"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sırtında elbise yok." -Mevlana |
|
||||||||||
|
'bir ikindi vakti,ufkumda güneş batarken,yıldızlar bir gözyaşı gibi aktı sensizliğe,başladı sessiz ve sensiz geçen günlerimin ilk adımları' Herhangi bir tren boşluğu altında bırakılan sevdaların izdüşümü,soğuk ve neşterli bir gece yarısı,idam edilen duygular ve çelik bir dolapta asılı duran hüzünlü mor bir şiir senden geriye kalan. hep o eski ve acımasız hüzünlü bir şarkının notaları gezerken,prefabrik kalbine saplanan flu bir rengin esaretinde,o intikam ruhlu gecelerin efendisine yenik düştüğümden beri dermansızım artık. Veda edilirken bilinmezin buselerine. isminin AMORFALYUS TİTANYUM olduğu söylenirken,en uğurlu günüm olarak gösteriliyordu gazete manşetlerinde o gün. semantik tahliller renklerin ve çiçeklerin manalarını çözerken intikamını alkışlarcasına köşe başında duran herhangi bir yalnızlığım, gökkuşağı renkli ufkuna takılırdı. ve her nedense bir yolcu otobüsü hüznünde şifrelerin girdabında boğulurdum her gece. ve bir çıkış yolu bulduğumda bir yanım ağıtlar yakarken diğer yanımla da isminle dua eder ve yalvarırdım bizi yaratan yaradana. ve sonra sen gelirdin aklıma tekrar,yorgun gecelerimin irinli saatlerinde.korkuyordum mutluydum ama! verilmiştin ömrüme,ömrüm verilirken kandil kokularında bende bir bilinmezi idim son asrın!!! Artık bozulmuştu mu ne? elestu birabbiküm sualini sorulup,hep bir ağızdan verilen cevabımızdan sonraki kıyılan nikahımız! kara bir haber tadında idi her şey. sensiz geçen her günümde,her gecemde,sensiz geçen her şeyimde,sokak lambalarının soğuk ve bir o kadarda kahverenginin acizliği içerisindeydi,her yanım... Ve bir ıslık sesinde dışarıdaki zemheri sevdaların ismine inat,gönderirdim sana yalnızlığımın soy ismini. Ölü bir dudak hissizliği gibi geliverirdin ansızın o senli günlerime...bir afyonkeş gibi Zaloğlu Rüstemle,Golyatı savaştırıp ve her ne hikmetse KIRMANŞAH' ı galip getirirdim,her mısralarımın sonlarına...gönlümün her dar ağacına,bozkırların rengini ezberletir ve kanatırcasına hediye ederdim,sevdamın berrak yetimliğini... Latince bir kelimenin ilk günlerinden arta kalan zamanlarda;dokuz,on dokuz ve yirmi dokuz rakamlarını tarotların körüklerine verirken hasretle,zalim bir buhran olurdu sensiz geçen her rüyam,bir deniz kızıyla beraber! Sonra uyanırdım soğuk bir geceden sıyrılır gibi,sana ve renklere olan aşinalığım başlardı her cuma akşamlarında perşembe günlerine inat(!) belki bir mavi,belki siyah bir gül,belki kırmızı olan benim adım ve belki de beyazların ağzını bağlayan kırmızı bir kurdale... Sensizlik kansersi bir öksürük gibi işlerken sensiz geçen her zemheri buğularında eridiğimi ve yok olduğumu düşünür ağlardım. bir önceki gece gördüğüm rüyamı anneme tabir ettirir ve tekrar başlardım sana bırakmadan seni. ve isimsiz künyelerden koparılan sevdaların her birsini,teker teker gömerdim isimsiz vadilerin arasına. bir Mavera hüznünde idi iki gözüm.ve Meriç tadında * tek bir inananı kalmayan, bir dinin son peygamberi* idi yüreğim. Aranılan bir sokakta karelerin,dairelerle barışık olduğu bir çizgiden öteye geçmezdi ayaklarım ve tekrar sen olurdun demir parmaklıkların arasında içtiğim,nikotinsiz olan her sen dolu sigarada... Ve beyaz bir gelinliğin süpürdüğü duygularımdan arta kalan bir haykırış oldu ismin dudaklarımda. ve boş kaldı = balığı tüketilmiş bir denizde avlanan balıkçı olan = ellerim. ve anladım ki artık bundan sonra sensizliğim,gri renkli bir imsak vakti özetinde olacaktı!oysaki benim acıyan,seven,gülen,her filmin sonunda ağlayan,köşe başlarındaki dilenci kağıtlarında asilleşen yanımdın sen. bütün dünyamı küçültüp,göz yaşlarımı gölgemle nişanlayan,ömründe ilk defa oruç tutan bir şairin ağız kokusu gibi öpüyorum o dudaklarını. takdis ve vecitle... ve biliyorum ki ceylan göbeğim,isminin her sarısında ve gözlerini her maviliğinde kaybolup giderken ben;yine devam edeceksin sen uzun hummalı yolculuklara... VE ARTIK DUYGULARI AĞIR YARALI... VE ARTIK RENKLERİM DE 'sen' LENDİ... Hakan Kırbaş
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |