Işık verirseniz, karanlık kendiliğinden yitecektir. -Erasmus |
|
||||||||||
|
Ama hangi aydayım bilemiyorum Tepeden tırnağa titriyorum Sanırım yüreğimin en çetin Kışını yaşıyorum …Ve büyük bir yalnızlık gidenin ardından. Ancak yağmurun ıslattığı bir pencerenin ardından bakınca görülebilecek kadar netti, o boş avluda boşlukta yatan cansız bedenin. Önce damla damla biriktiriyor, sonra dolu dolu yağdırıyordum ben de kendi penceremden aşağı yaşımı. Kalabalığın içindeki yalnızlık gibiydim ben şimdi. Yüzüme, bedenime, ruhuma fırtına hırçınlığında rüzgarlar çarpıyor, tepeden tırnağa titriyor, beynimdeki her düşünce o fırtınada telaşla koşturuyordu. Sanki nicedir heyecanla beklenen o meşhur oyun gelmiş gibiydi buralara. İnsanlar toplanmış, haykırışlarını alkış yapıyorlardı, son perdede yere düşen büyük oyuncuya yada benim uyuyan kahramanıma. Aslında o kadar güzel uyuyordun ki sen, son altı ayının sabahlarında olduğu gibi akşamcı bir delikanlı diriliğinde, içimden üzerine düşen dolu parçalarına aldırmadan yattığın o soğuk ve yeşil çatılı döşeğinde. Kalk demek geliyordu içimden. Zaten içimden dudaklarıma kadar tırmanmayı başarabilse sözcükler, belki yetişecektim sana, belki “kızım” deyişini duyacaktım yeniden, belki bırakacaktın oyunu, uyanacaktın belki…. Dört yıl önce öğrendim dört yıl sonra böyle apansız uyuyacağını. Yüzündeki gamzeler bazen öyle derinleşirdi ki, anlam veremezdim doktorların çocuk ruhuma söyledikleri gerçeklere. Senin her gülüşün, her sohbetin, her nasihatın, her “Kızım” deyişin bir çizik atardı yüreğime. Dört yıl bu çiziklerle dolaştım seninle beraber yoğun bakım ünitelerinde. Daha önce hiç fark etmediğim dediğim çok şey vardı seninle ilgili. Mesela koluna takılan serumları sayarken farkettim iğne oyasına benzeyen aşı izini ve gözlerinden kopup etrafına saçılan o yalvarır ifade sayesinde karar verdim gözlerimi senden aldığıma. Sessiz ve sabaha çıkmayan bekleyişlerde öğrendim gizli kalmış her ayrıntını, tek tek ezberledim ve her birini farklı bir rafına koydum belleğimin. Şimdi dünden daha zor gelecek bana sabahlara çıkmak. Ümitle beslediğim her soğukkanlı bekleyişin son perdesini artık merak etmeyeceğim. Kimse yokluğunun yarattığı kaç gün süreceği belli olmayan çetin kış gecelerimi bilmeyecek. Belki dünden daha yalnız hissedeceğim kendimi, yürümeye çalışırken yorgun yılların yıkıntıları arasında. Ama çaresizliğimin görünmeyen yüzüyle çıkacağım güçlüyü oynadığım her sahneye. Belki seni her hatırladığımda, bir kerecik sesini duymak için çırpınacağım, dövüneceğim. Seni o kadar çok özleyeceğim ki belki, yanına gelmek, seninle birlikte ben de uyumak isteyeceğim o toprak kokulu yorganın altında. Artık çok gereksiz gelecek bana giden sevgilinin ardından bir araya toplanan hüzün bulutları ve yağan yağmur. Öyle büyük bir fırtına yaşadım ki zaten, gelip geçici yağmurları hiç önemsemeyeceğim. Oyunun son perdesi de bitmek üzere işte. Ve beklenen an geliyor. O büyük adam tüm hüzünlü bakışların ve sessiz yağmurların eşliğinde yere düşüyor. Alkış tutuyor tüm yürekler tertemiz bedeninin üzerine her bir toprak atışında küreğin. Ve perde hiç olmadığı kadar yavaş kapanıyor… Görkem Kocabıyık-2004
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Görkem Kocabıyık, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |