Sevgi dünyadaki yaşam ırmağıdır. -Henry Ward Beecher |
|
||||||||||
|
Sahne parkelerinin kokusu daha caddeden salona ilk adımımı attığımda burnuma geliyor acıktığımda burnuma elli metreden vuran çorba kokusu gibi... Nede olsa uzun zaman oldu bir konsere veya tiyatroya gitmeyeli; bir hayli acıkmışım. Duvarlar, yarın, ertesi gün, sanki sonsuza kadar hergün yapılacak etkinliklerin afişleri ile dolu. Ve öyle bir acıkmışım ki hepsini görmek, hepsini yaşamak istiyorum. Küçük sayılabilecek giriş bölümünde biletlerimizi hazırlıyoruz. Bu konsere beni belkide zorla götüren dostum, eşi, arkadaşları ve eşim ile beraber giriyoruz küçük oyun salonuna. Akordeon, ud, gitar, keman, def yerlerini almış ve misafirleri ağırlıyorlar. Üzerlerine vuran loş ışık ve o parkeler, hepsini sanki yüzyıldır kapalı duran bir sandıktan yeni çıkarılmış gibi gösteriyor. Konser ve enstrümanların sahipleri henüz sahneye gelmeden bizler bindokuzyüzlerin başlarına gitmiş oluyoruz. Koltuklar neredeyse tamamen doluyor, ışıkların şiddeti , seyircilerin sesleri dahada azalıyor ve sahneye çıkıyor müzik insanları. Sahneye çok yakınım; udun tellerine sürten parmakların çıkarttığı gıcırtı, solistin bileziklerinden yayılan çınlamalarda karışıyor müziğe. Bir daha hafızamdan başka hiçbir cihazdan dinleyemeyeceğim bir versiyonda dinliyorum ilk rum türküsünü. Ağızımla eşlik edemesemde, ritim tutuyorum kalbimle davul misali... Rumca epey şarkı bilmeme rağmen Ketencoğlu’nun arşivi o kadar geniş ki bu şarkıları ezberlesem de diğer konserde yine davulumdan başka yolum olmayacak eşlik etmek için. Şarkılar bir rumdan, bir türkten ama hep Ege’den kopuyor, ayaklarımızın tabanındaki ritme vuruyor. Sahnedeki tüm ekibin sandalyelerindeki duruşlarıyla çalgılarından çıkan sesler arasında insana huzur veren bir tezat var. Kıyafetleri sade, bakışları yumuşak, müzikleri heyecanlı... Hayatımda dinlediğim en iyi ud, en iyi akordeon, en iyi keman ve belki en iyi gitar tınılarını hayatımdaki en ucuz konser biletiyle izliyorum. Rebetikaya, zeybeğe doyuyorum enfiye kutusundan çıkmış şarkıları dinlerken. Açlığım yatışıyor... İki saat böyle geçiyor Kadıköy’ün şirin bir caddesine serilmiş Oyun Atölyesi’nin koltuklarında. Hep beraber aynı atölyenin koltuklarından kalkıp kafeteryasına geçiyoruz. Konserin etkisi hiçbirimizden ayrılmamış henüz, gözlerimizden belli. Çaylarımızı, kahvelerimizi yudumlarken bir süre konserden, bir süre hayattan bahsediyoruz. Kafamı biraz çevirdiğimde konseri verenlerden bazılarının bizim hemen yanımızdaki masada çay içtiğini, bazılarının ise izleyiciler ile aynı kapıdan çıkıp sırtlarında enstrümanları ile yürüyerek gittiklerini görüyorum. Ve kendi kendime “iyiki buradayım” diyorum. İyiki beni bu konsere gelmem için zorlamış sevgili dostum. Kendim gibi insanlardan müzik dinliyor, kendim gibi insanlarla beraber oluyordum onun sayesinde. Birdahaki konsere ben tutup götüreceğim onu, belki Ege belki Karadeniz kokan bir Anadolu konserine...aç kalmaya fazla tahammülüm yok çünkü...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Kaan Temizel, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |