"Ýnsanlarýn bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Düþ, kimi zaman karanlýk ve sýk bir orman, kimi zaman ise çölün ortasýnda tek baþýna, yalnýz bir aðaç olarak çýkar önümüze. Sýk bir ormanda yönümüzü kaybedip, her yanýmýzý saran bir esriklikle gerçekten tamamen kopup “düþtüðümüz düþten”uyanmama tehlikesi vardýr. Çöldeki yalnýz aðacýn ise çok kýsýtlý düþ sunup sadece gerçeðin yakýcý sýcaðýndan bizi korumaktan baþka elinden biþey gelmez. Yine de ister düþ ister gerçek, aðaçtýr onlar. Gerçek olanýn bir hayal imgesine dönüþtüðü yerde boy verip büyümüþ aðaçlardýr onlar. Yüreðimize dikilmiþtir bir fidan olarak zamanýnda ya da topraða saplanýp geniþleyen kökleri beynimizin kývrýmlarýnda yol bulmuþtur. Düþ artýk aðacýn dalý deðil, baþlý baþýna aðacýn kendisi olmuþtur. Zaman ve tarihle beslenen bu düþ aðaçlarý, insanoðlunun hayal dünyasýnda çoðalýp, tarih boyunca yeni kuþaklara aktarýr kendilerini. Ýnsanlara uzattýðý dallarýyla onlarý topraktan, gerçeðin acý duraðanlýðýndan kurtarýp, sonsuz düþlere uçuran aðaçlar, bir yandan da bu þekilde insanlarýn düþlerinde köklenip bir düþ olarak ta yaþamýný sürdürür. Aðaçlarýn,baþka bir canlýnýn ya da varlýðýn sahip olmadýðý böyle bir farklýlýðý, özel durumlarý vardýr insanoðlunun düþ gücünde. Düþ ve gerçeðin dansýna izin verir aðaçlarýmýz, nasýl mý? Aþaðýda buna örnek olarak vereceðim ilginç aðaçlarý bulacaksýnýz.. Aðaçlar zaman içinde insanoðlunun düþlerinde, hayal güçlerinde izdüþümünü bulan bir efsaneye, bir mite dönüþür. Bir matematik formülü gibi, birbiri içine geçmiþ gerçek ve düþ deðiþkenleri, bazen bir aðacý yalnýzca düþte yaþatýp,gerçeðini hayal bile ettiremeyecek ama gerçekmiþ gibi inandýracaktýr insanlara. Cennete varolduðuna inanýlan”Tuba aðacý”gibi...Kutsal kitaplar, dallarý aþaðýda, gövdesi ve kökleri yukarýda olan, düþ gücümüzün sýnýrlarýný zorlayýp, gerçek olarak hayal edemeyeceðimiz bir aðaca gerçek bir aðaç gibi inanmamýzý ister...Böylece gerçek yaþamda varolmayacak þekilde betimlenen bir aðaca Tanrý’nýn kitabýnda yazýldýðý için gerçekmiþ gibi inanýrýz. Bazen, düþ ve gerçek deðiþkenlerinin yer deðiþtirdiði de olur, boþuna demedim matematik formülü gibi birbiri içine geçip, insanlarý þaþýrttýklarýný bu ikilinin. Örneðin tuba aðacýndan farklý olarak, gerçekte yaþayan ama varoluþu daha doðrusu geçmiþte doðduðu nokta bir düþ, bir efsane olan aðaçlarda vardýr. Týpký”Defne aðacý”gibi...Efsaneye göre, Zeus’un oðlu Apollon nehir kýyýsýnda gezerken güzeller güzeli bir kýza rastlar. Kýzýn adý Daphne’dir ve ýþýk tanrýsý Apollon bu kýzý görür görmez aþýk olur. Tutkuyla baðlandýðý bu kýza seslenip ona doðru koþmaya baþlar. Daphne kendisine seslenenin tanrý Apollon olduðunu hemen anlar ve korkuyla oradan kaçmaya baþlar çünkü tanrýlarla beraber olan ölümlü kadýnlarýn baþýna ne tür felaketler geldiðini bilmektedir...Olanca gücüyle kaçar Apollon’dan. Tanrýnýn oðlu ise onun peþi sýra hýzla koþup ona yaklaþmakta ve içindeki taþkýn arzularla güzel Daphne’ye”seni seviyorum”diye baðýrmaktadýr. Bacaklarýnda güç kalmayan ve gittikçe Apollon’nun kendisine yaklaþtýðýný gören Daphne birden durur ve ayaðýyla topraðý kazmaya baþlar, bir yandan da “ey toprak ana! Yalvarýrým beni ört, beni felaketlerden koru!”diye seslenir. Bu içten yakarýþlarý duyan ve bu güzel kýza acýyan tanrýlar, Daphne’yi oracýkta bir aðaca çevirirler. Güzel saçlarý yapraklara, minik körpe ayaklarý köklere dönüþür topraðýn altýnda..Apollon yetiþtiðinde aþkýnýn bir aðaca dönüþtüðünü hayret ve üzüntüyle görür, kulaðýný aðacýn gövdesine yaslar,Daphne’nin henüz aðaca dönüþmemiþ yüreðinin sesini duyar hüzünle...Güzel Daphne artýk”defne aðacýdýr”...Apollon büyük bir acýyla seslenir Daphne’sine ve artýk onun sonsuza kadar, Zeus’un oðlu Apollon’un kutsal aðacý olacaðýný, o solmayan ve dökülmeyen yapraklarýnýn,bir çelenk gibi daima baþýnda yerini alacaðýný, büyük kahramanlarýn, zafer kazanmýþ korkusuz savaþçýlarýn, herzaman onun yapraklarýyla alýnlarýný süsleyeceklerini, þarkýlarda, þiirlerde adlarýnýn birlikte yaþayacaðýný söyler..Bir efsane, bir masal, bir düþ olarak iþte böyledir defne aðacýnýn hikayesi...Varoluþu veya baþlangýç noktasý bir düþle, bir mitle baþlayýp, gerçeðe ulaþan, gerçekte yaþayan bir aðaçtýr defne..Kimi zaman ise düþ ve gerçek deðiþkenleri daha da karmaþýk bir þekilde birbirlerinin içinde bir görünüp bir kaybolurlar!saklambaç oynayýp birbirini”sobeleyen”iki afacan gibi! Gerçekte varolmayan, düþlerde varlýk bulan ama bir an geldiðinde”gerçek”bir aðaçta varoluþunu ya da yansýmasýný bulan,insanlara kendinin onlarýn düþlerinde yaþayan bir aðaca benzediðini anlatan bir aðaç çýkagelir..Adý”Vakvak aðacý”dýr bu tuhaf aðacýn..Meyvelerinin insan kafasý olduðu rivayet edilen,doðu efsaneleri ve mitolojilerinde adý geçen bir aðaçtýr. Bununda ötesinde,özellikle Hint efsanelerinde, Hint masallarýnda bu aðacýn konuþtuðu hatta gelecekten haber getiren bir”kehanet aðacý”olduðu da anlatýlýrmýþ. Peki, tuba aðacý gibi gerçekte varolmayan, düþlerde yaþayan ve insan baþý olarak meyve veren Vakvak aðacý,yukarýda bahsettiðim gibi nasýl oluyor da gerçek bir aðaçta varlýðýný daha doðrusu birebir benzeþikliðini buluyor? Bunun için tarihte bir gezinti yapýp,17.yüzyýlýn Osmanlý payitahtý Ýstanbul’a uzanmamýz gerekecek. IV Mehmet’in tahta çýktýðý ilk yýllarda,yeniçeri ocaðý herzaman ki gibi kendi sorunlarýný ve sarayýn devlet iþlerini iyi yönetmediðini bahane ederek”kazan kaldýrýrlar”. Padiþah IV Mehmet’ten istedikleri,saray içindeki çok sayýda devlet yöneticisi, paþa, vezir-i azam ve diðerlerinin katlinin gerçekleþtirmesidir. Yeniçerilerin baskýsý öyle yoðunlaþýr ki IV.Mehmet’in tahtý sallanmaya baþlar. Artan baskýlara dayanamayan padiþah,yeniçerilerin istediði gibi bazý paþalarýný, yöneticilerini, vezirlerini öldürtür..Cesetler saray kapýsý önünde bekleyen yeniçerilere verilir. Herkes rahatlamýþtýr, isyan sona erer, yeniçeriler cesetlerin baþlarýný gövdelerinden ayýrýp, bu kesilmiþ kafalarý Sultanahmet meydanýndaki ulu bir çýnar aðacýnýn dallarýna tek tek asarlar. Etraftan durumu görenler, bu dehþet verici olaya konu olan çýnar aðacýný, meyveleri insan kafasý olan Vakvak aðacýna benzetirler. Düþte yaþayanýn gerçekte varolan bir yansýmasý, bir ilüzyonu olarak kalýr orada vakvak aðacý..Tarihçiler bu benzerlikten ötürü tarihte yerini alan bu olayý”vakay-i vakvakiye”olarak geçirirler vakainamelerine...Ancak düþlerde varolabilen bir aðaç, kýsa bir zaman diliminde salt gerçeðin kendisi olarak insanlara görünür,hatta bununla kalmaz o gerçeklerin yazýldýðý tarihe kendini silinmez bir þekilde kaydettirir.. Ýþte böyle...Düþlerimize tutunmamýza yardým eden, dallarýnda düþ ve gerçeðin dans ettiði, kimi zaman ise sadece düþlerimizde yeþerip varolan aðaçlarý anlattým size. Unutmayýn ki,ancak düþte olur dediðiniz bu aðaçlar bir an gelir, sokaðýnýzýn, evinizin önündeki bir aðaçta,bir kýr gezintisinde karþýnýza çýkan ulu bir meþe aðacýnda size görünebilir. Düþler kollarýnýzý uzatabileceðiniz bir aðaç dalý kadar yakýnýnýzda...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Fýrat Y., 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |