|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katýlýmý |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
12 Ekim 2003
Rüzgar Bizi Uçurdu!
H.Sercan Tunalý
Çocuklara yazýlmýþsa da aslen öyle deðil...
Bir toplumun olmasý ve burada büyüklerin olmamasý önemli olan! |
|
Rüzgar bizi uçurdu!
Siyah saçlý çocuk ince kumun üzerinden kalktý. Ayaklarýna buz gibi deniz suyu kaydýðýnda, ayaklarý bileklerine kadar ýslak, küçük bir kum tepeciði altýna gömüldü. Okul gömleðinin düðmelerini çýkardý ve sýcaktan kurumuþ kumun üzerine fýrlattý. Mavi þortunun bir kýsmý ýslanmýþ ve kumlanmýþtý. Dudaklarý çatlamýþ, gül rengindeydi. Tuz tadý geliyordu aðzýna, yalpalayarak uzaktaki kayalýklara doðru yürümeye baþladý. Hindistan cevizi aðaçlarýnýn arasýndan gelen tok seslere aldýrmadan bir o yana bir bu yana salýna salýna yürüdü. Sýrtýndaki deri oldukça canýný yakýyordu: Gün boyu güneþte yanmýþ. Bir süre yürüdükten sonra ayakkabýlarýnýn içine dolan kumdan dolayý durmak zorunda kaldý. Ýstemsizce ellerini havada birleþtirip gerindi. Neredeyse bütün kemiklerini hissetti. Saçlarýnda kum kýrýntýlarý ve rüzgarýn getirdiði yaprak parçalarý vardý. Yere eðildiðinde tüm yapraklar döküldü ve ayakkabýlarýný çýkartýp kum toplarýný döktü.. Bir an için çoraplarýna baktý. Ne kadar anlamsýz ve iþe yaramaz görünüyordu. Dizlerine kadar uzanan çoraplarýna bir kez de saygýyla bakýp annesini hatýrladý. Etraf bir an için hayal bir kasabaya dönüþtü. Siyah saçlý çocuk bir an için rahatladý. Kafasýný denizin uzaklarýna çevirdi: Ne bir gemi vardý baktýðýnda, ne de bir kara. Ýlerdeki kayalýklara doðru yürümeye devam etti. Bir anda cadýlar gibi bir çýðlýkla -mavi kýrmýzý çizgili- hayalimsi bir kuþ geçti tepesinden. Kuþun sesini baþka bir ses yankýladý:
Bir dakika bakar mýsýn? Dur bekle!… Siyah saçlý çocuk arkasýný dönüp bakmadý bile, yoluna devam etti. Önce uzaktan gelen ses þimdi daha da yakýndan tekrarladý:
Beklesene, o tarafta kimse…dedi çalýlarýn arasýndan çýkmaya çalýþan, kollarý dikenli dallardan yaralanmýþ þiþman çocuk. Saçlarý neredeyse yok denecek kadar azdý. Kulaklarý hafif kepçe ancak küçüktü. Siyah saçlý çocuk hiç oralý olmuyordu. Uzaktaki kayalýklara yaklaþtýðýnda sanki büyük bir limaný andýrdýðýný düþündü. Geçmiþte annesiyle ilk çýktýðý deniz yolculuðunu hatýrladý. Bir an için yeniden olduðu yerde durdu ve kayalýklara öylece baktý. Antik bir kenti ilk gören kaþifler gibiydi gözleri. Kayalýklar anýt gibi girintili çýkýntýlýydý. Yutkundu. Bu yalnýzlýk karþýsýndaki heyecanýný gizleyemeyerek, buruk bir sesle konuþmaya baþladý.
- Anne bak geldim, eve döndüm.
Þiþman çocuk çalýlýklardan kendisini kurtarmýþ, bekliyordu. Siyah saçlý çocuðu duyabilecek kadar yakýndý. Ýçinde bir an için bir endiþe ve güvensizlik belirginleþti. Kollarýndan süzülen kanlar pýhtýlaþmýþ ve artýk acý vermiyordu. Üstüne düðmeleri yýrtýlmýþ çizgili bir gömleði öylece geçirmiþ, þiþman bacaklarýnýn zorla girebildiði kesik kot þortunun üzerinde ise kýrmýzý meyve lekeleri vardý. Sol dirseðindeki çoktandýr pýhtýlaþmýþ kabuðu oynatarak çýkardý. Yara bir kez daha yavaþ yavaþ kanamaya baþladý. Baþýný kaldýrdýðý sýrada siyah saçlý çocuðun kaybolduðunu gördü. Kayalýklara doðru heyecanlý adýmlarla ilerledi ama acele etse de çoktan gözden kaybolmuþtu.
- Hu! Neredesin? Dedi þiþman çocuk. Bir süre sesi ötedeki kayalýklarda yankýlandý. Derin ormandan tok sesler geldi birer ikiþer. Þiþman çocuk ormana doðru baktý. Ürkütücü bir dað vardý baktýðý yerde ve iki tane, o güne kadar hiç görmemiþ olduðu, uzun kanatlý kuþ havalandý. Kanatlarýnda mavi çizgiler vardý ve gagalarý uzun ve inceydi. Kuþlar kuzey batýya doðru yöneldiklerini biliyorlar ancak uzun yolculuklardan sýkýlmýþ olacaklar ki býkkýn kanat çýrpýyorlardý; kanatlarý hem yavaþ hem de havada geniþ ve kavisli bir yay çiziyordu. Bir süre sonra ürkütücü, koyu ve parlak kahverengiden oluþan daðýn arkasýnda yok oldular.
-‘Siyah granit taþlardan oluþan volkanik bir dað olmalý’ dedi siyah saçlý çocuk. -haklýsýn öyle…diye baþýný salladý. Þiþman çocuk aslýnda ilk baþta bu çocuktan biraz çekinmiþti ama þimdi rahatça konuþabilirdi.
adýn ne? Diye sordu þiþman çocuk. Ya-fi…dedi. Siyah saçlý çocuk. Konuþurken düþünceli, yere bakýyordu. Þiþman çocuk kendi adýnýn sorulmasýný bekledi ancak bu konuda bir öneri olmayýnca bir anlýk suskun kaldý. Ormanýn içinde çok lezzetli meyveler var! Hem tatlarý güzel, hem de renkleri. Keþke boyalarým olsa da resim yapabilsem. Dedi ve merakla ekledi. Sen resim yapmaktan hoþlanýr mýsýn Ya-fi? Ya-fi’nin gözleri kýsýldý iyice ve kapandý ardýndan. Hafif bir rüzgar esti gökyüzünden yeryüzüne. Öðlenin bunaltýcý sýcaðý kalmamýþtý, güneþ granit taþlardan oluþan volkanik daðýn ardýna saklanmýþtý. Denizin hiç hali yok, sessiz sakin bir tavrý vardý. Derin ormandan kýyýdaki kayalýklara uzanan ince patika yol yapraklardan dolayý belirginsizleþmiþ, kendini kapatmýþtý. Rüzgar, iki çocuðu kayalýklarýn üzerindeki lahitler gibi kutsuyordu. Belki de onlara yeteri kadar öz güven aþýlýyordu.
Annem buramda… dedi Ya-fi kalbinin üstünü göstererek. Sonra kayalýklara oturdu ve ayakkabýlarýnýn ucuyla henüz soðumamýþ suya, bütün erdemiyle dokundu.Ýki eliyle kayalýklarýn keskinliðini hissetti. Ayaklarý gökyüzünün aksinde, halka halka daðýlan suyun üstünde, bembeyazdý. Deniz bütün þefkatiyle sakin ve dümdüzdü.
Þiþman çocuk ‘diðerlerini bulmalýyýz’ diye düþündü önce ama aniden durakladý ve onu yalnýz býrakmanýn daha doðru olacaðýna karar verdi. Siyah saçlý çocuðun suya vuran yanýlgýsýndan aðladýðýný görebiliyordu.
Hindistan cevizi aðaçlarýndan gelen arka arkaya sesler esintinin hem soðuduðunu, hem de hýzlandýðýný hissettirdi. Kumsalda kurumuþ topraklarýn iki üç metre üzerinde toz ve yapraklar girdaplar yapýyordu. Bu sýrada ise ince rahatsýz edici bir ses çýkarýyordu. Þiþman çocuk bulduðu en kuytu çalýnýn arasýna girmiþ, kayalýklarda hala oturmakta olan siyah saçlý çocuða bakýyordu. Ormanýn derinliklerinde bir hareketlilik olduðunun farkýna vardý. Sessizliðini iki kat daha arttýrarak ormanýn gizemine kulak kabarttý. En uzak yerden homurtularla karýþýk dal sesleri geldi. Bulunduðu çalýlýktan bir çýrpýda kumsalýn ferahlýðýna atladý. Birkaç diken darbesi alsa da önemsemedi ve kayalýklara koþarak Ya-fi’nin yanýna gitti.
-Hadi bir an önce saklanmalýyýz, orada bir þey…Orada bir þey var!
Þiþman çocuk bunlarý söylerken ellerini kollarýný heyecanla karýþýk korkudan tutamýyordu. Biran önce bulunduðu yerden uzaklaþmak ve içinde büyümekte olan korkuyu yenmek istiyordu ancak Ya-fi’nin hala kayýtsýzca oturmasý karþýsýnda içten içe sinirleniyordu. Ya-fi ayaða kalktý ve mavi þortunun demirden düðmesini çýkarttý. Eðildi ve dizlerine kadar yükselen çoraplarýný kývýra kývýra aþaðýya kadar indirdi. Ayakkabýlarýný tekmelercesine fýrlattý. Çoraplarýný en son parmaklarýndan çýkarttý ve yan yatýrýp kayalýklara serdi. Þiþman çocuk, Ya-fi’nin ne yaptýðýný merak ediyordu bir yandan da arkasýný kolluyor ormanýn derinliklerine bakmaya çalýþýyordu. Ya-fi üzerinde hiçbir þey kalmayýncaya kadar kayalýklarýn üzerindeydi. Ardýndan iyice lacivertleþen denize okka gibi atladý; sanki Tanrý mürekkebini akþama doðru yoðunlaþtýrmýþ gibi. Þiþman çocukla bir süre kayalýklarda oluþan gölcüðün içinde beklediler. Homurdanan bir domuz hindistan cevizi aðaçlarýnýn arasýndan hýzla ormanýn derinliklerine daldý. Ýki çocuk suyun içinde yüreklerinin korkudan çarpýþlarýný duyabiliyorlardý. -…gitti mi? Dedi þiþman çocuk. -Sence? -Hayýr… -Orada bekliyor olabilir! Dedi Ya-fi. -Gerçekten mi? -Bilmiyorum…ama soluk alýyor, çok sinirli olmalý. -Yalan söylüyorsun, beni korkutmak istiyorsun! Dedi þiþman çocuk ve suda ayaða kalktý. -Otursana! Dedi Ya-fi telaþla. Þiþman çocuk çalýlarýn arasýndan gelen homurtulara baktý ve domuzla göz göze geldi. Korkudan kaskatý kesildi ve Ya-fi onu tekrar oturmasý için aþaðýya asýldý. Neyse ki domuz þiþman çocuðu görmemiþti. -Sakýn bir daha kalkma! Birazdan gider! Dedi Ya-fi hiddetle.
Gökyüzü cennetten gelmiþçesine tirþe bir maviydi ve köpük köpük bulutlarla geceye hazýrlanýyordu. Yeryüzü uzak bir iklimden gelen rüzgarlarý barýndýrýyordu.
-Burada büyükler yok. Dedi Ya-fi, iþtahla. -Ne güzel deðil mi? Burasý bir ada mý acaba ya da diðer tarafta bir köy var mýdýr? Diye tamamladý þiþman çocuk. -Yarýn birlikte bakarýz. Dedi ardýndan kolundaki pýhtýlaþmýþ yarayý oynarken. Ya-fi ormanýn derinliklerine bakan bir kayaya sýrtýný dayadý ve kaza anýný düþündü. -Sen o sýrada nerede oturuyordun? Dedi Ya-fi umarsýzca.
Þiþman çocuk ilk baþta ne dediðini anlamdý o sýrada gündüz ormanýn içinden toplayýp yediði meyvelerin tatlarýný düþünüyordu. Karný bu kupkuru yapraklarýn üzerinde ne de acýkmýþtý.
-Kaza anýnda nerede oturuyordun? Þiþman çocuðun gözleri ateþin parlaklýðýnda uykuda olan denize çevrilmiþti. -Bir yangýn hatýrlýyorum. Sol kanattaki motorun yandýðýný gördüm, demek ki sol koltuklarýn orta sýrasýnda oturuyordum. Küçük bir uçaktý zaten. Kaç kiþiydik biliyor musun? -Sanýrým on veya on beþ kadar. Þiþman çocuk karnýnýn açlýðýn dolayý hemen uyumak istiyordu. Ya-fi’ye bakmadan olduðu yere, kuru yapraklarýn arasýna uzandý. -Annem istemeseydi bu okulu, asla gitmezdim ve þimdi burada olmazdým. O ne isterse ben onu yaparým. Onu özlüyorum. Ama hala anlamýyorum: Ülkenin en seçkin yatýlý erkek okullarýndan birine beni neden bu kadar çok göndermek istiyor?
Ya-fi kendi kendine konuþtuðunu anlamasý pek uzun sürmedi. Þiþman çocuðun gökyüzüne ne denli dikkatli baktýðýný fark etti ve konuþmasýný annesinin her uykudan önce okuduðu bir þiirle bitirdi. Güzel yavrum, büyü. Eðer bir gün yalnýz kalýrsan, Kumsalý ve denizi düþün. Sen Anka’yý yoluna alýrsan, Daðlarý düþün. Uç, uçabileceðin yere. Kuyruðuna sarýl onun, Es de gel, elinde tüyü. Annesini özlediðini bunu okuyunca daha da iyi anladý. Elerini sebepsizce baþýnýn üstünde birleþtirip gerindi. Ya-fi yarýn için neler yapýlmasý gerektiðini düþündü. Þiþman çocuðun ne denli kaygýsýz uyuduðuna uzunca baktý. Þiþman çocuk yýldýzlara bakarak hayal kuruyor ve bu bilinmeyen yerde olduðu için mutluluk duyuyordu. Tek baþýna ne maceralar yaþayacaðýný düþünürken, iki elini baþýna yastýk yapýp daha da rahatladý. Kayalýklarýn yakýnýna yaktýklarý ateþin kenarýnda kararan havaya baktýlar.
Alacakaranlýkta aðaçlar birbirleriyle konuþuyor gibiydiler. Ateþ kor halindeydi. Üzerinden sadece incecik bir duman çýkýyordu. Yapraklar ilerideki lagünden havalanýp kumsala daðýlýyordu. Orman yaþlýydý ama oldukça güzel meyveler vardý. Þiþman çocuðun þortunda kýrmýzýlaþmýþ böðürtlen lekesi vardý. Ayaklarý týpký Ya-fi’nin ayaklarý gibi çýplaktý. Þiþman çocuk gözlerini yavaþça açtý.
-Buraya gel bana yardým et! Diye emretti Ya-fi. Dallarýn arasýna küçük bir baraka yapmaya çalýþýyordu. Þiþman çocuk yerinden doðruldu. Kor ateþin üzerinden çýkan dumana bir avuç toprak atýp Ya-fi’nin yanýna kadar koþtu. -Þunu tut, bekle tamam, tamam. Onu tutmaný söyledim! Dedi Ya-fi. Þiþman çocuk Ya-fi’nin neden bu kadar sinirli davrandýðýný anlamadý. Dün kendi halinde sessiz bir çocuktu ama þimdi kötü bir diktatörü andýrýyordu. Ya-fi kendini bir lider gibi görüyor, tavrýný da ona göre koyuyordu. -Bak, bunu iyice saðlamlaþtýrmalýsýn, yoksa yýkýlabilir. Dedi þiþman çocuk. Sadece bir öneriydi bu, yapýp yapmamasý ona kalmýþtý, ama Ya-fi hiddetlendi. -Sen ne anlarsýn be þiþko! Ben iþimi bilirim…Derken suratýna bir dal parçasý hýzla çarptý. Þiþman çocuk tam gülecekken… -Sakýn, sakýn beni sinirlendirme…Ya-fi ciddi bir tavýrla konuþtu.
Baraka tamamlanýnca Ya-fi hemen içine yapraklardan yaptýðý yastýðýný yerleþtirdi ve barakasýna gururlu bir þekilde baktý. Þiþman çocuk henüz içine girmeye teþebbüs etmiþti ki, Ya-fi küçük bir el hareketiyle onu durdu. -Burasý benim git kendine baþka bir yer bul. Dedi. Þiþman çocuk þaþkýn gözlerle baktý ve hiçbir þey söylemeden kumsal boyunca yürümeye baþladý. Ateþ yaktýklarý yere geldiðinde eþyalarýný eline alarak ormanýn derinliklerine girdi. Ya-fi kendi hükümdarlýðýnýn keyfini sürüyordu ancak karný acýkmaya baþladýðýnda barakasýndan çýkarak þiþman çocuða baktý. -Hey neredesin? Dedi umutsuz gözlerle bakarak. Ya-fi, þiþman çocuða ‘git’ dediðini hatýrladý bir an için. Sonra kendinden utandý, çok yanlýþ davranmýþ onu kýrmýþtý. Þimdi ise ona çok ihtiyaç duyuyordu. Karný çok açtý ve ormana girmeye korkuyordu. Güneþ denizin üzerinden yavaþça yüzünü gösterdi. Yeni bir sabah oldu. Ya-fi cesaretini kanýtlamalý ve ormana girmeliydi. Öyle de yaptý, barakasýnýn on metre ötesinde dikenli çalýlarýn olmadýðý bir aralýktan ormanýn derinliklerine koþarak girdi. Uzunca bir süre koþtu. Koþtuðu yer bir patikayý andýrdý. Burada yaþayan insanlarýn olduðunu düþündü. Bu fikir pek hoþuna gitmedi nedense. Bir süre koþtuktan sonra yorulup boz bir kayanýn önünde durdu ve kayanýn üstüne oturdu. Dönüþ yolunu gördü ve biraz boþluktan denizi seçebildi. Sonra þiþman çocuðu hatýrlayarak kayanýn üstüne çýkýp ona seslenmeye baþladý.
-Hey neredesin?Dedi birkaç kez ancak sesi irili ufaklý aðaçlarýn arasýnda kaybolup gitti. Bir süre sonra gücü tükendi ve kendini umutsuzca tekrar kayaya düþer gibi býraktý. Cebinde bir sertlik hissetti. Elini cebine sokup çýkardýðýnda bir kutusu olduðunu anladý. Hem vakit geçirmek için hem de sýkýntýdan kibritlerle oynamaya baþladý. Yirmi bir adet kibrit vardý yalnýzca. Bir an aklýndan bu kibrit kutusunun nasýl oluyor da cebine girebildiðini anlamaya çalýþtý. Düþündü bir süre ancak içinden çýkamadý. Sonra kibritleri sayarak tekrar kutusunun içine yerleþtirdi, büyük bir özenle. Çalýlarýn arasýnda bir kýyamettir koptu birden. Ya-fi’nin kalbi küt küt atýyordu. Çok heyecanlanmýþtý. Orada ne olduðunu merak ediyordu. Elindeki kibrit kutusunu sýkýyordu tüm gücüyle ve bunun farkýnda deðildi. Bir taraftan korkuyor, bir taraftan merak ediyordu. Derken çalýlarýn arasýndan ince yedi yaþlarýnda bir çocuðun sesi geldi. -Ýmdat! Yardým edebilir misiniz? Lütfen bana birisi yardým edebilir mi?
Ya-fi ilk baþta orada bir kýzýn olabileceðini düþündü. Hem ince bir ses hem de nazik. Ama kendini toparladý ve uçakta bulunan öðrencilerin hepsinin erkek olduðunu hatýrladý. Dikenli çalýlarý iki eliyle araladý sanki bir devin saçlarý arasýnda ilerler gibiydi. Önüne büyük bir çukur çýktý. Kafasýný eðmiþ, çukurun dibinde bekleyen çocuða seslendi. -Hey sen! -Aa þey ben buraya düþtüm ve bacaðým yaralandý. Dedi ürkek bir sesle.
Saçlarý kulaklarýný kapatýyordu ve sarýþýndý. Yüzü bir bebeðin yüzü kadar masumdu ancak yanaklarý is olmuþtu. Çukurun dibi balçýk çamurdandý. Aðýr bir kokusu vardý. Kenarlarýndan aðaç kökleri çýkmýþ, solucan gibi ortaya doðru uzanýyordu. Ya-fi ilk önce bu köklere tutunup aþaðýya inebileceðini düþündü, ancak kökler kaygan ve çelimsiz göründü gözüne. Yine de baþka bir çare bulmak için uðraþmadý. Kararlý ve emin bir sesle konuþtu.
|