..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Barışı bulacağız. Melekleri duyacağız, göğün elmaslarla parladığını göreceğiz. -Çehov
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > Mehmet Sercan Tezcanoğlu




8 Ekim 2001
İletememek Üzerine  
Mehmet Sercan Tezcanoğlu
İletişim çağında yaşıyoruz. Şu an kullandığın bilgisayardan, cep telefonuna kadar birçok elektronik alet iletişim için hizmet ediyor. Peki insanlar, iletişimden nasiplerini ne kadar aldılar? Ne kadar iletebiliyoruz?


:BIHD:
"İletemiyoruz" hepsi bu. Yetişmiyor kimi zaman ellerimiz, gördüklerimize. Avunup kalıyoruz oturduğumuz yerde, tutunabildiklerimizle. Niye iletemiyoruz biz biliyor musun, çünkü her zaman tutunabileceğimiz bir şey oluyor yanımızda. İletemediğimiz gibi ilerleyemiyoruz da bu yüzden. Çakılıyoruz, anten direkleri gibi bir çatıya ve çürümeyi bekliyoruz. Zavallılarız hepimiz. En kötüsü de bundan hiç gocunmamamız. Lanet olasıca eksikliğimiz mutlu bile ediyor.

Dışarıya bak, hâlâ gülebilen insanlar var. Neye gülüyor bu insanlar. Bak şu kadına, gözlerine bak! Neden herkes gibi ten rengi değil de, mor bu kadının sağ gözü. Farklı göründüğü için mi gülüyor. Hayır bu değil sorunun yanıtı. Çünkü onun tutunabileceği bir şey gülmek. Unutmasını sağlıyor ve bundan haz alıyor. Bak, baksana mimiklerine sanki gençleşmiş gibi. Kırkıncı yaşının bütün ağırlığı sanki uçup gitti. Halbuki, iletebilse çok farklı olurdu ruh hali. İçin için gülerdi o zaman. Bir askı olmaktan çıkardı yüzü ve her güne, her saate, her davranışa, her söze göre bir maske takmak zorunda kalmazdı. Eğer iletebilseydi, kırk yaşında olurdu şimdi. Otuzlarında görünen menopozlu bir kadın olmaktan daha iyi böylesi, daha güzel.

Kocasına gelelim. Onun eşine vurmasının nedeni de yine "iletemiyoruz" da gizli. Adam, kadına, beklentilerini iletememenin ezikliği altında. Hayvanlar çiftleşmek istediklerinde, acıktıklarında ya da başka ihtiyaçlarını anlatmak için çeşitli yollara başvurur. Örneğin bir erkek güvercin, çiftleşmek istediği dişi güvercinin etrafında kabararak dönmeye başlar. Açıkçası dans eder, kendini beğendirmeye çalışır. Dişinin dikkatini çekene kadar da vazgeçmez. Fakat kendisinden daha heybetli bir güvercin rakibi olursa, dövüşerek ya da dövüşmeyerek dansına son verir. Söylemek istediklerini anlatmak için, iletmek için, hareket eder. İlk insanlar da ortaya çıktıklarında, bir dil geliştiremediklerinden, ihtiyaçlarını anlatmak için çeşitli hareketler ve işaretler kullandılar. Ama zamanla konuşabildiklerinin, düşünebildiklerinin ve en son olarak da yazabildiklerinin farkına vardılar. Bu kadının kocası ise, bu ayrımı yapamıyor. Gelişmiş bir varlık olduğundan bihaber. İletemiyor. İletilerini, yumruklarıyla anlatabileceğini düşünüyor. Kadının gözündeki morluğun bir ileti olduğunu söyleyebilirim sana. Kadın, belki de her gün, aynı iletiyi almaktan ve bu iletiye karşılık oluşturduğu kendi iletisini, feed-back'ini, gönderememenin acizliği içinde gülüyor; çünkü iletemiyor. "İletemiyoruz" hepsi bu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dizlerimde Uyuttuğum Eylül [Şiir]
Martılar Hiç Göç Eder mi? [Şiir]
Binbir Gece [Şiir]
Kadın ve Gözleri [Şiir]
Hangi Gemi [Şiir]
Çocuk [Şiir]
Kadıköy [Şiir]
Ayrılık [Şiir]
Aşk [Şiir]
Ölü Martıların Çığlıkları [Şiir]


Mehmet Sercan Tezcanoğlu kimdir?

1977 yılında İstanbul'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul'da tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Genel Gazetecilik Bölümü'nü kazandı. Bitirdikten sonra aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü Basın Ekonomisi ve İşletmeciliği Bölümü'nde yüksek lisans yapmaya başladı. Şu anda tezini verme aşamasında olan Sercan Tezcanoğlu, aynı zamanda bir internet sitesinde kitap editörlüğü yapıyor.

Etkilendiği Yazarlar:
Buket Uzuner, Sait Faik Abasıyanık, Edip Cansever


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sercan Tezcanoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.