..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Konuþ ki seni göreyim. -Aristoteles
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Ýronik > H.Sercan Tunalý




12 Ekim 2003
Rüzgar Bizi Uçurdu!  
H.Sercan Tunalý
Çocuklara yazýlmýþsa da aslen öyle deðil... Bir toplumun olmasý ve burada büyüklerin olmamasý önemli olan!


:BAEC:
 
Rüzgar bizi uçurdu!



Siyah saçlý çocuk ince kumun üzerinden kalktý. Ayaklarýna buz gibi deniz suyu kaydýðýnda, ayaklarý bileklerine kadar ýslak, küçük bir kum tepeciði altýna gömüldü. Okul gömleðinin düðmelerini çýkardý ve sýcaktan kurumuþ kumun üzerine fýrlattý. Mavi þortunun bir kýsmý ýslanmýþ ve kumlanmýþtý. Dudaklarý çatlamýþ, gül rengindeydi. Tuz tadý geliyordu aðzýna, yalpalayarak uzaktaki kayalýklara doðru yürümeye baþladý. Hindistan cevizi aðaçlarýnýn arasýndan gelen tok seslere aldýrmadan bir o yana bir bu yana salýna salýna yürüdü. Sýrtýndaki deri oldukça canýný yakýyordu: Gün boyu güneþte yanmýþ. Bir süre yürüdükten sonra ayakkabýlarýnýn içine dolan kumdan dolayý durmak zorunda kaldý. Ýstemsizce ellerini havada birleþtirip gerindi. Neredeyse bütün kemiklerini hissetti. Saçlarýnda kum kýrýntýlarý ve rüzgarýn getirdiði yaprak parçalarý vardý. Yere eðildiðinde tüm yapraklar döküldü ve ayakkabýlarýný çýkartýp kum toplarýný döktü.. Bir an için çoraplarýna baktý. Ne kadar anlamsýz ve iþe yaramaz görünüyordu. Dizlerine kadar uzanan çoraplarýna bir kez de saygýyla bakýp annesini hatýrladý. Etraf bir an için hayal bir kasabaya dönüþtü. Siyah saçlý çocuk bir an için rahatladý. Kafasýný denizin uzaklarýna çevirdi: Ne bir gemi vardý baktýðýnda, ne de bir kara. Ýlerdeki kayalýklara doðru yürümeye devam etti. Bir anda cadýlar gibi bir çýðlýkla -mavi kýrmýzý çizgili- hayalimsi bir kuþ geçti tepesinden. Kuþun sesini baþka bir ses yankýladý:



Bir dakika bakar mýsýn? Dur bekle!…
Siyah saçlý çocuk arkasýný dönüp bakmadý bile, yoluna devam etti. Önce uzaktan gelen ses þimdi daha da yakýndan tekrarladý:



Beklesene, o tarafta kimse…dedi çalýlarýn arasýndan çýkmaya çalýþan, kollarý dikenli dallardan yaralanmýþ þiþman çocuk. Saçlarý neredeyse yok denecek kadar azdý. Kulaklarý hafif kepçe ancak küçüktü.
Siyah saçlý çocuk hiç oralý olmuyordu. Uzaktaki kayalýklara yaklaþtýðýnda sanki büyük bir limaný andýrdýðýný düþündü. Geçmiþte annesiyle ilk çýktýðý deniz yolculuðunu hatýrladý. Bir an için yeniden olduðu yerde durdu ve kayalýklara öylece baktý. Antik bir kenti ilk gören kaþifler gibiydi gözleri. Kayalýklar anýt gibi girintili çýkýntýlýydý. Yutkundu. Bu yalnýzlýk karþýsýndaki heyecanýný gizleyemeyerek, buruk bir sesle konuþmaya baþladý.



- Anne bak geldim, eve döndüm.



Þiþman çocuk çalýlýklardan kendisini kurtarmýþ, bekliyordu. Siyah saçlý çocuðu duyabilecek kadar yakýndý. Ýçinde bir an için bir endiþe ve güvensizlik belirginleþti. Kollarýndan süzülen kanlar pýhtýlaþmýþ ve artýk acý vermiyordu. Üstüne düðmeleri yýrtýlmýþ çizgili bir gömleði öylece geçirmiþ, þiþman bacaklarýnýn zorla girebildiði kesik kot þortunun üzerinde ise kýrmýzý meyve lekeleri vardý.
Sol dirseðindeki çoktandýr pýhtýlaþmýþ kabuðu oynatarak çýkardý. Yara bir kez daha yavaþ yavaþ kanamaya baþladý. Baþýný kaldýrdýðý sýrada siyah saçlý çocuðun kaybolduðunu gördü.
Kayalýklara doðru heyecanlý adýmlarla ilerledi ama acele etse de çoktan gözden kaybolmuþtu.



- Hu! Neredesin? Dedi þiþman çocuk.
Bir süre sesi ötedeki kayalýklarda yankýlandý. Derin ormandan tok sesler geldi birer ikiþer.
Þiþman çocuk ormana doðru baktý. Ürkütücü bir dað vardý baktýðý yerde ve iki tane, o güne kadar hiç görmemiþ olduðu, uzun kanatlý kuþ havalandý. Kanatlarýnda mavi çizgiler vardý ve gagalarý uzun ve inceydi. Kuþlar kuzey batýya doðru yöneldiklerini biliyorlar ancak uzun yolculuklardan sýkýlmýþ olacaklar ki býkkýn kanat çýrpýyorlardý; kanatlarý hem yavaþ hem de havada geniþ ve kavisli bir yay çiziyordu. Bir süre sonra ürkütücü, koyu ve parlak kahverengiden oluþan daðýn arkasýnda yok oldular.



-‘Siyah granit taþlardan oluþan volkanik bir dað olmalý’ dedi siyah saçlý çocuk.
-haklýsýn öyle…diye baþýný salladý.
Þiþman çocuk aslýnda ilk baþta bu çocuktan biraz çekinmiþti ama þimdi rahatça konuþabilirdi.



adýn ne? Diye sordu þiþman çocuk.
Ya-fi…dedi. Siyah saçlý çocuk. Konuþurken düþünceli, yere bakýyordu.
Þiþman çocuk kendi adýnýn sorulmasýný bekledi ancak bu konuda bir öneri olmayýnca bir anlýk suskun kaldý.
Ormanýn içinde çok lezzetli meyveler var! Hem tatlarý güzel, hem de renkleri. Keþke boyalarým olsa da resim yapabilsem. Dedi ve merakla ekledi.
Sen resim yapmaktan hoþlanýr mýsýn Ya-fi?
Ya-fi’nin gözleri kýsýldý iyice ve kapandý ardýndan.
Hafif bir rüzgar esti gökyüzünden yeryüzüne. Öðlenin bunaltýcý sýcaðý kalmamýþtý, güneþ granit taþlardan oluþan volkanik daðýn ardýna saklanmýþtý. Denizin hiç hali yok, sessiz sakin bir tavrý vardý. Derin ormandan kýyýdaki kayalýklara uzanan ince patika yol yapraklardan dolayý belirginsizleþmiþ, kendini kapatmýþtý. Rüzgar, iki çocuðu kayalýklarýn üzerindeki lahitler gibi kutsuyordu. Belki de onlara yeteri kadar öz güven aþýlýyordu.



Annem buramda… dedi Ya-fi kalbinin üstünü göstererek. Sonra kayalýklara oturdu ve ayakkabýlarýnýn ucuyla henüz soðumamýþ suya, bütün erdemiyle dokundu.Ýki eliyle kayalýklarýn keskinliðini hissetti. Ayaklarý gökyüzünün aksinde, halka halka daðýlan suyun üstünde, bembeyazdý. Deniz bütün þefkatiyle sakin ve dümdüzdü.



Þiþman çocuk ‘diðerlerini bulmalýyýz’ diye düþündü önce ama aniden durakladý ve onu yalnýz býrakmanýn daha doðru olacaðýna karar verdi. Siyah saçlý çocuðun suya vuran yanýlgýsýndan aðladýðýný görebiliyordu.



Hindistan cevizi aðaçlarýndan gelen arka arkaya sesler esintinin hem soðuduðunu, hem de hýzlandýðýný hissettirdi. Kumsalda kurumuþ topraklarýn iki üç metre üzerinde toz ve yapraklar girdaplar yapýyordu. Bu sýrada ise ince rahatsýz edici bir ses çýkarýyordu. Þiþman çocuk bulduðu en kuytu çalýnýn arasýna girmiþ, kayalýklarda hala oturmakta olan siyah saçlý çocuða bakýyordu. Ormanýn derinliklerinde bir hareketlilik olduðunun farkýna vardý. Sessizliðini iki kat daha arttýrarak ormanýn gizemine kulak kabarttý. En uzak yerden homurtularla karýþýk dal sesleri geldi. Bulunduðu çalýlýktan bir çýrpýda kumsalýn ferahlýðýna atladý. Birkaç diken darbesi alsa da önemsemedi ve kayalýklara koþarak Ya-fi’nin yanýna gitti.



-Hadi bir an önce saklanmalýyýz, orada bir þey…Orada bir þey var!



Þiþman çocuk bunlarý söylerken ellerini kollarýný heyecanla karýþýk korkudan tutamýyordu. Biran önce bulunduðu yerden uzaklaþmak ve içinde büyümekte olan korkuyu yenmek istiyordu ancak Ya-fi’nin hala kayýtsýzca oturmasý karþýsýnda içten içe sinirleniyordu. Ya-fi ayaða kalktý ve mavi þortunun demirden düðmesini çýkarttý. Eðildi ve dizlerine kadar yükselen çoraplarýný kývýra kývýra aþaðýya kadar indirdi. Ayakkabýlarýný tekmelercesine fýrlattý. Çoraplarýný en son parmaklarýndan çýkarttý ve yan yatýrýp kayalýklara serdi. Þiþman çocuk, Ya-fi’nin ne yaptýðýný merak ediyordu bir yandan da arkasýný kolluyor ormanýn derinliklerine bakmaya çalýþýyordu. Ya-fi üzerinde hiçbir þey kalmayýncaya kadar kayalýklarýn üzerindeydi. Ardýndan iyice lacivertleþen denize okka gibi atladý; sanki Tanrý mürekkebini akþama doðru yoðunlaþtýrmýþ gibi.
Þiþman çocukla bir süre kayalýklarda oluþan gölcüðün içinde beklediler. Homurdanan bir domuz hindistan cevizi aðaçlarýnýn arasýndan hýzla ormanýn derinliklerine daldý. Ýki çocuk suyun içinde yüreklerinin korkudan çarpýþlarýný duyabiliyorlardý.
-…gitti mi? Dedi þiþman çocuk.
-Sence?
-Hayýr…
-Orada bekliyor olabilir! Dedi Ya-fi.
-Gerçekten mi?
-Bilmiyorum…ama soluk alýyor, çok sinirli olmalý.
-Yalan söylüyorsun, beni korkutmak istiyorsun! Dedi þiþman çocuk ve suda ayaða kalktý.
-Otursana! Dedi Ya-fi telaþla.
Þiþman çocuk çalýlarýn arasýndan gelen homurtulara baktý ve domuzla göz göze geldi. Korkudan kaskatý kesildi ve Ya-fi onu tekrar oturmasý için aþaðýya asýldý. Neyse ki domuz þiþman çocuðu görmemiþti.
-Sakýn bir daha kalkma! Birazdan gider! Dedi Ya-fi hiddetle.



Gökyüzü cennetten gelmiþçesine tirþe bir maviydi ve köpük köpük bulutlarla geceye hazýrlanýyordu.
Yeryüzü uzak bir iklimden gelen rüzgarlarý barýndýrýyordu.



-Burada büyükler yok. Dedi Ya-fi, iþtahla.
-Ne güzel deðil mi? Burasý bir ada mý acaba ya da diðer tarafta bir köy var mýdýr? Diye tamamladý þiþman çocuk.
-Yarýn birlikte bakarýz. Dedi ardýndan kolundaki pýhtýlaþmýþ yarayý oynarken.
Ya-fi ormanýn derinliklerine bakan bir kayaya sýrtýný dayadý ve kaza anýný düþündü.
-Sen o sýrada nerede oturuyordun? Dedi Ya-fi umarsýzca.



Þiþman çocuk ilk baþta ne dediðini anlamdý o sýrada gündüz ormanýn içinden toplayýp yediði meyvelerin tatlarýný düþünüyordu. Karný bu kupkuru yapraklarýn üzerinde ne de acýkmýþtý.



-Kaza anýnda nerede oturuyordun?
Þiþman çocuðun gözleri ateþin parlaklýðýnda uykuda olan denize çevrilmiþti.
-Bir yangýn hatýrlýyorum. Sol kanattaki motorun yandýðýný gördüm, demek ki sol koltuklarýn orta sýrasýnda oturuyordum. Küçük bir uçaktý zaten. Kaç kiþiydik biliyor musun?
-Sanýrým on veya on beþ kadar.
Þiþman çocuk karnýnýn açlýðýn dolayý hemen uyumak istiyordu. Ya-fi’ye bakmadan olduðu yere, kuru yapraklarýn arasýna uzandý.
-Annem istemeseydi bu okulu, asla gitmezdim ve þimdi burada olmazdým. O ne isterse ben onu yaparým. Onu özlüyorum. Ama hala anlamýyorum: Ülkenin en seçkin yatýlý erkek okullarýndan birine beni neden bu kadar çok göndermek istiyor?



Ya-fi kendi kendine konuþtuðunu anlamasý pek uzun sürmedi. Þiþman çocuðun gökyüzüne ne denli dikkatli baktýðýný fark etti ve konuþmasýný annesinin her uykudan önce okuduðu bir þiirle bitirdi.
Güzel yavrum, büyü.
Eðer bir gün yalnýz kalýrsan,
Kumsalý ve denizi düþün.
Sen Anka’yý yoluna alýrsan,
Daðlarý düþün.
Uç, uçabileceðin yere.
Kuyruðuna sarýl onun,
Es de gel, elinde tüyü.
Annesini özlediðini bunu okuyunca daha da iyi anladý. Elerini sebepsizce baþýnýn üstünde birleþtirip gerindi. Ya-fi yarýn için neler yapýlmasý gerektiðini düþündü. Þiþman çocuðun ne denli kaygýsýz uyuduðuna uzunca baktý.
Þiþman çocuk yýldýzlara bakarak hayal kuruyor ve bu bilinmeyen yerde olduðu için mutluluk duyuyordu. Tek baþýna ne maceralar yaþayacaðýný düþünürken, iki elini baþýna yastýk yapýp daha da rahatladý.
Kayalýklarýn yakýnýna yaktýklarý ateþin kenarýnda kararan havaya baktýlar.



Alacakaranlýkta aðaçlar birbirleriyle konuþuyor gibiydiler. Ateþ kor halindeydi. Üzerinden sadece incecik bir duman çýkýyordu. Yapraklar ilerideki lagünden havalanýp kumsala daðýlýyordu. Orman yaþlýydý ama oldukça güzel meyveler vardý. Þiþman çocuðun þortunda kýrmýzýlaþmýþ böðürtlen lekesi vardý. Ayaklarý týpký Ya-fi’nin ayaklarý gibi çýplaktý. Þiþman çocuk gözlerini yavaþça açtý.



-Buraya gel bana yardým et! Diye emretti Ya-fi.
Dallarýn arasýna küçük bir baraka yapmaya çalýþýyordu. Þiþman çocuk yerinden doðruldu. Kor ateþin üzerinden çýkan dumana bir avuç toprak atýp Ya-fi’nin yanýna kadar koþtu.
-Þunu tut, bekle tamam, tamam. Onu tutmaný söyledim! Dedi Ya-fi.
Þiþman çocuk Ya-fi’nin neden bu kadar sinirli davrandýðýný anlamadý. Dün kendi halinde sessiz bir çocuktu ama þimdi kötü bir diktatörü andýrýyordu. Ya-fi kendini bir lider gibi görüyor, tavrýný da ona göre koyuyordu.
-Bak, bunu iyice saðlamlaþtýrmalýsýn, yoksa yýkýlabilir. Dedi þiþman çocuk.
Sadece bir öneriydi bu, yapýp yapmamasý ona kalmýþtý, ama Ya-fi hiddetlendi.
-Sen ne anlarsýn be þiþko! Ben iþimi bilirim…Derken suratýna bir dal parçasý hýzla çarptý. Þiþman çocuk tam gülecekken…
-Sakýn, sakýn beni sinirlendirme…Ya-fi ciddi bir tavýrla konuþtu.



Baraka tamamlanýnca Ya-fi hemen içine yapraklardan yaptýðý yastýðýný yerleþtirdi ve barakasýna gururlu bir þekilde baktý. Þiþman çocuk henüz içine girmeye teþebbüs etmiþti ki, Ya-fi küçük bir el hareketiyle onu durdu.
-Burasý benim git kendine baþka bir yer bul. Dedi.
Þiþman çocuk þaþkýn gözlerle baktý ve hiçbir þey söylemeden kumsal boyunca yürümeye baþladý. Ateþ yaktýklarý yere geldiðinde eþyalarýný eline alarak ormanýn derinliklerine girdi.
Ya-fi kendi hükümdarlýðýnýn keyfini sürüyordu ancak karný acýkmaya baþladýðýnda barakasýndan çýkarak þiþman çocuða baktý.
-Hey neredesin? Dedi umutsuz gözlerle bakarak.
Ya-fi, þiþman çocuða ‘git’ dediðini hatýrladý bir an için. Sonra kendinden utandý, çok yanlýþ davranmýþ onu kýrmýþtý. Þimdi ise ona çok ihtiyaç duyuyordu. Karný çok açtý ve ormana girmeye korkuyordu. Güneþ denizin üzerinden yavaþça yüzünü gösterdi. Yeni bir sabah oldu. Ya-fi cesaretini kanýtlamalý ve ormana girmeliydi. Öyle de yaptý, barakasýnýn on metre ötesinde dikenli çalýlarýn olmadýðý bir aralýktan ormanýn derinliklerine koþarak girdi. Uzunca bir süre koþtu. Koþtuðu yer bir patikayý andýrdý. Burada yaþayan insanlarýn olduðunu düþündü. Bu fikir pek hoþuna gitmedi nedense. Bir süre koþtuktan sonra yorulup boz bir kayanýn önünde durdu ve kayanýn üstüne oturdu. Dönüþ yolunu gördü ve biraz boþluktan denizi seçebildi. Sonra þiþman çocuðu hatýrlayarak kayanýn üstüne çýkýp ona seslenmeye baþladý.



-Hey neredesin?Dedi birkaç kez ancak sesi irili ufaklý aðaçlarýn arasýnda kaybolup gitti. Bir süre sonra gücü tükendi ve kendini umutsuzca tekrar kayaya düþer gibi býraktý. Cebinde bir sertlik hissetti. Elini cebine sokup çýkardýðýnda bir kutusu olduðunu anladý. Hem vakit geçirmek için hem de sýkýntýdan kibritlerle oynamaya baþladý. Yirmi bir adet kibrit vardý yalnýzca. Bir an aklýndan bu kibrit kutusunun nasýl oluyor da cebine girebildiðini anlamaya çalýþtý. Düþündü bir süre ancak içinden çýkamadý. Sonra kibritleri sayarak tekrar kutusunun içine yerleþtirdi, büyük bir özenle. Çalýlarýn arasýnda bir kýyamettir koptu birden. Ya-fi’nin kalbi küt küt atýyordu. Çok heyecanlanmýþtý. Orada ne olduðunu merak ediyordu. Elindeki kibrit kutusunu sýkýyordu tüm gücüyle ve bunun farkýnda deðildi. Bir taraftan korkuyor, bir taraftan merak ediyordu. Derken çalýlarýn arasýndan ince yedi yaþlarýnda bir çocuðun sesi geldi.
-Ýmdat! Yardým edebilir misiniz? Lütfen bana birisi yardým edebilir mi?



Ya-fi ilk baþta orada bir kýzýn olabileceðini düþündü. Hem ince bir ses hem de nazik.
Ama kendini toparladý ve uçakta bulunan öðrencilerin hepsinin erkek olduðunu hatýrladý. Dikenli çalýlarý iki eliyle araladý sanki bir devin saçlarý arasýnda ilerler gibiydi. Önüne büyük bir çukur çýktý. Kafasýný eðmiþ, çukurun dibinde bekleyen çocuða seslendi.
-Hey sen!
-Aa þey ben buraya düþtüm ve bacaðým yaralandý. Dedi ürkek bir sesle.



Saçlarý kulaklarýný kapatýyordu ve sarýþýndý. Yüzü bir bebeðin yüzü kadar masumdu ancak yanaklarý is olmuþtu. Çukurun dibi balçýk çamurdandý. Aðýr bir kokusu vardý. Kenarlarýndan aðaç kökleri çýkmýþ, solucan gibi ortaya doðru uzanýyordu. Ya-fi ilk önce bu köklere tutunup aþaðýya inebileceðini düþündü, ancak kökler kaygan ve çelimsiz göründü gözüne. Yine de baþka bir çare bulmak için uðraþmadý. Kararlý ve emin bir sesle konuþtu.



-Dediklerimi yaparsan seni kurtarýrým.
-Olur, ne yapmalýyým? Dedi zayýf bir sesle sarýþýn çocuk.
Ya-fi çýplak ayaklarýyla köklere basarak kolayca aþaðýya kadar indi. Þimdi bu sarýþýn çocuðu daha da yakýndan gördü. Çelimsiz ve kýsa boyluydu. Okul üniformasý hala üzerinde ve balçýktan dolayý çamur olmuþtu. Yakasýndaki düðmeleri dahi çýkartmamýþ ve hava öðlene doðru oldukça sýcaklaþacaðý göz önüne alýnýrsa, hala hiç çýkaracaða benzemiyordu. Ya-fi sarý saçlarýnýn ne kadar saðlýklý göründüðüne þaþarak konuþtu.



-Þimdi beni izle ve benim bastýðým köklere bas. Dedi Ya-fi.
Sarý saçlý çocuk baþýný sallayýp onu onayladý. Yukarýya vardýklarýnda önce Ya-fi çýktý ve elini uzatýp sarý saçlý çocuðu kolundan çekti. Ya-fi hiçbir soru sormadan daha önce dinlendiði kayanýn üstüne çýkýp güneþe sýrt üstü yattý. Sarý saçlý çocuk bitkinliðini gizlemedi ve o da olduðu yerde uzandý.
Bir süre sonra sarý saçlý çocuk olduðu yerden kalktý. Ya-fi hala kayada uyumaktaydý. Güneþin altýnda teni pembeleþmiþti. Sarý saçlý çocuk hemen onun yanýna gitti. Uyandýrmak istedi yavaþça, Ya-fi birden doðruldu ve acý içinde gölgelik bir yere koþtu. Sarý saçlý çocuk þaþkýn gözlerle ona bakakaldý. Ya-fi gölgede durdu. Sarý saçlý çocuða sinirli bir þekilde baktý.



-Daha önce neden uyandýrmadýn beni! Seni küçük velet! Diye baðýrdý.



On ikisini daha henüz bitirmiþ olan Ya-fi hem küçük çocuklarýn güçsüzlüðünden kurtulmuþ hem de ergenlik çaðýnda olanlarýn biçimsiz vücutlarý gibi henüz bir hal almamýþtý. Geniþ omuzlarý ve çevikliði sanki ileride sporcu olacaðýný gösteriyordu. Güçlü bir fiziðe sahipti. Bakýþlarýnda sertlik vardý.



-Merhaba, adým Güney. Ya seninki? Dedi sarý saçlý çocuk.
-Ya-fi…Dedi.
Güney bu ismin anlamýný düþündü.
-Anlamý nedir? Dedi þüpheyle.
-Annem bana hep böyle derdi. Anlamýný düþünmedim ama bence ‘Yüce çocuk’ anlamýna geliyor.
Güney bir an duraksadý, kalbini tuttu. Yüzü sarardý bozardý.
Ya-fi bulunduðu gölgelikten Güney’e endiþeli gözlerle baktý.
-Hey neyin var?
Güney oldukça soðukkanlý ses tonuyla konuþtu.
-Merak etme þimdi geçer.



Ya-fi yanýna giderek koltuðunun altýna girip onu patika yoldan kumsala kadar taþýdý. Ýlerlerken nefes almakta güçlük çektiðini fark etti. Kumsal kýyýsýndaki kendince sarayýna götürdü ve onu yapraklarýn üzerine yatýrdý.



Ya-fi iki saat boyunca ormanýn fazla derinlerine girmeden yenebilecek meyveler aradý. Meyveleri yapraktan yaptýðý sepetine koyarak barakasýnýn yanýna geldi.



-Umarým kýrmýzý olanlarýndan toplamamýþsýndýr, tatlarý pek hoþuma gitmedi de. Dedi Güney, ellerini iþtahla ovuþtururken.
-Nasýl bildin meyve toplamaya gittiðimi? Dedi Ya-fi yüzünü buruþturarak.
-Bilmiyorum öyle hissettim iþte.
Ardýndan büyük bir iþtahla meyveleri yemeye baþladý tabi ki kýrmýzýlarý bir kenara ayýrarak. Ya-fi’nin þaþkýn bakýþlarý arasýnda neredeyse her þeyi silip süpürüyordu ki, Ya-fi sepeti bir harekette önüne çekti. Güney parmaklarýnda kalan son meyve parçalarýný da sýyýrdý. Ya-fi kýrmýzýlarý yemeye baþladý, yüzü git-gide daha çok buruþtu.
-Sana söylemiþtim, sevmiyorum iþte. Artýk sen de sevmiyorsundur sanýrým. Dedi büyük bir gururla.
Ya-fi sanki ona inat bütün kýrmýzý meyveleri bitirdi.
Gölge boyu uzadý. Güneþ dünkü gibi yine o granit daðýn ardýndan batýyordu. Güney güneþi son bir defa daha görebilmek için kayalýklarýn üzerine çýktý.
-Ýþte yine bir gün daha batýyor!!! Dedi büyük bir heyecanla.
Ya-fi onun yanýna, kayalýklara gitti. Güneþi son kez gördü. Yüzünde mutlu bir tebessüm vardý.
-Bu taraf benim yönüm, iþte þu lagünü görüyor musun?dedi Güney.
-Evet…
Güney yedi yaþlarýnda olmasýna raðmen çok düzgün konuþabiliyordu. Akýllý ve sezgileri kuvvetli birisiydi.
-Oraya kadar yarýþalým mý?
-Olur…
-Bir… iki, üç!
Ýki çocuk kayalýklardan önce kumsala atladýlar, ardýndan kumun üzerinden koþmaya devam ettiler. Ya-fi arayý bayaðý açmýþtý ve lagüne vardýðýnda Güney’in hala koþmakta olduðunu görüp hoþnutluk duyuyordu. O kazanmýþtý.
-Seninle yarýþmam hataydý. Dedi Güney soluk soluða. Dizlerinin üstüne iki eliyle yaslanmýþ derin derin nefes alýyordu. Ya-fi lagünün kenarýnda durarak þortunu çýkardý ve denize atladý. Güney sakinleþti ve okul formasýný düzgün bir þekilde çýkartýp o da Ya-fi’ye katýldý. Ýki çocuk birbirlerine su atarak uzunca bir süre eðlendiler.



-Ya-fi! Diye bir ses geldi barakanýn arkasýndan.
Ýki çocuk bir an için suyun içinde sessizliklerini korudular. Sonra ikisi birden lagünün kenarýna ilerleyip siperden bakan askerler gibi dolunay ýþýðýnda etrafý süzdüler. Derken barakanýn yakýnlarýnda bir ateþ yandýðýný fark ettiler. Ya-fi birden atýlmak istedi ancak Güney onu tuttu.
-Korkacak bir þey yok dedi Güney, yine soðukkanlý bir tutum içinde.
Ya-fi bir karþýlýk vermedi, sessizliðini korudu. Ateþe odaklanýp ne olduðunu anlamaya çalýþtý. Ateþin etrafýnda bir sürü tanýyamadýðý insan siluetleri belirdi. Hepsinin gölgesi kumsala uzunca vuruyordu. Ay ýþýðý altýnda deniz yine sessizdi. Belli belirsiz sesler geliyordu ateþin etrafýndan. Güney sudan çýktý ve önlüðünü özenle giydi. Ya-fi þortunu giyip önden yürümeye baþladý. Güney hiç endiþeli deðildi. Ya-fi yumruklarýný hafifçe sýkmýþ, bir kahraman edasýyla yürümeyi sürdürdü. Ateþin yanýna yaklaþtýðýnda bu uzun ve büyük gölgelerin kendi yaþlarýnda çocuklar olduðunu gördü. Çocuklar sanki görkemli bir þölen öncesi hazýrlýk aþamasýndaydý. Ateþin etrafýnda on üç kadar kendinden küçük çocuk vardý. Gün boyunca yedikleri meyvelerden önlükleri lekelenmiþ olan çocuklarýn önünde hala büyük büyük meyveler vardý. Uzaðýnda oturan bir çocuk elinde kurumuþ olan deðnekle ateþin dibini karýþtýrýyordu. Bir elinde sönmek üzere olan sigarasýný tutuyordu.Gözleri geceden daha karanlýk bakýyordu sanki. Ateþe hükmedercesine, ayný zamanda saygý duyarak bakýyordu. Bir kor parçasý koptu ateþten ve onun koluna düþtü. Ya-fi onun kor parçasýný telaþla yere fýrlatacaðýný düþündü ancak o, kor parçasýný iki parmaðýyla yavaþça tutup yeniden ateþe býraktý. Çocuk Ya-fi’ye bakarak ateþi kuru deðnekle karýþtýrmaya devam etti.
-Onun adý Set. Dedi þiþman çocuk. Ya-fi bir an irkildi bu hiç beklemediði sesten. Þiþman çocuk devam etti.
-Bunlarýn hepsi uçaktaydý…dediðinde Güney sözünü böldü.
-Çok þükür kimse yaralanmamýþ. Dedi.
-Merhaba senin adýn ne?
-Güney… dedi çekinerek.
-Ya seninki?



On üç kadar çocuk sönmüþ ateþin etrafýnda uyuyordu. Sabahýn alacakaranlýðý orada geçirecekleri üçüncü günü hazýrlýyordu. Ya-fi barakasýnda yapraklarýn arasýna gömülmüþ bir þekilde uyuyordu. Þiþman çocuk yine bir kayaya sýrtýný vermiþ, denize doðru ayaklarýný iki yana açýp uzatmýþ yatmaktaydý. Güney lagünün üstünde oturuyordu.Yeni uykudan kalkmýþ ayaklarýný suya sokuyordu.
-Sence burada ne kadar kalacaðýz, hý? Dedi Set.
Yüzünde kuþku dolu bir tavýr vardý. Siyah saçlarý alnýna yapýþmýþ, karanlýk gözlerinin hemen üzerinde son buluyordu. Deri ceketinin minik ceplerine ellerini ancak sokabilmiþ, sanki soðuk bir kýþ mevsiminde sokakta kalmýþ evsizler gibi ürkek bir duruþu vardý.
-Zamaný gelecektir. Yüzünü suya eðmiþ olarak konuþtu Güney.
Set bu cevaptan tatmin olmayýnca, tekrar bir soru sordu.
-Sence ne zaman?
Güney kafasýný kaldýrýp Set’in gözlerinde dünkü ateþi görür gibi oldu.
-Çýkýþ kapýsýný gördüðümüzde.



Küt!! Diye bir ses geldi, kamp tarafýndan. Güney oraya baktý ve ne olduðunu anlamak için Set’in yanýndan ayrýldý. Yürürken Set’in gözleri, gözünün önünden gitmiyordu. Set son bir kez lagünün üstünde, Güney’e baktý ve yere oturup güneye döndü.



Güney kamp yerine yaklaþtýkça herkesin kahkaha atýp güldüðünü gördü. Þiþman çocuk barakayý iþaret etti. Güney baþýný o tarafa çevirdi ve Ya-fi’nin barakanýn çatýsý altýnda kurtulmaya çalýþtýðýný gördü. Hemen yanýna gidip tahta parçalarýný kaldýrmasýna yardým etti.



-Ben sana söylemiþtim, beni dinlemedin. Ýþte beni dinlememenin cezasýný çekiyorsun, Haha ha, haha haa!! Þiþman çocuk yerde adeta kývranýyordu. Diðer çocuklarda onun kadar çok olmasa da kahkahayla gülüyorlardý.



Ya-fi üstünü baþýný düzeltti. Güney barakanýn son haline baktý. Ya-fi Güney’e teþekkür edercesine bakýp birden þiþman çocuðun üstüne doðru koþmaya baþladý. Þiþman çocuk durumu birden anladý ama Ya-fi onun yerden kalkmasýna fýrsat vermeden bütün gücüyle ittirdi. Þiþman çocuk bir süre kumlarda sürüklendi. Þiþman çocuk yerden kalktý ve Ya-fi’nin üstüne atladý, iki çocuk diðerlerinin ortasýnda toz içinde kavgaya tutuþtular. Güney barakanýn parçalanan tahtalarýndan birinin üstüne oturup onlarý kavgasýný soðukkanlý bir tavýrla izliyordu. Arada bir lagüne doðru bakýyor Set’in hala orada olup olmadýðýný kontrol ediyordu.



Þiþman çocukla, Ya-fi’nin kavgasý uzun sürmedi. Ýki çocuk yorulup sanki boksörler gibi kendi köþelerine çekildiler. Güney oturduðu yerden kalkarak güçlü ve kendinden emin bir ses tonuyla konuþmaya baþladý.



-Arkadaþlar! Bugün akþam bir toplantý yapacaðýz. Bu yüzden þimdi akþam için biraz yiyecek ve yakacak odun toplamalýyýz. Bu adadan kurtulmak bir þeyler yapmalýyýz ve birlikte hareket etmeliyiz.
Çocuklar onu dikkatlice dinliyordu. Güney bir an için lagüne doðru baktý. Set orada deðildi. Sonra görebildiði kadar uzaða baktý ama yine onu bulamadý. Bu sýrada Ya-fi ayaða kalktý.
-Sen, sen, siz ikiniz, ve de siz.… Benimle geliyorsunuz. Dedi.
Çocuklar oturduklarý yerden ayaklanýp asker gibi sýralandýlar.
Þiþman çocuk da ayaða kalkýp kendine göre bir grup oluþturdu. Ýki grup belli aralýklarla ormana girdiler ve bir süre sonra kayboldular. Güney barakanýn parçalanmýþ tahtalarýna baktý bir süre ve yerden kaldýrmaya çalýþtý. Buna gücü yetmedi. O ana kadar gizlediði, küçük bir defter çýkardý cebinden. Yarýsýna kadar kullanýlmýþ bir kurþun kalemle bir þeyler karaladý. Sonra tekrar cebine koydu ve en dibe doðru bastýrdý.



-O nedir, hý? Dedi bir ses, çalýlarýn arasýndan Set’in yüzü belirdi. Güney bir süre sesiz kaldý.
Barakanýn tahtalarýný kaldýrmaya çalýþtý ama yine önceki gibi yarýda kesildi nefesi ve kaldýramadý.
Set yerdeki bir tahta parçasýný eline aldý.
-Sana yardým edersem cebinde ne olduðunu söyler misin? Dedi merakla.
Güney zaten yardým bekliyordu ondan, ama bu þekilde olmasý onu þaþýrtmýþtý.
-Söylerim, cebimde sadece Simurg var. Ona çok deðer veririm de.
-O ne?
-Kapaðýnda Anka kuþunun resmi olan defterim. Annem verdi, ‘ne istersem yazayým’ diye.
Set biraz durakladý ve tahta parçasýný yere fýrlattý.
-Bunun için sana yardým edebileceðimi düþünüyorsan yanýlýyorsun! Aptal!
Güney dondu kaldý. Bu tepkiyi hiç beklemiyordu. Yardým edeceðini düþünüyordu, ona güvenmiþti. Set arkasýný dönüp giderken yüzünde pis bir gülücükle arada bir Güney’e dönüp bakýyordu.



Güney gitmesine fýrsat vermedi.
-Peki ne olsa yardým ederdin? Dedi merakla.
Set arkasýný dönmeden durdu ve kafasýnýn çevresinden dumanlar çýkarak arkasýný döndü.
-Elbette ki ‘sigara’ olsa… Dedi dudaklarýný uzatarak.



Hava kararmak üzere. Güney lagünün üstünde yalnýz baþýnaydý. Ayaklarýný her zaman suya uzatmaktan hoþlanýrdý. Bu deniz neden bu kadar dalgasýz ve düzgündü? Hiçbir çocuk bunu düþünmemiþti ama Güney ilk günden beri bunun nedenini çözmeye uðraþýyordu.



Kucak dolusu meyvelerle þiþman çocuðun grubu geldi. Meyveler oldukça iri ve lezzetli görünüyordu. Güney lagünden bir süre onlarý izledi ve yanlarýna koþarak gitti. Bazý çocuklar acýkmýþ olacaklar ki arada yavaþ yavaþ yiyorlardý. Güney onlara baktý ve yadýrgarcasýna konuþtu.



-Arkadaþlar, hep birlikte yemeliyiz.
Þiþman çocuða doðru baktý, sonra barakanýn yýkýlmýþ manzarasýný iþaret etti.
-Bana yardým eder misin?
Þiþman çocuk zaten bu barakaya daha önce yardým etmiþti ve hiç ummadýðý anda dýþlanmýþtý. Bir daha asla yardým etmek istemiyordu.
-Üzgünüm, yapamam… Dedi baþýný eðerek.
Güney bu gün içinde iki defa ret edilmenin verdiði çaresizlikle tekrar teklif etti.
-Bu baraka bizim için önemli, mutlaka yaðmur yaðacak ve biz ancak burada sýðýnabiliriz. Lütfen bana yardým eder misin? Diyerek bütün nezaketiyle elini barakanýn yönüne çevirdi.
Þiþman çocuk kendisini birden bir sergi salonuna girer gibi hissedip, önden yürüdü.



Büyük geniþ yapraklarla çatýyý deliksiz örtüler. Baraka muhteþem olmuþtu. Güneþ çoktan batmýþ Ya-fi’nin grubu hala gelmemiþti.
Ýki çocuk ateþi yaktý ve diðerleri de etrafýna oturdu. Ateþ hava soðuk olduðu için yakýlmadý. Hem aydýnlýk olmasý için hem hayvanlarýn yaklaþmamasý içindi.
Set dikenli çalýlarýn arasýndan düþe kalka çýktý ve yüzünde kötü bir kahkahayla baðýrarak kumsalda koþmaya baþladý.
-Burasý bir ada, burasý bir ada!! Buradan kurtuluþ yok, Hah haaa!!
Ateþin etrafýndaki çocuklar korku dolu gözlerle Set2e bakýyorlardý. Güney ellerini dizlerinde birleþtirmiþ yerde þiþman çocuðun yanýnda oturuyordu. Güney buranýn bir ada olduðunu zaten önceden tahmin etmiþti. Bu sýrada Set ayaðý tökezleyip yere yuvarlandý. Yardým isteyen bir asker gibi elini kaldýrdý, aslýnda dalga geçiyordu.
-Sizin salaklar ormanda birazcýk yollarýný þaþýrdýlar galiba, hý? Dedi gülümseyerek.



Aðzýndaki sigarasýný dudaklarýnda sýmsýký tutuyordu ve dumaný gözlerini yakarmýþ gibiydi.
Derken Ya-fi ve diðerleri kumsalýn ilerisindeki aðaçlýktan birer ikiþer çýktýlar. Onlarýn da ellerinde kucak dolusu meyveler vardý. Bütün çocuklarýn ayaklarý çýplaktý. Yere bastýklarýnda yaprak seslerinden baþka kumun çýkardýðý kýsýk bir ses geliyordu. Ya-fi her zaman olduðu gibi en önde, diðerlerini üçlü sýraya dizmiþ yürüyordu. Ýlkokuldayken bando takýmýnýn da en önünde majör olduðunu hatýrladý. Ellerini kaldýrýp, ileriye doðru iþaret etti. Ateþin yanýna yaklaþtýklarýnda hep birlikte durdular. Güney hemen öne atýlýp keskin bir tavýrla konuþtu.



-Neden bu kadar geç kaldýnýz? Umarým iyi bir nedenin vardýr, Ya-fi?
Ya-fi hiddetlendi, çünkü Güney’i o kurtarmýþtý.
-Hiçbir sorun çýkmadý, daha çok meyve toplamak için oyalandýk. Dedi.



Güney sessiz bir edayla irkildi ve yüzü sapsarý kesildi. Ya-fi, onu bu halde ikinci defa görmenin verdiði endiþeyle gözlerini kapattý. Ötekiler ne olduðuna kayýtsýz kaldýlar ama Güney bir an kendini toparladý. Þimdi sesi daha da yumuþamýþ ve elleri hafif bir titrekliðe tutulmuþtu.



-Ýhtiyacýmýz olmayandan fazlasýný almamalýyýz. Bunu herkes bilmeli, lütfen arkadaþlar hepimiz ‘büyük’ olacaðýz. Sadece gerekenleri yapmalýyýz. Böyle mutlu olabiliriz, fazlasý zararlýdýr. Emin olun doðru söylüyorum arkadaþlar!



Set ilerideki hindistan cevizlerinden birisine ayakta sýrtýný yaslamýþ, bir ayaðýný da kaldýrýp tek ayaðýnýn üstüne yüklenmiþti. Gecenin karanlýðýnda elinde yanan sigarasýndan gelen güçsüz ýþýktan baþka, onun vücudu bir siluet olarak görünüyordu. Baþýný önüne eðmiþti ve arada bir sigarasýný aðzýna götürdüðünde yüzünü sonsuz derinlikte olan denize doðru kaldýrýyordu. Ötekilerden çok uzak bir iklimde yaþar gibi bir hali vardý ancak istese ateþin baþýnda toplanan çocuklarýn konuþmalarý duyabilirdi. Güney ona doðru baktý ve sustu.



Bir süre çocuklar Güney’in konuþmalarýný düþündüler, çoðu bu konuþmadan bir þeyler çýkaramadýysa da, doðruyu öðrenmiþlerdi. Set sigarasýný bitirdiðinde, bir bacaðýný indirip çocuklarýn yanýna doðru, iki eli cebinde yaklaþtý. Ateþin aydýnlýðýnda karanlýk gözleri belirdi.



-Anlattýklarýnýn hepsi saçmalýk! Dedi büyük bir küstahlýkla.



Güney aldýrmadý ama bütün çocuklar ona doðru bakýp tekrar baþlarýný ateþe doðru indirdiler. Çocuklarýn dinlediðini fark eden Set yere çömelip, cebinden sigara paketini çýkarttý. Ýçindekileri saymakla uðraþmadý ve bir tanesini çekip aldý. Bir süre ucunu ateþte bekletti ve hemen aðzýna doðru götürüp içine derin bir nefes çekti. Yanýnda baðdaþ kurmuþ çocuða ikram etti ama çocuk almak istemedi.



-Burasý cennet! Burada büyük’ler yok! Ne istersek onu yapabiliriz! Dedi.
Sigarasýný içine çekti ve ardýndan caný yanarcasýna öksürdü. Yutkundu. Dudaklarýný yaladý birkaç kez.
-Buraya geldiðimizden beri meyve yiyoruz. Ormanda geyikler var, onlarý izledim ve yuvalarýný buldum. Güçsüz hayvanlarý hiç sevmem.Artýk gerçek et yememizin zamaný geldi! Yarýn ‘av’ günü!!Dedi baðýrýp, birden ayaða kalkarak.
Çoðu çocuðun gözleri parladý ve Set’i alkýþladýlar. Set konuþmasýný öksürüklere boðulup sürdürdü.
-Þimdi av dansý yapmalýyýz, hadi beni izleyin!
Ateþin etrafýnda kýzýl derililer gibi dönmeye baþladýlar. Güney, Ya-fi ve þiþman çocuk onlarý izliyorlardý. Ya-fi ve þiþman çocuk þaþkýndý. Güney kýpýrtýsýz deniz gibi düþüncelerdeydi.
Sabahýn alacakaranlýðýndan çýtýrtýlar arasýna sýkýþmýþ sesler geldi. Ya-fi barakasýnýn içinde þiþman çocuðun omzuna elini atmýþ uyuyordu. Güney uzaktaki lagünde, en sevdiði iþi yapýyordu; suya çýplak ayaklarýný sokuyordu. Dikenli çalýlarýn arasýndan öteki çocuklar sýrayla çýktý. Ýki çocuk omuzlarýnda taþýdýklarý, baþý aþaðýya doðru sarkan geyiði büyük bir güçlükle ateþin üstüne hazýrladýklarý ocaða koydular. Diðer çocuklar da olabildiðince yüksek bir sesle av þarkýlarý söylüyorlardý. Ýçlerinden birinin ayaðýna dolanmýþ iplik, onu rahatsýz ediyordu. Yüzlerinde savaþçý kabileler gibi boyalar vardý. Önceki günkü o suskun çocuklardan eser kalmamýþtý. Hepsi çok deðiþmiþti.



Bir çocuk topladýðý çýtalarý tutuþturmak için yapraklarý bastýrdý üstüne. Elindeki sigarasýyla yapraklarý tutuþturdu. Kurumuþ yapraklar fazla sürmeden tutuþtu ve geyik üzerinde piþmeye baþladý.



Güney ayaklarýný pervasýz bir þekilde ýlýk suda gezdiriyordu. Ayaklarýný birden durdurdu. Arkasýný dönüp kamp yerine doðru baktý. Ateþin yanmýþ olduðunu gördü. Kuþku dolu gözlerle Set’in nerede olduðuna baktý. Set kan ter içinde omuzlarýna almýþ olduðu ölmüþ geyik yavrusuyla çalýlarýn arasýndan çýktý. Ateþin baþýnda toplanan kalabalýktan üç kadar çocuk onun yardýmýna koþtu ve geyiði yüklenip kamp alanýna getirdiler. Set eliyle terini sildi ve cebinden bir sigara çýkarýp yaktý. Yavaþ adýmlarla denize doðru yürüdü. Ayaklarýna deniz suyu bütün þefkatiyle geldiðinde, yüzünde bir iþi bitirmenin verdiði mutluluk vardý. Sigarasýný içerken lagüne doðru baktý, Güney’in baktýðýný görünce gülümsedi ve sigarasýný bitirmeden denize fýrlattý. Ardýndan ateþin yanýndaki ziyafete doðru yürümeye baþladý.



Þiþman çocuk omzundaki yükün ne olduðunu düþündü. Biraz korktu ilk önce. Baþýný yan tarafýna döndürdüðünde Ya-fi’nin yanýnda yattýðýný gördü. Bu sýrada Ya-fi gözlerini araladý ve þiþman çocuða doðru baktý. Gülümsedi.



-Barakanýn yapýlmasýna iki defa yardým ettin. Ben sana oldukça kötü davrandým.
Þiþman çocuk Güney’in Ya-fi’yle konuþtuðunu düþündü ve mutlu oldu.
-Önemli deðil, her zaman yardým edebilirim.
Ýki çocuk yeniden uykuya daldý ve barakanýn içinde dostluklarýný pekiþmiþti.



Güney lagünden yavaþça ayaklarýný kumda sürte sürte ateþin baþýndaki kalabalýða vardý. Hiçbir çocuk ona bakmadý ve ikramda da bulunmadý. Güney bir çocuðun ayaðýna dolanmýþ ipliðe baktý. Ne olduðunu düþündü ve bir an uçaða ait bir þey olabileceði fikri doðdu içinde. Uçaðýn nerede olduðunu düþündü. Bu adaya geldikten sonra ilk yapýlmasý gereken uçaðý tekrar bulabilmekti ancak Güney bunu baþaramamýþtý. Belki kimse buradaki özgürlükten vazgeçmek istemiyordu. Kurtuluþ yolunu bu yüzden aramayý býrakmýþlar, önce yaþama yolunu seçmiþlerdi. Set’i dinlemelerinin tek nedeni de buydu. Burada daha iyi bir macera yaþamaktý.
Set önündeki piþmiþ mis gibi kokan budu, çýplak parmaklarýný cömertçe kullanýp büyük bir iþtahla yiyordu. Bir an için Güney’in orada olduðunun farkýna vardý. Küçük bir et parçasý kopardý ve kuma buladý. Elini uzattý ona doðru.



-Ýster misin? Dedi gülerek.
Güney tek kelime bile etmeden arkasýný döndü ve lagüne doðru ilerledi. Set’in eli havada kaldý ve yaðlanmýþ aðzýyla Güney’i kast edip arkadaþlarýna seslendi.



-Her þeyin fazlasýndan bir þey olmaz, hý? Dedi ve sonra büyük bir kahkaha attý. Çocuklar onu desteklediler ama bu ziyafetten en büyük parçayý alabilmek için aðýzlarý dolu alkýþladýlar.



Þiþman çocuk ve Ya-fi bu alkýþlara deðil, aslýnda kumsalý saran bu nefis kokuyla uyandýlar. Ya-fi elini siyah saçlarýna götürdü. Ne de pisti. Yerinden doðruldu ve þiþman çocuðu dürttü. Þiþman çocuk uyandý ve oturdu. Ya-fi ayaða kalkarak parmaklarýný siyah saçlarý arasýnda gezdirdi. Þiþman çocuk ayaða kalkmakta güçlük çekti bir süre. Ya-fi onun elinden tuttu ve onu yukarýya çekti, Ya-fi’nin içinden tam bu sýrada Güney’i de yukarýya çektiði aklýna geldi ve lagüne doðru baktý. Güney tek baþýna oturuyordu, sýkkýndý. Þiþman çocuðun gözleri uyku halinden çoktan gitmiþti, dipdiriydi.



-Baksana, et yiyorlar, ne de güzel kokuyor, hadi… dedi bilinçsizce.



-Hayýr, dur… demesine kalmadan þiþman çocuk Ya-fi’nin çaresiz bakýþlarý arasýnda ziyafete katýldý. Set hemen büyük bir parça ikramda bulundu, bu aralarýna yeni katýlan misafire. Ya-fi’de baktý ama ‘gel’ demedi.



Ya-fi lagüne doðru koþtu çýplak ayaklarýný kurumuþ topraða basarak. Güney’in yanýna geldiðinde durakladý ve onun yaptýðý gibi ayaklarýný suya soktu. Deniz her zamanki gibi yine durgunluðunu gösteriyordu.



-Ne düþünüyorsun?
-Senin düþündüðünü…Annemi.
Ya-fi’nin yüzünde olmamýþ bir heyecan belirdi.
-Nereden bildin?
-Çocuklar baþka kimi düþünebilir ki…Onu özledim. Þimdi sadece hayal edebiliyorum.



Cebinin derinliklerinden Simurg’u çýkardý ve özenle içini açtý. Ya-fi kapaðýnýn ne kadar ilginç olduðunu gördü.



-Bu nedir acaba?
Defterin içindeki kalemi çýkardý.
-Annem ‘ne istersem yazayým’ diye verdi. Ondan hiç bu kadar uzak kalmamýþtým.
-Kapaðýný tekrar gösterir misin?
-Tabi…
-Bu kuþ ne kadar büyük ve güzel böyle? Adý var mý?



Güney adýný gizlemek istiyordu. Hiç kimse bilmesin, bir tek o bilsin istiyordu, çünkü bu kuþ onundu. Hiç görmese de bu kuþ onundu. Yine de adýný söylemek zorunda kaldý.



-Adý Simurg’dur. Anka kuþunun bir diðer adý.
-Ya-fi bir an duraksadý ve annesinin, her gece yatmadan önce, söylediði ninnisi aklýna geldi.
-Sen Anka’yý yoluna alýrsan, daðlarý düþün. Diye mýrýldandý.



Güney bu adaya ilk düþtükleri günden bu yana aklýna ne geliyorsa yazdýklarýný, Ya-fi’ye okuttu. Ya-fi bundan mutluluk duydu bir süre ama bunun pek bir faydasýnýn olmadýðýný düþünerek karnýný doyurmak için yerinden kalktý. Güney onun açlýðýný sezmiþti ama bir þey yapabilecek yahut karþý koyabilecek bir hali yoktu. Bütün çocuklar onu yüz üstü býrakýp Set’in peþinden gidiyorlardý. Ya-fi ellerini havada birleþtirip gerindi.



-Hadi meyve yiyelim… Dedi aðzýný kocaman açarak.
Güney’in masum yüzünde büyük bir tebessüm oluþtu.
-Hadi!
Gece bütün çocuklar ateþin baþýnda yatýyorlardý. Set korkunç hikayeler anlatýyordu. Ötekiler onu büyük bir dikkatle dinliyorlardý. Ya-fi ve Güney barakanýn içinde oturmuþlar uzaktan ateþi izliyorlardý. Gecenin içinde sadece Set’in sesi dolaþýyordu ve elini granit volkanik daða çevirdi.



-Ýþte bakýn, orada bir canavar var, sakýn oraya gitmeyin! Hahhaa…
Ýçlerinden biri merakla sordu.
-Gidersek ne olur peki? Dedi.
Set’in yüzü ateþin ýþýðýnda bir canavara dönüþtü ve diþlerini gösterdi.
-Seni yer!!!Dedi sonra çocuðun yüzündeki korkudan zevk almýþçasýna sustu ve sigarasýný yaktý bu keyfin üstüne.
Güney aniden kumsalýn ilerisinde gümüþten bir geyik gördü. Kýpýrdamadan olduðu yerde duruyordu. Etrafýnda buðulu bir ýþýk vardý. Ateþe hüzünle bakýyordu. Güney onun üzüntüsünü anladý. Geyik birden koþarak ormanýn içine daldý. Birden gök gürültüsüyle karýþýk yaðmur yaðmaya baþladý. Ateþin baþýndaki çocuklar ne yapacaklarýný þaþýrdýlar ve yerlerinden kalktýlar. Güney el hareketiyle onlarý yanýna sýðýnmalarý için çaðýrdý. Ya-fi barakasýnda baþkalarýný hiç istemese de çocuklarý ancak böyle kendilerine baðlayabileceklerini düþündü. Önce bir çocuk çekinerek barakanýn içine girdi. Sonra diðerleri de birer ikiþer girdiler. En son kalan çocuklardan birisi Set’in gözünün içine baktý ve korkarak olduðu yerde durdu. Set’in suratýnda tarifsiz bir öfke vardý. Ateþ yaðmur damlalarýyla kýsa sürede söndü. Geyikten arta kalanlar yaðmurda kumla karýþýp iðrenç bir hal aldýlar. Set ayaðýný yere sertçe vurarak ateþin üstüne kum yýðdý. Güney ve Ya-fi önde arkalarýna çocuklarý almýþlar ona bakýyorlardý. Güney yine elini kaldýrdý.



-Buraya gelin! Bu barakaya sýðýnabilirsiniz…
Set ona bakmadan biraz ilerde yanýnda kalan çocukla beraber ormana daldý.
Yaðmur bütün gün boyunca sürdü. Acýktýklarýnda meyve yediler. Sohbet ettiler. Barakanýn içinden yaðmur damlalarý arasýna sýkýþacak kadar güzel kahkahalar geliyordu artýk. Bu barakada ne umutsuzluk vardý, ne de kötülük. Kötülük þu sýra ormaný kirletiyordu. Güney ayaða kalktý ve kendine has konuþmasýný yaptý. Ýki yanýnda Ya-fi ve þiþman çocuk vardý.



-Arkadaþlar! Biliyorum hepiniz ailenizi özlediniz ve gitmek için ne gerekiyorsa yapacaksýnýz. Yarýn buradan kurtuluþ günümüzdür! Þimdi burayý sallayalým hadi!



Bütün herkes yerinden kalktý ve el ele tutuþtu, ardýndan yaðmurun müziði altýnda dans ettiler.



Þiþman çocuk kucaðýna oturttuðu iri bir kavuna iki göz ve bir aðýz çizdi. Diðerleri de meyveler üzerine kendilerince bir þeyler çizdiler. Bunlarýn hepsini yarýn adadan ayrýlmadan önce hediye olarak yanlarýna alacaklardý. Ya-fi elinde tuttuðu çileðe baktý ve anlamsýzca gülümsedi.



-Neden yanýma alayým ki, yerim daha iyi! Dedi ve kahkaha attý.
Bütün çocuklar da ona katýlýp güldüler ve meyvelerinden birer ýsýrýk aldýlar. Güney onlarý engellemek istedi ancak onun da hoþuna gitti ve o da meyvesinden bir ýsýrýk aldý.
Gece herkes yattýktan sonra Güney ve Ya-fi hala yatmamýþlardý. Güney biraz endiþeli duruyordu. Ya-fi dolunaydan parlayan denizin en uzaðýna baktý.
-Yarýn buradan nasýl kurtulacaðýmýzý bilmediðini düþünüyorsun, deðil mi?
Güney ona þaþkýn bakýþlarla baktý.
-Evet, tam bunu düþünüyordum. Ama bunu nasýl bildin?
-Adanýn ilk gününde o suya ben de ayaklarýmý sokmuþtum, burada deniz neden durgun biliyor musun?
-Evet…
-Ben de öyle düþünmüþtüm.
Güney gözlerindeki üzüntüyle baþýný lagüne doðru çevirdi.
-Burada biri ölmüþ…



Gecenin karanlýðýnda su sesi geldi Güney’in kulaðýna. Ya-fi dahil herkes yarýnki macera için derin uykuda güç topluyorlardý. Güney Lagünde ayaklarýný bütün erdemiyle suya salmýþtý. Sese doðru baktý. Bir an gülümsedi. Set’in yanýndaki çocuk aðacýn dibine iþiyordu.



-Bakar mýsýn? Dedi geceyi yýrtan bir sesle.



Aðacýn dibindeki çocuk hemen toparladý üstünü. Güney’e döndü ve masum yüzünü gösterdi. Gecenin yanýlgýsýnda Güney sanki kendi yüzünü gördü, çünkü çocuk Güney’e çok benziyordu. Lagüne doðru yürüdü.



-Adýn nedir? Dedi Güney.
-Kuzey… Dedi ürkek bir sesle.
Beþ yaþlarýnda olan bu çocuðun üzerinde ince bir hýrka dikkat çekecek kadar güzeldi. Kahverengi ayakkabýlarý vardý. Ayaðýna dolanmýþ renkli ipler ilginçti. Güney hep çok zayýf güçsüz olduðunu düþünse de bu çocuk ondan daha çelimsiz bir görünüþe sahipti.



-Set nerede, yoksa onu býraktýn mý? Dedi Güney.
-Evet…O bana çok kötü davrandý. Ormandan o büyük daða gittik ve canavarýn yaþadýðý yere kadar týrmandýk.
-Eee canavarý bulabildiniz mi? Dedi Güney dalga geçip.
-Orada canavar falan yok, bu sadece çocuklarý korkutmak için yapmýþ olduðu bir kandýrmaca.
Güney ilginç bir tavýrla sordu.
-Peki ne var orada, ne yani?
-Paraþütle uçaktan atlamýþ pilot, sonra oradaki dallara takýlmýþ. Set ona meyve götürüyor ama gece boyunca canavar varmýþ gibi hareket etmesi þart, yoksa meyve vermiyor ona.
-Pilot yaþýyor!…Dedi Güney umutlu.
-Ne önemi var ki, pilotun bize yardým etmesi için önce onu kurtarmalýyýz. Ayrýca yine de bu iþimize yaramayacaktýr, çünkü bir uçak yok.
-Ayaðýndaki renkli ipler paraþütten, deðil mi?
Kuzey baþýyla onayladý.
-Uçaðý bulsak bile, çalýþabilmesi imkansýz…Dedi Güney sanki bulmuþçasýna.
-Yoksa buldun mu, nerede?
-Hayýr aramadým, çünkü buna gerek duymadým. Bulsak bile bize bir yararý olmayacaktýr.
-Bunu nasýl bilebilirsin, bence aramalýyýz.
-Hayýr aramakla vakit harcamayacaðýz…Dedi Güney ve baþýný suyun içinde olan ayaklarýna indirdi.
Kuzey barakaya doðru baktý ve ateþin söndüðü alaný süzdü.
-Bir planýn olmalý, deðil mi? Yoksa onlarý bu kadar umutlandýrmazdýn?
-Önceden yapýlmýþ, hazýrlanmýþ bir plana hiç gerek duymadým bugüne kadar ve duymayacaðým, çünkü ömür dediðimiz þey bir saniyedir: Bir an diðerini doðurur. Nedir ölçüsü hayatýn?Hangi ölçüyü kullanýrýz? Geniþ’ler, uzun’lar, az’lar, çok’lar…Büyüyünce bakarsýn bir arkadaþýn eksilir, ama sen üzülme her anne bir diðerini doðurabilir. Bu yüzden yarýn ne olacaðýný asla bilemeyiz, sadece hissedebiliriz ve ben bütün kalbimle hissediyorum:Yarýn buradan gideceðiz. Eðer sen de bana inanýyorsan, bize yardým edebilirsin. Þimdi barakaya git ve orada dinlen, yarýn ihtiyacýn olacak.
Kuzey bu konuþmayý lagünden barakaya varana deðin düþündü. Kendine bir yer buldu ve uykuya kýsa sürede daldý.



Ilýk bir sabahta ilk uyanan Kuzey oldu. Barakadan çýkarak kumsala indi ve deniz suyunda yüzünü yýkadý.
-Hey sen de kimsin, dün burada deðildin? Dedi Ya-fi.
Kuzey iki avucuyla yine yüzüne su çarptý.
-Dün geldim, size yardým için…
-Biz kimseden yardým istemiyoruz, hem seni þimdi hatýrladým. Set’in yanýndaydýn. Þimdi casusluk için mi buradasýn?
-Hayýr ben dün ondan ayrýldým… Dedi yüzüne su çarparak.
Güney lagünden kalktý ve barakanýn yakýnýna doðru gitti. Diðer çocuklar bu sýrada uyandýlar. Sabahýn geç bir vaktiydi ve güneþ çoktan tepeye doðru yükseliþine baþlamýþtý. Ateþin etrafýnda kalan geyik kemikleri mucizevi bir þekilde yok olmuþtu. Ateþin üzerine beyaz köpüklerle deniz suyu geldi ve kumsalý tertemiz bir halde býrakýp geri çekildi. Bu büyük bir dikkatle izleyen Güney konuþtu.
-Bugün gidiyoruz.
Onun sesini cadýlar gibi ince bir sesle bir kuþ yankýladý. Mavi ve kýrmýzý tüyleriyle Güney’in tepesinden uzun büyük kanatlarýný yavaþ ve geniþ kavislerle çýrparak geçti.
-Onun adý Anka…Dedi Ya-fi’ye dönerek.
Ya-fi, Güney’in ne demek istediðini anladý ve bir lidermiþ gibi konuþtu.
-Arkadaþlar! Buradan kurtulmak için oradaki daða týrmanmamýz gerekiyor. Sonra da bu kuþlara binip buradan gidebiliriz…Dedi sevinçle.
Bu sýrada þiþman çocuk öne çýkýp çaresizce sordu.
-Peki canavar ne olacak? Dedi.
Birkaç çocuk da ona katýlmýþ gibi kafalarýný salladýlar.
Ya-fi dudaklarýný burktu ve sustu. Güney’e baktý, çünkü cevaplar hep ondan gelirdi.
Güney yine olduðu yerde durarak konuþtu.
-Kuzey size bir þeyler söyleyecekmiþ, ya da yanlýþ bildiðinizi doðrulayacakmýþ.
Dedi Kuzey’e dönerek.
Kuzey dün konuþtuklarýný hatýrladý.
-Arkadaþlar, Set’le birlikte size yalan söyledik. Orada canavar falan yok!
Þiþman çocuk, ötekiler adýna yine konuþtu.
-Peki ne var orada? Biz buradan bir þeyler görüyoruz ama…Nedir?
Kuzey baþýný önüne eðdi.
-Bizim uçaðýmýzýn pilotu paraþütle atlamýþ, kurtulmuþ ama aðaçlara takýlý. Sizi korkutmak için Set yalan söyledi. Bana da söylemem için yemin ettirdi. O daða en kýsa gidiþ yolunu biliyorum, sizi götürebilirim.
-Yalan söylüyorsun! Dedi Ya-fi öfkeyle.
-Hayýr!…Diyerek sözünü kesti Güney.
-Kendisini bize affettirmesi lazým ve bu yüzden bizi götürecek, deðil mi Kuzey? Dedi Güney.
-Evet…Diyerek ekledi.
Ormanýn geniþ yapraklý bitkilerini ikiye ayýrarak ilerliyorlardý. En önde Kuzey yürüyordu. Onu arkasýndan tek sýra halinde, Ya-fi, Güney, þiþman çocuk ve diðerleri takip ediyorlardý. Þiþman çocuk küçük böceklerden dolayý kaþýnýp duruyordu. Ya-fi elindeki sopayla dallarý aralayýp arasýndan geçiyordu. Kuzey çelimsiz olmasýna raðmen en önde giderken bile bazen arayý çok açýp gözden kayboluyordu. Güney yorgunluktan dolayý hiç konuþmuyordu. Yüzü sapsarý olmuþ, alnýndan hafif hafif terlemiþti. Güney birden bir kayanýn tepesine çýktý ve batýya doðru baktý. Güneþi, denizin üzerinden hiç batarken görmedi. Þimdi bu kayanýn üzerinden, aðaç dallarýnýn arasýndan, rahatça bu manzaranýn keyfini sürdü. Ötekiler biraz ileride dinlenmek için durdular.
Ya-fi, Güney’in yanýna gitti.
-Hani, hala daðýn yamacýna bile gelemedik? Diye fýsýldadý.
Güney bu manzarayý izlerken konuþmak istemedi. Ýki çocuk güneþin batýþýný izlediler.
Güney kayanýn tepesinden atladý ve Ya-fi’ye gecikmiþ olan cevabýný verdi.
-Zamaný gelecektir.
Diðerlerine dönerek konuþtu.
-Burada biraz dinlenelim, hava kararmadan daðýn tepesinde olacaðýz. Dedi.
Çocuklar zaten oturuyorlardý ve kalkacak halleri yoktu. Kuzey geri geldi.
-Arkadaþlar! Hadi çok az yolumuz kaldý. Dedi.
Hepsini tek tek yerden kaldýrdý. Þiþman çocuk biraz dirense de o da kalkmak zorunda kaldý. Güney ve Ya-fi de ayaklandý. Yürümeye devam ettiler. Bu sýrada Set onlarý çalýlarýn arkasýndan gizlice takip ediyordu.
On dakika kadar daha yürüdükten sonra Güney yorgunluðunu tekrar hissetti ve yavaþlayýp geride kalmaya baþladý. Güney herkesin arkasýndan yürüyordu artýk. Bir an durdu ve soluk aldý. O sýrada çalýlarýn arasýndan Set kendini gösterdi.
-Yoruldun mu, hý? Dedi.
Güney sadece anlamsýzca baktý ve sustu.
-Biliyor musun, aslýnda birbirimize benziyoruz. Sen de amaçlarýn için ölümü göze alýrsýn, ben de, deðil mi?
Güney kalbini tuttu. Soluk almasý bir süre sonra düzene girecekti.
-Amaçlarýmýn içinde asla ölüm olmadý. Dedi, zayýf bir sesle.



O sýrada gümüþten geyik tekrar göründü aðaçlarýn arasýndan ve Güney’in yanýna geldi. Güney önce biraz korkarak ona dokundu ve baþýný okþadý. Set bu geyikten korkmuþ olacak ki hýzla çalýlarýn arasýna girip uzaklaþtý. Güney geyiðin sýrtýna binerek ötekilere yetiþti. Diðerleri geyiði görmeden yürümek için indi. Tekrar baþýný okþadý ve teþekkür etti.
Kuzey daðýn yamacýný iþaret etti. Herkes týrmanmadan önce dinlenmek için oturdu.
-Yukarýya çýkmamýz ne kadar sürer? Dedi Ya-fi, Kuzey’e dönerek.
-Bir saat…
-Ama benim saatim yok…
-Üzgünüm, o zaman içinden Üç bin altý yüze kadar say.



Güney adanýn bu tarafýný daha önce hiç görmemiþti, ama hayalindekinden daha güzel olduðu kesindi.



Kuzey önden, ötekiler arkasýndan týrmanmaya baþladýlar. Daðýn yamacý yokuþ deðildi ama git-gide dikleþmeye baþladý. Çocuklar tek sýra halinde yavaþça týrmanmaya baþladýlar. Ya-fi’nin arkasýndan Güney, onun ardýndan ise þiþman çocuk geliyordu. Dað iyice dikleþti. Çýkmak oldukça zorlaþtý. Çocuklar yorgun olsalar da eve dönmek için canla baþla týrmanýyorlardý. Granit daðýn üstünde karýnca kadar küçüktüler.
Kuzey en önden baðýrdý.
-Kuþlarýn yuvasý þu tarafta!
-Hangi tarafta? Dedi Ya-fi.
-Ýþte baksana, orada!
Ya-fi o tarafa baktý, gözlerini ovuþturdu.
-Ne kadar büyük ya!
Kuzey konuþmasýný kararlý bir þekilde sürdürdü.
-Ama önce arkadaþlar, pilotu kurtarmalýyýz.
-Hayýr bu kuþlarý ilk günde görmüþtüm. Belki yiyecek bulmak için bugün gidebilirler. Zaman kaybetmeden hemen yuvaya gitmeliyiz. Dedi Ya-fi.



-Þimdi susun, oraya bakýn… Diye söze karýþtý Güney.
Anka kuþu yuvasýna kondu ve kanatlarýný kendine doðru çekerek kapattý. Yuvadaki yavrularýný besledi. Çocuklar bu manzarayý hayranlýkla izlediler.



-Bunu hep hayal etmiþtim… diye fýsýldadý kendine.



Güney Simurg’u açarak bir þeyler yazdý. Sanki o anýn fotoðrafýný çekermiþ gibiydi. O aný unutmak istemiyordu. Defteri kapattý ve cebinin derinliklerine kadar indirdi.



-Önce kuþun üstüne binmeliyiz, sonrasýný bana býrakýn. Dedi Güney.
-Kuþun üstüne nasýl bineceðiz, bu korkunç bir þey? Dedi þiþman çocuk.
-Hayýr tehlikeli deðil…Dedi Güney
-Bu kuþ bizi yaralayabilir…
Güney sustu ve konuþmadý.



Kuzey’in yanýna giderek renkli ipi istedi. Kuzey de ayak bileðine sardýðý ipi bir ucundan çekerek çýkardý. Güney’e doðru uzattý. Güney ipi aldý ve bir ucunda kovboylarýn atlarý yakalamak için yaptýðý gibi kement düðümü attý. Sonra arkadaþlarýna sessiz olmalarý için iþaret etti. Kuþun yuvasýna yaklaþtý ve kuþun büyüklüðüne þaþarak baðýrdý.



-Ooo!!



Kuþ ona doðru baktý ve Güney elindeki kemendi baþýna fýrlatýp iyice sýktý. Kuþ bu sýrada ürkerek Güney’i bir o yana bir bu yana sallamaya baþladý. Güney ipe sýmsýký tutunmuþtu ve bu durumda gücü birazdan bitecekti. Ýyice yorulmaya baþlamýþtý ki Ya-fi kuþu tuttu. Ama onun da gücü yetmedi. Öteki çocuklar da koþtular ve kuþu sakinleþinceye kadar sýmsýký tutmaya çalýþtýlar. Neyse ki kuþ fazla sürmeden sakinleþti. Güney iple kuþun boynuna týrmandý, diðer çocuklarýnda binebilmesi için kuþa talimat verdi. Kuþla sanki konuþuyordu ve onun boynunu arada bir sývazlýyordu. Öteki çocuklar da binince Güney kuþu kaldýrmak için konuþtu.



-Ýleri!!!
-Ama pilot ne olacak? Dedi Kuzey.
-Merak etme daha yerimiz var.
Kuþ bir hareketle kendini ileri itti ve havalandý. Güney kuþun boynuna baðladýðý iple onu gitmek istediði tarafa çekiyordu.
-Gökyüzünde uçuyoruz! Dedi Güney.
-Evet!!…
-Kocaman bir kuþun üstündeyiz!
-Yuppi!
-Ýstediðimiz yere Gidebiliriz! Dedi Ya-fi.
-Ama önce pilotu… Diye konuþtu Kuzey.
Pilot hala kayalýklarda sallanmaktaydý.






-Artýk sana ihtiyacým kalmadý, pis herif! Senin için buraya kadar meyve çýkaramam artýk.
Açlýktan öleceðine yere düþüp ölmen daha kolay deðil mi? Dedi Set, pilota bakarak.
-Hayýr!…Yapma ölmek istemiyorum! Dedi Pilot, baðýrarak.
-Ne yapmamý istiyorsun benden, seni yukarý çekemem, çünkü sen büyüksün burada küçükler var. Sigara içmeme de izin vermezsin! Dedi Set ve boðazý yýrtýlýrcasýna öksürdü.
-Baksana sigara seni öksürtüyor, sen hala…
-Kapa çeneni!!!Dedi ve ipleri taþla koparmaya çalýþtý.
-Hayýr, yapma, hayýr…!
Cadýlar gibi bir çýðlýk geldi ve Anka kuþunun gölgesi pilotun üstüne düþtü. Set kafasýný kaldýrdý, yüzünde büyük bir öfkeyle, kuþun üzerindeki çocuklara baðýrdý.
-Defolun buradan, burasý benim adam!!!…



Pilotun iplerini kesmeye devam etti. Çoðunu kesmiþti zaten, ipler dayanamadý ve çýtýrtýyla aniden koptu. Pilot granit daðdan düþüyordu ama Güney bunu çok önceden fark etmiþti ve kuþu o tarafa yöneltmiþti bile. Pilotu havada yakaladýlar. Set öylece bakakaldý. Artýk hiçbir þey söylememek üzere sustu.



-Set bu ada artýk bütünüyle senindir!…Dedi þiþman çocuk ve güldü.



Kuþun üzerindeki çocuklar mutluydu. Artýk eve dönüp, ailelerinin yanýnda olacaklardý. Hepsi birbirlerine tebessüm ediyorlardý. Güney’in arkasýnda Ya-fi kararmak üzere olan gecede denizin tekrar nasýl normale döndüðünü fark edebiliyordu. Þiþman çocuk herkesten sakladýðý kavunu çýkarýp þapurta þapurta yemeye baþladý. Herkesin ona baktýðýný fark etti ve sonra bölerek daðýttý. Kuzey’in masum suratýnda heyecan vardý. Güney, kuþun iplerini pilota doðru uzattý.



-Hayatýnda hiç bunun kadar güzel bir þeyle uçtun mu? Dedi.
Pilot heyecanlandý ve hayýr dercesine gözlerini iyice açtý. Güney ipleri pilota býrakýp, kuþun biraz daha kuyruðuna doðru gitti. Orada adanýn en son haline tepeden baktý.
-Geçmiþine bakmak, yaþayacaklarýný etkiler mi? Diye sordu Kuzey.
-Sanýrým…Etkiler. Dedi Güney.
-Ben de öyle düþünmüþtüm. Dedi ve Güney’e tebessüm etti.
Güney elini cebine attý ve Simurg defterini çýkardý. Bilinmeyen yöne doðru giderken defterin son yapraklarýndan birine þunu yazdý:
…ve rüzgar bizi uçurdu!



Halil Sercan Tunalý 22.05.2003 22:13:52







Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


H.Sercan Tunalý kimdir?

'Elimde deðildi, ben de yazdým' diyebilmek için yazabilsem. .

Etkilendiði Yazarlar:
Bilge Karasu, Rainer Maria Rilke...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © H.Sercan Tunalý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.