yılgın adımların tozu bile kalmamıştı dünden bugüne
iyice sinmişti ayrılık üstümüze…perme perişan
içime giren şeytan susturmuştu beni sana
tıknaz bir büyücünün kollarında kurbanı olmuştu biriktirdiğim sevgi
kilitlere vurulan kapıların ardına saklandı o zamanlar cesaret
ikilemlerin ikilemlerine mahkumdu gün…gece
kuru bir çöl sıcağı yakarken dünyayı
ritimsiz çalan bir melodinin notaları arasında gidip geldi ruhum…sana
irin dolu bir kuyuya fırlattığın yüreğimde çaktı kıvılcımlar
lanetli bir gece yarısında toplandı yıldızlar gökyüzünden
minik kadehlerde sunuldu geçmiş…içtim/duraksamadan…dibine kadar
İstanbul kollarını açtı
en derinde yüreğim…mavi dalgalarla oynaştı martılar

şafak yine alıp götürecek mi seni…korkuluyum…ürperiyor içim
bulutlar örtmeyin gözlerimi…yağmurlar ıslatmayın
inmesin karanlık günüme…güneşi getireyim ellerimde
rıhtımdan ayrılmasın vapurlar…dur artık zaman
deli damarıma basma yalnızlık…basma
uykularım bölünmüştü aylarca…uykusuzdum…uykusuzum
yorgun gözlerim…yorgun yüreğim

gidişlere son dedi ayrılırken yanımdan
utan artık hayat…utan….sevda ölmedi
yak…her şeyi….şarkıdaki gibi
…yak…ve uyan
dirilişime kurulsun şenlikler…dönsün çengiler/vurulsun davullar
ölmüştüm ya hani o yaz günü…dönüşüne doğdum be gülüm

usulca yaklaş…göğsüne yaslansın başım
dinle…sana tüm şarkılarım

aşk
şerbetimde
kırmızı tadın var…

yaşadığım her sensiz güne bir kadeh
şerefe…beni masadan kaldıramaz hiç kimse…günlerce
üstüme çöken kara gökyüzü…öldüremedin beni…vermedim sevdamı sana
kazanan ben oldum Rus ruletinde …mağlubiyet sahtekar sevişmelerin
es rüzgar…sert es…unut geçmişin yakan sözlerini
kanayan yüreğim! din artık…din ki şiirlerimi göndereyim sevgiliye
tut elimden tadını unuttuğum yaşam…daha yeni başladım yürümeye
en güzel düşlerimin kanadında...bir kadeh daha…
aşk kırmızı tadında