Yaşama karşı sımsıcak bir sevgi besliyorum... -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Gökyüzünde hiç bulut yoktu... Yalnızca şehrin korkunç gürültüsünü hatırlıyorum. Gürültü ve kalabalık. Her yanda ışıklar, garip garip insanlar... Silüetleri aklımda yalnızca. Akşamı aydınlatmak, insanları çekmek için kullanılan onca ışık yüzünden zar zor seçiliyordu yüzler. Siyah, beyaz, buğday rengi tenler, tuhaf tuhaf kıyafetler... O gürültünün içinde sessiz sakin bir köşe bulmak için sığınmıştık bir banka. Oturduğumuz yere konser alanındanFunda Arar'ın sesi geliyordu sadece. "Ayvalık çok güzel bir yer" dedim. Neden söylediğimi hatırlamıyorum. Tek bildiğim O'ndan, başka şeyler duymak istemediğim. İkimize dair en ufak bir söz, davranış her şeyi bozacaktı.Gelecekten bahsetmek ürkütüyordu beni. Çünkü hep böyle olmuştu. Ne zaman sahne arkasını öğrenmek istesem sahne kötü görünüyordu gözüme... Bu kez böyle olmamalıydı... Bu yüzden gittiğim gördüğüm yerleri anlatmaya başladım ona; "Yıldızlar" dedim. "Orada o kadar çok var ki.." Gökyüzüne bakıyorduk. "Ya "dedi. "Ne garip burada iki üç tane var" "Orada çok var. Hayran kaldım yıldızlara... Burada şehrin ışığında görünmüyor yıldızlar." "Hadi canım. Ondan mı? Ben de ozon tabakasından filan zannediyordum" Dilimizde Funda Arar şarkısı ;"Terk Etmedi Sevdan Beni"yle durağa yürüdüğümüz o sıcak ağustos akşamından bu yana aslında doğa için önemsiz kaç gün geçmişti bilmiyorum. Hüzünlü bir bahar akşamıydı.Can sıkıntıları içinde boğulurken başka bir otobüs durağına yürüyorduk. "Ah" diye içimi çektim sıkıntıdan. Ne biçim bir akşam. Gökyüzünde çok az yıldız var baksana İnsanlar çoğaldı ve yıldızlar azaldı" Sevmek bir kişiyken iki kişi olmaktı ya. Hani artık egoizmden kurtuluyordu ya insanoğlu. O akşam fark ettim ki biz ayrı bireyler olmuştuk artık. Tek değil iki kişiydik yani. Ukala bir ifade vardı kara adamın yüzünde; "Biliyoruz herhalde o yüzden olduğunu..." İşte bu egoizmin kanıtıydı. Başka hiçbir cümleye ihtiyaç yoktu artık. Ne "Seni sevmiyorum"lar, ne "Başka biri var" demeler ne de "Ayrılmamız gerek"ler karşılayamazdı bu tümceyi. "Biliyoruz hehalde" gayet kısa ve net bir tümceydi... Ve dünya kurulduğundan beri farklı yüzlere haykırılan bu tümceler artık son derece geresizdi... "Biliyoruz herhalde" hepsinin anlamdaşıydı. "Bak ben tek başıma bir bireyim. Sensiz de yıldızların neden azaldığını bilebilirim. Hatta ozon tabakasının neden delindiğini de...Senin gibi bir ansiklopediye ihtiyacım yok" demekti tüm bunlar. İnsan birini sevince onu ömür boyu seveceğini düşünüyor... Ve sevginin sona ermesi de böyle oluyor herhalde.. Bencilliğin başladığı yer... Doğanın sunduğu ve onun için hiçbir şey ifade etmeyen bilmem kaç aydan sonra daha iyi anlıyor insan bunu. "Bir yıldız ışığı yüzlerce yıl sonra ulaşır dünyaya.Yani şu an gördüğümüz bir yıldız aslında orada olmayabilir. Sen bunu da biliyorsundur herhalde???"
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © öykü Merih, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |