Yaşam ciddi, sanat neşelidir. -Schiller |
|
||||||||||
|
Organizasyondaki küçük aksaklıklar göz önüne alınmazsa, fuarın şimdiye kadar organize edilmiş en görkemli fuar olduğu söylenebilir. Fuarın organizasyonunu üstlenen İkon Turizm ve Doğan Paksoy grubu gerçekten güzel bir olayı başardı. Güzel sanat organizasyonları elbette ki ülkemizi sanat açısından dünya sanat platformlarına taşır eğer ki bu organizasyonlarda doğru politika izleyebilirsek... Fuara Gallery 2000 Chicago kuruluşu ile katıldım ve aslında 12’incisi gerçekleştirilen İstanbul sanat fuarında da Gallery 2000 Chicago olarak bir ilki başardık ve Amearika’dan iki düzeyli ressam getirebildik. Fuara Yunanistan’dan katılan ünlü bir sanatçı, Fransa’dan gelen grup ve İsrailli galeriler ile, uluslararası bir fuar görünümü verilmiş oldu. Fakat ortada bir yanlış bir tutum bulunduğu da gözden kaçmadı... Sanat fuarının uluslararası olması için yabancı galerilerin ve yabancı sanatçıların katılması yetmiyor. Uluslararası bir fuar olduğunun kanıtlanabilmesi için, fuara katılan yabancı galerilerin de, desteklenmesi gerekiyordu. Ne yazık ki, biz galeri olarak fuarda desteklenmek yerine kösteklendik ve sanatçılarımızın eserlerini satın almak isteyen ve satın almaya karar verdiklerini açıklayan koleksiyonerler ve Türkiye’deki bazı ünlü isimler bir şekilde kararlarından caydırıldı. Bu durumu Amerikalı ressamlar da birebir yaşayarak bir anlam veremediler... Şimdi Amerika’dan daha başka ressamları fuara getirebilirmiyiz diye düşünüyoruz. Elbetteki getirebiliriz fakat getireceğimiz ressamlara geçmişte yaşadığımız güzel örnekleri nasıl verebiliriz? Onlara “fuara katıldık, izlendik fakat bir hareket olmadı. Bu fuarda satış düşünmemeniz gerek” diyebilirmiyiz. Veya dersek fuara gelmelerini sağlayabilirmiyiz? Amerikalı veya yabancı bir ressam Türkiye’de ilgi görmekten memnun olur, güzel bir misafirperverlik yaşar. Sadece bu onları Türkiye’ye taşıyabilmek için yeterli olur mu?... Art İstanbul 2002’de Fransız galerilerinin gerektiği gibi destek gördüğüne tanık olduk. Güzel bir şey fakat neden onlar o ilgiyi gördüler de diğer yabancı sanatçılar görmediler bu bir soru doğurdu kafalarda... Fransız galerilerinin fuara katılmasını organize eden Türkiye’deki bir galeri tüm gücünü ortaya koyarak onların iyi satış yapabilmesini sağladı ve yıllardır bu durum devam ediyor. Diğer yabancı galeriler ve sanatçılar fuarda sadece bir dekor oluşturabildiler ve elleri boş döndüler. Şimdi onlara Art İstanbul 2002 hakkında soru yönelttiğiniz zaman, “ Bu fuara satış düşünmeden sadece para harcayarak katılabilir, bir kaç gün İstanbul’un güzelliklerini yaşayabilirsiniz” diyeceklerdir... Bir zamanlar Pavarotti’nin İstanbul operasiından aynı şekilde ilgi görmemesini düşünürsek, Türkiye’de sanatın nasıl değerlendirildiğini ve kimler tarafından idare edildiğini daha iyi anlayabileceğiz... Yarın İstanbul’da sergi açan ve satış ilgisi görmeyen ressamlardan bazılarını dünya sanat platformunda gördüğümüz zaman, mutlaka acı bir şekilde iç çeker “Ayağımıza kadar geldiler de biz göremedik” deriz... Fuarda birebir yaşadığım ilginç bir olay şöyle gelişti: Bir ara Türkiye’nin ünlü bir iş adamını, Gallery 2000 Chicago’nun bulunduğu bölgede yürürken gördüm ve Amerikalı ressamlara iş adamının ünlü bir koleksiyoncu olduğunu mutlaka Amerikan galerisini de gezebileceğini belirttim. Ressamlarımız heyecanla şahsın galerinin önüne gelmesini beklediler kendisiyle tanışmaya hazırdılar. İş adamı ve ünlü koleksiyoncu galerinin önüne yaklaştıkça heyecan arttı ve şahıs galerinin önünden kafası tavana bakarak geçip gitti. Şok olmuştuk. Hiş değilse sanatçılarımızı onore edebilmek açısından resimlerine bakabilir ve kendileriyle tanışabilirdi bir şey de kaybetmezdi bundan... Bu açıdan sayın Sakıp sabancıyı takdir ettik. Sayın sabancı, galerimize geldi ve sanatçılarımızla tanıştı sohbet etti. Onu ressamlarımıza, Türkiye’nin en zengin adamı olarak tanıştırdık. Sabancının resim satın almasını beklemezdik çünkü onun danışmanları ancak resim alma konusunda karar veriyor ve onların da nasıl resim almaya karar verdikleri bir soru işareti olarak yıllardır kafamıza takılıyor... Güney Kore bugün dünya sanat platformunda çağdaş resim adına iddialı girişimler sergiliyor. Çünkü Kore’li iş adamları ülkelerine giden yabancı ressamları en sıcak şekilde desteklediler ve kendileri de dışarıya açıldıkları zaman desteklendiler. Koreli iş adamlarının yabancı ressamlara yatırım yaptıkları bir anda tüm dünyadaki çağdaş sanat galerileri tarafından öğrenildi ve hepsi Güney Kore’ye karşı bir sempati duymaya başladılar... Bugün Güney Koreli ressamlardan Amerika’daki sanat fuarlarında 50 bin dolara resim satan sanatçılar bile var... Herşeyde olduğu gibi resim sanatında da nasıl ekiyorsan öyle biçiyorsun... Avrupa Amerika’dan biraz farklı. Fransızlar yıllardır Türkiye’de bir takım insanların destekleri ile resim satabiliyorlar fakat, Fransa’da resim satabilen Türk ressamı var mı bunu iyi düşünmek gerek. Veya neden satamıyorlar? Türkiye’de elbetteki iyi ressamlarımız var fakat nedense bu iyi ressamlarımız, resim piyasasını idare edenler tarafından pek desteklenmiyor ve gündeme getirilmiyor. ^Gündeme getirilenler, genellikle galericilerin daha ucuz resim alabildikleri ve çok kar edebildikleri ressamlar... Bu acı fakat bir gerçek. Bu konuda bir çok örnek verebiliriz isteyen galerici bu konuda bizi sorgulayabilir ve cevabını alır... Dünyanın hiç bir ülkesinde, durup dururken belli bir yaştan sonra hiç kimse, “Yahu bende resim yapar ünlenebilirim. Resim dediğin ne ki açarsın üç beş yabancı dergi, alırsın fikirleri ve oturur boyaları karıştırarak modern sanat adına bir kaç fırça sürersin olur biter” diyerek resme başlayıp bir anda gündeme gelemez ve isim galerilerde sergi açamaz... Türkiye’de ise bu durum garklı. Biraz da paran var sa ve bazı dergilere tam sayfa ilanlar verebilirsen, isim galerilerde sergi açar, Türkiye’nin Leo Castellileri tarafından da desteklenebilirsin. Diğer tarafta yaşamını resme adamış, eğitimini resim adına yapmış ve ülkeye sanat açısından bir şeyler vermeye çalışan ressamlarımız bu duruma üzelerek bakar ve iç çekerler. Çünkü onların reklamlarını yapacak paraları ya yoktur veya, yaptıkları resimleri değerinden aşağıya vermeye yanaşmazlar... Kişi bugün bir sanat kursu bitiriyor çevresi var ve hemen sergisini açıyor. Çevresinden bir takım insanların resim almalarını sağlıyabiliyor ve bir anda yıllarını resim adına harcamış olan profesyönellerin önüne geçebiliyor...Türkiye’de yıllarını resim adına vermiş olan bir çok arkadaşıma yıllardır bu örnekleri veriyorum ve her yıl ne yazık ki bu tür örnekler giderek çoğalıyor... Geçenlerde Türkiye’nin yetiştirdiği resim savaşçılarından Lütfü Cülcül’ü elim bir traf1ik kazasında kaybettik. Lütfü benim bir lafımı her fırsatta tekrarlar ve çevresine, “İyi ressam olmak istiyorsanız, laboratuvar çalışması yapmanız gerekiyor. Ancak bir bilim adamı gibi laboratuvar çalışması yapar, görüş açınızı ğgenişletebilirseniz belli yıllar sonunda iyi bir ressam olabilirsiniz” derdi ve dediği doğruydu... Lütfü Cülcül yıllarca resim adına savaş verip laboratuvar çalışması yaptı ve tam sanatının doruğundayken, yaşama veda etti. Her zaman, hak ettiği değeri göremediği için hayıflanır, bir gün Türkiye’de gerçek değerlerin gündeme geleceği umudunu taşırdı... Yazamı bitirmeden, sanat fuarını organize edenlere, Türkiye’deki koleksiyoncularımıza, galerilerimize, medyaya ve tüm sanat adına çalışan ilgililere bir mesaj vermek istiyorum: Türkiye’deki yeteneklerimizi değerlendirmek açısından araştırma yapın. Türkiye’nin yetiştirdiği ve yurt dışında bulunan bazı ressamlarımızı iyice araştırın, değerlendirmeye çalışın ki gelecekte elinizden kaçırdığınız için hayıflanmayın... Bizden demesi, istersek Türk resmini belli bir yere getirebilir ve dünya sanat platformuna hak ettiği şekilde taşıyabiliriz. Yeter ki görebilmeyi bilelim...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yücel Dönmez, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |