..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızlık güzel birşey, ama birilerinin yanınıza gelip yalnızlığın güzel birşey olduğunu söylemesi gerekir. -Balzac
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Çocuk > Zahide Torun




28 Aralık 2006
Sihirli Kemanı ve Josa  
Zahide Torun
Bir zamanlar Jeromir adında bir kömür üreticisi varmış. O bir ağaç boyundamış ve oldukça güçlüymüş. Onun Josa adında bir oğlu varmış. Fakat Josa kısa boyluymuş ve çelimsizmiş. Bu durum yaşlı Jeromiri çok üzüyormuş. O sık sık başını kaşıyıp, içini çekerek şöyle dermiş:


:BFAD:
SİHİRLİ KEMANI VE JOSA

Bir zamanlar Jeromir adında bir kömür üreticisi varmış. O bir ağaç boyundamış ve oldukça güçlüymüş. Onun Josa adında bir oğlu varmış. Fakat Josa kısa boyluymuş ve çelimsizmiş. Bu durum yaşlı Jeromiri çok üzüyormuş. O sık sık başını kaşıyıp, içini çekerek şöyle dermiş:

“ Seninle ne yapacağım bilmiyorum. Bir gün nasıl kömür üreticisi olacaksın? Kısa boylusun ve çelimsizsin. Senin ağaçlarını kim taşıyacak?”

Birbirlerine bağlı olduklarından, babası üzüldüğünde Josa’da üzülüyormuş. Fakat ikisinin oturduğu ağaçsız alanda önlerinden geçildiğinde ve onların çimenlerin üzerine nasıl uzanmış olduğu ve güneş ışınlarının bacaklarına nasıl vurduğu görüldüğünde muhteşem bir yaşamları olduğu düşünülebilirdi.

Her ikisi de bu kadar üzgün olmasaydı, bu tabiî ki doğru olurdu. Böylece günler birbirini takip etti. Güneş ışınları yeryüzüne vurdu, gökten yağmur geldi fakat Josa hiç ama hiç büyümedi.

Josa’ nın tek bir arkadaşı vardı ve o bir kuş’tu. Eskiden kömür üreticisi insanlar kuşların dilini anlardı.

Günlerden bir gün Kuş, Josa’nın bir çam ağacının altına oturup nasıl ağladığını gördü ve sordu : “Neden?”

“Ah, her şey çok kötü olduğu için” dedi Josa. “ Ben asla bir kömür üreticisi olamayacağım. Ben ağaç taşıyamam, omuzlarım çok dar.”

“ Herkes kömür üreticisi olmak zorunda değil “ dedi Kuş ve bu doğruydu. Sonra Josa’ ya bir kuş kemanı hediye etti. Bu bir tüyden daha büyük olmayan sihirli bir kemandı. Keman yayı bir çim gibi ve telleri görülmeyecek kadar inceydi.

Kuş, Josa’ ya bir şarkı çalmayı öğretti. O kadar güzel çalıyordu ki ormandaki her yer sessizliğe büründü.

“ Sihirli bir şarkı “ dedi Kuş. Bunu çaldığında dinleyen herkesi büyülersin.
— Bununla bütün dünyayı değiştirebilir miyim?
— Bütün dünyayı.
— İnsanları?
— Tabii insanları da
— Güçlü de yapabilir miyim?
— Sesini duyan herkes daha büyük ve daha güçlü olacak.
— Peki ben?
— Sen değil. Eğer sen güçlü olursan artık çalamazsın.

“ Sonra severek yine keman çalabilirim” dedi Josa.

Daha sonra Kuş ona şarkının tersten çalınışını öğretti.

“ Bazen buna ihtiyaç olur. Duyan herkes bir sinek bacağı gibi çok küçük olana kadar küçülecek.”
Tersten çalmak zordu ve melodisi tuhaftı.
“ Ay’ da da çalabilir miyim? Daha küçük ya da daha büyük olur mu?” diye sordu Josa .
“Evet” dedi Kuş. “ Fakat sen oraya giden yolu bulmalısın. Orda dünyanın sonunda olmalısın, yeryüzünün Ay’ a değdiği yerde” ve Josa dinledi.
“ Ben onu bulacağım ve sonra babam buradan onu görebilecek ve sevinecek”.

Josa düzden ve tersten yedi gün şarkısına çalıştı ve sonra babasına : “Lütfen bırak beni buradan gideyim ve hep gökyüzüne bak. Çünkü ben senin için Ay’ı değiştireceğim. İşte bu sihirli kemanımla. Sonra herkese “Bunu yapan benim oğlum Josa “ diyebilirsin.”

“ Peki, genç”dedi yaşlı Jeromir. “ Git, ben buradayım. Tabii tekrar gelebilirsin, ben hep evdeyim. Josa ona kemanıyla bir kez daha çaldı ve yaşlı Jeromir kendisini çok kuvvetli hissetti. Artık hasta değildi.

Ve Josa yola koyuldu. Fakat yol uzun, Josa küçüktü. Hemen bacakları yoruldu. Çimenlerin üzerine oturdu, kemanını aldı ve bir şeyler çaldı. Sessizce, sadece kendisi için. Fakat orda bir karınca oturuyordu ve onu duydu.

Karınca büyümeye başladı ve Josa’dan daha büyük oldu.

“ Bu çok güzel “ dedi Josa. “ Biz birlikte gideceğiz. İki kişi daha kolay gidilir. “
Josa karıncanın sırtına bindi ve onlar tarlanın içinden gitmeye devam ettiler.

Josa o artık büyümesin ya da küçülmesin diye karıncanın kulağına yosun doldurdu. O keman çaldığında rüzgâr sesi dağıttı. Patates tarlasında çapa yapan çiftçiler, bazen rüzgârın sesine, çok güzel bir sesin iki, üç ya da dört kez söylendiğine kulak kabarttılar. Sonra ne olduğunu anlamadan kendilerini güçlü hissettiler. Daha çok duyduklarında büyüdüler. Josa tersten çaldığında bir kaçı daha da küçüldü. Bugün her yerde küçük ve büyük insanların var olduğu görülebilir.

Fakat Ay’ a giden yolu bulmak kolay değildi. Josa yolu sorduğunda insanlar gülüyordu. O taraftan bu taraftan diyerek onunla dalga geçiyorlar ve onu yanlış yöne gönderiyorlardı. Böylece Josa hemen hemen bütün köylerden ve şehirlerden geçti. O Pazaryerinde çaldı ama geçip giden insanlar onu duymadı. O çok küçüktü ve göze çarpmıyordu. Onu belki orda duran bir inek dinliyordu. İnek daha büyük ve şişman oluyordu ve daha fazla süt veriyordu. Çiftçi hayret ederek seviniyordu.

Bir gün Josa bir evin önünden geçiyordu. Burada adı Burek olan yoksul yevmiyeci ve eşi oturuyordu. Onların her gün küçük bir kazın bıraktığı bir yumurtadan başka yiyecek bir şeyleri yoktu. İki insan için çok azdı.

Josa kapıyı çaldı ve Ay’a giden yolu sordu.

“ Ah, benim kazım hiç yumurta bırakmazsa Ay’a giden binlerce yolun ne faydası var” dedi Burek. “ Eskiden yolu bilirdim. Sonra sefalet geldi ve yolu unuttum.”

Kaz dışarıda çimenlerin üstündeydi ve yem arıyordu. Josa ona şarkıyı çaldı ve o büyümeye başladı, büyük ve yuvarlakımsı oldu.

Yevmiyeci çok sevindi ve yol aklına geldi. “ Buradan, buranın sonuna kadar gideceksin” dedi. Mısır tarlasına kadar sonra tekrar sormalısın.
Aynı çimenlerin üzerinde eskiden küçük kaz çiçekleri de bulunuyordu. Josa keman çaldığında tabii onlarda büyümeye başladı. Onlar kocaman ve güneş gibi sarı oldular. – Ay Çiçekleri- Sonbahar geldiğinde rüzgâr tohumları dağıttı ve onlar tekrar çiçek olarak büyüdüler. Bugün hala ayçiçeği çekirdeğinde sihirbazlık tadı vardır.

Josa yolun ikiye ayrıldığı yere, mısır tarlasına geldiğinde, keçisi olan yaşlı bir kadına rastladı. Kadın çok yoksuldu ve küçük keçisinden başka hiçbir şeyi yoktu. Josa ona Ay’a giden yolu sorduğunda şöyle söyledi:

“ Ah, Ay’a giden yol! İnsan açsa ve sefalet çekiyorsa Ay’a giden binlerce yolun ne faydası var. Eskiden yolu bilirdim. Sonra sefalet geldi ve yolu unuttum. İşte keçim neredeyse hiç süt vermiyor.”

Orda Josa keçi için keman çaldı. Keçi büyük ve gösterişli oldu. Kadın kazak örebilsin diye postundaki güzel yünleri büyüdü. Keçi tekrar süt verdi ve sefalet sona erdi. Bu sırada Ay’ a giden yol kadının aklına geldi.

“ Buranın sonuna kadar dümdüz gidersen, bir mısır tarlasına varırsın. Orda tekrar sormalısın.”

Josa mısır tarlasında basit bir attan başka kimseye rastlamadı. Attan başka kime sorabilirdi?

“ Benim için fark etmez” dedi at. “ Ay’ a giden yol ya da Güneş’e giden yol. Artık yaşamak istemiyorum.”

“ Neden “ dedi Josa. “ Sen büyüksün ve güçlüsün, burada yeteri kadar besleniyorsun ve güneş sırtına vuruyor.”

“ Fakat çiftçi beni dövüyor. Bana iki kat yük yüklüyor. Hiçbir şey hissetmediğimi düşünüyor. Ama gerçekten çok hissediyorum, bana inanabilirsin.”

Burada Josa sihirli şarkısını düzden çaldı. At daha küçük oldu, otuz beş metre ve bu onu sevindirdi.

“ İyice düşündüm de Ay’ a giden yol aklıma geldi. Bütün yollar aynı Ay’a götürür. Tek yapmam gereken hep düz gitmek. Asla sağa ya da sola dönme. Sonra dünyanın sonunu varacaksın.” “Her akşam ormanın arkasından gelen suya ayın ışığı vurur. Bu O’dur.

Josa tekrar karıncasının üstüne bindi. Bugün çok küçük bir atla karşılaştığınızda onun mutlu olduğunu görürsünüz. Neredeyse hiç çalışmaz ama hep sevilir.

Josa sağa ve sola dönmedi ve mavi tepeli tarlaya geldi. Orda insanlar ona hayretle baktı. Çünkü o burada o bir yabancıydı. Josa keman çaldığında gizlice dinlediler ve böylece büyüdüler ya da küçüldüler. Josa artık ünlüydü. Bütün köylerde ve şehirlerde tanınıyordu. Bazen insanlar dev karıncanın üstündeki tuhaf küçük genci bekliyorlardı.

Böylece ülkenin kralı da sihirli gücü ve kemanı olan genci duydu.
“ Kim onu dinlerse daha büyük oluyor “ dedi insanlar krala.
“ Peki dinlenmediğinde “ diye sordu kral.
“ Her zaman büyümeye devam ediyor.”
“ O halde hemen onu buraya getirin!”
Herkesin bildiği gibi kral yeteri kadar büyük değildi. Haberci kralın emrini Josa’ya götürdü fakat Josa şöyle dedi:

“ Hayır. Krallar acı çekmez. Kömür üreticisi çocukları dünyanın kralından emir almaz.”

Kral bunu duyduğunda çok kızdı. Saraydaki büyük avizeyi salladı ve bağırdı:

“O zaman onu zorla buraya getirin, Allah cezasını versin!”

Kral, Josa’yı tutuklaması için mavi atlılar gönderdi. Onlar Josa’yı buldular.

Josa karıncanın kulağındaki yosunları aldı ve kemanıyla şarkısını çaldı. Karınca daha da büyüdü ve dörtnala koşarak uzaklaştı.

Fakat mavi atlılar tecrübeli değildi. Atlarını mahmuzladılar ve hep daha yakına geldiler. Bu sırada Josa durdu ve kuş şarkısını tersten çaldı. Atlılar ne kadar yaklaştılarsa, atlar o kadar küçüldü. Sinek gözü kadar, sivrisinek bacağı kadar küçüldüler ve çayırda yollarını kaybettiler.

Sadece biri hariç. O küçülmedi. Josa çok sesli ve hızlı çalmaya devam etti. Ama O sağırdı. Onun atı küçüldü ve tıpkı bir karınca gibi görünmez oldu. Mavi atlı sessiz bir şekilde geldi ve bir eliyle Josa’yı yendi. Çünkü yüz kat daha güçlüydü. Ondan kemanı zorla aldı, ellerini, ayaklarını bağladı, onu sırtına yükledi ve kralın önüne götürdü.

Kral sihirli kemanı müzik odasına kapattırdı. Herkes uyuduğunda kapı ve pencereleri kapattı. Kimse büyülü müziğin sesini duymasın diye.

Sadece kral hariç. O yalnızca büyümek istiyordu, daha büyük olmak, ülkenin en büyüğü ve hatta bütün dünyanın en büyüğü.

Kral “Hadi çal” diye Josa’ya emir verdi. Fakat Josa tersten çaldı. Kral önce uyuşukluk hissetti ama büyüden olduğunu sandı. İlk olarak taç ona büyük geldi ve kulaklarının üzerinden düştü. Kral çok şaşırdı ama artık çok geçti.

Josa kemanı çaldıkça çaldı, kral küçüldükçe küçüldü. Tacın ucunda bir sinek gibi kaldı ve düştü. Bir bit kadar küçük olduğundan değerli taşların arasında ve döşeme aralığında bir daha dönmemek üzere yok oldu.

Ertesi gün sarayda büyük bir gürültü koptu. Kimse kralı bulamıyordu. Herkes bir taraflara koşuyor, kralı bulmayı umuyordu. Kimse kemanlı küçük gence dikkat etmiyordu.

Josa fark edilmeden saray nöbetçisinin önünden geçip, mavi tepeli tarlanın içinden uzaklaşarak gitti. Dünyayı tekrar dolaştı ve kemanını çaldı. Zenginleri fakir, fakirleri zengin; zayıfları güçlü, güçlüleri zayıf yaptı ve dünyanın sonuna geldi, orda kaldı.

Ay her önünden geçtiğinde, Josa keman çalar. Ay küçülür ya da büyür. Bunu ormandaki yaşlı kömür üreticisi Jeromir görür ve bunu yapanın oğlu Josa olduğunu bilir.

Bazen gece tamamen sessiz olduğunda rüzgâr bu yönden gelir ve sonra bir, iki ya da üç güzel ses duyarsınız, müzik gibi.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Severim Elbet [Şiir]
Nasıl Geçerim Senden [Şiir]
Uyan Ey Milletim [Şiir]
Gülümse [Şiir]
Deli Gönül [Şiir]


Zahide Torun kimdir?

Edebiyatın içinde olmaktan mutluluk duyan bir kişi

Etkilendiği Yazarlar:
Ali Osman Öztürk, Ülkenur Kaynar


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Zahide Torun, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.