Þiir, seçmek ve gizlemek sanatýdýr. -Chateaubriand |
|
||||||||||
|
Vakit gecenin ilk zamanlarýyla þakalaþýrken yollar hiç mi hiç bu havada deðildi. Kuþatmanýn gün geçtikçe artmasýndan dolayý sokaklar devriye gezenlerin haricinde bomboþtu. Kenarlarýnda istenmeyen misafirler misali az da olsa çöpler haricinde her hangi bir þey yoktu. Yol arkadaþlarý kuþ uçmaz kervan geçmez yerlere dönen caddelerden geçerken yolculuk hakkýnda Marjuaranenin aðzýndan herhangi bir söz kurtulmaya vakýf olmuþ deðildi. Nimali ve Soriol ona sormaya yeltendiklerinde onlara ‘birazdan’ demiþti. Gri mavi gözleri, gecenin bu saati bile olsa etrafta fenerlerin ve de ay ýþýðýnýn cýlýz ýþýðý da dolansa diðer ikisinin aksine devamlý tetikte gözüküyor ve kulaklarýný da en ufak ses için bile dahi olsa hazýr tutuyordu. Dar bir sokaða saptýlar. Onlara farklý bir gözle bakan olmamýþtý zira devriye atanlarýn haricinde görünürde kimse yoktu. Koruyucular da kendilerini tanýdýklarý için gördüklerinde her hangi bir harekette bulunmadýlar. Yine de Bilge’nin dediðine göre bazý gözcüler vardý ve bu yolculuktan sadece dördünün haberi olmalýydý. Diðer ikisi tam sýkýlmýþ aðýzlarýný açacaklarý sýrada; “Beni dinleyin! Bu yolculuk çok gizli ve bir o kadar da önemli! Kuleler Þehri’ni hiç duydunuz mu?” diye sordu sonuna doðru daha da ciddileþerek. Arkadaþlarý baþlarýný salladýlar. Soriol hemen atýldý; “Hiç duymadýðýmýz bir yere mi gidiyoruz,” dedi muzipçe. Kafa sallama sýrasý Marjuarane deydi. “Hayýr, oraya gitmiyoruz, sadece duyup duymadýðýnýzý bundan dolayý da bilip bilmediðinizi merak etmiþtim. Gideceðimiz yer; Kýrmýzý ejderha Dacassyrenin diyarý,” dedi basitçe. Bunu duyduktan sonra arkadaþlarýnýn yüzü ‘Nasýl! Kýrmýzý ejderha mý! Sen ne dediðinin farkýnda mýsýn! Ne kadar da kolayca söylüyorsun’ diyordu adeta. Tamam eðlenmek güzelde yani ejderha bizim menümüzde hiç olmadý. “Tamam, sakinleþin ve sessiz olun. Bilge, beni çaðýrdý ve büyücünün yanýna götürdü. Ýkisi size sorduðum Kuleler Þehri hakkýnda konuþtular. Burasý, metamorfozun ilk zamanlarýnda ayrýlan birkaç yüz insan, elf ve cüce tarafýndan kurulmuþ ve birkaç yüzyýl sonra terk edilmiþ. Ýkisinin söylediðine göre þehirde on tane koruyucu liç varken bir de bunlara ek olarak bazý kötü elf ruhlarý da oranýn sakinleriymiþ. Yani demek istediðim; Bilge, Ascander denizinin çok ötesinde var saydýðý bu þehre insanlarýmýzý götürmek istiyor,” “Demek müdavimleri liç ve kötü elf ruhlarýymýþ. Daha ne olsun oraya varýnca bir merhaba desek hizmette kusur etmezler herhalde. Ne dediðinin farkýnda mýsýn Marju.” “Aynen dostum. Þiddetle Nimaliye destek olma arzusundan kendimi alamýyorum.”" "Tamam sakin olun anlatacaðým. Bilge, büyücünün masasýna her birinde bu þehrin bilgileri olan bir çember olacak þekilde dokuz tane ve bir de merkezine bir tane kitap koydu. Büyücü de kapaklarýn üzerine kum taneleri serpiþtirdi ve þehrin saydam görüntüsü oluþtu. Amacýmýz, þu an düþündüðünüz gibi þehri bulmak deðil zaten oraya gitmek bir iþimize yaramaz yani þehri koruyan içlerimiz var ve onlarý öylece geçmek bir ölümlü için imkansýz. Ýþte, yolculuk bu konuda devreye giriyor. Oradaki lanetlenmiþleri alt edecek onlarýn seviyesinde baþka güçlü ruhlar varmýþ ki bunlar da Bilgeye göre ejderha ruhlarý,” “Ejderha ruhumu, sakýn—“ “Yok yok, düþündüðün gibi deðil Nimali. Hemen hiddetlenme ejderha falan öldürmeyeceðiz zaten neyse… Kýrmýzý ejderha Dacassyre de Bilgenin dediðine göre ejderha ruhlarýný barýndýran yeþil bir ziynet ya da benzer bir nesne bulunuyormuþ,” “Ve…” “Biz de bu ziyneti getireceðiz öyle mi,” diye tamamladý Nimali’nýn sözlerini Soriol. “Eh, kýsaca böyle arkadaþlar. Bu hiç kolay deðil hatta size imkansýz da görülebilir ancak düþünün biraz, þehir gün geçtikçe artan bu baskýya daha ne kadar dayanacak. Bir an önce… Nimali nereye bakýyorsun öyle?" “Þu ilerdeki binanýn köþesinden geçen beþ tane ak cübbeli gördüm týpký elbiseleri Bilgenin üzerine giydiði gibi olanlardan,” “Karanlýkta gözlerinin bu kadar keskin olduðunu bilmiyordum dostum?” “Ne karanlýðý ne görmesi. Fenerin altýndan geçerken rastgele bakýþlarýma denk geldiler. Bunlar da kim? Þehre giriþ çýkýþ yokken nasýl oluyor da böyle yabancýlar gezebiliyor ve de devriyedekiler buna göz yumuyor. Sizce ‘Iþýðýn Gözcüleri’ diye kimi yerlerde isimlendirilen büyücü topluluðundan mý ki bunlar?” “Ben açýkçasý görmedim ancak anlattýklarýndan çýkarýmým yardým için gelmiþ olabilirler. Devriyeler de ses çýkarmadýðýna göre… Yalnýz onun gibi ak cübbe giymeleri garibime gitti. Acaba…?” “Acaba ne?” "Neyse boþ verin. Biz yolumuza bakalým. Nerede kalmýþtým; bir an önce bu taþý alýp, lanetli koruyucularý bu ruhlar sayesinde alt edip halkýmýzý oraya taþýmamýz gerekiyor. Siyah ya da adamlarý, kaçýnýlmaz olarak yurdumuzu yakýp yýktýðýnda ki bunu engelleyebileceðimizi hiç sanmýyorum kaçmýþ olmamýz gerek. Anladýnýz mý?” “Anladýk anlamasýna da bu yolculuk uzun ve çok tehlikeli görünüyor. O kadar basitçe anlatýyorsun ki bu kadar uzun yolu kat edeceðiz hem de en kýsa sürede, koca kýrmýzýdan ziyneti alýp ki nasýl yapacaksak geriye dönüp onu Bilgeye vereceðiz… Diyorsun ki halkýmýzýn kurtuluþu için bunu yapmak zorundayýz. Pöh! Belki Kuleler Þehri’ ne vali oluruz,” dedi Nimali somurtarak. “Evet dostum durum maalesef basitçe böyle. Ne diyorsunuz var mýsýnýz?” “Tabii ki yanýndayýz ne kadar da tehlikeli olursa olsun bu yolculuk, illa ki eðlenecek taraflar da buluruz öyle deðil mi,” diye de ekledi Soriol “Ýyi güzel de çýkýþlarýn kapatýlmýþ olduðunun farkýndasýnýzdýr. Bu sorunu nasýl çözeceðiz?” " Belki de geri dönüp þu beþ ak cübbeliye sorabiliriz, nasýl buraya geldiklerine dair. Bilmediðimiz gizli bir giriþ varsa ayný yerden çýkýþ da vardýr. Ne dersiniz?" “Vakit kaybetmememiz lazým. Onlarý boþ verin. Bilge de çareler tükenmez, kaçýþýmýzý da ayarlamýþ. Hapishane de gizli bir yol var ve adamý bizi orda bekliyor,” dedi onlarýn yüreðine su serperek Marjuarane. “Bilgenin mahkumlarla ne iþi olabilir ki?” “Dostumuz suçlu deðil bir gardiyan. Bilge, onu orman elflerinden bir asilzadeden gizlice þarap almak için kullanýyormuþ. Elf, ona þarap veriyor o da onlarla alakalý kitaplarý. Onun leziz içeceði nasýl getirttiðini sanýyorsunuz. Ýþte o gizli yoldan gidip elflerin ormanýna gireceðiz. Bana söylediðine göre, gizli tünelin çýkýþýnda bizi bekleyen elf soylusunun iki hizmetkarý olacakmýþ. Gardiyan diyara girmeden kitaplarý verip þarabý alýrmýþ ancak biz ormanýn onlarýn bulunduðu kýsýmdan geçeceðiz. Bildiðiniz gibi büyüklük anlamýnda doðu- batý olarak ayrýlmýþ elf krallýðý gibi olmasa da küçük topluluk halindeki bu maðrur elfler de topraklarýna kendilerinden baþkasýný almazlar ama biz farklýyýz,” “Nasýl yani!” “Onun bizi diyarýndan geçirebilmesi için tabii ki biz de ‘elf’ olacaðýz. Þaþýrmayýn hemen, orayý geçtik mi eski halimizdeyiz,” “Biliyor musun Marju; eðer sen ve Soriol olmasanýz elf kýlýðýna falan girmem,” “Bundan kesinlikle emin olabilirsin çünkü elf kýlýðýna girmeyeceðiz onlar gibi olacaðýz. Bilgeye göre asilzade bize üç bileklik verecekmiþ ve biz ‘elf’ olacakmýþýz. Bu yoldan gidemezsek ana kapý bizi bekliyor,” “Hadi be sende! Halkýmýz için elf de mi olacaðýz,” dedi düþünceyle Nimali yeni uzamýþ sakallarýný kaþýyarak “Orasý sonraki iþ. Peki hapse nasýl gireceðiz?” “Sakýn söyleme Marju, tam tahmin ettiðim gibi Bilge onu da ayarladý deðil mi.” Savaþçý sýrýttý ve elindeki zarfý göstererek hapishanenin yolunu tuttular. Bilgenin adamý gardiyan gecenin ilerleyen bu saatinde bile olsa(daha önceden bilgilendirilmiþti) gelenleri içeri alýp zarfý açtý ve kaðýttaki iþareti tanýyýnca hiç duraksamadan onlarý hücreye götürdü. Burasý ‘lanetli’ olarak iþaretlendiði için mahkumlar koyulmazdý. Marjuarane e kitabý verdi. Adam, hücrenin köþesindeki çatlaða üç kez dokundu aslýnda bir kez temas ediyordu ancak yanýnda üç kiþi olduðu için ve de bu sayýya göre çalýþtýðý için kapý ortaya çýktý. Üçlü tünele girdikten sonra kapandý ve hücre eski haline döndü. Duvardan meþaleyi alan Marjuarane tünelin karanlýðýný loþ bir aydýnlýk olsa da açtý. “Bu tüneli kim yapmýþ, Bilge deðildir herhalde,” “O kadarýný bilmiyorum ama tahminimce böyle bir yolu keþfetti,” dedi Soriola cevaben Marjuarane. “Buldu, keþfetti ya da yaptý. Hiç önemli deðil, sonuçta fark edilmeden ayrýlmamýzý saðladý,” Tünel onlarý þehrin doðusuna düþen, kimsenin girmeye gönüllü olmadýðý ya da umursamadýðý elflerin ormanýna götürüyordu. Orasý þehre çok da yakýn olmadýðý için yürüdükleri yerde geçen zaman da buna müteakip uzundu. Onlar, hapishaneye girdiðinde gecenin ortasýnda dinleniyordu vakit. “Ne bitmez tünelmiþ, kesin sabah olmuþtur. Þimdi ne güzel savaþ yaralarýmý yine yeniden Sarmina’ ya gösteriyordum,” diye hayýflandý Soriol. “Üzülme yakýþýklý dostum, illa ona mý göstereceksin. Sen de bu görünüþ ve bu etkileyicilik varken görmek isteyenlerin sayýsý fazla olacaktýr. Sanki bu yolculukta hiç mi handa konaklamayacaðýz. Eminim barmen kýzlar seni gördükleri anda üstüne atlamak için birbirlerini tanýmayacaklardýr, ” dedi Nimali arkadaþýný, dalga geçerek teselli etme çabasýnda. “Ben de Çýt—“ “Sakýn Marju, devamýný getireyim deme!” “Tamam, kýzma hemen ben sadece—“ “Yalnýzca, benimle cücenin senin tamamlayamadýðýn o kelimeyi söylediði gibi dalga geçecektin öyle deðil mi. Sakýn dostum telaffuz etmeye kalkma o kelimeyi bir daha, tahammül edemiyorum duymaya,” “Susun, geldik beyler.” Diðer ikisi Soriolun iþaretiyle tünelin sonundaki kapýyý gördüklerinde hemen Marjuarane ‘konuþmayýn’ ben halledeceðim diye onlarý uyardý. Ardýndan kapýya belli vuruþlarla uyumlu bir þekilde vurdu. Bunu sadece Bilgenin adamý bilebilirdi. Diðerleri sessizce beklerken kapý açýldý ve karþýlarýnda iki hizmetkar giyimli elf buldular. Onlar, gelenlere dikkatle baktýktan sonra parolayý sordu. Doðru cevabý duyduktan sonra kitabý onlardan aldý ve bileklikleri üçlüye verdi. Yol arkadaþlarý onlarý taktýklarý anda görünüþ olarak deðiþip incelip, narinleþip sivri kulaklý oldular ve sakal, kýl, tüy falan kalmadý. Bilgenin dediði gibi bu bileklikler onlarý elf gibi göstermiþ ve insanlarýn bu deðiþimini her hangi bir ýrktan bir baþkasý onlara bakmýþ olsa da sadece elf olarak görebilecekti. Karþýlayanlardan biri; “Bunlar sizi bizim gibi göstermiþ olabilir ancak bu sadece bir yanýlsama. Bana söylenene göre dýþ görünüþün üzerine incecik bir kalkan gibi bedeninize göre þekillenen bir ilüzyon örüyormuþ bu bilekliklerin büyüsü. Yani size bakanlar bu nesnenin oluþturduðu herhangi bir elf yüzü görüyorlar." dedi elini sallar gibi. Savaþçýlar da onun bu konuþma tarzýndaki tavrýný umursamadý. Onlar basitçe, hiç bu duruma kafa yormadan; önemli olan ormanýn bu tarafýndan her hangi bir sorunla karþýlaþmadan geçmek diye düþünerek Ýki elfi takip ederek, asilzadenin evinin tabanýndaki merdivenlerden yukarýya doðru çýktýlar. Elflerin evleri yüksek aðaç tepelerine kurulmuþtu ve onun evi de bunlardan birisiydi. Üç arkadaþ hiç vakit kaybetmeden o elfin yardýmýyla ormandan hiçbir engelle karþýlaþmadan geçip gittiler. Bileklikleri de söyledikleri gibi varsayýlan çýkýþta bir aðacýn yanýna býraktýlar. Nesneden kurtulduklarýna seviniyorlardý zira yüzlerinin karýncalandýðýný hissediyorlardý… Gökyüzü yavaþ yavaþ karanlýkla sohbete baþlamaya hazýrlanýyordu. Ormanýn diðer kýsmýnda baþka yaratýklar vardý. Biraz daha ilerledikten sonra; “Burada dinlenelim, hava kararmak üzere, sabah yola koyuluruz. Orman gece tehlikeli olabilir,” dedi Marjuarane. “Niye o sivri kulaklýlar bizi daha fazla konuk etmediler,” diye söyleniyordu Nimali “Bizi geçirdiklerine dua et gerçi tanrýlar kayýp ta… Artýk onlarý ilgilendirmiyoruz.” “Arkadaþlar duyduðuma göre bu ormanda garip kokulu yaratýklar dolanýrmýþ,” “Pöh! Kokulu yaratýklarmýþ, kocakarý masallarý. Seni kandýrmýþlar dostum,” “Onlara morlonk derler,” diye uðursuzca geldi Marjuaranenin sesi kulaklarýna. “Morlonk mu?” ikisi de omuzlarýný silkti. “O zaman dinleyin de ben ne tür yaratýklar olduðunu size anlatayým,” Kamp kurmuþlardý ve yanlarýnda getirdiklerinden götürüyorlardý. “Çok kiþi tarafýndan bilinmeyen bu yaratýklar oldukça vahþi tabiatlýdýr. Sizin gibi deneyimli bile olsa savaþçýlarýn bilmemeleri garip deðil. Bütün derileri kýllý olup ayaklarýnda ve ellerinde sivri çýkýntýlar vardýr ki bu pençeler onlarýn vücutlarýnýn algýladýðý tehlikeye göre ya çýkarlar ya da çýkmazlar. Gündüz avlandýklarý görülmeyen bu canlýlar için gecenin karanlýk ortamý bekledikleri zamandýr. Gözleri karanlýkta elflere göre daha net görür ve günýþýðý týpký emiciler gibi onlara da iyi gelmez. Diðerlerinden onlarý ayýran ve özel kýlan en önemli özellikleri ise pis bir koku yaymalarýdýr. Bu, onlarýn hem savunmasýnda hem de saldýrýlarýnda etkilidir. Kendi türleri için zararsýz olan bu salgý, diðer canlýlar için zehirli ve solundukça ölümcüllüðü de artar ki bu yüzden ejderhalar onlarý hizmetkar olarak çok nadir kullanýr. Yaþam alanlarýný ormanlar ve maðaralar oluþturan, yer altýna indikleri söylenmeyen, ufak topluluklar halinde yaþayan ve amaçlarý sadece beslenmek olan bu akýllý yaratýklarýn sayýsý azdýr ve bunlar baðýmsýzdýr. Kendi türleri dýþýndaki her canlý onlar için besindir. Boylarý insanlardan çok da uzun olmamasýna raðmen vahþi ve dengesiz olan bu morlonklar oldukça da güçlü yapýdadýrlar. Son bir nokta; Hiçbir zaman bunlardan biriyle kapalý bir yerde mücadele etmemek ve ayný oranda çok fazla vakit kaybetmeden açýk alana çýkmak gerek çünkü zaman uzadýkça salgýladýklarý kokunun etkisi öldürücü dereceye yaklaþmaya baþlar.” “Bu kadar þeyi de nerden biliyorsun. Sus artýk sýkýldým,” “Bilgenin yanýna gittiðimde kütüphane de her tarafýmda kitap var. Ben de onu beklerken sýkýlmamak için onlarý karýþtýrýrým sevmememe raðmen ne yapayým önümdeki yemek bu… Biliyorsunuz gördüðümü kolay kolay unutmam. Yine onlardan birini karýþtýrýrken—“ “Anladýk, yeter!” Ýlk nöbeti Marjuarane almýþtý ve önündeki yanan ateþi seyre dalmýþtý. Sözlerini bitirmeden son olarak ta ola ki bir morlonkla mücadele olursa yanlarýna fazla yaklaþmamalarýný, topuzlarýna dikkat etmelerini, aðýzlarýný bir bezle kapatmalarýný ve ara ara nefes almalarýný söylemiþti. Bunlarý anlatýrken iki arkadaþý uykuya dalmak üzeriydi. Sonra Nimalinin fýsýltýlý sesi rüzgarda hýþýrdayan bir yaprak misali ‘biz silahlýyýz, yani saldýrmayý iki kez düþünmeleri gerekir ’ diye gelmiþti. Ormandan tekin olmayan ve meþum sesler sanki orada onlarýn olduðunu bilircesine koþa koþa gelmesine raðmen Marjuarane ve arkadaþlarý rahattý. Ýkisinin düzenli nefes alýþ veriþleri bu uðursuz seslere inat süzülürken ayrýca karanlýðý loþlaþtýran kamp ateþi de onlarý koruyordu. Gece ilerliyordu ve hiçbir þekilde kendilerine tehlike olacak bir durumla karþýlaþmamýþlardý ve silahlarý da kamp ateþinin yanýndaydý. Bir süre sonra Marjuarane, Nimaliyi uyandýrarak nöbeti ona devretti. Gün alacakaranlýk sefasýna otururken kamp ateþi söndürüldü ve üç gözü pek savaþçý tekrar yola koyuldular. Onlar kamp yerinden ayrýldýktan sonra kýllý bir yaratýk yol arkadaþlarýnýn bulunmuþ olduðu yere yaklaþtý. Aðaçlarýn arasýndan kendisine benzer iki yaratýk daha çýktý geldi. Üç morlonk gece boyunca onlarý izlemiþ ama saldýrýda bulunmamýþlardý çünkü kurbanlarý iri yapýlý, kuvvetli ve silahlýydý ki bu durum onlarý av olmaktan þimdilik kurtarmýþtý. Kendi uðursuz týnýlarla yüklü dillerinde konuþtuktan sonra üçlünün ardýna gölgeden gölgeye vakit kaybetmeden düþüp onlara zayýf bir anlarýnda ya da yalnýz yakaladýklarý zaman saldýracaklardý. Orman oldukça geniþti ve daha maðaralar vardý. Aralarýndaki konuþmanýn açýlýmýydý bu. Üç arkadaþ, sabahýn ilk ýþýklarý ormanýn süslerken ve aðaçlarýn yapraklarýna sim misali güzelliðini býrakýrken patikanýn birinde ilerliyorlardý. Kendi aralarýnda gülümsemelerin birbirlerinin yüzlerinde misafir olup gezindiði koyu bir sohbete dalmýþ yoldan ayrýlmayýp bir arada yürüyorlardý. Ýzlendiklerinin hiç farkýnda deðillerdi. “Orman gündüz çok daha iyi görünüyor.” dedi Soriol sohbetlerinin sonunda. Bir süre sonra tekrar konuþmaya baþladýlar. “Bugün bu yeri terk etmeliyiz, her geçen an aleyhimize. Gece morlonklar bizi ziyarete gelmedi ama bu sefer de burada konaklarsak uðramaktan zevk alacaklardýr .Burasý gündüz de olsa tehlike yüklü bu yüzden birbirimizden fazla aralýkla yürümeyelim,” diye uyardý Marjuarane etrafa dikkat dolu bakýþlarýn nezninde ve de Soriol’ a inceden göz gezdirerek. Arkadaþý ise bunu fark etmedi. “Hah! Biz savaþçýyýz. Her türlü tehlikeyle karþý karþýya geliriz! Bilge nereden ve nasýl gideceðimize dair bir harita vermiþ olmalý sana,” “Evet bir haritamýz mevcut,” Arkada ikisi, önde biri yürüyordu. Marjuarane onlara, ormanýn çýkýþýnda bir nehir olduðunu, onu geçtikten sonra Surmidan Tepeleri, ardýndan geniþ bir düzlük ve Partiran dað sýrasýnýn geldiðini söyledi. Anlattýklarý yerleri haritada gösterirken ortamda küçük hayvanlarýn seslerinden baþka bir ses duyulmuyordu. Gölgede kýrmýzý gözlü þu an insan görümünde olan bir ejderha sinsice onlarýn ayak izlerine basýyordu. Yanýnda homurdanan yaratýklara baktý ve hepsi bir anda sus pus oldu. Üç arkadaþ, önceki yürüdükleri patikalardan daha yeþil olanýnýn eþiðine geldiler. Ormanýn içindeki bu keçi yolunda yürümeye baþlarken Soriol bir anda titredi. “Siz de farkýnda mýsýnýz beyler, hava sabaha göre daha soðuk,” dedi hoþnutsuzca. Bu soðuðun etki edici ilk ýsýrýðý diðer ikisini de es geçmemiþti. Üçünün fark ettiði þekilde hava, kamp ateþini söndürdüklerinden bu yana onlar ilerleyiþine devam ettikçe yavaþ yavaþ soðumaya baþlamýþtý. Daha rahatsýzlýk verecek kadar olmamýþtý ta ki savaþçýlar bu patikanýn baþlangýcýna gelinciye kadar, bir nevi onun kendisini hissettiriþi uzaktan görünen bir silüetin yaklaþtýkça þekle bürünmesi gibiydi. Aslýnda mevsim sonbaharý üzerinden çýkarýp kýþý kuþanmaya hazýrlanýyordu ki bu durum acayip olan bir þey deðildi ancak garipsenecek olan onun kýþý çok çabuk ve ani giyinmesiydi. Artýk rüzgar tamamen kendisini göstermiþ, onlarýn yolculuklarýna eþlik etmeye baþlamýþ ve uðultusu yanlarýnda olduðunu sertliðiyle kabul ettiriyordu adeta. Yol arkadaþlarý da soðuðun peþi sýra ya da onun içinde barýnmaktan sýkýlýp dýþarý çýkan rüzgarýn sert dokunuþuna maruz kalýyor bir de üstüne üstlük beraber yürümeye zorlanýyorlardý. Aðaçlarý hýrpalayan, kuþlarýn ezgisel seslerini gücüyle hakimiyeti altýna alan ve bir çok canlýnýn çýðlýðýndan kaçmasýna sebep olan rüzgar, daha da þiddetlendi ve en nihayetinde üçlüyü yürüyemez hale getirdi. Aðaçlardan. çalýlardan kopan parçalar onlarýn etrafýnda fýr dönüyor ve oradan oraya evsiz kalan insanlar gibi savrulup duruyorken bunun müsebbibi de onlara eziyet edip evlerinden kaçýran sadist biri gibiydi. Uçuþan bitki parçalarýndan korunmak için yüzlerini kapayan ve buna sebep olan ani rüzgarla þaþkýnlýða uðrayan savaþçýlar sýðýnma ve ýsýnma amacýyla birbirlerine tutundular. Ve þu söz havada süzülüyordu adeta ‘Ne kadar cesur, gözü pek ve sert bir savaþçý da olsan doðaya mertlik olmaz.’ Onlar bir adým dahi atamazken bununla paralel dudaklarý da titremekten baþka bir þey yapamýyordu. Öte yandan rüzgarýn doðurduðu bu ortam kötü niyetli yaratýklarýn av zamanýn da baþlangýcýný teþkil ediyordu. Zira diðerlerini bastýran bu sesin ardýna sýðýnýp, daha kolay saklanýp ani bir manevrayla ganimetlerinin baþýna çöreklenebiliyorlardý. Bir süre sonra, etraflarýndaki bir çok çeþit aðacýn dört döndüðü bu havanýn yýlýþýk sýrýtýþý kötü adamlarýn kahkahasý misali ‘kar’ olmuþtu. Yeni gelen, ilk ziyaretini onlarýn bulunduðu ormana gerçekleþtirmiþti. Önce küçük adým atan tanecikler daha sonra büyüdü ve bir anda asap bozucu misafir misali beliren önceki gibi, kar yaðýþý da çok yoðundu ancak bu durum öteki kadar rahatsýz edici deðildi. Yol arkadaþlarý havanýn onlara ‘evlat olsan sevilmezsin’ diye postaladýðý yeni gelenle biraz ýsýndýktan sonra tatlý sert dokunuþuyla beraber tekrar yürümeye baþladýlar. Beyazla kaplanmýþ yolda adýmlarýnýn izlerini býrakýyorlar ancak kar onlarý kapatýyordu. Ve, bir süre sonra orman tamamen gelinliðini giyindi. Beyazlýðýn salýnýþý yavaþlarken onlarýn ilerleyiþi de hýzlanýyordu. Havanýn bu geçiþ sürecinde üþümenin etkisiyle üçlünün arasýnda hiçbir konuþma geçmezken tek yaptýklarýysa soðuðun onlara sunduðu titremenin istemeden de olsa cazibesine kapýlmaktan kendilerini alamamaktý. Sessiz ve sakince ilerlerken nehre yaklaþýyorlardý. Bir zaman dilimi kadar daha devam eden kar yaðýþý da en nihayetinde sona erdi ancak ona yerine vekalet etmesini söyleyen soðuk emanetçinin gidiþiyle tekrar ortamda hissedildi. Yanýnda getirdiði ayazla beraber üçlüyü tekrar durdurdu. Savaþçýlar nahoþ konuðun yeniden gelmesiyle etrafa bakýþlarýný daha da keskinleþtirdiler. Suskunlar ve üþüyorlardý.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Osman Altýnbaþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |