"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Bir gün ansızın gelmiştir ve yaşamınızda o an sanki bir milat oluşmuştur kanmayın nasıl olsa zaman ne milat bırakıyor nede çözülemeyen ilişki... Fotoğraflarda kalır tüm güzel duygular ve siz o fotoğraflara bakarken, yaşamı da enine boyuna sorgularsınız... Bir şey yaşanmış ve bitmiştir fakat, yaşananlar mutlaka bir yerlerde duruyordur ve zaman zaman sizi yalnız bırakmaz, ta ki ömrünüzün sonuna kadar... O bir fotoğraf olarak kaldı yaşamımda... güzel bir anı olarak işledi yüreğime ve bir gün geldiği gibi gitti... Oysa her an yanımdaydı, olmasa bile... Yine yanımda, nereye baksam onu görüyorum, her şarkıda var ve gökyüzüne her baktığımda gözlerini kaçırır ve bilirim ki onda da bir şeyler kaldı ve unutulmayacak anılarımızla gözlerini kaçırsa da düşlerinden soyutlanamayacaktır... II Sevginin yalanı olmaz, yalan zaten sevgi olmaz... O sevdiğini söylediğinde, daha önce belki de ben sevmiştim ve O bunu bilmiyordu... Bu yüzden anlatamadım ki içtenliğimi... Sanki hep bir şüphe oluşturdu içinde sevgime karşı ve yanlıştı düşündükleri, bunu O da biliyordu. Güvensizliğim herhangi yanlışa düşmemesi ve başına bir şey gelmemesi açısından dı... Bunu değişik bir güvensizlik olarak gördü ve sorun bu noktada odaklandı... Olsun ben seviyordum ya O bunu tam olarak algılamasa da olurdu, seviyordum işte... Hem de onun için her fedakarlığı yapacak kadar... Bir gün benden kopacak olsa bile O’nu yine çok seveceğim ve anılarımı korumak için hafızama şifre koyacağım vede kimseler anamayacak benden başka... Seni, sen istediğin gün, senden kopmayı göze alacak kadar seviyorum, yeter ki mutlu olasın Bişkobe... Bazen içimi bir sıkıntı kaplıyor ve o an herşeyi kaybedeceğim korkusuna kapılıyorum... Hiç bir şey önemli değil yeter ki seninle olduğum düşlerim yitmesin ve o düşlerde kurduğum dünyamı seninle paylaşayım... III Olur ya, bir gün nefes almayı unutursam, hiç kimse unutamayacağını iddia edemez ya neyse, eğer ki unutursam o gün burada olmam, sevgimi yüreğine göm beni hissedeceksin ve seninle olacağım... Yine sana doğruları göstermek için zaman zaman canını sıkacağım sen aldırma bana, alışkanlık işte, senin hiç bir zaman üzülmeni istemiyorum ki... Bir gün gideceğim, burada olmayacağım, sen olacaksın... O zaman gökyüzüne bakarsın, sana bulutlardan el sallar, güneşten göz kırparım... Güneş gözünü kamaştırabilir ve toprağa üç damla gözyaşın ulaşır... Bir başka gün orada bir çiçek görürsün, belki boynu büküktür, aldırma, o çiçek senin için yeşerdi fakat umursamaz bir ayak altında kaldığı için boynu bükülmüştür, yeniden yağmura ulaşırsa yine tomurcuklanabilir ve işte gerçek sevginin anlamı da budur... Burada olmasam da bırakacağım sevgim, sürekli çiçekler açacak... Sevgim, aşkım eğer bensiz bir dünyada, bir gün Kadıköy’e inersen, sana el açacak olan O yaşlı teyzeyi geri çevirme senden selam getirebilir bana... Ey inandığımız büyük güç, suçumuz ne ki, özgürlüklere yelken açamıyor, sevginin doruğunda yalnız kalamıyoruz... İşte sana son şiirim Bişkobe: Yangınlarında Kül Olurum Aşkımızın... Yoksun ya, Sendeyim, seninle kuruyorum saati... Gecenin bir vakti, Düşlerimden kopup sana dualar ediyorum... Bir gün görürmüyüm seni, ellerinin sıcaklığı gözlerinden saçan ışığın mesajı olur mu yine... Biz ki, çok sevmiş, sevilmiştik. Sevmeyi de sevilmeyi de zincire vurdular... Şimdi kimbilir neredesin, ne haldesin, Bişkobe... Dün akşam pencereni izledim ışık vardı, sen yoktun, anıların yüreğime inmiş, gözlerim yağmurla yarışıyordu... Sen yine yoktun Bişkobe... Tanrının verdiği sevgi sendromu, özgürlüğün yıkık dökük penceresinden ellerin olarak yansıyordu, sen yoktun, acıların vardı kalbimi sıkıştıran, iç çekişin kullaklarımda çınlarken, son bir kez daha baktım pencerene, ışık vardı, sen yoktun, Bişkobe... Bu sevda alır götürür beni, bilmediğim ülkelerde adını sayıklarım. Bir Çin’li kız çıksa karşıma sen diye sarılasım gelir... Portekiz’de Yahudi’lere yapılan işkenceler gibi yanar yüreğim ve soluğu Santa Fe’de alır, Kızılderililere anılarımı anlatırım... Bir gün sen olmazsın yanımda, Everest kadar yüceltirim duygularımı, haykırışım okyanuslarda gemiler batırır, dünyayı yakarım uğruna, belki bir kurşun alır götürür beni, yangınlarında kül olurum aşkımızın...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Yücel Dönmez, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |