Tanrının, yağmur damlaları ile süslediği şehre bakıyorum camdan.
Yoksun,
Gel diye bekliyorum.
---
Gecenin bir yarısı, çakırkeyf, yarı karanlık, belki biraz tanıdık o sokakta yürüyorum. Neler yaşanmıştı o sokakta halbuki?
O sokakta seni arıyorum.
---
Karşılaşma korkusuyla, her gün aşındırdığın o yollarla yoldaş oluyorum. Seni soruyorum, susuyorlar.
Sana geliyorum.
---
En güzel vedaların edildiği duraklardan, kambur sırtımla bineceğim vasıtaya. Sırtıma koca bir yük yükledin. Nereye kadar taşınır bilmiyorum.
Seni özlüyorum.
---
Gururumu kusuyorum yolun ortasına. Gidecek yerim yok. Biraz kızgın, biraz küskün belki biraz dargın ama yangın geliyorum.
Sana dönüyorum.
---
Yorgunum, açım, susuzum, sensizim. Bir kaç adım kalmışken vuslata, senin beğendiğin kalpsiz heykeller, yollarıma set kurmuş, korktuklarından.
Ben de korkuyorum.
Onlardan uzaklaşıyorum.
---
Koşuyorum, koşuyorum, koşuyorum varımsız yollarda. Son durağım yok. Şehrin tüm sokaklarında senin heykellerin. Sanırım deliriyorum. Tek yurdum senken,
senden kaçıyorum.
---
Aylar oldu, ağırlaştı sırtımdaki yük, yorgunluk kendini işlerken tüm iliklerime, son nefeslerimi veriyorum. Ben sana gelemezken, sen bana gel diye dua ediyorum tanrıya. Beni yaşatacak da sensin, elindeki hançer ile göğsümdeki aynayı söküp alacak da.
Yalnızca seni bekliyorum.

Hasretin ile inşa ettiğim gecelerdeyim,
Çal kapımı...