Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
“ Ulan senelerdir yediğim otun rengini senden mi öğreneceğim ” diye bağırarak tilkiye bir çifte atar. Tilki acı içinde kıvranmaya başlar, kendine has sesler çıkarak bağırır. Biraz kendine gelince eşeğe saldırır, boynundan ısırır. Eşek canının acısından anırmaya başlar. Böylece dalaşmaları devam ederken seslerini duyan orman sakinleri etraflarına toplanırlar. Derken durum kral Aslan’a haber verilir. Aslan ikisini de huzuruna getirtir. İkisini de dinledikten sonra otun mavi olduğunu söyleyen, kavgayı ilk başlatan eşeğe ceza vermez, tilkiyi haksız bulur, cezalandırır. Tilki haksızlığa uğradığını düşünür, buna çok içerler. Tüm cesaretini toplayarak “ Kralım, ot ne renktir? ” diye sorar. Kral hiç düşünmeden “ yeşildir ” der. “ Peki neden yanlışı savunan, tartışmayı kavgaya çeviren eşeği affettiniz de beni cezalandırdınız? ” der. Kral Aslan çok sinirlidir, bağırarak: “ Sen eşekle tartıştın, eşekle! Eşekle! ” diye bağırır. Kişi veya grupların bir kişi veya grup ile karşılıklı herhangi bir konu hakkındaki, karşıt düşüncelerini açıklamak için yaptıkları karşılıklı konuşmalara tartışma denir. Herkesle tartışma yapılamaz. Tartışma sabit fikirli, ön yargılı, art niyetli olanlarla, cahillerle, konu hakkında yeterli bilgisi olmayanlarla, inatçı, saygı ve edep fakiri kişilerle yapılmamalıdır. Yani kral aslanın dediği gibi eşekle tartışılmamalıdır. Aslında tartışmak çok da doğru bir eylem değildir. Çünkü; dostla yapılırsa; dostun dostluğunu azaltır, düşmanla olursa onun da düşmanlığını arttırır. Ancak şöhret için çabalayanlar, doğruyu açıklamak niyeti ile de olsa başkalarını mağlup ve mahcup etmek için yapılan tartışmalar, fayda yerine zarar getirir. Herhangi bir kimsede tartışmada galip gelme sevgisi, savunduğu düşünceyi karşısındakinin ağzından duymaktan daha çok hoşuna giderse; o kişi yanlışların içine girmiş demektir. Bu gibi durumlarda tartışmayı kazanma hırsı diğer yanlışların da anası olacaktır. Tartışmada kendince bir üstünlük tavrı takınarak; sen bilmezsin ben bilirim pozlarında olmak da seviye düşüklüğüdür, hatadır. Her söyleneni kendince doğrulamak için ikide bir hayır öyle değil demek de… İddia, aşırı ısrar ve inat da tartışmanın türleridir. Yalnız yanlışları düzeltmeyi, doğruyu söylemeyi ve itirazı tartışmayla karıştırmamak gerekir. Hiçbir zaman unutmamamız gerekense; birini tenkit etmenin eleştirmenin, onunla tartışmanın o kişiyi sevmediğimiz anlamına gelmediği gibi, bunları yapmamamızın da, onu sevdiğimiz anlamına gelmediğidir. Israrın, ön yargılı ve sabit fikirli olmanın, böbürlenmenin, iyi bir şey olmadığını, insanın noksansız olamayacağını koca Mevlana çağlar ötesinden bakın nasıl seslendiriyor: Yüzde ısrar etme, doksan da olur. İnsan dediğinde, noksan da olur, Sakın böbürlenme, elde neler var, Bir ben varım deme, yoksan da olur. Görüldüğü gibi tartışma çokça başvurulması gereken bir şey değildir. Fakat sorgulama her zaman yapılması gereken bir şeydir, hatta gerçeklerin anlaşılması ve ortaya çıkması için mutlaka yapılması gereken bir şeydir. Yaradan’ımızın bize öğüdüdür. Mealen ayette der ki ; “ bir şey duyduğunuzda ona göz kulak kapalı dalmayın.” , “Ayrıca sorgulamayan insan cahil, sorgulatmayan insan zalimdir.” Gerçeğini de unutmamak lazım. Ben de PUSULA adlı şiirimde; PUSULA Allah diyor; sorgula, Farz eylemiş her kula, Herkese inanırsan, Konarsın daldan dala. *** Duyduğuna inanma, Gördüğün belki doğru, Zannın ardına düşüp, Ahir ateşte yanma. Diyorum. Şayet tartışmaya mecbur kalınırsa herkesle tartışılamayacağını bilerek, tartışacağımız kimseyi iyi seçmeliyiz. Tartışma bir seviye, bir olgunluk meselesidir, herkesle yapılacak bir şey değildir. Seviyeli, kırıp dökmeden tartışmak ve tartışılabilir olmak bir olgunluktur, bir haslettir ve her şeyden önce bir erdemdir… Selamım, muhabbetim; kendini tartışılabilir olma erdemine eriştirmişlere, her ortamda tartışılabilir olanlara ve tartışma sonrası da dost kalabilen uygar bireylere gitsin. ESEN KALIN… Abdullah HAKTANKAÇMAZ ah6334@gmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Abdullah Haktankaçmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |