..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bu hafifçe kenara itilecek bir roman değil. Daha büyük bir şiddetle uzağa fırlatılmalıdır. -Dorothy Parker
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - Anı
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri

Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  

Aşk Uğruna
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm

KELEBEK 1 “Özgür olmak istiyorum. ‘Halkın kanını emenler serbest, baklava çalan çocuklar tutuklu.’ Bizim de onlardan farkımız yok…” İnce ve yumuşak bir karanlık köyü sarıyordu, köyün yukarısındaki ormanda Çetin sevgilisiyle buluşmak için ilerliyordu. Yaz aylarının ortasıydı, gün boyu kasıp kavuran sıcaklık gitmeye başlamış, serinlik esintiyle çıkagelmişti. Genç adam, küçük bir tepenin üstündeki alana geldi,

[DEVAMI]

 

 


 

 




Arama Motoru


• İzEdebiyat > Öykü > Anı
 Hayat Kısa, Yollar Uzun  (Aysel AKSÜMER )

Kendim ettim, kendim buldum.
 Kemer  (Timur KOHEN)

Muhsin bu tüm olup bitenleri aynı ağırbaşlı tavırla izledi ve birden ‘’Çekilin’’ dedi. Sabahtan beri satamadığı kemeri bir eline doladı ve kendinden beklenmeyecek bir hareketle Minas’ı bir hamlede ayağı kaldırdı. Minas’ın şişman karın bölgesine elleri yetişemediği için kemerle Heimlich manevrası yapmaya başladı. Birkaç denemenin ardından Minas boğazını tıkayan yiyeceği tükürdü ve ülkenin temiz havasını pis ciğerlerine çekmeye başladı.
 Iskadro (Siğil)  (Hakan Yozcu)

çoğalıyordu. Ayağımın üzeri küçük küçük noktalarla dolmuştu. Zamanla bu noktalar birleşiyor ve kocaman bir yumru oluşturuyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Yumru büyüdükçe, bot da ayağıma dar gelmeye başlıyordu. Iskadro denilen bu siğillerin yakmakla geçtiğini biliyordum. “Erkekse geçer; yok dişi ise çoğalır, artar.” denilmişti. Benimkisi çoğalıp artan türdendi.
 Delikanlım!  (Safiye Karaağaç)

Yeşil tepelere ulaştık, pamuk şeker misali ağaçların altındayız. Bir buse peşindesin biliyorum. Ama Türkiye’ye dönünce bizim evde ve alnımdan dediğini gözünden anlıyorum beni sınama tarçın kokulu karanfilim.
 Güzel Bir Dünya  (Hakan Yozcu)

Bu gün de aynı şeyleri görmüyor muyuz? Yolsuzluklar, haksız kazançlar, sahtekârlıklar, üçkâğıtçılıklar, düzenbazlık, tokatçılık, adam kayırma, insan seçme… Peki, bu durum nereye kadar sürüp gidecek? Bu insan, ne zaman değişecek? Ne zaman sadece kendini düşünmeyecek? Ne zaman kölesi olduğu paraya değer vermeyecek? Onun kölesi olmayacak? Bu dünyayı ne zaman güzelleştirecek? Ne zaman, insan, insanı insan olarak görecek?
 Torunum  (Kamil Erbil)

Bahçede uğraştıktan sonra epeyi yorulmuştular. Vakit ikindiyi geçmesine rağmen hava hala bunaltıcı sıcaktı.
 Futbol Maçı  (Hakan Yozcu)

Ben, her ihtimale karşı, saha kenarındaki seyyar satıcılardan köfte de almıştım. Öyle ufak tefek şeylerle doyacak biri değildim. Sahaya erken girmemize rağmen, etraf mahşer günü gibiydi. Saha içi seyircilerle daha şimdiden dolmuştu. Tüm seyirciler, tezahürat ederek takımlarını destekliyordu. Ama bırakın saha içini dışarısı da öyleydi. Ana baba günüydü. Binlerce insan stada girmek için kuyrukta sıra bekliyorlardı. Sahanın etrafı köfteciler, kebapçılar, şapka satanlar, bayrak satanlar, kaşkol satanlar, forma satanlar, binlerce görevli polis, kapıcı, biletçi, görevli ile doluydu…
 Yıldızlar Hep Kayarmı?  (Kamil Erbil)

Dün akşama doğru nedense biraz içimdeki sıkıntıyı atmak birazda değişik bir ortamda bulunma isteği ile hiç kimseye haber vermeden bazı zamanlar gittiğim deniz kenarındaki o içkili lokantaya yanlız olarak gitmeye karar verdim.
 Keriz  (Kamil Erbil)

Okuyamayıp tasdikname alınca bir işyerine çalışmaya başlamıştım. Geceleri de yaşıtlarımızla mahallemizdeki kahvelere çıkıyorduk. Kağıtla ilk tanışmam mahalle kahvesinin o göz gözü görmez sigara dumanlarıyla dolu akşamlarında başlamıştı. İlk önce merakla başlıyan masadaki oyunları seyretme,daha sonra masalarda dördüncü olarak yer almakla devam etti. Öyle olduki daha askere gitmeden bilmediğim hiçbir oyun kalmamıştı.
10 
 Babamın Radyosu  (Cafer ŞAHİN)

Köyümüzde ilk radyoyu Rahmetli Babam satın almıştı.. Sonra çoğu zaten arkadaşlarım olan köyümüzün çocukları nefes nefese etrafımı kuşatarak “ Baksana, senin baban köye küçük ve acayip bir sandık getirdi, düğmelerine basınca içindeki insanlar hem konuşuyor hem türkü söylüyorlar vallahi, inanmıyorsan git de bak..”
11 
 Kardeşim...  (Kamil Erbil)

Bu kısa yaşam da bir birimizi kırmadan,darıltmadan yaşamak mümkün olsadı... Neden pişmanlıklar hep son dakikaya kalıyor...
12 
 13. Maaş  (Hakan Yozcu)

Eğlenecek bir yer bulamamışlardı. Çareyi köye dönmekte buldular. Köye geldiklerine kahvehaneyi açık buldular. Arabadan inip içeri girdiler. Kimileri içip sohbet ediyor, kimileri televizyon seyrediyor, kimileri de küçük çaplı okey oyunu oynuyorlardı. Arka tarafta bulunan odanın kapısı kapalıydı. Merak edip baktılar. İçeri girdiler. İçerde bir masa kurulmuş oyun oynanıyordu. Oynanan oyunu izlemeye başladılar.
13 
 Bir Zamanlar Köuyde  (Kamil Erbil)

Geçmişimdeki anı.
14 
 Halı  (Hakan Yozcu)

- Etme gözünü seveyim. Onu Allah doyuramıyor ki ben doyurayım. Adam, insan değil, mübarek ayı. Doymak nedir bilmiyor ki, dedim. Tam bu sırada dışardan uzun bir korna sesi duyduk. Bir araba tam ön tarafımızda durdu. Gelen Burhan’dı: - Hocaaaaa! Diye bağırdı. Mehmetali: - İşte geldi seninki hocam, dedi. Bu arada kebapları da atmıştı mangala.
15 
 Otur... Sıfır...  (Kamil Erbil)

Hayatta önümüze çıkan engellere rağmen başarılı olabiliyoruz.
16 
 Köy Öğretmenleri  (Hakan Yozcu)

Okula geldiklerinde şaşkınlıkları bin kat daha arttı. Okul demeye bin şahit isterdi. Bırakın duvarların boyasını, sıvalar dökülüyor, demirler pas tutmuş, iskelet gibi görünüyordu. Sınıflara üç beş masa konularak bir sınıf havası verilmişti. Duvarda bir kara tahta bile yoktu. Kara tahta olmayan bir yerde tabii ki tebeşir olması beklenemezdi. Ne yapacaklardı? Bu kadar yoklukta nasıl eğitim verebileceklerdi? Okul sorumlusu Koray öğretmenle görüştüler. O da göreve başlayalı birkaç gün olmuştu. İşleri çok zordu. Ama umutluydular. İyimserdiler.
17 
 Aldın mı Arabadan Ham Bostanı?  (Kamil Erbil)

Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmazmış.
18 
 Ayakkabı Boyacısı  (Kamil Erbil)

Geçmişin anılarda hoş olmasa kalan kırıntıları.
19 
 Adanalı  (Hakan Yozcu)

yeter ki sevmesini bilsindi. Hayat daha başka güzel olurdu o zaman. Sevgi ile her şey yeşerirdi...
20 
 Kapıcı  (Kamil Erbil)

Rabbimin değirmeni geç öğütür ama , çok ince öğütür.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 
31 32 33 34 35  Sonraki Sayfa




son eklenenler
Kemer
Timur KOHEN
Öykü > Anı
Torunum
Kamil Erbil
Öykü > Anı
Keriz
Kamil Erbil
Öykü > Anı
Kardeşim...
Kamil Erbil
Öykü > Anı
Kapıcı
Kamil Erbil
Öykü > Anı
Futbol Maçı
Hakan Yozcu
Öykü > Anı
13. Maaş
Hakan Yozcu
Öykü > Anı

 


 


Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2023 | © , 2023
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.