Pek çok doktorun yardımı ile ölüyorum. -Büyük İskender |
|
||||||||||
|
Kapatırsın gözlerini, kulaklarını tıkarsın, dilinin ucuna kadar gelen bütün sözcükleri aceleyle kovalarsın. Beyninin içini boşaltmak istersin, hiç bir şey düşünmemek için. Aklın karışmasın istersin. Akışına bırakamazsın çünkü hayatı, kontrol etmek istersin. Bin bir zahmetle kurduğumuz iskambil kağıtlarından kule gibiyizdir aslında. Dışarıdan gelecek küçük bir esinti bile alt üst edebilir, dağıtıp savurabilir bizi. Ve yeniden başlamak ölesiye zor gelir çünkü. Bunun için belki, kapatırız kapılarımızı dışarıya, perdelerimizi sıkıca çekeriz hayata. Kendi küçük toprağımızda (hanedanlığımızda!) biraz güneş, biraz suya fit olmuş bir hayatı yaşarız. Dışarısı ürkütür bizi. Bilmediğimiz hayatların, keşfedilmemiş renklerinden kaçarız. Yüzleşmeye cesaretimiz yoktur sokaklarla. Bir küçük pencereden sızacak güneşin hain ışıklarına karşı ne yapacağımızı bilemeyiz. Hazırlıklı olamadık hiç tanımadığımız yüreklerden gelecek seslere. Ya bunca zaman kurduğumuz ve gözümüz gibi koruduğumuz, “bizim” hayatımız birden değişirse, ya bildiğimiz ve inandığımız her şey aslında hiç de öyle bizim bildiğimiz gibi değilse. Neye inanıp, neye karşı duracağımızı kim öğretir o zaman bize. Hayatın rüzgarında savrulmayı kim göze alabilir ki... Nerede başlar çılgınlığın uçurumu, ussallığın sınırı nerede biter. Akıllı olmak, hayatın (normalliğin) kabul gördüğü çerçeveye sığdırmaya çalışmak değil mi kendimizi. Reddedilmek korkusuyla, sürünün “namuslu” bir neferi olmak ne büyük erdem! Normal olmamak, “bizden olmayanı istemezük” kalbının dışına taşmak yani, yani daha çok güneş, daha çok toprak, daha çok su istemek çılgınlıktır ve hatta ayıptır! Bak herkes nasıl yetiniyor kendine sunulan sıradan hayatlarla, sen neden fazlasını istiyorsun? Akıllı ol ve haddini aşma! Ya yatağından taşmışsa bir kere ırmak. Ve hatta yatağını değiştirmişse başka denizlere karışmak için. Deniz reddedebilir mi bir ırmağı. Irmak, “ben yüzyıllardır aynı ovalardan geçip geldim, aynı dağların karlarından topladım suyumu, yaylalarda aynı çiçeklerin kokularıyla uyandım, aynı rüzgarlarda kabarıp dalga vurdum aynı kayalara. Artık başka dağlar istiyorum, başka rüzgarlar” diyorsa, toprak redder mi ırmağı? Irmak taşmışsa bir kere yatağından, reddedilmek pahasına değiştirecektir rotasını başka denizlere. Başka derelerden beslenecek, başka çiçeklerin kokularıyla uyanacaktır bir sabah. Çünkü o istediği denize ulaştığında gerçekten “mutlu bir ırmak” olacaktır. Nerede başlar çılgınlığın uçurumu, ussallığın sınırı nerede biter. Hangi vazgeçilmezlerimiz bizi, yeknesak bir hayatın ipleriyle bağlamıştır ve ne gariptirki bundan şikayetimiz bile yoktur. Normalliğin bize biçtiği elbiseler var, ya giyeceksin ya çıplak kalacaksın! Ya da kendi biçtiğimiz elbiselerimizi giyeceğiz, çılgınlığın uçurumlarına tutkulu bir karanfil gibi düşürmeyi göze alarak aklımızı, yüreğimizi... hayatımızı!...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gülcihan Atalay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |