Dünyada insandan çok aptal var. -Heinrich Heine |
|
||||||||||
|
…Mevsimler yer değiştirdi.İlkokulda bordo çuhalı panoda asılı duran mevsim afişini unuttum uzun zaman önce, 4 mevsimden ikisini kabul ediyorum yalnızca.. yüzen çocukların ve kocaman sarı-turuncu bir güneşin olduğu yaz ve pamuktan yapılmış karların ve kırmızı atkılı kardan adamın olduğu çocukların mavi beyaz bere taktığı kış yaşanıyor benim yaşadığım yerde. Şimdi kış.. mayısın ortasında kısa bir ziyaret için kapıma gelen, soğuk rüzgarını hemencik melteme çevireceğini düşündüğüm kış.. yatağımda yatıyor şimdi, gitmeye niyetli olmadığı her halinden belli.Evimin her köşesinde soğuk soğuk soluyan bir hayvan gibi, her kaçmak isteyişimde pençeleriyle dikiliyor karşıma. Yaz bitti. Kışa çevirdim yüzümü. Soğuk gecelerde bacaklarının arasına ayaklarımı sokup ısıttığım, sırtımı dönüp karnımda usul usul gezinen ellerini izleyerek uyuduğum, uykumun arasında başka bir dünyaya çarpıttığı dudaklarına usulca dokunduğum birinin peşine takılıp gitti yaz..soğuk çarşaflara hazırlandığım bir kış başlangıcı zamansızca gelmişti, mayıs ayında zamansızca gitti.. Başlangıçta doğruydu, sıradan bir ziyaretti yazın gelişi, kısa bir süre tenimi ısıtacak, içime bir süre işleyecekti.. ben bunalacaktım sıcaktan, kısacık bir zaman için bile olsa kışa kaçaktım, yeni bir yaz bulacaktım soğuğuma yalnızlığıma. Ne de olsa güneş çarpmıştı onyedi yaşımın ortasında ve yazlar çekilmez acılar barındırıyorlardı sıcaklarında, yaz güneşi sevilmeyi hak etmiyordu, ateş içinde yataklara düşürüyordu bedenimi.. ne de olsa, şair söylemişti; “yaz geçer yine gelir”di.. Unuttum bütün yazları, kışın başladığı günlerde.. açtım kapımı,penceremi, perdelerimi.. izin verdim sarı ışığın en kuytuma gelişine.. geldi.. kış ortasında penceremden kapımdan usul bedenimin en kuytu köşelerine kadar girdi, ısıttı beni, bedenimi, hayatımda dokunduğu her şeyi..acıtmak için çalmamıştı kapımı besbelli, oradaydı, bekliyordu, vakti gelince de usulca çalmıştı kapımı.Duymasaydım sesini sakince dönüp arkasını gidecek kadar mağrur görünüyordu gözüme.. inandım. Evcil acılarının soğuğunu kendi içinde eritip bana güneş sunuşunu izledim usulca. Devinimli yazlarımı sildim kafamdan, acılarıyla canımı yakmalarını beklediğim yazları unuttum, onun durağanlığına sıcaklığına açtım gözlerimi.. Yükseklerdeki bir çam ormanında nefes alır gibi soludum yeni gelenimi.. Bazı bazı sadece sıcaklığına ortak olayım diye yanımda olduğunu , öncesinde başka birini ısıttığı teninin, fazlaca bir arzuya yenik düşüp yanıklarla bezendiğini, benimle sadece yanıklarından sızan ateşi paylaştığını düşünmedim değil..Ama unuttum sonra toprağıma her karışışında saçlarıma dağılan çiçeklere inanıp.. Ya ben sıcağa doyamadım, ya o yoruldu bilmiyorum.Tek bildiğim ateşler içinde olduğu ve ateşime doyamayacağına inandırdığı özlem dolu günlerden, yangında kurtarılacak hiçbir şeyi yokmuş gibi kaçtığı günlere geldik..içinde garip bir sıcaklıkla üşümeye koyuldu bedenim.. Tıpkı..tıpkı bahar gibi.. ben silmiştim baharları panomdan, nasıl yaşanacağını bilmiyordum baharlarda, nasıl korunurdum o bazı sıcak bazı soğuk havalarda ve nereden bilebilirdim, takvim tutmazlığımla o baharın kışa mı yaza mı döneceğini..kördüm ve bilmediğim bir yoldaydım, sağırdım ve sağımda solumda birileri bir şeyler anlatmaya çalışıyorlardı, dilsizdim ve anlatamıyordum cinayet mahalinde gördüklerimi.. tanımıyordum ben baharları, silmiştim; uzun zaman önce... Perdelerimi çektim yavaş yavaş, pencerelerimi örttüm, kapımı kapadım, boğazıma akan gözyaşımın bir çığlığa dönüşmesinden korkarak, takip ettim gözyaşlarımı, yorganın bile çıkardığı sesten korkarak annemin rahmine geri dönmek istercesine çektim dizlerimi çeneme, yorganla örtündüm gelen kışın uğultusunu duymamaya çalışarak.. Odama yağan kardan mı, gözlerimde tutamadığım yaşlardan mı, bilemediğim bir ıslaklıkla yazın kokusunu taşıyan yorganım ağırlaştı ve bir karabasan gibi çöktü üzerime, taşıyamadığım ağırlığı boğazıma dolandı, nefes alamıyorum ama ölemiyorum da.. Yazgımı Tanrının insafına bırakmadım ilk kez, bunlar benim mevsimlerim.. yaz değil şimdi, dışarıda güneş yok, denizlerde gülen çocuklar ufukta sarı-turuncu bir güneş yok..Yalnızca zihnimde duruyor yaz, sözcüklerimde, çağrışımlarımda, gözyaşımda. Nasıl ki gecenin en karanlık anı güneşin açmaya en yakın olduğu ansa, yaz gideceği ve kışa el edeceği zaman da öyle sıcaktı hava, kendi elleri bile terledi, ellerini beyaz bir kağıt mendile-şimdi kitap arasında saklanan- silip gitti.. Ve tam da mayıstı. Küçük İskender “kanlı masal”da anlatıyordu; mayıstı,mecburdu.. Aklım, haklıyım, et firarını… Yaz. Yaz bitti..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ılgın merve hasanbeyoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |