip, arka cephenin nisbeten karanlýk ikinci katýný izlemek üzere, tahta sandalyeyi altýma çektim. Evin küçük oðlu televizyona kumanda edebilme- nin verdiði özgüvenle, evin içini ýþýk cümbüþüne çeviriyordu. Ablasý, üzerine bol gelen pijamasýyla odaya girip, ýþýðý yaktý. Alt katta, artýk solgunluktan çýkmýþ bir zevkle boyanmýþ renksiz duvara yaslanan ihtiyar kadýn, "çocuk sesine nasýl olmuþ ta bunca sene katlanmýþým" der gibi, ellerini mavi elbisesinin üzerinde gezdiriyor, bir yandan da elindeki- kaðýt olduðu sonradan anlaþýlan- nesneyi dikkatle inceli- yordu. Bina yýkýlmak üzereydi ve bu yýkýmdan kurtulabilecek tek kiþi, kuþkusuz: o sýrada o binada olmayan bir kiþiydi. Yüksek zemin giriþ, giriþ katlarýn yüksek yaþ ortalamasý ve üst katlara doðru artan dönemeçler, kuþkusuz bir facia için ge- rekli bütün koþullarýn oluþmasýna sebep oluyor, malikleri tamamen korunaksýz kýlýyordu. Binanýn bodrumunun -buradan seçilmemekle birlikte- yýllar önce bir demirci us- tasýna kiralandýðý, onun da çalýþmasýna engel olduðu gerekçesiyle,kolonlardan iki- sini kestirdiði rivayeti, binanýn tek sahibi olan efendi zatýn, þu an boþ durumdaki iki daireyi kiraya vermesi önündeki en büyük engeldi. Boþ dairelerin ikisi de üçün- cü katta, kaderini kabullenmiþ görünerek, içimi karartmaya devam ediyor, ne yazýk ki... Annemin eskiden nadiren kýzarttýðý patates-köfte nin köftelerini, sona býrakmam gibi heyecan içinde bekliyorum dördüncü kata gelmeyi. Son bir hafta içinde,tam dört kere gördüm; apartmanýn sahibi olan kiþinin bu eve geldiðini. Geldi mi, akþamdan sonra geliyor ,getirdi mi, iki torba meze getiriyordu. Evin asýl kullanýcýsý olan ,kýzýl saçlý, fabrika bacasýný andýran upuzun boylu,vücuduna göre kafasý mini- cik kalan liseli genç delikanlýyla sabaha kadar durmadan içiyor, nereden çýktýðý belli olmayan dansöz kýyafetli bir kadýný, bir dakika olsun oturtmuyordu. Evin alt katýnda da kimsecikler olmadýðýndan, hallerinden memnun keyiflerine bakýyorlardý. Bu liseli genci mahallede tanýyan yoktu; haftada bir iki kez dýþarý çýktýðýnda gören- lerden daha iyi. Kýz arkadaþým (beni terkeden deðil, benim terkettiðim.) bu binanýn sahibinin kýzýyla ayný sýnýftaymýþ. Babasýnýn, eski film yönetmenlerinden olduðunu söylermiþ. Söylediðine göre;þimdilerde kýsa film ve belgesel film çekiyormuþ, zevki için.Oldukça da geniþ bir etraf sahibi olarak hayatýný devam ettiriyormuþ... Dördüncü katýn ýþýklarý nihayet tamamen yandý. Ama liseli genç etrafta görünmü- yor. Bir kadýn, griler içinde, aðzýnda bir sigara, eli saçlarýnda pencereye doðru yaklaþýyor.Yatak odasýnýn ince perdeleri, ýþýk sayesinde bir uzun vücudun gölgesini dýþarýya aktarýyor. Gölge ellerini kaldýrmýþ, üstündekileri çýkarmaya çalýþýyor. Grili kadýn, yatak odasýna doðru ilerliyor. Ýki gölge birbirine yavaþça yaklaþýyor. Gölgelerden uzun olaný, biraz eðiliyor. Diðer gölge biraz daha yaklaþýyor ve be- nim aklýma, istifa dilekçem hiç gelmiyor. Iþýklar sönüyor, gölgeler salona gidiyor. Uzun gölge, dansöz kýyafetli kadýna dönüþüyor, grili kadýnsa liseli gence. Bir sigara daha yakýyorum; çayým bitmiþ dolduramýyorum; artýk ayaða kalkýyorum. Bakýr sürahi devriliyor, aldýrmýyorum. Liseli genç, kapýya ilerliyor, açýyor; binanýn sahibi de geliyor, elleri yine dolu. Kapý kapanýyor, herkes birbirine sarýlýyor; grili kadýn mutfaktan çýkýyor, elinde sigarasý. Telefon çalýyor, kapý çalýnýyor; "kapý çalýnmaz" diyorum, zile bassýnlar. Zil de çalýyor, istifa dilekçem aklýma geliyor. Telefon susuyor, kapýyý açmýyorum. Midem bulanýyor, sigarayý söndürüyorum. Binanýn sahibi, dansöz kýyafetlinin baþýný okþuyor; grili kadýn, liseli gence içki koyuyor. Üçüncü katta ýþýk yanýyor; dikkatim daðýlýyor. Býyýklý bir adam, montunu çýkarýyor. Ýkiþer ikiþer insanlar doluyor, ýþýklar yanýyor. Býyýklý adam bir kutudan keman çýkarýyor, bir diðeri de darbuka çalýyor. Sazlar geliyor, program baþlýyor. Ses duymuyorum, baþým dönü- yor. Dördüncü katýn ýþýklarý sýrayla sönüyor, üçüncü kata dönüyorum. Býyýklý adam kendinden geçiyor; belli ki çok derinden çalýyor. Birisi kapýya gidiyor, diðerleri susuyor. Binanýn sahibi görünüyor, býyýklý adamla tokalaþýyor. Camý da açýyorum artýk, kafamý dýþarý çýkartýyorum. Dansöz kýyafetli ve liseli gençten sonra grili kadýn da salona geliyor. Bir kahkaha patlatýyorum, aðzýmdan salyalarým akýyor. Aþaðý pencereden bir ses geliyor, aldýrmýyorum. Israr ediyor, bakýyorum: "Sonunda olacaðý buydu" diyor. "Sen de kimsin?" diyorum. Þaþkýnlýðýmý gizliyorum. "Bina sahibinin kýzýyým" diyor.Bu kez gizleyemiyorum. "Üzülmüyormusun?" diyorum. Yan taraftan ses geliyor. Aldýrmýyoruz. Liseli genç ayakta, kemancýyý alkýþlýyor. Darbukacýnýn elleri hýzlanýyor, dansöz iyice canlanýyor. Üst kattan alkýþlar yükseliyor. Yukarý bakýyoruz, bizi görmüyor. Sesleniyoruz: "Ne yapýyorsunuz ?" "Program izliyoruz" diyor. Caným iyice sýkýlýyor. Heyecaným geçiyor. "Ayýp be! " diyorum, "kendinizden utanýn" Millet bana kýçýyla gülüyor...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © özgür karakoçak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |