• İzEdebiyat > Öykü > İronik |
1
|
|
|
|
Ertesi günün sabahında Dumrul’dan bir ferman daha.
“Ey ahali! Köprünün geçiş ücreti yirmi akçedir. Köprüm, geçiş garantilidir. Günlük kırk bir geçiş yapılmazsa aradaki fark yöre ahalisinden zorla alınacaktır.”
|
|
2
|
|
|
|
Buna da “A ah!” diyor ihtiyar. “Yandaki tarlayı, sahibi satacakmış. Onu alacağım. O tarlaya, kurt kuş yesin diye her türlü meyve ağacı dikeceğim. Hayırlı iş yapacağım. Hayırlı iş yapanlar sorgusuz sualsiz cennete gider, yetmiş iki Huri’yle yatıp kalkarmış,” diyerek para koklatmadığı gibi sinir küpü yapıyor oğlunu. Oğlu; “Evinde var ya Huriye,” deyince “Anan, eski Huriye değil galik. Dili de pabuç gibi,” diye cevap veriyor. |
|
3
|
|
|
|
hiç bitmeyecek dillerin gazabı!.. |
|
4
|
|
|
|
Ya da zehirlenip ölmem umarım, geçen gece uykumda ölmeyi diledim, tek odadayım, başka yerim yok, tek oda, bildiğiniz tek oda, ölüp kalsam saatler sonra bilinir. |
|
5
|
|
|
|
Birşeyler kaçırmış olmalıyım. Ne insanları, ne de ilişkileri anlamaya mecaalim yetmez olmuş. Ben bütün altmışikilerden tavşan olur sanırdım, meğer timsah yapanlar da varmış. En iyisi ben gidip seksenbeşten dinozor olayım...
|
|
6
|
|
|
|
Nasıl bir dünyaya kaldık? Delirmek için bile izin almak gerekiyor. Nerede o, özgür deliler? |
|
7
|
|
|
|
" Anne babamla abim nereye gittiler?"
Anne ağıtını dudak uçlarında donduruyor:
" Onlar gitti kızım, onlar gittiiii..."
" Nereye gittiler anne?"
Anne yutkunuyor. Nasıl dese yavrusuna da onu ikna etse? Kendince en mantıklı yanıtı seçiyor aklının havuzundan:
" Onlar cennete gittiler yavrum." |
|
8
|
|
|
|
Yağış uzun süre devam etmedi. Yağmur kesildi, kasvetli bulutlar yavaş yavaş dağıldı, karanlık yerini aydınlığa bıraktı çünkü güneş yüzünü gösterdi. |
|
9
|
|
|
|
Birkaç dakikada kargaların saldırısı sona erdi. Buna inanamadı, ama gerçekti. Yattığı yerden kalkıp etrafa bakındığında kargaların hepsinin az önce öldürdüğü iki karganın etrafında toplandığını gördü. Belki de ölülerine cenaze merasimi yapacaklardı. |
|
10
|
|
|
|
Aslında sevgili olduklarından, daha da önemlisi beraber yaşamaya başladıklarından bu yana birbirleriyle ilgili her şeyi biliyorlardı.
Birden bire olmamıştı tabi ki, yavaş yavaş öğrenip keşfetmişlerdi birbirlerini.
Ama acaba bir insan diğeriyle ilgili |
|
11
|
|
|
|
Cozum partiler ve siyasi goruslerde mi yoksa bireylerin kendisinde mi? |
|
12
|
|
|
|
Bekir ellerindeki ekmekleri inceledi. Küflenmiş olabilirlerdi, öyleyse yiyemezdi. Sertliklerinden bayat oldukları anlaşılsa da küflü olup olmadıklarını anlayabilmesi için daha fazla aydınlığa ihtiyacı vardı. |
|
13
|
|
|
|
Sahi ölüm ne? Bugüne kadar hiç aklıma gelmeyen bir soru. Ne olacak, işte ölüp gidiyorsun. Sonra? Sonrası hiç, yani yok. Sonsuz bir sessizlik olabilir mi ölüm? |
|
14
|
|
|
|
Bekir'in hikayesi bu bölümde bitiyor... |
|
15
|
|
|
|
İçeriye girer girmez arkadaşlarının masasına yöneldi:
“Duydunuz mu; dün akşam muhtarın eşi mutfakta patlıcan kızartırken tavadaki yağ alev almış, oğlu yetişip kilimle söndürmüş. Az önce kadıncağızı gördüm; neyse ki yalnızca kirpikleri, kaşları yanmış. ”
“Kim?”
“Nerde?”
“Ne zaman?
“N’olmuş?”
“Nasıl yani?”
|
|
16
|
|
|
|
Yaşlı dilenci inatla, ısrarla iddia ediyordu. Güya zamanında bu yerde tek bir dilenci bile yoktu. Öyle ise eğer eski dönemde küçücük bir köy olan bu koca şehrin bu ilçesinde tüm ahali nasıl dilenci olmuştu?.. İddiasına göre eski dönemin insanları yokluğa, sefalete rağmen onurlu insanlardı. Üstelik o onurlu insanlar hayatında hiç dilenci görmemişti. Sadece göçebe çingeneler arada bir köyden geçerken dileniyordu. Onları da zaten herkes iyi tanırdı. Onlar sonsuz yolculuklara çıkmış göçer insanlar sınıfıydı.Geçtikleri köylerden, kasabalardan yardım talep ederlerdi. Ekmek, yumurta, şeker isterdi çingene kadınları. Şartların zorluğundan olacakki hırsızlıkta olağan bir durumdu. Duruma göre katil olmakta, hiç sorun değildi.
|
|
17
|
|
18
|
|
|
|
‘Ben kimim ki’ lere dönüştürelim mi? İçimiz de var olan yalnızlığımızı da önce ailemize bağlanarak, sonrada; insanın kendi özüne yabancılaşmasını sağlayan bu düzenin insanları olarak, iyi bir insan olma özelliğini yaşamın her alanında uygulayan bireylerin yaşadığı bir ülke yaratalım mı? Ha! ne dersiniz? |
|
19
|
|
|
|
Anne ağlıyordu, Bekir de dayanamadı ağlamaya başladı. Sicim gibi akan gözyaşlarının bir kısmı açık olan ağzına girdi. Tuzluydu, yutarken boğazı hafif yandı |
|
20
|
|
|
|
" Parayı veren işte böyle düdüğü çalar" demişti, babam. Ağzımdan düdüğü çektiğimde ona gülümsemiştim. Sonrasında ise bir kez daha " Düttürü düüüttt " yaptığımda o da gülmüştü. " Aferim oğlum işte böyle, bu düdüğü senin için perşembe pazarında bir tezgahta çaldım. Hoşuna gideceğini biliyordum ." demişti. Babam bir hırsızdı. Babam sürekli bir şeyler çalardı. Annem " Bey eve yeni bir ütü lazım " dediğinde çok geçmeden eve yeni bir ütü getirirdi. " Al hanım bunu Nişantaşında bir evden çaldım. Sahibi doktormuş. " derdi. |
|