Düşgücü güzelliği, adaleti, mutluluğu yaratır. -Pascal |
|
||||||||||
|
Normal bir güne uyanır gibi doğruldu yatağından.İçinden: -Yine aynı koşuşturmaca,yine aynı saçmalıklar…dedi.Oysa günün kendine yapacağı sürprizden habersizdi.Ayakkabılarını giydi.Kahvaltı yapmadan çıkıyordu çünkü işe gecikmek istemiyordu.Aceleyle arabasına bindi ve haber ajansına geldi.Binayı yukarıdan aşağı doğru süzdü.Pencereleri,o pürüzsüz gri duvarları git lütfen diye haykırıyordu sanki.Yine günün sıkıcılığını eleştirirken birinin kendi ismini seslenmesiyle irkildi: - Tuana,Tuana ! Dönüp arkaya baktığında geriye doğru taranmış siyah saçları,ışığın yönüne göre değişen ela gözleri ile karşısında Rüzgar belirdi.Rüzgar: -günaydın . Çok dalgın görünüyorsun, dedi. Tuana: -sana da günaydın, dedi.Rüzgar: -Bugün ajansta değiliz biliyorsun değil mi? Dedi. Tuana: -hı biliyorum , dedi.İçinden ajansta olmasak ne olacak sanki, hepsi aynı dedi.Ajans müdürü Burak : -Tuana ve Rüzgar sizi az önce gelen ihbar yerine göndereceğim.Bir kavga çıkmış. Tuana: -peki bu kavgayı önemli kılan ve seyirciye sunmamızı gerektiren şey ne? Dedi.Burak sinirli bir halde: -Tuana ,iki yıldır spikerlik yapıyorsun ama hala öğrenememişsin! Biz haberleri önemli önemsiz diye ayırmıyoruz.Belki sana saçma gelebilir ama bazı insanlar böyle şeylerle ilgileniyor ve haberdar olmak istiyor.Bizimde görevimiz onları haberdar etmek! Kafasını yana doğru sallayarak hırsını alamamış şekilde sordu: -Başka soracak bir şeyin var mı?dedi. Tuana sabah patronundan azar yeme kızgınlığıyla yüzünü ekşitip başını hayır dercesine salladı.Burak: -pekala, o zaman görev yerine dedi.Olay yerine vardığında olayı görgü tanıklarından öğrenen Tuana ve Rüzgar haber çekimine başladı. Tuana: -İki büyük şirket arasında yapılan toplantı olaylı bitti.İddiaya göre Lion şirketinin sahibinin toplantıya geç katılması…o sırada toplantıdaki kişiler kameraman ve spikerlere saldırmaya başladı.O kargaşada nereden geldiği belli olmayan bir bıçak Rüzgar’ı kanlar içinde yere devirdi.Rüzgar ‘ı bıçaklayan kişi bu sefer bıçağı yerden almış Tuana’ ya doğru geliyordu ki Rüzgar bedeninde kalan son hamleyle adama çelme takmayı başardı. Tuana adamın elinden düşen bıçağı hemen yerden alıp kendini savunmaya hazırlanıyordu ki bir silah sesi o an herkesin durmasını sağladı. Tuana elindeki bıçakla kalmıştı.Nedense onu elinden atmak aklına gelmiyordu. Sadece Rüzgar'ın cesedine bakmakla yetiniyordu.Komiserin : -Bunu da alın! demesiyle kendine gelen Tuana olayın şokuyla ağzından hiçbir lafı çıkaramıyor kendini savunamıyordu.İfadesi alınması için götürüldüğünde komisere kendinin yapmadığını söylediğinde komiser: -Sen beni salak mı sanıyorsun? Olay yerine geldiğimde seni arkadaşının yanında elinle bıçakla gördük.Gördük diyorum bak sade ben değil memurlar dahi gördü seni! Dedi.Sonra yanındaki memura dönüp - anlatılacak bir şey yok zaten onu gördük hakim görgü tanığı istese kadının yanındaki adamla birkaç memuru göndeririz, dedi. Tuana daha ne olduğunu tam anlayamadan kendini hapishanede buldu.Hapishaneye girmeden önce annesinin bir çanta uzattığını ve ona ağlayarak bir şeyler söylediğini hayal meyal hatırlıyordu.Birden başı döndü, elindeki çanta düştü.Bayılmadan önce bir kadının ayağa kalkıp : -Tutun onu, bayılacak! Dediğini duydu.Ayıldığında o kadını nabzını kontrol ederken buldu.Onun ayıldığını gören diğer kadınlar : -ayıldı, ayıldı dedikten sonra dağıldılar.Sadece o kadın başında kalmıştı. Tuana: -adını bilmiyorum ama benimle ilgilendiğin için teşekkür ederim ,dedi.Kadın: -Adımı henüz kimse bilmiyor ama dövüşçü doktor olarak biliniyorum, dedi. Tuana: -Yani sen şu haberlere defalarca çıkıp, hayat kurtaran ve aynı zamanda geçen yılki YILIN EN İYİ DOKTORU OSCAR’ını alan kişi misin? Diye sordu.Doktor: -Benim hakkımda çok şey biliyorsun. Peki bu bilgiler araştırmaya mı dayalı yoksa haberleri çok sık mı takip ediyorsun? Dedi. Tuana: -ikisi de değil.Ben spikerim meslekten kaynaklı yani, dedi.O sırada gardiyanın sesi duyuldu: -Doktor ziyaretçin var. Doktor : -Pekala,ben gidiyorum.İsmin neydi? Dedi. Tuana: -Benim adım Tuana , dedi.Doktor başını tamam der gibi salladıktan sonra gitti. Tuana yaşadıklarını dahi unutturan o tatlı sözlü kadın gittikten sonra olayları düşünmeye başladı.Düşündükçe çıldıracak gibi oluyordu.Ama sonunda hayatında garip biriyle tanışmıştı.Üzgünlüğünü merak duygusu bastırıyor hatta yok etmeye başlıyordu.Sonunda doktor gelmişti.Yüzünde az önce gülümseme olan kadın şimdi garip hareketler yaparak elini çenesine koymuş ortalıkta dönmeye başladı. Sonra eline bir bardak su aldı.Yatağına oturdu. Tuana merakını yenemeyip doktorun yanına gitti.Sağ eli çok hızlı titriyordu.Ama yüzünde herhangi duygu belirtisi görünmüyordu.O sırada doktor elindeki bardak kırıklarını attığını gören Tuana : -Ne yapıyorsun sen, birden bu kadar öfkelenmenin sebebi nedir? Dedi.Doktor elini göz hizasına kaldırıp elini sıktı ve akan kana bakarken: -Tuana ,senle daha yeni tanıştık bak ben hakkımda sorulan soruları cevaplandırmayı ve fazla konuşmayı sevmem.Bilgin olsun diye söyledim, dedi.Sonra elini orada bulunan pamukla sildikten sonra sargı beziyle elini sardı.Yeşil bir defteri eline alıp bir şeyler yazmaya hazırlanıyordu ki Tuana’ dan rahatsız olduğunu belirten bir ifadeyle: -yatağına gidip dinlenmeye ne dersin?Sonuçta az önce bayılmış bir kişi olarak bayılma ihtimalin biraz yüksek , dedi .Tuana imalı sözlerin ne anlatmak istediğini anlamış bir şekilde yatağına döndü. Doktora olan ilgisi büyümeye başlamıştı.O yeşil defterde ne yazdığını öğrenmek istiyordu.Akşam ne de çabuk olmuştu.Lambalar söndü Tuana bir süre bekledi.Sonra yanlış olduğunu bildiği halde doktorun çekmecesinden defteri almaya karar verdi.Çekmeceye elini uzattığı zaman birinin elini tutup hiddetle sıktığını hissetti.Tam bağırmak üzereydi ki birinin ağzını tutup: - Sus , dedi.Bu doktordu.Onu kolundan çekip lavaboya götürdü. Sonra Tuana’ ya dönüp : -Eğer bir daha böyle bir şey yaptığını görürsem seni çok fena yaparım ,dedi.Sonra kolunu bıraktı.Hırsla , arkasına bakmadan, gitti. Tuana sabaha kadar uyuyamadı. Sabah lavaboya gittiğinde bir kadının kendisine bağırarak geldiğini ve elinde şiş olduğunu gördü.O sırada birinin kadının elini tutup bir tekme darbesiyle yere serdiğini gördü.Bu dövüşçü doktordu.Doktor daha sonra lavaboda bulunan herkesi,Tuana dahil ,dışarı gönderdi.Bir-iki dakika sonra içeriden çıkan doktor gri demir kapıya öyle bir vurup gardiyan diye bağırdı ki içeride bulunan kimileri elinde bulunanı düşürdü kimileri de o tarafa irkilerek bakmaktan kendini alamadı. Tuana az önce içeride ne olduğunu öğrenmek için aralı kapıdan kadının bulunduğu yere baktı.Kadının dudağı patlamış ve karnını tutuyor ayağa kalkamıyordu.Gözünden dökülen yaşlar ve yüzünde beliren ifade başarısızlığını ve çaresizliğini belirtmeye yetiyordu.Gardiyan geldiğinde onu lavaboya alıp kapıyı örten doktor olanları gardiyana anlattı.Doktor kadından aldığı şişi gardiyana verdi.Gardiyanlar ve kadın gittikten sonra yatağına oturan doktor kitap okumaya başladı.Az önce olayın tam merkezinde olan kişi şimdi hiçbir şey olmamış gibi oturmuş kitap okuyordu. Tuana tüm bunlara bir anlam veremiyordu.Yanına gidip birkaç şey söylemek istiyordu.Dün gece yaptığı şeyden sonra azarlanacağını umarak korku dolu adımlarla ona yaklaştı.Tam bir şey söyleyecekti ki doktor elini ağzına götürüp sus işareti yaptı sonra elini kaldırıp bekle işareti yaptı.Bir süre sonra sordu: -Sorun nedir? Tuana çekinerek söze başladı: -ben dün için özür …doktor elini kaldıp onu durdurdu.Sonra ona -özür dileyecek yahut teşekkür edeceksen bunlara hiç gerek yok. Tuana şaşkın bir ifadeyle: -yani bana kızmadın mı?doktor -(…) Tuana cevap bekler şekilde kafasını öne doğru eğdi.Doktor: -hayır.O sırada bağırma sesleri duyuldu.Doktor ayağa kalkıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.O sırada kavgayı ayırmak için araya giren yaşlı bir kadın kalbine aldığı yumruk darbesiyle sarsıldı.Doktor ne olacağını tahmin etmiş biçimde bağırarak kavgayı ayırdı.Ve az önce yere yığılan kadının göğsüne kulağını koyup dinlemeye başladı .Sonra iki elini üst üste birleştirip kalp masajı yapmaya başladı.Bunu yaparken arada bir durup nabzı kontrol ediyordu.Biraz sonra -Neyi bekliyorsunuz?Gardiyanı çağırın lütfen, dedi. Tuana kapıya yaklaşıp birkaç kere seslenmeden sonra gardiyanlar içeri geldi.Doktor -onu levire götürün ,kalp krizi geçiriyor lütfen çabuk olun aksi takdirde…sustu.Gardiyanlardan biri -Aksi takdirde deyip cümlenin devamını bekledi.Doktor kaldığı yerden devam etti. -Aortu tutmamız gerekecek .Gardiyan amiri: -iyi de bugün levirde doktor yok ki ambulans…sözü kesildi.Doktor: -olmaz şimdi müdahale edilmeli yaklaşık yarım saattir kalp masajı yapıyorum.Kalbine darbe aldı.Ambulans gelene kadar beklersek hasta hayatını kaybeder,hem nasıl oluyor da levirde doktor yok!Gardiyan amiri : -doktoru dikkate almamış biçimde gardiyana dönüp ambulansı arayın, dedi.Doktor gözü dönmüş biçimde gardiyan amirinin elindeki teneke tabakayı aldı büküp ikiye ayırdı.Gardiyan amiri dur ne yapıyorsun sen dedi.Doktor tenekenin sivri tırtıklı kısmını kadının göğsünü kesmek için kullandı.Gardiyanlar onu durdurmak için jobları ile birkaç kez vurdular.Gardiyan amiri -Durun vurmayın ona ,dedi.Sonra doktora dönüp -Eğer ona bir şey olursa yakarım başını!Doktor: -onu kurtarmak için elimden geleni yapacağım ama sen de bana yardım edeceksin ,dedi.Gardiyan amiri kekeler biçimde -Ben ne yapabilirim ki ? doktor -ilk olarak şu kalabalığı dağıtarak başla ,sonra sana şimdi dediğimde sağ kaburgayı kendine doğru çekeceksin ,dedi.Gardiyan amiri -Sen deli misin ? benim başımı yakacaksın hem sen ne yapacaksın?Doktor -zaman geçiyor senin başını yaktığım yok aortu tutacağım .Gardiyan kalabalığı uzaklaştırdıktan sonra doktoru bekledi.Doktor: -şimdi demesinin ardından gardiyan kaburgayı kendine çekti.Doktor kaburganın çekilmesiyle oluşan boşluğa elini götürdü. Biraz sonra -Buldum,şimdi senden nabza bakmanı istiyorum.Gardiyan elini kadının boynuna götürdü.Nabız gelmiş dedikten sonra koşarak lavaboya gitti.Doktorun yüzünde hafif bir gülümseme belirdi.Gardiyanlara dönüp -şimdi ambulans çağırabilirsiniz.Yarım saat sonra ambulans geldi.Gardiyan amiri -tamam artık onlara bırak .doktor tam cevap verecekti ki orada bulunan sağlık görevlisi -Hayır bu olmaz ameliyathaneye kadar tutmak zorunda yoksa hastayı bir daha hayata döndüremeyiz ,dedi.Doktor verilen cevabı onaylarcasına başını salladı.Gardiyan: -peki o zaman ona birkaç memur eşlik etsin. Aortu tutarak ambulansa binen doktor gittikten sonra Tuana şok geçirmiş bir biçimde yatağına döndü.Daha sonra aklına gelen bir fikirle irkildi.Doktorun sözlerini hatırlayarak bu düşünceden kurtulmak istese de başaramayıp çekmeceden yeşil defteri aldı. YEŞİL DEFTERDE YAZANLAR Tuana defterin kapağını açtığında el yazısıyla oluşturulmuş içindekiler listesiyle karşılaştı. Dikkatini çekmeyenleri hızlıca okuyup geçti.Fakat üç başlık dikkatini çok çekti.”buraya giriş sebebim-çıkmamı sağlayacak deliller ve çıktıktan sonra yapacaklarım.”Hemen buraya giriş sebebim” sayfasını açtı ve okumaya başladı. Sabah kalktığımda nerede olduğumu tam bilmiyor ,akşam ne olduğunu tam hatırlamıyordum.Başım çok ağrıyordu.Akşama dair tek hatırladığım evimde arkadaşlarımla sohbet ettikten sonra gelen aramaydı.Telefonda konuştuktan sonra çağrılan yere gittim.Daha sonra boynumda hissettiğim kuvvetli acı sonrası elimde bir tabancanın olduğu etrafın kan lekeleriyle kaplandığı ve polislerin beni götürmesi… Tuana diğer sayfanın yırtıldığını gördü.Yırtılan sayfayı ararcasına sayfa aralarını karıştırdı.sonra içinden -ah, o çok zeki defteri alırken görmüştü.Sanırım defteri alacağımdan şüphelenmiş ve öğrenmemi istediği kadarını bırakmış.Eğer öyleyse çıkmamı sağlayacak deliller sayfasınıda yırtmıştır diye geçirdikten sonra hemen o sayfayı buldu. Haklıydı.Sayfa yırtılmıştı. ZİYARET GÜNÜ YAŞANANLAR Tuana o defteri okuduktan sonra doktoru araştırmaya karar verdi.Bunu ziyaret gününe saklıyordu çünkü o gün, avukatının dediğine göre,ajans müdürü Burak gelecekti.Eğer o gün doktorun ziyaretçisi gelirse aralarında geçen konuşmadan öğrenmek istediği şeyleri öğrenecekti.İşte yarın beklediği gündü.Yarın öğreneceklerinin hayalini kurdu.Ertesi gün aceleyle görüşme odasına gitti.Doktorun oturduğu masanın yakınına oturdu.Sonunda onunda doktorunda beklediği kişi gelmişti. Burak’ a önceden yazdığı mektubu verdi.Burak okuduktan sonra -ilginç sanırım aradığın haberi buldun. Tuana onu el işaretiyle durdurdu.Şimdi doktor ve arkadaşı arasında geçen konuşma daha net duyuluyordu.Doktor: -Murat o kan lekeleri kime aitmiş belirlendi mi?Murat: -evet ,o kan lekeleri Ali’ ye ait.Doktorun yüzünde ne olduğu belirlemeyen bir ifade belirdi.Murat: -iyi misin?ondan nefret ettiğini biliyordum ama öldürecek kadar olduğunu sanmıyor…doktor nedenini bilmediği bir öfkeyle: -ben ona bir şey yapmadım ve yapamam çünkü, sustu.Murat cümlenin devamını istedi -çünkü…doktor -boş ver sana bunları benim yapmadığımı söyleyecek deliller burada deyip bir kağıt uzattı.Murat kağıdı okuduktan sonra D…doktor sözünü kesti. -bana adımla seslenme biliyorsun adımın bilinmesini istemiyorum doktor olarak seslen lütfen.Murat -peki,senden ifadeyi bana da vermeni istiyorum.Doktor: -Bir telefon geldi.Acilen oraya gitmem gerektiğini söyleyen biri soru sormama izin vermeden telefonu kapattı.Gidip gitmeme konusunda düşünürken tekrar aynı numara aradı.Aynı adresi verip “ölecek”dedikten sonra kapattı.Şüphelenip adrese gittiğimde boynumda bir acı hissettim.Uyandığımda hiçbir şey hatırlamıyordum.Etrafa göz gezdirdiğimde etrafın kan lekeleriyle dolu olduğunu ve elimde bir tabanca gördüm.Murat: -orada kimseyi görmediğine eminsin değil mi? Doktor: -evet,eminim.Bence boynumda hissettiğim acı ya uyku ilacı ya da elektro şok, dedi.Murat: -evet haklısın.Peki bu kağıtta yazan delillerle anlattıklarının ilgisi ne? Doktor: -eğer benim bayılmamı sağlayan şey ilaçsa kan alınıp benim yapmadığım anlaşılır diğer yandan çağrıldığım yere motorumla gitmiştim, içeri kaskımla girdim ve kaskımda kamera takılıydı.Onu bulmalısın Murat .Gardiyanın sesi duyuldu. -Görüş bitti! Doktor yatağına döndüğünde çok düşünceliydi. Tuana da bir o kadar meraklıydı. Tuana doktora baktığında elini yine titrerken gördü.İçinden sanırım sinirliyken ve düşünürken eli titriyor diye geçirdi.O sırada doktor eline yeşil defteri aldığında bir farklılık görmüş olmalı ki Tuana ‘ ya doğru hırsla yaklaşıp: -hepsini okudun mu? Bari. Sana böyle bir şey yapmamanı söylemiştim.Hırsla elini kaldırıp tokat vurmaya hazırlanıyordu ki içinden geçirdiği ve ağzından çıkan: -Ol iz well sözcükleriyle kendini sakinleştirip elini indirdi.Yatağına dönüp oturdu.Olayın gerçekleştiği günden bir gün öncesini hatırladı.Bir mafya onun arabasına çarpmıştı.Biraz atıştıktan sonra doktor hastaneye gitmişti.Aynı gün mafya bir kavgaya karışmış ve karnına gelen kurşunla ağır yaralanmıştı.O gün acildeki tek nöbetçi doktorda oydu.Mafya bayılmadan önce bedenindeki son hamlelerle ondan tedavi almayı reddediyordu.Doktor görevi olarak onu tedavi için yanına gitti.Mafya ,adamlarını onun üzerine salmıştı.Doktor kendini savunmak için kavga ederken mafya kalp krizi geçirmişti. Ne kadar adamları ikna etmeye çalışsa da mafyanın adamları defalarca yumruk darbesiyle serildiği yerden kalkıp doktora saldırıyordu.Mafyanın adamlarının hepsi etkisiz hale geldiğinde doktor mafyanın çoktan öldüğünü anlamış ve yakınlarına haber vermişti.Mafyanın kardeşi ona “ben de seni öldüreceğim. Senden en değerlini alacağım.”Doktorun aklına takılan bu sözler ne demekti.En değerlini derken ne kast edilmişti. En değerli mesleği miydi,özgürlüğü müydü yoksa Ali miydi? Yoksa… Peki ama neden Ali,Ali onun neyi oluyordu? Bu düşüncelere dayanamayan doktor az önce eline aldığı defteri fırlattı.Ali ‘ den nefret ediyordu.Mafyanın kardeşi bunu kullanarak Ali'nin ölümünü onun üzerine atmaya çalışmıştı belki .Peki ama Murat ona neden Ali'yi öldüremeyeceğini sorduğunda verdiği tepkide neyin nesiydi? O sırada gardiyanın sesi duyuldu. -doktor avukatın geldi! Doktor görüşme odasına geldiğinde avukata dönerek: -Hüseyin Bey lütfen beni buradan çıkaracak delilin bulunduğunu söyleyin.Hüseyin -Evet bulduk yarın mahkemede yargıca bu delili sunacağım.Ertesi günü iple çeken doktor mahkeme salonunda yaşayacaklarını hayal ederek uykuya daldı. MAHKEME SALONUNDA YAŞANANLAR Doktor heyecanlıydı ve birazda sinirli. Kendisine Ali'nin katili suçunu atan kişiyi biliyordu.İçinden onu bulup çok feci bir dayağa maruz bırakacağım dedi.Adlarının okunmasıyla içeri girdiler.Hakim delili istediğinde doktorun avukatı Hüseyin elinde bilgisayarla hakimin yanına çıktı.Hakim görüntüleri birkaç kez izledikten sonra yerinde kasılarak mahkeme salonuna bir göz gezdirdi ve sonra -yaz kızım! Davanın ertelenmesine, bu süre içerisinde delil toplanmasına ,şüpheliyi aklayacak delil bulunana kadar sanığın göz altında tutulmasına karar verilmiştir.Doktor bu kararı duyduğunda büyük şoka uğradı.Kalbinin sesi bir davulun ki kadar gür çıkıyordu.Sanki vücudundaki tüm kanlar beynine hücum ediyordu.Ensesinde hissettiği sıcaklık,nefesinden çıkan buhar harlanmış ateş kadar sıcaktı.Yüzündeki kızarıklık,dudağındaki morarma ve gözünden çıkan o şeytani bakışlar patlamaya hazırlanan bir volkanik dağa benziyordu.Dişlerinin gıcırtısı yanındakiler tarafından duyuluyor,başına aldığı darbede kalıcı hasar olarak tespit edilen ve sinirlenince titremeye başlayan sağ eli şimdi şiddetli bir depremin binayı sarsarken oluşturduğu görüntüyü veriyordu.Doktor öfkesinin verdiği bu sarsıntıya dayanamayıp bayıldı.Uyandığında kendini hapishanedeki hücreden farksız levirde buldu.Gardiyan - Sakin ol serumun bitsin gideceksin koğuşuna zaten, dedi.Doktor baş kaldırır biçimde -Madem döneceğim o zaman serumun bitmesine gerek yok deyip kolundaki iğneyi çekip çıkardı.Gardiyan hafif çekinir biçimde -Peki yürü o zaman .Doktor gardiyanın sözü bitmeden ayağa kalktı.Başının dönmesiyle oradaki masayı tuttu.Gardiyan yardım etmek için doktorun kolundan yakaladı. Doktor kolunu şiddetle çekip -Ben yürürüm .Gardiyan öfkeli bir şekilde: -Yürü o zaman akşama kadar seni bekleyecek değilim.Doktor gardiyanın bu sözlerine öfkelendiğini belli ederek öyle bir yürüdü ki gardiyan ona koşarak yetişiyordu. Koğuşun kapısına geldiğinde birden durunca başı tekrar döndü. Hemen duvarı tuttu.Gardiyan arkadan koşarak gelip durdu.Göbeğini tutuyordu.Son bir laf atma edasıyla: -Buraya bu kadar istekli gelen birini daha görmedim,dedi.İşte bu bardağı taşıran son damla oldu.Doktor öyle bir bağırmaya başladı ki hemen üç gardiyan onu bir şey yapar düşüncesiyle kolundan tutarak koğuşa çekmeye başladı.Bu yeterli olmuyordu.Gardiyan amiri hemen bir gardiyan daha çağırıp onun arkasına geçti.Yeni çağırdığı gardiyana -Vur ona diye emir verdi.Gardiyan vurdukça doktor daha çok sinirleniyor,geri çekileceği halde ileri atılıyordu. Tuana az önce aralanan kapıdan dışarı bakıyordu.Sadece o değil koğuştaki herkes onu izliyordu. Tuana aralıktan gördüğü titreyen eli hemen tanıdı.Doktor sonunda kendini sakinleştirmek için -Ol iz well diye bağırmaya başladı.Sonunda sakinleşmişti.İçeri kendi isteğiyle girdi.Az önce sinirinden hissetmediği job darbelerinin acısını şimdi hissediyordu.Kolunu elleriyle sıkarak acıyı dindirmeye çalışıyordu.Şakaklarındaki damarlar çok hızlı atıyordu.Dişlerini tekrar gıcırdatmaya başladı.Yatağına geldiğinde gardiyanın ve hakimin sözlerini tekrar hatırlayıp ellerini duvara vurdu. Tuana son yumruk darbesini duvara dokunmadan yakalamayı başardı.Doktor kim olduğunu görmek için baktığında Tuana irkilerek doktorun elini bıraktı.Gözü alevli bir ateşe benziyordu.Yüzü öyle kırmızıydı ki Tuana yüzündeki bu rengi görünce korkmadan edemedi.Doktor Tuana’ya bir şey söylemek istiyordu ama sesi titriyordu.Kendini sakinleştirmek için nadiren açtığı dolabından gitarını çıkardı.Gitardan çıkan notalar içindeki duyguları yansıtıyordu.Tüm koğuş bu notaları ilgiyle dinliyordu.Sanki gitar dile gelmişti.Birden notalar hızlanmaya başladı.Doktor sonunda çalmayı bitirmişti.Gitarını yanına koydu.Telleri kopmuştu.Doktor eline kitabını alıp okumaya başladı.Tüm koğuş az önceki insanla şimdikini karşılaştırıyordu.Hepsi saşkınlaşmıştı. Az önce yanardağ gibi alev püsküren insan şimdi sakin bir denize benziyordu. Tuana gece uyuyamadı.Doktoru bu kadar sinirlendiren şey ne olabilirdi.Ertesi gün doktor yanına geldi.Tuana biraz koktu.Doktor bunu sezmiş olacaktı ki -korkmana gerek yok teşekkür etmeyi sevmem ama teşekkür ederim dün elimi tutmasaydın muhtemelen parmaklarım tamamen kırık olurdu deyip öyle bir gülüş attı ki sanki dün hiçbir şey yaşamamıştı.Sanki hafızasını kaybetmiş biri gibi davranıyordu. Tuana kekeleyerek -B, be,ben rica ederim.Doktor bu sözlere bir kahkaha attı.Şimdiye kadar onun güldüğünü pek görmeyenler -sen gülüyor muydun? Doktor -Çok nadir diye soğuk bir cevap verdi. Tuana dışarıdan bakıldığında duyguları anlaşılmayan bu insanın gözlerine baktığında dünkü yanardağ patlamasının enkazlarıyla karşılaşıyordu. Tuana -Dünkü görüşmen kötü gitti galiba.Doktor duymazdan gelmişti. Tuana -Demek paylaşmak istemiyorsun peki bir daha ki görüşün ne zaman ? Doktor bunu da duymazdan gelip eline dün tellerini kopardığı gitarını aldı ve tamir etmeye başladı.Sonra gitarından gözünü ayırmadan Tuana’ya -Benim yaşadıklarımı merak ediyorsun,neden adımı gizlediğimi,neden davranışlarımın böyle olduğunu değil mi? Hatta beni araştırmaya bile başladın.Önce defterimi okudun sonra ziyaret gününde arkadaşımla konuşmalarımı dinledin.Eğer anlattıklarımı soru sormadan dinleyeceksen ve beni araştırmaya devam etmeyeceksen sana söz veriyorum bilmeni gerektiren kadarını anlatırım,Tuana şok geçirmiş biçimde: -demek senin konuşmalarını dinlediğimi anladın. Söz veriyorum soru sormadan dinleyeceğim. DOKTORUN ANLATTIKLARI Benim kim olduğumu biliyorsun zaten.Neden burada olduğumun bir kısmını biliyorsun .Yırtılan o sayfada ne bulunduğunu eminim çok merak ediyorsundur.O sayfada kimsenin bilmesini istemediğim bir bilgi vardı.Bu yüzden sakın onu sormaya ya da araştırmaya kalkma.Eğer bunu yaparsan anlaşmamız bozulur.Diğer yandan ismimin bilinmesini istemememin nedeni ailem burada olduğumu bilmiyor.Olay yaşanmadan önce onlara bir sürpiriz yapmak istemiştim.Babamın doğum günüydü.Ben ve kardeşim ailemizi her doğum günlerinde ve özel günlerde ziyaret ederiz.Onlara gelemeyeceğimi önemli bir toplantı için yurt dışına çıkacağımı çok yoğun olacağım için onları aramayacağımı ve telefonum kapalı olacağını bana ulaşamayacaklarını bildirmiştim.Ama işte tam o görüşmeden sonra telefon geldi.Bir şey söylememe fırsat verilmeden telefon kapanmıştı.İkinci defa aynı numara arayıp ölecek dedikten sonra kapattı.Gitmem gerekiyordu çünkü benim arkadaşlarımdan bazıları bu gibi nedenlerle öldü.Kimilerinin şaka yaptığını sanıyor gitmiyordum kimileri de bedenindeki son güçle bulundukları yeri söyleyemiyordu .Bu sefer eğer böyle bir şey varsa kurtarayım diye gittim.Ama bu sefer inanmamam gerekene inanmıştım.Bana iftira atmak için nefretimi kullanmışlardı.Bir oyun oynadılar ve kazandılar.Ve ben bu yüzden duygularımı kimseye açmam.Açarsam bu gibi durumlarla karşılaşırım.Konuşmam çünkü düşmanlarım konuştuğum kişiyi yakınım sanıp onlara sırf bana acı çektirmek için zarar veriyorlar.Umarım aklındaki tüm sorular yok olmuştur.Peki bir kez de ben soruyum burada ne işin var senin? Tuana derin bir uykudan uyanır gibi doktorun sorusunu yanıtladı -Ben aslında bir haber çekimine gitmiştim.Orada bulunan şirket sahipleri birden spiker ve kameramanlara saldırdı.Doktor onun sözünü kesip: -gerisini biliyorum.Senin ekip arkadaşına birisi saldırdı.Onu öldürdüler ve suç senin üzerine bir şekilde atıldı değil mi? Tuana -ama sen bunları nasıl…doktor bunu öğreneceksin çok az kaldı.Ama beni bugün daha fazla konuşturma lütfen .Bu arada senin görüşün ne zaman? Tuana -Yarın neden sordun?Doktor -Hiç ,benimkiyle aynı günmüş. Tuana şok olmuş biçimde ve birazda düşünceli yatağına döndü.Neden görüşünün bulunduğu günü sormuştu? Peki o gün olanları nasıl biliyordu ve öğreneceksin çok az kaldı da ne demekti? Ama biraz sonra bu sorular yerini buradan nasıl kurtulacağım duygusuna bıraktı. ERTESİ GÜN YAŞANANLAR Tuana bugün mahkemeye ,yargıcın karşısına ,çıkacaktı.Ama ne bir avukatı ne de bir delili vardı.Mahkemeye eli boş bir şekilde gitti.Ama o da ne ismini söylemeyen bir avukat onu mahkemede savunacağını söyledi ve isimlerin okunmasıyla içeri girdiler. Tuana içinden çok garip bu gün doktor yargıcın karşısına çıkacağını söylemişti.Ama gelmedi.Sonra kendine gösterilen yere oturdu.Yargıç Tuana'nın ifadesini aldıktan sonra avukatına dönüp: -Bir deliliniz var mı? Dedi.Avukat -Üç görgü tanığımız var. Tuana inanamadı.Önce bu avukat sonra görgü tanıkları.O sırada içeri giren kişiyi görünce şok geçirdi.Bu doktordu. Yargıcın işaretiyle anlatmaya başladı.Meğer o gün elinde şişle gelen kadın onu öldürmekle görevliymiş.Doktor ondan edindiği bilgilerle onu kurtarmak için tanıklık yapmaya gelmiş.Doktorun yanındaki kadına dönen yargıç: -O doğru mu söylüyor?Onu gerçekten öldürecek miydin? Kadın: -doğru.Hatta ifademi gardiyanlara da verdim.Sonra başarısızlığının verdiği utançla yüzündeki kızarıklığı elleriyle gizleyerek ve hıçkırarak ağlamaya başladı.Yargıç -Yaz kızım,sanığın suçsuz olduğu delillerle kanıtlanmış ve beraatine karar verilmiştir. Tuana dışarı çıktığında özgürlüğün verdiği coşkuyla doktorun boynuna atladı.Sonra onu kızdırdığını anlayınca özür dileyerek geri çekildi.Sonra doktora şimdi senin görüşmen var değil mi? Doktor evet der gibi başını salladı. Tuana merakla -Peki ama ölmemi isteyen kim onu da biliyor musun? Doktor bir bilgiyi gizlemeye çalışarak -Şey hayır bilmiyorum. Tuana onu şüpheli bakışlarla süzdü.İsimlerinin okunmasıyla giden doktor mahkeme salonundan çıktığında ellerinde kelepçe yoktu. Tuana -Beraatine mi karar verildi? Doktor soğuk bir tavırla: -evet.Sonra arkadaşı Murat’a dönüp -Kask kamerasını bulduğun için teşekkür ederim.O kamera buradan çıkmamı sağlayacak tek delildi bunu dedikten sonra Tuana'yı bir kenara çekip -Buradan çıktıktan sonra birbirimizi hiç tanımamış gibi davranacağız.Beni görmedin ve tanımıyorsun. Tuana şaşkınlıkla: -Ama neden.Doktor: -iyiliğin için deyip Tuana'nın cevabını beklemeden adliye binasından çıktı,bir taksi çevirdi. Tuana verdiği sözden vazgeçip onu araştırmaya karar verdi.Mahkeme salonuna girmeden önce verdiği cevap ve çıktıktan sonraki tavırları Tuana ‘yı kuşkulandırmıştı.Hemen taksi çevirip eve gitti.Onun hakkında araştırma yapmaya karar verdi BULUNAMAYAN SUÇLU .Akşamüzeri bir telefon geldi. -Sakın dışarı çıkma dedikten sonra kapandı. Tuana şaşırmıştı. Dışarıdan gelen gürültüyle irkildi.Perdeyi aralayıp dışarı baktı.Bir silah patlamıştı.Ama kimseye bir şey olmamıştı.İki kişi kavga ediyordu.Biri yüzünün tanınmaması için şapka giyip ağzını atkıyla sarmıştı.Gecenin karanlığında giydiği koyu renkli kıyafetlerle kamufle oluyordu.Bir silah daha patladı.Vurulan adam -O ölmeli diyerek Tuana'nın bulunduğu tarafa baktı.Sonra kanlar içinde yere serildi.Siyah kıyafetli adam ölüp ölmediğini kontrol edip parmaklarıyla 1,1,2 sayılarını gösterdi.Ara işareti yaptıktan sonra selam verip oradan uzaklaştı. Tuana şaşkınlıkla ambulansı aradı.Olay yerine gelen komiser doktorun arkadaşı Murat'tı. Çok sinirli görünüyordu.Bugün ikinci olay ne parmak izi ne tanık ne de kamera görüntüsü var. Tuana ben onun yüzünü görmedim ama olayı gördüğüm kadar anlatabilirim dedi.Murat -anlat bakalım. Tuana -İlk önce bana bir telefon geldi.Sakın dışarı çıkma deyip kapandı.Gelen gürültüyle dışarı pencereden baktım.Biri siyah kıyafetler giymişti.Eldiveni,şapkası ve atkısı hepsi siyahtı.Yüzünü gizliyordu.Onlar kavga ediyordu.Sanırım silah yerde yatan kişinindi.Bir kez daha silah patladı.Yerdeki adam bayılmadan önce benim evimi işaret ederek o ölmeli diye bağırdı.Sonra bayıldı.Adam onun nabzını kontrol etti.Ölmemiş olduğunu anlamış olmalı ki bana elleriyle ambulans numarasının sayılarını gösterip ara işareti yaptı.Sonra selam verip koşarak uzaklaştı.O sırada Murat'ın telefonu çaldı.Arayan doktordu.Murat bağırmaya başladı -sakın böyle bir şey yapma atlama sakın! Tuana doktorun sesini tanımıştı.Telefon kapandı .Tuana -O arayan doktor muydu? Murat -evet ama onun doktor olduğunu nereden biliyorsun? Tuana -ben bugün adliye binasındaki kız senle konuşurken doktora soru sormuştum.Murat -tamam hatırladım seni çabuk gitmeliyiz o intihar etmek üzere hadi lütfen.Doktorun yanına gittiklerinde aşağı bakan insanlar gördüler.Murat birine sordu: -Ne oldu.Adam -Az önce kadının biri uçurumun kenarında oturup denizi izliyordu.Sonra ayağa kalkıp onu ben öldürmedim,deyip atladı.Murat yıkılmış biçimde -Dileeek, Dilekkk! diye bağırmaya başladı. Tuana ağlamaya başladı.Az sonra Murat biraz sakinleşip arama kurtarma ekiplerini çağırdı.Ekipler denize dalıp doktoru aramaya başladı.Sabaha kadar aradılar ama bir şey bulamadılar.Arama kurtarma ekibi amiri Fatih Murat’a -akşamki akıntı çok kuvvetliymiş .Akıntı onu derinlere götürmüştür.Ancak çok iyi bir yüzücü çok düşük ihtimalle bu akıntıdan kurtulabilir.Çevredeki mahallelerin muhtarlarına haber gönderdik eğer kıyıya çıkarsa bizi bilgilendirecekler.Diğer yandan akşamki akıntının yönünde arama çalışmaları yapacağız.Sizin burada beklemenize gerek yok lütfen gidin ailesine de haber verirseniz onların buraya gelmesine izin vermeyin çünkü bazen işimizi çok zorlaştırıyorlar.Murat teşekkür ettikten sonra Tuana'yı alıp karakola götürdü.Akşamki olay için ifadesini alıp onu iki memurla evine gönderdi.Murat bulunamayan suçlu adını taktığı kişiyi bulmak için hemen çalışmalara başladı. Tuana ‘ ya gelen telefon numarası ankesörlü telefona aitti.Onun hakkında hiçbir bilgi edinemedi ama Tuana ile gönderdiği iki memura çok güveniyordu.Akşamüzeri Tuana'nın evine uğrayıp memurları kontrol etti. Tuana koruma için görevlendirilen memurlara çay vermek için aşağı indiği sırada kırmızı ışığın onu takip ettiğini Murat dahil kimse fark etmemişti.O sırada biraz ötede siyah kıyafetli biri Tuana'ya fark ettirecek şekilde taş fırlattı. Tuana taş kafasına gelmesin diye eğildi.O sırada bir tüfek ateş aldı.Kimseye bir şey olmamıştı.Mermi Tuana'nın tam üzerinden geçmişti.Murat Tuana'nın arkasında bulunamayan suçlu denilen kişiyi gördü .Yakalamak için hızla ona doğru koştu.Adam kaçıyordu.Kaçarken bacağını tutup arada bir bacağının ağrısına dayanamayıp bir iki saniye dinleniyordu.Böyle ilerleyerek bir sokak aşağıda bulunan plakası kapatılmış motoruna binip oradan uzaklaştı.Murat Tuana’nın yanına gelip -yine seni kurtardı.İyi ama seni neden koruyor bu adam? TRAFİK POLİSLERİNDEN KAÇIŞ Murat bu soruyu sorduktan sonra aklına gelen fikirle gözleri parladı.Hemen tüm ekiplere anons yaptı.Bulunamayan suçlunun motoru ve eşgali hakkında bilgi verdikten hemen sonra bir ihbar geldi.Trafik polisleri onu bulmuş ve kovalıyorlardı.Bulunamayan suçlu kaçabilmek için motorunu ara sokaklara insanların ve arabaların az olduğu yerlere sürüyor ,büyük bir hızla ilerliyordu.Aklına gelen bir fikirle polisleri motor yarışları yapılan bir yere götürdü.Polislerin aklı karışmıştı.Burada bir sürü eşgale uyan kişiler vardı.Hemen komiser Murat’ı bilgilendirdiler.Murat: -onları yürütün suçlunun ayağında aksama var. Telsizden gelen bu talimat işleri bozmuştu.Hızlı bir şekilde düşündü.İçinden şunları geçirdi: -Üç kişiler biri arabada diğer ikisi yarışçıları teker teker indirip yürümelerine bakıyor.Arabanın yönü ters ben hızlı manevralarla dönerim ama o dönemez.Bu bana zaman kazandırır.Hemen polis arabasının kapatamadığı geniş yolun en boş tarafına direksiyonu çevirdi.Hızla motorunu çalıştırıp hareket etti.Polisler arkasından koştular ama ona yetişemediler.Suçlu düşüncelerinde haklı çıkmıştı.Polis arabası dönene kadar aradaki fark açılmıştı.Trafik polisleri yetişemeyeceklerini anladıkları zaman durdular ve olanları komiser Murat ‘ a bildirdiler. BEKLENMEDİK KİŞİ VE ANLATTIKLARI Ertesi gün bulunamayan suçlunun Tuana’nın evine geldiği saatlerde Murat evin etrafını memurla çevirdi.Hepsi sivil giyinimliydi. Bu Murat'ın fikriydi.Bütün memurlar motorlu ,siyah giyinimli suçluyu bekliyordu.Ama suçlu buna da hazırlıklıydı.Çocukların eline verdiği torpilleri bir dakika sonra hep birlikte patlatmalarını söylemişti.Bir dakika sonra büyük gürültülerle dikkatleri dağılan tüm memurlar sesin geldiği yere yöneldi.Onların bu hareketinden yararlanan suçlu arabayla evin önüne durdu içinden bir adamı aceleyle çıkarttı ve arabayla kaçmaya hazırlandı.Murat onu görmüştü.Arabanın plakası ve markası her zamanki gibi kapatılmıştı.Murat hemen ateş emri verdi.Suçlu arabayla yaptığı manevrayla ölümcül bir yaradan kurtulmuştu.Murat hızla arabasına bindi.Suçlunun girdiği sokağın kestirmesinden gitmeye karar verdi çünkü suçlu arayı açmayı başarmıştı.Kısa yola girdiği anda araba hızla sarsıldı.Sağa sola gitmeye başladı.Bu suçlunun kaçış planıydı.Murat ‘ın bu yoldan gitme olasılıklarını değerlendirmiş ve yola çivilerle kaplı bir düzenek kurmuştu.Murat frene basıp durdurduğu araçtan inip ne olduğunu anlayınca hırsla arabaya tekme atmaya başladı.Eve yürüyerek döndüğünü gören yardımcısı Emre merakla ve biraz çekinerek sormaya yeltendi.Ama Murat’ın hırsla yaptığı işaretle sustu.Murat ayağındaki aksamayla ve titreyen dudaklarla vücudunun verdiği cevap herkese yeterli gelmişti zaten.Dağınık saçları ve sinirden kızarmış gözleriyle -Suçlunun getirdiği adam nerede? Emre ambulansı göstererek -Başından yaralı ve yarı baygın bir haldeydi.Onu ambulansa götürdük.Murat o tarafa yürüdü.Ambulansın kapısını açıp içerdekine baktığında şaşkınlıktan ağzı bir karış açık kaldı.Bu Ali'ydi. Yarı baygın bir şekildeydi.Murat Ali’yi görünce suçlu hakkındaki düşünceleri değişmişti.O her kimse onlara yardım ediyordu.Murat içinden sanırım Dilek’in arkadaşlarından biri. Sürekli onun arkadaşlarını koruyordu.Ve her kimse o çok zekiydi.Bunları düşünürken aklına bir fikir geldi. Hemen memurlara dönüp -az önceki gürültüleri çıkaran kimmiş? Emre: -Birkaç çocuk.Yüzünü gizleyen bir adam birine sürpriz yapacağını ,bir dakika sonra verdiği torpilleri hep birlikte patlatmalarını söylemiş.Onlara erkek mi,kız mı? Diye sorduğumuzda erkek sesine benzediğini söylediler. Arada bir sesi tuhaflaşıyormuş. Çocuklar bunu da sormuş.Suçlu sürpiriz yapacağı kişinin yakınlarda olduğunu onun tanımaması için yaptığını söylemiş.Çocuklardan biri sesi tuhaf olsa bile yan taraftan gördüğü kadarıyla sakalı varmış.Murat bunları dinledikten sonra torpillerin nereden alındığının araştırılmasını istedi.Ambulansa binerek Ali ile birlikte gitti. Ali'nin uzun bir süredir uyutulduğunu doktorundan öğrendikten sonra Ali'nin ifadesini almak için yanına gitti.Murat girer girmez ona kendisini kurtaran hakkında bilgi istedi.Ali -O yüzünü gizliyordu ama bana göre o erkek değildi.Beni kurtarmaya geldiğinde birkaç adamla kavga etmek zorunda kaldı.Karnına aldığı darbeyle çıkardığı ses çok tuhaftı .Murat’ın kafası karışmıştı.O erkek mi kız mı? Birkaç soru daha sorduktan sonra gitmeye hazırlanıyordu ki Ali ayağa kalktı.Murat -neden ayağa kalkıyorsun ? Çabuk tekrar yatağına dön!Ali: -doktorumdan izin aldım .Ona bu hastanede doktor olduğumu söyleyince hastane dışına çıkmamak şartıyla izin verdi.Dilek buralarda değil mi ? Onu sinir etmek istiyorum. Murat’ın sesi birden buruklaştı Ali’ye dönerek: -hayır,o burada değil sanırım bir daha olamaz.Ali verilen cevabı anlayamamış biçimde sordu: -nasıl yani? Murat -o intihar etti ve uçurumdan denize atladığı günden beri bulunamadı.Zaten oradaki görevli fazla umutlanmayın demişti.Ali yıkılmış bir biçimde: -Ama neden?O böyle bir şey yapmaz ki.Murat olanları anlattığında Ali yıkılmış bir şekilde yatağına oturdu.O sırada karakoldan bulunamayan suçlu hakkında ihbar geldiğini bildiren bir arama geldi.Murat suçluyu yakalamak umuduyla hızla arabasına binip verilen adrese gitti.Yolda destek kuvvet isteyerek suçlunun kaçmasını engellemek istedi ama bilmediği bir şey vardı. SUÇLUNUN SONU Murat olay yerine vardığında büyük bir depoyla karşılaştı.Olay yerinde yaşlı bir adamla karşılaştı.Adamın evi depoya oldukça yakındı.Bu depo kasıtlı seçilmiş gibiydi.Murat içeri girdiğinde yerde yatan siyahlar giymiş ve yüzünü atkıyla kapanmış bir adamla karşılaştı.Adamın şakağından kan akıyordu.Elinde tabanca vardı.Murat ona tedbirli bir şekilde yaklaştı.Atkıyı merakla çekti.Adamın yüzünü gördüğünde düşünmeden edemedi.Dilek’in arkadaşlarından biri olabilir mi? Neden sürekli bizi koruyordu? Acaba intihar mı etmişti yoksa intihar süsü mü verilmişti? Bunları düşündükten sonra olay yerini diğer ekiplere bıraktı.Bu adam hakkında detaylı bir araştırma yapmaya başladı.Bu adamın Lion şirketinin sahibi olduğunu öğrendi.Üzerinden çıkan bir kağıtta ikisininde hayatını mahvettim.Peki bu arada ikisi derken ne anlatılmak istenmişti.Dilek ‘in arkadaşlarına yardım ediyorsa bunlardan biri Dilek olmalıydı.Murat bunları düşünürken bir telefon geldi.Arayan Fatih ‘ti.Murat gelen telefonla hemen hastaneye gitti.Odaya geldiğinde bitkin halde yatan Dilek’i gördü.Fatih söze başladı: -onu bulduğumuzda çok uzak bir yere sürüklenmişti.Kollarında yaralar vardı.Sanırım kıyıdaki demirlerden biri kollarındaki bu derin yaraları açmış.Ölmemesi bir mucize.Murat onları teşekkür ettikten sonra gönderdi.Kapı çalındı.İçeri girenler Ali ve Tuana'ydı. Biraz sonra Ali ve Murat konuşmak için dışarı çıktı. Tuana Dilek’in ceketinin cebinde gördüğü siyah bir defteri merakla çıkardı.Defterin arasından bir CD düştü. Tuana bunları alıp okumaya başladı. Defterdekilerin devamını bekler şekilde yanında bulunan bilgisayara CD'yi taktı.İçindekileri izledikten sonra onları yanına alarak düşünceli bir şekilde arabasına bindi.O kafasındaki düşüncelerle adeta kavga ederken kendi şeridinden çıktığından ve kendine doğru gelen kamyondan habersizdi.Az sonra hissettiği müthiş acı ve büyük sarsılmayla düşüncelerinden kurtuldu.Başını direksiyona çarpmıştı.Başından adeta çeşmeden akar gibi boşalan kanla beraber kendinden geçmiş bir şekilde kurtarıcısını beklemeye başladı. Son…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Dilek KIZIL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |