..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamın her anı hakkını ister. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Gülfem Elif Hanhan




5 Haziran 2003
Medth Efsanesi 3- Beyaz Kale  
Gülfem Elif Hanhan
“ En iyi Blanca büyücüsü bir kadın mı?” “Flanemeth, bütün anlattıklarımdan aklında bu mu kaldı?”


:CFGD:
Flanemeth ve Seelkhan aynı anda konuştular : “Kral mı?”
“Evet, bu genç adam, Ana Dünya’nın son safkan kralı.”
“Yanılıyorsunuz Dede, ben kral falan değilim, ben sadece bir çiftçiyim.”
“Sanırım ikiniz de benim bunadığımı düşünüyorsunuz. Size bir hikaye anlatayım o halde. Adınızı bahşedermisiniz Kralım?”
“ Benim adım Seelkhan, ama Kral değilim Dede, inanın bana.”
“ Efendi Seelkhan, sizden ricam şu arkanızdaki sandığı açmanız ve içinden lacivert kılıflı kalın kitabı çıkarmanız.”
Seelkhan heyecanla sandığı açtı. Kral olmadığına emindi emin olmasına da, bir an için bile olsa kendini böyle düşünmek hoşuna gitmişti. Ama bir dakika, koskoca Ana Dünya’nın derdi bitmezdi ki, çiftliğine bile zar zor yetişiyordu o. Dede’nin bahsettiği kitabı buldu. Seelkhan hayatında bu kadar büyük ve kalın bir kitap görmemişti. Aynı zamanda çok ağırdı. Zar zor kitabı kaldırdı ve Ejderha Dede’nin ayaklarının ucuna doğru yere bıraktı.
“Kitabın sırası gelecek. Önce hikayeyi dinleyin. Ana Dünya 11 beyaz tanrı tarafından ilk kurulduğunda, kendileri yeryüzüne inmeyeceklerinden, tanrılar bir de hükümdar yarattılar. Her bir tanrı, hükümdara kendinden bir özellik verdi, bu şekilde ilk Medth Kralı Ana Dünya’yı yönetmeye başladı. Ana Dünya’yı sadece Medth soyunun yönetebileceği yazıldı. Bu yüzden şu anda derebeyliklere bölünmüş Dünyamız karmaşa içinde.
O zamandan yakın bir geçmişe kadar Medth Kralları Ana Dünya’yı kusursuz bir adalet ve yetenekle yönettiler. Ancak kara tanrı bu durumdan hoşnutsuzdu. Çünkü Kral tamamen beyaz tanrılara bağlıydı ve kara büyüleri hoş görmüyordu. Yakalanan kara büyücüler idam ediliyor, beyaz büyücüler korunuyor, kollanıyor, özel yurtlar inşa ediliyordu. Bu şekilde kara büyü yok olmaya yüz tuttu.
Kara büyücüler ve kara tanrıları, Ana Dünya’dan beyaz büyüyü silmek için tek çareleri olduğunu biliyorlardı. Ya bütün beyaz büyücüler yani Blancalar öldürülecek, ya da çok meşakkatli bir ayin gerçekleştirilecekti. Ayinin hazırlığı 100 sene sürüyor, 100. gece ise yetişkin bir ejderhayla Medth soyundan bir insan kurban etmek gerekiyordu. İşte bu yüzden, sevgili Flanemeth, oğlum, senin babanı yakaladılar. Ve tabi Ulu Kralımız Seelkhan’ı da. Ama sen büyük bir şans eseri yetiştin ve bilmeden Ana Dünya’nın kurtarıcısını kurtardın. Tanrılar seni ödüllendirecektir.
Anlayamadığım şey ise, bütün herkesin bildiği, son Medth Kralı’nın bundan 26 sene önce oğluyla öldürüldüğüdür. Ve gene bilindiğine göre, bu oğlan çocuğu son safkandı.”
“Ben de 26 yaşındayım.” dedi Seelkhan, biraz şaşırmıştı. Ama bu bir tesadüf olmalıydı.
“Bunun bir açıklaması olmalı.” diye mırıldandı Dede. “Ama senin Medth soyundan olduğuna eminiz. Yoksa bizimle nasıl konuşabilirdin?”
Buna kimse cevap veremedi.
“Seel – khan. Seeelll – Khan. Siillll-khan.” Flanemeth’le Seelkhan, Dede’nin kendi kendine konuşmasına bakakaldılar. Ne anlamı olduğunu anlamamışlardı.
“Seelkhan, kitabın 2453. sayfasını aç lütfen.”
Seelkhan sayfayı açtı. Burada orta yaşlı, Kral tacı takan bir adamın portresi vardı. Altında da küçücük harflerle yazılmış yazılar.
“Oku o yazıları bana Seelkhan.”
“ Sarophar, son Kralımız. Sevgili eşi Elindad, bilinen en güçlü Blanca büyücüsüdür. Gücünü, eşinin adaletli hükümdarlığına, halkının zorluklarını gidermeye adamıştır. Doğumu herkesten gizli gerçekleşti. Gök ve Yer’in Hakanları, Yer kimsesiz kaldı. Sarophar katledildi, Elindad kayıplara karıştı. “
“ Bir dakika, bir dakika... Düşün Vieyelth, bir iş var bunda, daha kafan çalışıyor senin... Seel-khan, Gök ve Yer’in Hakanı, Yer öksüz kaldı, eski dilimizde Gök, Siel demek, öyle mi? Hakan, Khaan, Göklerin Hakanı Sielkhaan, Seelkhan. Ulu tanrılar, biliyordum. Elindad ikiz doğurdu. Ölen Yer’in Hakanı, Taerkhan, Seelkhan ise güvenli bir yerde saklandı, bir çiftlik. Kimse bir çiftçiden kral olmasını bekleyemez. Acaba Elindad nerede saklandı, neyi bekliyor acaba? Bu ayinden haberi olsaydı, seni muhakkak tek başına bırakmazdı. ”
“ En iyi Blanca büyücüsü bir kadın mı?”
“Flanemeth, bütün anlattıklarımdan aklında bu mu kaldı?”
Flanemeth utanarak sustu. Doğru ya, arkadaşının bir Kral olduğunu öğrenmişlerdi. Seelkhan ise şaşkındı ve ağzından şu soru çıktı : “Peki şimdi ne olacak?”
“Benim gözü kara çocuklarım, Kralımızın Rhuandalar’a tek başına savaş açması doğru olmaz. Onu kaybetmek istemeyiz. Size tavsiyem, hemen Blancalar’ın büyük kalesine gitmeniz. Küçük kabileleri sizi koruyamayabilir ama Beyaz Kale henüz çok güçlü. Elindad da muhtemelen oradadır, aklındaki cevapsız soruları yanıtlayacaktır.”
“Ama...”
“Çocuklarım, vakit kaybetmeyin, kara iblis peşinizde, buraya her an ulaşabilir. Blancalar Seelkhan’ı tanıyacaktır. Beyaz Kale’ye, batıya gidin. Artık gidin. Hemen!!!!”

“ Efendi Erth, beni mi çağırdınız?”
“ Synth, söyle bana Elindad’ın durumunda bir değişiklik var mı?”
“ Ne yazık ki hayır efendim, uzun uykusu hiç bölünmedi. Usta Blanc’Irthar onun kendini bir şeye hazırladığını ve bu şekilde güç topladığını düşünüyor.”
“ Ulu Beyazlar adına, 26 senedir gözünü açmadı. Ben bir çeşit koma olduğunu düşünüyorum. Elindad’ı kaybettik sanırım.”
“ Efendi Erth, bu bizim için çok kötü olur.”
“ Evet Synth, şimdilik umudumuzu yitirmeyelim. Elindad olmadan Rhuandalar’la bir savaşı kazanmamız çok zor. Şu an ayinleri başarılı olmuş olabilirdi, ve biz Cehennemlerinin baş esirleri olabilirdik. Lütfen Elindad’ı sık sık kontrol edin. Eğer Irthar’In dediği doğruysa, hazırlanabileceği bundan daha kötü bir şey olamaz, her an uyanacağını ümit edelim.”
“ Peki Efendi Erth.”
Bu sırada upuzun beyaz saçı ve sakalı, beyaz cübbesiyle bir görünen, bir çeşit beyaz ışık saçan ihtiyar bir adam içeri girdi.
“ Irthar Usta, geldiğine sevindim. Ben de seni ve Elindad’ı soruyordum.”
Blanc’Irthar, Blancalar’ın en yaşlısı ve en bilgesiydi. Elindad’ın durumu göz önüne alınırsa, şu an için en güçlü büyücü oydu.
“ Erth, sana daha mühim haberlerim var. Vieyelth benimle temasa geçti.”
“ Bizim koca Vieyelth hala yaşıyor demek, sevindim. Ne istiyormuş bizden?”
“ Kralı korumamızı!”
“Hangi Kral, ne diyorsun Irthar Usta?”
“ Sarophar’ın Göklerin Hakanı oğlunu ayinden bir ejderha kurtarmış. Kendisine gelmişler, o da bize gelmelerini söylemiş. Şu anda yolda olduklarını söylüyor, peşlerinde de Şişah.”
Blanc’Erth heyecandan yerinden duramıyordu.
“ Kralımız öyle mi? Elindad’ın oğlu, Göklerin Hakanı, buraya mı geliyor? Syrth hemen öncüler yolla, Kralımızı ve ejderhayı Şişah bulmadan bulsunlar ve güvenli bir şekilde buraya getirsinler. Irthar Usta, bu son zamanlarda duyduğum en harika haber. “
“ Evet Erth, Yüce Beyazlar adına bu çok güzel bir haber.”

Lanet olası Medth soyu. Bütün Krallarla savaşmış olan Şişah, Seelkhan’dan özellikle nefret ediyordu. Bir kere ayinin bozulmasında payı büyüktü, ayrıca kendi sonunun bir Medth Kralının elinden olacağını en yaşlı Rhuanda falcısı Kattaron söylemişti. Kendisi etten kemikten bir varlık değildi, ölümsüz bir yarı-tanrıydı, nasıl ölebilirdi ki? Ama Kattaron boş konuşmazdı. Seelkhan’ın şu an için yaşayan tek Medth soyu olduğu düşünülürse, Şişah’ın onu yok etme saplantısı anlaşılabilirdi.

Şişah o kötü günü bir kez daha hatırladı. Onbir beyaz tanrı şu “Yüce Beyazlar” bir araya gelmiş ve ilk Kralı yaratmıştı.
Adalet Tanrısı, Justhire, ona yüce adalet duygusunu; Savaş tanrısı, Gerrione, üstün savaş yeteneklerini; Rüzgar tanrıçası Vantare, rüzgarla dostluğu; Yağmur tanrıçası Pleuiine, yağmurla dostluğu; Güneş tanrısı, Solile, güneşle dostluğu; Tabiat tanrısı, Terrathe, tüm bitkilerle dostluğu; Hayvanların tanrıçası, Anithe, hayvanların dostluğunu, Aşk tanrıçası, Amerithe, ölümsüz aşkı; Bilim tanrısı, Savorane, irfanı; Sağlık tanrısı, Bilias, sağlığı; ve Ejderha tanrısı, Dragonth, ejderhalarla kan kardeşliğini bağışlamıştı.
Evet, Şişah tüm Medth Kralları’ndan nefret ediyordu. Hem Medth ne demekti, “Oğul” yani Yüce Beyazlar’ın oğlu.

Şişah’ın kara hayvanı, şu an için akbaba-ejderha karışımı çirkin bir yaratık görünümündeydi. Ama çok hızlı uçuyordu. Normal bir ejderhanın 1,5 katıydı. Alev püsküremiyordu ama sivri dikenlerle bezeli kanatları, keskin dişler ve gagayla bezeli ağzı ve delici pençeleri korkunçtu. En kötüsü de hiçbir alev ona işlemezdi. Az sonra Flanemeth’i yakalayacaktı.

“Flanemeth, ne düşünüyorsun bu konuda?”
“ Senin bir Kral olman hakkında mı? Sana iyi davranmış olduğumu sevindim.”
“ Dalga geçme Fla, ben gerçekten Kral mıyım? Nasıl olabilir bu? Annemi zaten hiç tanımadım. Ama baba bildiğim, büyükbaba bildiğim insanlar gerçek değil miydiler?”
“ Sen kendin demiştin ya geçen gün, büyükbabanın söylediğini, gerçek babanın seni almaya gelmediğini.”
“ Offf...”
“ Dur bakalım, hele varalım Beyaz Kale’ye, her şey açığa çıkacaktır elbet.”
“ Hey, şu karşıdakiler nedir? Bir kuş sürüsü mü? “
“ Sanırım öyle. Ama kuşlar ejderhalardan korkar. Oysa bunlar bize doğru geliyorlar.”
“ Fla, bunlar da en az senin boyundalar, yoksa bunlar da ejderha mı?”
“ Bildiğim kadarıyla Ana Dünya’da bu kadar çok ejderha kalmadı. Şu kara büyücülerle ilgili bir şey değildir umarım.”
Flanemeth, tedirgin bir şekilde uçmaya devam etti. Herhangi bir tehlike hissettiği anda ters yöne uçmaya başlayacaktı.
Az sonra, kuş sürüsü sandıklarının ne olduğunu gördüler. Sayıları 30 ila 40 civarıydı. Gövdeleri ve kanatları Flanemeth’den biraz daha büyüktü. Her biri beyaz veya beyazın bir tonu renkteydi. En koyusu hafif kirlenmiş beyazdı. İnce, uzun ve zarif boyunları, üçgen biçiminde yüzleri, bu yüzü tamamlayan zarif gagaları ve simsiyah gözleri vardı. Kendilerine has bir güzellikleri vardı. Ne Flanemeth ne de Seelkhan böyle bir yaratık hiç görmemişlerdi. Genel yapıları –kafaları hariç- ejderhaları andırıyordu, uzaktan akraba olabilirlerdi.

Flanemeth ve Seelkhan, bir süre sonra bu yaratıkların her birinin üzerinde bir adam olduğunu fark ettiler. Adamlar da bembeyaz giyindikleri için belli olmuyorlardı.

En öndeki adam, elini havaya kaldırdı. Selam veriyordu. Seelkhan da elini kaldırdı. Bütün kafile bir ağızdan bağırdı : “ Yaşasın Kralımız!”

En öndeki –komutanları olduğu anlaşılıyordu- devam etti : “ Lütfen bizi takip edin. Sizi güvenli bir şekilde Beyaz Kale’ye götüreceğiz”.

Memnuniyetle kafilenin arasına giren, ve oldukça rahatlayan Flanemeth ve Seelkhan, arkalarındaki siyah karaltıyı görmemişlerdi. Şişah ise, tek başına bu kadar kalabalık bir kafilenin arasına dalmayı düşünmedi. Avını elinden kaçırmış olmanın öfkesiyle geri döndü. Beyaz Kale’ye saldırması gerekirse, bunu yapacaktı.

Kafilenin Beyaz Kale’ye varması bütün gün sürdü. Ormanlık ve tepelik bölgelerden gittiklerinden yol uzamıştı. En sonunda Beyaz Kale’nin kapısından girdiklerinde Flanemeth ve Seelkhan bütün Kale halkının onları karşıladığını gördüler. Herkes sessiz bir saygı ve heyecan içindeydi.

Bu esnada Beyaz Kale’nin gizli odalarından bir tanesinde Elindad 26 senedir kapalı olan gözlerini açtı : “Oğlum....”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın fantastik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Son Ejderha 2- 21. Yüzyıla Yolculuk
Medth Efsanesi 4- Rhuanda Kabilesi
Son Ejderha 1- Aşk ve Ölüm
Medth Efsanesi 1- Flanemeth'in Doğumu
Son Ejderha 4 - Kaderleri Bağlananlar
Medth Efsanesi 5 - Savaşın Eşiğinde
Son Ejderha 3- Blanca Kabilesi
Medth Efsanesi 2- Flanemeth ve Seelkhan


Gülfem Elif Hanhan kimdir?

Kendimi bildim bileli bir sokak şairiydim İstiklal’in her bir taşında ucunu kırdım kalemlerimin Şairliğimi olmasa da serseriliğimi ispat etti geçmişim Küçüktüm, kalbim boğazını sıkanın ne olduğunun daha farkında değildi Üstüme bir ağlamak çökmüş bir daha gitmemişti Dünya bu yüzyılda böyle bir sevmek görmemişti Büyüdükçe, öğrendikçe daha çok yarım kaldım Ve, artık anladım Olmayan bir şey peşinde koşan bir şaşkınım. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Nicolas Poussin (ressam), Cemal Süreya, Özdemir Asaf, Anne Mccaffrey, David Eddings


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © Gülfem Elif Hanhan, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.