..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir önyargýyý yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur. -Einstein
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Kudret Tozlu




21 Aðustos 2007
Bodur Tevfik  
Kudret Tozlu
Devlet ihalelrinde ki ayak oyunlarýnda daha toydular. Pek anlamazlardý. Kredili pasta nasýl ele geçirilir, devletin malý nasýl incitmeden yenilir, kubbe nasýl habbe yapýlýr, deveyi hamuduyla yutmanýn yollarý nelerdir... Para bu! Baþka þeye benzemez ki! Aþýða maþukasýný unutturur. Sesi çok uzaklardan bile hoþ gelir. Damarlarýna kadar hissedersin. Öðrendiler... Öðrettiler! Davulcunu halinden zurnacý anlar hesabý anlaþýverdiler.


:BEDJ:
Beter Hilmi, Çiçek pasajýnýn vazgeçilemez bir öðesidir. Her masada ayrý bir yeri, aranan, özlenen hoþbeþ laflarý, mimikleriyle süslü muhabbeti vardýr. Dobra ve hazýr cevaptýr, tek kusuru gereðinden fazla oynaktýr. Her yöne akar her konuya yansýr. Onun dilinde sakýzlaþmýþ sözüdür. ''Ýnsan aradýðýný pazar da, Bodur Tevfik aradýðýný mezarda bulur '' der. Meðer her öz deyimi gibi bu da doðruymuþ! Japonya’nýn Osaka þehri neresi… Çin sýnýrýna yaslanan Kýrgýzistan’ýn Biþkek þehrinin varoþlarý neresi!…Bodur Tevfik, yirmi yýldan sonra aniden bodoslama karþýma çýkývermez mi? Sarý ineðin yanýnda bulunan ya huyundan ya tüyünden alýr derler ya! Neredeyse tipi deðiþmiþ, kalýbýna deðin Japonlara benzemiþ. Elindeki afili valizini yere býraktý, hýnzýrca mozak sýrýtýþýyla boynuma sarýldý. Sonra da geçti karþýma oturdu.
-Allah! Allah! Fesuphanallah diye þaþkýnlýkla mýrýldandým. Bayram desen deðil! seyran desen hiç deðil! Sen nerden çýktýn Bodur Tevfik?
Yüz yüze son görüþmemiz seksenli yýllarýn sonundaydý. O zamanlar Karayipler’e, Haiti adalarýna gidiyordun. Uzunca bir zaman sonra Londra’dan bir ara Tahran’dan ve de Kualalumpur’dan ve nihayet en sonunda Japonya’dan ayak seslerin gelmiþti.
Yýllar önce fincan gibi açýlan, þimdi ise ufaldýkça ufalan gözlerini ileri geri oynattý
-Ýþte Buradayým ya! Dedi. Sana yetmez mi?
- Elbette yeter yetmesine de! Aklýmýn uçkuru çözüldü. Tutamýyorum hele bir kulak ver. Yellim Yellim höykürmesini sende iþit.
Türkiye’de daha yurt dýþýna çýkmanýn adý bilinmediði, cebinde kazâra on dolar bulunanýn yedi sülalesine tornistan yapýldýðý o yetmiþli yýllarda, gözü kara, týfýl bir genç halinle yayan yapýldak yola çýkmýþtýn. Senden nice yýllar sonra yola çýkan çömezlerin, Ali Cengiz’in uygar yöntemlerini bir güzel öðrenip milletin ebesini bellediler. Teþvikti, ihaleydi, hortumla bankalarýn sulanmasýydý, yýkanacak sütlü kahverengi ya da aklanacak kara para, hayali ihracat derken cukkalarýný bir iyice doldurdular. Bu günlerde ise ellerine geçirdikleri medyatik iletiþim oyuncaklarýyla, içimizle dýþýmýzla, oramýzla buramýzla, bin bir türlü oynuyorlar.
Dünün kuzu gibi güdülen çocuklarý, þimdilerdeyse koyunlaþan saf torik bizlerse onlar ne yaparsa alkýþlýyoruz ne derlerse kabul ediyoruz. Hani dinsizin hakkýndan imansýz gelir derler ya! Lafýn kýsasý…
- Yahu! Sen onlarýn piri üstadý sayýlýrsýn. Ortalýðý yýllarca toz duman götürürken sen ülkende olmalýydýn! Ne iþin vardý okyanus ötesi dünyada?
Ellerini iki tarafa açtý, esnedi, kafasýný kaþýdý.
- Uzun hikaye dedi. Ýleride bir gün anlatýrým.
Ýþte böyle dostlar! Neticede, Bodur Tevfik bizim mekâna postu serdi. Konuktur, ilgi alâka gösterilmelidir geleneðiyle birkaç gün þehri gezdirdim. Eskilerin Firunze adýný verdikleri bu þehre bayýldý. Daha sonra da ufaktan aðzýnda günlerce ýslattýðý baklayý ustaca çýkarýverdi. Osaka þehrinde halý kilim el dokumalarý antika eþya satan bir iþyeri vardý. Gelir düzeyi hayli yüksek olan Japon halkýnýn en büyük hastalýðý ise bu tür natürel eþyalara sahip olabilmekti. El sanatlarý hele birde antika özelliði taþýyorsa onlarý çýlgýna çeviriyor, sahip olma tutkusu gözlerini karartýyor, yürekleri hamam tokmaðý gibi dövünüyordu.
Dolayýsýyla tabîi ki! Bizim Bodur da bire mal ettiðini, elliye, yüze kakalýyor, böylece kaymaklý kadayýfý, tabiri câiz ise Sütlü Nuriye’yi götürüyordu. Bu günlerde alýcýlarýn talebi patlayýnca kendisinin mutasyona benzer bir þekilde Asyalýlaþan, merhabalýsý aklýna düþmüþ, adresi bulunca da soluðu burada alývermiþti.
Ýþin asýl nedeni buydu!
Çýkarý ve idefiks hýrsý onun benim karþýma getirmiþti. Yoksa ben hiç ama hiç umurunda deðildim. Üniversite yýllarýnda bizim ekmeksiz bitirim grubumuzda Kayserili bir Eyüp vardý. Susuz kuyudan istenildiðinde insanoðluna su içiren Yahudi Agop dahi onu karþýdan görse kaldýrým deðiþtirirdi. Tek baþ edemediði Bodur Tevfik’ti. Çoðu geyik muhabbetinde ayný konuyu sýkça anlatýrdý.
'' Bir gün Sahaflardan Beyazýt’a üniversiteye doðru yürüyordum. Cami altýna, yaþlý çýnar aðacýna ulaþýnca sað sol gümbürdemeye, silahlar patlamaya, kurþunlar etrafýmda dans etmeye baþladý. Avlunun dýþ duvarýndaki dehlize kendimi zor attým. Köþede taþa çöreklenmiþ alaca derili bir yýlan esnemeyle uyanýp, neden rahatýmý bozdun diye bana ters ters bakmaya baþlamaz mý? Ýmdat burada yýlan var! Diye baðýrmayla bir solukta kendimi dýþarýya attým. Ortalýk hala toz dumandý. Üstelik “Öldüm, vuruldum” diye baðýranlar, havada uçuþan kurþun sesleri de iþin cabasýydý. Korku ödüme düþünce can her þeyden kýymetlidir diye bir diðer dehlize kendimi zor attým.
Birde ne göreyim! Fincan gibi gözleriyle Bodur Tevfik’ de, eli çenesinde düþünen adam heykeli gibi karþýmda bana bakýp durmaz mý? Hem de ikimiz de bir delikte! Ýki metrekarelik bir yerde!
Ýmdat burada Bodur var diye panikledim, can havliyle bir önceki deliðe o yýlanýn yanýna vardým,
kös kös yanýna çöküverdim.
Görüyorsunuz þimdi sað salim hayattayým. Dostlar bir düþünün! Ya O zaman yýlan korkusuyla Bodur’la ayný delikte kalakalsaydým! Acaba ne olurdu halim! '' Ýþte yan takoz Eyüp’ün düþüncesi böyleydi.
Ne çare ki töremiz var, geleneðimiz var, raconumuz var. Konuk eþikten içeri adýmýný attý ya! Can düþmanýmýzda olsa yeri baþýmýzýn üzerindedir. Kenar mahalleler, þehrin varoþlarý, dað köyleri derken bizim Bodur bir haftada aradýðýný buldu epey malý kelepire düþürüp yükünü tuttu. Ýçti kýmýzý, yedi at etinden hazýrlanan kazý pastýrmasýný, balý, kaymaðý, nadide av etlerini… Baktý ki ortalýk yedi veren gülleri kaynýyor.
Hamsi figürlü, düðme göðüslü Japon kýzlarý nerede! Orta Asya’nýn baþý bulutlarda yok olan, tanrý daðlarýnýn üflediði, beslediði, servi boylu, al yanaklý, badem gözlü, cennet kaçkýný kýsraklarý nerede! Vuruldu!... Zembereði boþalmýþ tambura döndü. Çoktandýr unuttuðu kavak yelleri baþýnda esmeye baþladý. Aksilik bir de aylardan nisandý. Sonuçta nisan, mayýs aylarý derken, elliye ramak kala oynamaya baþladý Bodur’un gönül yaylarý! Konuktur ne isterse yeridir, sözünü kesik atýnca, bir gece aldýk yemeði yenir, sazý sözü dinlenir bildik bir restorana damladýk. Yemekler gerçekten enfes, müzik damardan vuruyor, ortalýk da gýrla tantana cümbüþtü. Ýçerisi fýkýr fýkýr kaynýyordu. Salondaki kalabalýðýn sadece üçte birisi erkekti. Gerisi ay parçasý, gün parçasý, kýsrak genleri depolanmýþ ceylan sürüsüydü. Buralarda eðlence ortamý çok farklýdýr. Bizim oralara pek benzemez. Çizmeyi aþmadýðý, insanlýðýný unutmadýðý süre herkes birbirinin dostu ve arkadaþýdýr. Her insan eðlencenin doðal bir parçasýdýr.
Bodur dostumla bir masaya geçtik. Masamýz bildik olmanýn ayrýcalýðýyla orkestraya en yakýn, erketeye oldukça yaraþýr bir masaydý. Orgcu Þansal beni görünce hemen masamýza damladý hal hatýr sordu. Sað olsun! Delikanlýdýr. Yol yordam bilir. Sibirya stepleri gibi saçsýz kalan baþýna, Pamir çalýsý gibi aðzýný örten býyýklarýna raðmen gerçek bir sanatçýdýr. Onlarca parçayý üç dört deðiþik dilde çalma ve söyleme becerisine sahiptir.
- Bu günlerde Anadolu, Asya’ya akýyor galiba! diye imlemeyle anýþtýrdý.
Bodur Tevfik’i tanýþtýrdým.
- Dostumu söylüyorsan, o artýk Japon halkýndan sayýlýr. Bize benzer bir tarafý kalmamýþ dedim.
- Yok! Öyle deðil dedi. Bir süredir ortalýkta deðiþik insanlar türedi. Hepside senin pasaporttan taþýyor. Neyse dedi elini boþlukta salladý. Bazýlarý biraz sonra aramýza düþerler, o zaman görürsün. Masadan kalktý sahneye iþine döndü, mikrofonu eline alýnca da Bodur Tevfik’in Osaka’dan buralara geliverdiðini içeridekilere duyurdu. Memlekette olsa haberi iþitenler çil yavrusu gibi kaçýþýr, ortalýkta Çengelköy hýyarý gibi ikimiz kalakalýrdýk. Görünüþe bakýlýrsa, anlaþýlan Bodurun nâmý henüz buralara ulaþmamýþ. Hareketli bir misket havasý ortama yayýlýnca karþý masalardan bir maral süzüle süzüle masamýza kadar geldi. Bodura içtenlikle gülümsedi. Güzel gözleriyle masayý selamladý. Servi endamlý, beline kadar uzanan simsiyah düz saçlarý, kuzguncuk karasý badem gözleri, insan harikasý güzel bacaklarýný ortaya seren kýsacýk giysisi ile Asya kýrmasý melez bir kýsrak karþýmýzda duruyordu.
Bodur Tevfik’i oyuna davet etti.
Alý al moru mor hale giren Bodur ömründe rastlamadýðý böylesi teklifle birden afalladý. Aniden lodosa yakalanmýþ balýkçý teknesi gibi sallanmaya baþladý. Gözleri siyam kedisi gibi kýsýldý. Vücut diliyle bana þimdi ne olacak der gibi bakýnca,
-Adettendir! Telaþlanma rahat ol dedim. Bu sadece deniz aþýrý ülkeden burada konuk oluþuna gösterilen inceliktir.
Bodur yarým saat sahnede kaldý. Tam anlamýyla bir bukalemun gibi ortama uyuverdi. Nerdeyse yarý salonla senli benli oldu.
Þansal sahneden uyardý.
- Canbolat bey gelenlere dikiz!
Gözlerimi giriþ kapýsýna çevirdim. Kýyafetleri doðulu olduklarýný anlatan üç kiþi karþýdan göründü. Önde görünenin üzerinde siyah cepken, yakasýz beyaz gömlek, potur siyah þalvar vardý. Saçlarý kýraçlaþmýþ diðeri ise koyu renk elbiseli, kýrmýzý kravatlýydý. En arkadaki genç adam, bej kazaðý, blucin pantolonu, at kuyruðu saçý, kulaðýnda ýþýldayan küpesiyle sýra dýþý özgürlüðü simgeleyen birisiydi.
Sakýn beni yanlýþ anlamayýn! Öyle þekle, kýyafete takýlý kalan aymazlardan deðilimdir. Bazen bu özgür giyimin altýndan, bilemezsiniz ne cevherler çýkar. Ýþte o zaman afallar, peruðu düðün pistinde düþmüþ kokana gibi ortalýkta apýþýr kalýrsýnýz. Bu nedenle ben her zaman böylesi yorumlardan uzaðýmdýr. Garson kýzýn gösterdiði bir masaya yerleþtiler. Onlar yerlerine ýsýnmadan içeriye yeni bir grup daha sökün etti. Vay canýna! Bunlar benim sabýk dostum Yengeç Suat’ýn kuyruðuna takýlmýþ konuklarýydý. Beni göremeden yaný baþýmdan geçtiler, daha önceden ayýrttýklarý loca odaya yerleþtiler.
Þansal, dahasý da var þimdilik bunlarla idare et dercesine karþýdan sýrýtmaya baþladý.
Ay! Ay! Dostlar, bu Yengeç Suat var ya! Bu Yengeç Suat….Bir yýl kadar önce arayýp beni bulmuþtu. Beter Hilmi’nin hesabý ben de ökseye basmýþtým. Kendisi emekli müsteþarlardandýr. Þimdi ise büyük bir holdingin bölge danýþmanlýðýný yapýyor. Benimle tanýþtýðýnda derdi büyük bir ihaleyi kapmaktý. Bu Orta Asya’nýn genç cumhuriyetlerinin zayýf olduklarý ince noktalarýndan biride ihale kurallarýdýr. O zamanlar devlet ihalelerinde ki ayak oyunlarýnda daha toydular. Pek anlamazlardý. Bizim uzman danýþmanlarýmýz ve diðer giriþimcilerimiz, atalarýnýn soyundan gelen insanlara, bu iþlerin pratiðini öðretme inceliðini gösterdiler. Kredili pasta nasýl ele geçirilir, nasýl bölüþülür, devletin malý incitmeden nasýl yenilir, kubbe nasýl habbe yapýlýr, Deveyi hamuduyla yutmanýn yollarý nelerdir, yuttuktan sonra da, ben deve görmedim o nasýl bir þey diyebilmenin ve bunu halka inandýrmanýn püf noktalarý nelerdir. Dahasý devlet malý yandan çarklý yöntemlerle, usturupluca nasýl iç edilir. Bu iþi gerçekten, bizim uzmanlar kadar iyi kimse bilemez. Ne demezsiniz! Memlekette yýllarca emek harcayýp ter dökerek bu iþin pratiðini öðrendiler. Dile kolay! bu konuda iþin ehli oluncaya kadar az mý kahýr çektiler!
Geçmiþ zaman diliminde, benimde bulunduðum otel odasýnda Yengeç Suat karþýsýnda ki üst düzey yetkiliyi uyarýyordu. Odada sadece üç kiþiyiz.
- Bak dostum! Krediyi biz halledeceðiz. On beþ milyon dolar! Sizin bu projeye altý ay uðraþtýk, bütün masalardan geçirdik. kýrpa kýrpa beþ milyonu kurtarabildik. Bu projeniz daha fazlasýný yemiyor. Þimdi bu beþ milyonun üçü bizim, ikisi sizin. Bizim musluk baþýndaki adamlara ödememiz oldukça adisyon tutuyor. Size havadan iki milyon kalýyor. Hem para alýyorsunuz hem de projeniz gerçekleþiyor. Ne diyordunuz?
Para bu! Baþka þeye benzemez ki! Aþýða mâþukasýný unutturur, sesi çok uzaklardan bile hoþ gelir. Damarlarýna kadar hissedersin. Öðrendiler! Öðrettiler! Davulcunun halinden zurnacý anlar hesabý anlaþýverdiler. Yengeç Suat ile sazan yöneticiler bir kazanda beraberce kaynadýlar, kaynattýlar. Ýþ piþince, köprünün altýndan çok sular akýnca Yengeç Suat bizi unutuverdi.
Bir kaç gün sonra süklüm püklüm yanýma geldi. ''Bu insanlarýn kafasý basmýyor bu gibilerle iþ olmaz'' diye hödükleþerek gitti. Üç ay sonra iþe baþlanýnca öðrendim. Eþek herif! Beni boðaz köprüsü gibi mostralýk kullanmýþ, neticede dostlarýmla iþi piþirip ihaleyi kapmýþtý. Anlaþýlan deveyi hamuduyla çoktan götürmüþlerdi. Bana ancak avucumu yalamanýn kaldýðýný öðrendiðimde çoktan iþ iþten geçmiþti. Anlaþýlan yine yeni bir ihale için kollarýný sývamýþ. Ortama çýkmýþ… Hayýrlý olsun! ^Bâki kalan þu kubbede, hoþ bir ses sedâ imiþ.
- Vay! Beter Hilmi Vay! Biz nelere maþa olduk be birader!
Alkýþ sesleri müziði bastýrýnca kendime döndüm. Þansal, oynak bir oyun havasýyla damardan girince, pistteki kýsraklar derinden kiþnemeye baþladýlar. Potur þalvarlý da meydandaydý. Bir elinde bandajý yeni açýlmýþ iki tomar parayý yaðmur gibi etrafa yaðdýrýyordu. Demek ki iyi bir voli yakalamýþ, evlere þenlik, aðýr âbi kýyaðýyla efkâr daðýtýyor. Paranýn o iç gýcýklayýcý þýkýrtýsý, uçarken havada çýkardýðý sesler, Akdeniz uskumrusu gibi kýnalý yapýncaklarý sýra dýþý uçuruyor, oynamaktan öte zevkten dört köþe hoplatýyordu. Dostum Bodurun bir saattir masaya uðradýðý yok. Ortalýðý kolaçan ettim. Adanalýlarýn masasýna rampaladýðýný gördüm. Göz göze gelince elini salladý. Ben iyiyim merak etme der gibiydi.
Çok merak ediyorum ya!
Kapýda yine birileri göründü. Daha doðrusu giren çýkanlar çoktu ama beni ilgilendirenler farklýydý. Bunlar Amerikan týraþlý, iyi giyimli, beyaz yakalý iþ adamý tiplemesi, yeni yetme iki soydaþýmdý. Garson kýzýn güç bela bulabildiði son masaya da onlar yerleþti.
Þansal, mola arasýnda yanýma ulaþtý. Anlaþýlan aðzý doluydu.
Hemen ötmeye baþladý.
- Þu yeni gelenler var ya! Yengeç Suat’ýn rakipleri bunlar. Yani bir ipte oynayan iki cambazlar. Hafta baþý ihale belli olacakmýþ. Anlayacaðýn birisinin anasý aðlayacak.
-Yapma Þansal dedim! Bu kadar bilgi sana fazla deðil mi? Bu kadar derinlik bozmasýn seni?
- Ýþte þimdi ayýp ettin! Biliyorsun buralarý dilin baðýný kopardýðý yerler. Buralarda iki kiþinin bildiði sýr deðildir! Sýr saklayan gecenin ikinci yarýsýnda dayanamaz kusar. Az sonra gözlerinle göreceksin! Biraz yerleþip yayýlsýnlar. Ýki tarafta bilgi için ayrý zamanlarda beni masalarýna davet edip sözde hava basacaklar, ama dertlerini ben biliyorum. Alkolün ve yanlarýndaki güzellerin tesiriyle mayýþmaya baþlarlar. Bende ufaktan tüyolarý alýrým.
- Severim seni, dedim. Konuþtuklarýn hepsi doðrudur. Locadakilerle olan kuyruk acýmý çok dinledin, göreyim seni bir yolunu bul þu yengecin rakiplerinin olduðu masaya beni üfleyiver.
- Emrin olur beyim dedi, bu benim için çok kolay olacak.
Usturupluca sahneye iþine doðru akýverdi. On dakika sonra Garson kýz elindeki kartvizitle çýkageldi. Beyler benimle tanýþmak istiyorlarmýþ! Kartvizite göz gezdirince, gözlerimin ötesinde kulaklarýmda oynamaya baþladý.
Vay ki vay! Yengecin görünen rakibi, hali hazýrda görevde olan filan kiþinin yeðeni deðimiymiþ? Aldý beni bir korku! Hem de devasa bir korku! Öyle ya! Yýllardýr memleketimizi soyuyorlar, gýkýmýz dahi çýkmýyordu. Hem de doyduk yeter artýk gideceðiz deseler de býrakmaz, yeniden seçer baþýmýza geçirirdik. Öyle de battýk, böylede batýyoruz dercesine bu bizim için babadan kalma eski bir alýþkanlýktý.
Ýyi de anlayamadým, ne diye buralara kadar onca cefâya katlanýp külfete girdiler. Yoksa balýydý, kaymaðýydý derken, güzel yurdumun gerisi de, derisi de tükenmiþ miydi? Vardým masalarýna; tanýþýp, konuþup, koyulaþtýk, kaynaþýverdik. Anlattýklarý arka bahçelerini duyunca yüreðim cýz etti. Arkalarýndaki o lobiye baþkan gýcýktý. O yüzden hiç kazanma þanslarý yoktu! Güçlerinin etkisi domdom kurþunu kadardý. Anlaþýlan o ki Yengeç Suat, lazer ýþýnlamayla iþi þüphesiz bitirecek, malý götürecekti.
Konuþurken bir ara Yengeç’in gözü uzaktan bana iliþti. Masadakileri de görünce yerinden bir zýpladý ki görmeye deðerdi. Mabadýna kazara zýpkýn yemiþ sünger avcýsý gibiydi. Onun bu halini görünce öyle bir keyiflendim ki hiç sormayýn. Sanki televizyonda magazin programý seyreden gecekondu býçkýnýnýn neþesine ulaþmýþtým. Aslaným Suat! Bu sefer zokayý yuttun sen. Adalet yerini bulacak, beni mostralýk köprü kullandýðýn, sayemde iç oðlaný olarak aralarýna girdiðin o þirkette tu kaka olacaksýn.
Ýhale yarýndan sonra pazartesi saat beþte sonuçlanacakmýþ. Masadakilere hiç þanslarýnýn olmadýðýný ama locadakileri göz ucuyla gösterip, isterlerse onlarýnda nal toplayacaklarýný söyledim. Çocuklar gibi sevindiler, filan kiþinin yeðeni adeta höykürdü.
- Þimdilik bu da bize yeter! Yengeç Suat iki haftadýr bizimle kedi, fare oyunu oynuyor diye hiddetle týsladý.
Ýhaleye katýlan diðer þirketleri ve ihale komisyonu baþkanýnýn adýný bana yazýp verdi. Sonra heyecanla elimi tuttu.
- Eðer dediðin doðru çýkarsa Pazartesi akþamý yine burada zaferi birlikte kutlayalým.
-Pekala olur! Dedim demesine de yinede alýndým.
Bu yeni yetmeler, edepten, terbiyeden yoksunlar. Bunlara esaslý bir ders vermeli,
Kadýrgalý Arif, Samatyalý Ateþ Kemal, ya da Paþalý Efe Ferhan! Bunlarýn suratlarýna birer Osmanlý þamarý patlatmalý! Kýzarmýþ enselerinde boza piþirip raconu anlatmalýlar.
- Koçlar! Bizim ortamda kuraldýr, söz aðýzdan çýktýmý geri dönülmez; ya olursun... ya ölürsün! Bu er kiþi olmanýn raconu dur.
Adam sende! Ne anlar ki bu caným beyzadeler, sanal alem patladý, mantar gibi iletiþim oyuncaklarý çýktý, anlayacaðýnýz tüfek icat oldu, mertlik bozuldu. O! eskidendi. Artýk bu küresel çaðýmýzda, kör tuttuðunun, iþgüzar yuttuðunun derdine düþtü. Kim takar! Mertlikmiþ, dostlukmuþ, vefaymýþ, insanlýkmýþ, onlar þimdi geçmiþ masallara dönüþtü. Hepimize geçmiþ olsun…
Saatime baktým. Neredeyse gece yarýsý olmuþ, millette henüz týk! yok. Ne bir yorulan var, nede çýkýp giden. Neyse ki gelen gün pazardý. Bu arada bodur dostum beni galiba tamamen unuttu. Allahtan! alkolle barýþýk deðil de ipin ucunu elinde tutuyor. Gördüðüm kadarýyla zevkten dört köþe olmuþ. O masa, bu masa oyun pisti dolanýp duruyor. Sanki yalancý cennette yýllarýn yorgunluðunu boþaltmak istiyordu. Bir süre etrafý seyrettim. Yine birileri kapýdan sökün etti
.Hah iþte! Bir bunlar eksikti. Kapýda görünen bizim civanmert vurgun timiydi.
Þansal onlarý görünce neþeyle bana taþ attý.
- Gözünaydýn! Ýþte gece asýl þimdi baþlýyor.
Vurguncular içerde boþ masa bulamadýlar. Pistte yoðun bir kalabalýk bulunuyordu. Eðlence nerdeyse tavan yapmýþ, patlamak üzereydi. Benim masaya gözleri iliþince aradýðýný bulmuþçasýna bana doðru yöneldiler. Eyvah ki! Eyvah! Deve kuþu misali baþýmý masanýn altýna da soksam artýk faydasý yok. Nede olsa Kumkapýlý’yýz, kýyakçýlýk uðruna serden geçeriz. Karþýmda dikilen Çolpan ellerini masaya koydu. Panter gözlerini üzerime dikti. Hýþýmla konuþtu.
- Abi ya! Üzerine Sibiryanýn boz ayýsý mý oturdu? Yoksa Issýk Göl kumkumasý gibi dilinimi yuttun? Nereden esiyor sendeki bu soðuk hava! Gelin kýzlar! dedi. Masaya çöküverdi.
Çolpan’ý kardeþim gibi severim. Amerikan Üniversitesinde siyaset okuyor. Babasý da üst düzey emniyet görevlisidir. Ailecek Anadolu’ya tutkundurlar. Mevlana,Yunus Emre, Karacaoðlan ve Bektaþi Veli’yi bizden çok iyi bilirler. Öküzün altýnda buzaðý aramayacak kadar da kendisiyle barýþýktýr. Ayrýca hiçte uçkuru kopuk deðildir.
Buralarda doðup büyüyen ender kafatasý avcýlarýndandýr. Hedefi, ötelerden gelen halkýnýn soydaþ diye sahip çýktýklarý, saygý gösterdikleri insanlarýn, bukalemun cinsleridir.
Bir kere takmýþ onlarý kafasýna! Öylesi birisine rastladý mý artýk onun kurtuluþu yoktur. Bu timden onmayacak bir vurgun yer. Öyle ki, Akdeniz’in mavi sularýnda iki yüz metre derinlikte anafora takýlan sünger avcýsýnýn yediði vurgun, o timin yaptýklarý yanýnda sivrisinek ýsýrýðý gibi kalýr.
- Yapma Çolpan! Ayný kandan ayný candansýn. Anayurt, Ata yurt bir ocak desem de laf dinlemez
- Bu tür asalaklarý, sizin oralarda asit kazanýna atýp neden yok etmezler? Ýþte görüyorsun zararlarý halkýma dokunuyor diye hayýflanýr.
Ooof ki, Ooof! Çeker, çoðu zaman içini bana döker.
- Bu adamlarýn; dalaverecilik, magandacýlýk, kalleþlik, tilkilik, üç kaðýtçýlýk damarlarýna kadar iþlemiþ, akýllarý beyinlerinden fýrlamýþ, apýþ aralarýna yerleþmiþ der öfkeyle havayý koklar durur. Avýna gözü iliþti mi, yandý gülüm keten helva! Pasaportuna kýrmýzý damgayý vurduruncaya kadar uðraþýr. Havaalanýnda geri dönmez yolcu ettikten sonra öfkesi ancak diner o zaman nefeslenir. Sonra ilk fýrsatta yine ava çýkar.
- Uyma kýzým! Sen derslerine çalýþ! Desem de kýsrak inatçýlýðýyla anlamazdan gelir. Biz memlekette yýllarca uðraþtýk! Bu soysuzlarýn kökünü kurutmak için. Nerede! Eskisinden daha çok ayrýk otlarý gibi sürüp etrafta fink atýyorlar. Çaremiz tükenince bizler bir arada yaþamaya alýþtýk. Hayatýmýzýn bir parçasý artýk onlar diye defalarca anlattým. Anlaþýlan bu savaþlarý, bu asalaklar kendi içlerinde de çoðalýnca ve gerçeði görünceye kadar sürecek.
Timdeki Çolpan’ýn kankasý Ayça’yý tanýyordum, yanlarýndaki yeni arkadaþlarýný gösterdim.
-Bu ay parçasý konuðunuzda kim?
Ne kadar delifiþek olsalar da, kýzlarýn giyimi, kuþamý oldukça zevkli ve asildir. Konuklarý da kendileri gibi þirin sempatik ve sportmen yapýlýydý. Ama deri giysiler içersindeki kýyafetleri oldukça sýra dýþý görünüyordu.
Çolpan
-Bu arkadaþýmýzýn adý Çaðla, ayný okuldayýz, o þimdi hazýrlýkta Ýngilizce öðreniyor,
gerisini sonra anlatýrým der gibi iþaret çaktý. Ona döndü.
-Bu da Canbolat Abi. Akdeniz den gelmesine raðmen bizden biri olup çýktý. Bize benzer, her taþýn altýndan çýkar, yazarlýðýnýn ötesinde çocukla çocuk, büyükle büyük, deliyle deli, veliyle velidir.
-Vay canýna! dedim içerimden. Kýzcaðýz iki kelimeye beni tastamam nasýlda çiziverdi. Helal olsun!
Haftaya vizeleri baþlayacaktý. Birkaç gündür özellikle Çaðla’yý dolaþtýrýyorlardý. Bu akþamda o yer senin, bu yer benim koþuþturmuþlar, acýkýnca da son durak buraya düþüvermiþler.Yemek sipariþlerini garsona iletince, servis gelinceye kadar eðlenceye karýþtýlar, hazýr olunca da geldiler yemeðe oturdular.Bizim kayýp Bodur’da aniden masada bitiverdi. Tanýþtýrdým. Konumunu öðrenince fazlasýyla ilgi gösterdiler. Ýngilizceyi ana dili gibi konuþmasý, yýllarýn yorgun maceralarýný abartýlý anlatýþý kýzlarý uçuruverdi. Ýçim ansýzýn korkudan yanmaya baþladý. Korkunun sýcaklýðý ayak parmaklarýma kadar ulaþtý. Ne de olsa Bodur benim konuðumdu. Çolpan ise cin gibi zeki bir kýzdý. Ya bir süre sonra Bodur’un gerçek yüzü ortaya çýkarsa, ben o zaman ne yapardým. Bu kýzlarýn sezgi güçlerinin olaðanüstü olduðunu biliyordum. Dahasý altýncý hislerinin ötesinde çok az insanda bulunan yedinci his yeteneðine de sahiptiler. Zavallý Bodur Tevfik, amazon gezgincisi gibi ayaklarý yerden kesilmiþ sanki aðzý kulaklarýnda, attýkça atýyordu. Sonuçta Þansal yardýmýma yetiþti, bir punduna getirip masadakileri oyuna düþürdü. Çolpan iki turdan sonra yanýma geldi, kibarca özür diledi, konuðun olduðunu sonradan fark ettim, rahatsýz ettik bilmiyorduk dedi.
-Sözümü olur Güzelim! Ben senin aðabeyin deðil miyim?
Rahatladý. Çaðla’yý iþaret etti.
-Aslýnda soylu ve filozof kýzdýr. Ýki ay önce deli gibi sevdiði çocukluk aþkýný bir araba kazasýnda kaybetti. O günden beri hala psikolojik gözetim altýnda bulunuyor. Ailesi akademisyen. Anlayacaðýn þu an tedavisiyle biz uðraþýyoruz.
-Desenize dedim. Onu da kendinize benzeteceksiniz!
-Fena mý olur? Diye karþýlýk verdi.
-Þu haline baksana! Böyle kendi haline býrakacak olursak, kurtlar sofrasýnda meze olur.
- Haklýsýn! Dedim. Ben sadece þaka yaptým. Keþke herkes sizin gibi olabilselerdi.
Çolpan arkadaþlarý çaðýrýnca kalktý onlara katýldý. Bir ara kayboldular, galiba bahçeye hava almaya çýktýlar. Bizim Bodur da onlarla birlikte yok oldu. Masa boþalýnca Yengeç Suat hemen yanýma damladý. Epeyi çakýrkeyif görünüyordu.
- Can dostum benim diye boynuma sarýldý. Ellerimi tuttu. Biz seninle eski dostuz! Gel þu savaþ baltalarýný gömelim eski günlere dönelim, ha! Ne dersin?
- Ne demezsin! Dedim. Biz gerçek dostlarýmýza hiç düþman olmadýk bunu sende bilirsin, hiç eski dost düþman olur mu?
Rahatladý. Uzunca bir oh çekti. Alçak sesle fýsýldadý.
- Sana aslýnda çok þey borçluyum. Geçmiþte bize hayat veren ihaleyi sayende kazandýk, ama þirket sana oyun oynadý. Benim elimden ne gelirdi ki?
- Boþ ver dedim. Acý patlýcaný kýraðý çalmaz! Artýk o hesaba dönemeyecek kadar uzun zaman geçti
Çolpana yakalanmak korkusuyla fazla oturmadan sývýþtý. Elbette duymuþ olmalýydý. Çolpanýn av listesinde adý ön sýralardaydý. Bir hayli zaman geçince, kýzlar Bodur’la birlikte döndüler. Masada fazla oyalanmadan yine hep birlikte piste yöneldiler. Bir ara gözlerim Çolpan’a takýldý.
Vay canýna yandýðým! O, altý on beþ Kadýköy vapuru gibi istim üzerindeydi. Ümit ederim ki Bodur onun bam teline dokunmamýþ olsun. Biraz sonra tatsýz, tuzsuz abus bir çehreyle masaya gelip oturdu. Anladým ki olanlar olmuþ, fincancý katýrlarý çoktan ürkmüþtü. Uzaklarda tamtam sesleri çalmaya baþlamýþ gibiydi. Fazla dayanamadý. Afyonu patladý!
-Nereden çýktý bu hödük ya!...
     Ýçimden, piyangodan çýktý kýzým, bende farkýna varmadým diye duymazlýktan geldim. O! yemedi, hiç kül yutmazdý, faka basmazdý.
- Duydun, Duydun! dedi. Konuðun diye boþuna yalpalayýp tornistan yapma! Haberin olsun konuðun yarýn bizi Ýtalyan lokantasýnda yemeðe davet etti, Çaðla’ya fena taktý, biraz kazýdým öttürdüm. Ne mal olduðu ortaya çýktý. Birde, yemekte yalnýz, yani sensiz olacaðýný söyledi. Aklýnca zokayý yuttuk!
Sonra gözlerime baka baka esefle içini çekti.
-Özür dilerim dedi. Konuðun az rastlanýr cinsten çamur bir insanmýþ. Hem hinoðlu hin, hem de ender rastlanan bukalemun. Bir zamanlar senin anlattýðýn gibi ne kadar ayný gibi görünse de, þap þeker olmuyor. Her neyse dedi. Nasýl olsa yarýn, ak mý? Kara mý? Yel mi? Bora mý? Meydana çýkacak. Ýþ artýk senden çýktý bana ihale oldu haberin olsun!
- Haklýsýn dedim. Çok Haklýsýn! Her koyun kendi bacaðýndan asýlýyor ama kokusu etrafý rahatsýz ediyor. Her zaman ki gibi iþ olacaðýna varýr. Tamam, anlaþtýk iþ senindir.
Elimi dostça vurdu, kalktý kalabalýða karýþtý.
O gece eve sabaha karþý döndük. Hemen odalarýmýza çekildik. Uyandýðýmda neredeyse öðle olmuþtu. Bodur Tevfik hala uyuyor olmalýydý. Biraz sonra oda uyandý. Duþla kahvaltýyla akþamýn laflarýyla birkaç saati geçirdik. Bodur dostumu mahzun bir tedirginlikle seyrettim. Zavallý karþýmda idam fermanýndan habersiz oturuyordu. Oldukça düþünceliydi. Belli ki kafasýnda kýrk tilki dolaþýyor, kendince kuyruklarýný birbirine deðmesini önlemenin hesabýný yapýyordu. Ne yapmam gerektiðine bir türlü karar veremedim. Bir süre sonra dayanamayýnca aklýma geleni söyledim.
- Bu akþam üniversitenin özel bir yemeði var. Hadi yine þanslýsýn, böylece ülkenin entelleriyle de tanýþacaksýn diye zarfladým. Hemen panikledi. Anýnda tepki gösterdi.
-Ben gelemem! Sözüm var sen yalnýz gidersin.
-Yahu! Dedim, ýsrarcý bir tutum izledim. Kambersiz düðün mü olur? Yemeði birlikte yer, sonrada söz verdiðin yere birlikte gideriz.
- Olmaz dedi. Sesini yükseltti.
- Yalnýz gitmek zorundayým! Belki gecede dönmez orada yatýya kalýrým.
-Vay canýna! Kaçamak ayaklarý ha! Neler oluyor?
- Ne dersen de! dedi. Suskunlaþtý, birkaç kez kafasýný kaþýdý. Galiba bir süre daha buralarda kalacaðým. Bu nedenle kendi baþýma kalacaðým bir daire tutmalýyým.
Kendi kendimi fýrçaladým.
- Oðlum Canbolat görüyorsun! Sen onu kurtaracaðým diye can derdine düþtün. Kedi ise et derdinde haberin olsun! Yavuz hýrsýz ev sahibini bastýrýr derler ya! Meðer ne kadar da doðruymuþ. Býrak ne hali varsa görsün!.
- Pekâla dedim. Elbette özgürsün istediðin gibi davranabilirsin.
Hazýrlandý, giyindi, zaman geçmeyince içeri dýþarý gelgitleriyle epeyi yoruldu. Sonra bir aksilik çýkmasýndan korktu. Erkenden evden çýkýp gitti. Ben de telefonu elime aldým, iþime odaklandým. Yengeç’in baþýna ulaþacak taþlarý, gereken yerlere usul usul fýrlatýverdim. Akþam vakti beklediðim haber geldi. Komisyon baþkaný görevden alýnmýþ, onun yanlý duruþunun, ileride kötü yankýlar vereceði uyarýsý kabul görmüþtü. Geç saatlerde gelen haberse olaya son noktayý koydu. Dedikodudan rahatsýz olan ilgili Bakan, duruma tepkisini gösterince oyun çökmüþ, ihalenin yasal boyuta dönüþ süreci baþlamýþtý.
Saka kuþum, telefonda olanlarý anlatýnca ona teþekkür edip ahizeyi yerine koydum. Müzik çalarda ki özgün türkülerin eþliðinde semaverin sunduðu tavþan kaný çayý yudumlayýp haberin keyfini çýkardým. Sonra vefalý kitap dostlarýmla bir araya geldim. Telefonda ortama saygý gösterip densizlik yapmayýnca uyuyakalmýþým.
Kötü haber tez duyulur derler ya! Sabahýn erken saatlerinde telefon can havliyle baðýrmaya baþladý. Bir kafanýn koparýlmak üzere olduðunu hissettim. Arayan Çolpan’dý. Adresi yazdýrdý, saat on’da mutlak orada olmamý istedi. Merak ettim.
- Neresi ki, bu adres!
- Bir arkadaþýmýzýn evi dedi.
Yüreðim birden daraldý, içim sýkýntýyla esnemeye baþladý.
- Ben gelmesem dedim. Biliyorsun çok önceden anlaþmýþtýk, sizin av sahanýza, yasak arazinize ayak basmýyorum..
- Bu kez durum oldukça farklý, o yüzden gelmelisin dedi.
Ses tonu oldukça ciddiydi. Birden telaþa kapýldým
-Ne oldu ki? Yoksa bir kaza mý?
Kahkahayla gülmeye baþladý.
- Endiþelenme aðabey dedi. Karþýnda ki acemi bir çaylak deðil. Bizim konuðun gece boyu ötüþü özellikle seni ilgilendiriyor. Öylesine kustu, magandalýðýn bütün öðretilerini o biçim gösterdi ki, finali seyretmek öncelikle senin hakkýn oldu. Gel de gör!
Oldum olasý bu kýzýn iþlerine aklým ermez. Burnumu hiç sokmam. Bu küresel gençlik, kozmik enerjiyle çok farklý yetiþtiðinden, benim onlarý anlamam olasýlýðý hiç yok. Neme lazým herkesin bir yoðurt yiyiþi var. Bana ne!
Ama bu kadar zaman sonra ilk defa çaðýrýyor. Gitmeme þansým olmadýðýný da biliyor. Belirtilen adrese saat on da vardým. Elimdeki adres dokuz katlý apartmanýn en üst dairesiydi. Kapýyý Çolpan açtý, içeriye girince hayli þaþýrdým. Salon oldukça zevkli döþenmiþ her köþesinde estetik sanat tütüyordu.
- Burasý ne kadar güzel!
Çolpan
- Kimi zaman Çaðla burada kalýyor dedi. Daire erkek kardeþinin. O Kanada’da konsolosluk görevlisi. Genç kýzýn mutfaktan sesi duyuldu
- Geliyorum!
Çolpan, Ayça’nýn annesinin rahatsýz olduðunu söyledi. Bu yüzden partiyi sona ermeden terk etmek zorunda kalmýþ. Çaðla elinde ki tepsiyle salona girdi.
-Hoþ geldiniz. Çaylar ve kekler hazýr!
-Yahu iyi hoþta! Bodur Tevfik nerede? Yoksa aþaðýya mý attýnýz?
Ýkisi birden konuþtu.
- Daha beter! Gece ki uyku ilacýnýn tesirinden yeni kurtulmuþ olmalý.
Kilitli odayý açtýlar. Bodur ortadaki geniþ yatak üzerinde oturmuþ þaþkýnlýkla bize bakýyordu.Çýrýlçýplaktý! Kýzlarý ve beni aniden görünce utandý, pancar gibi kýzarýverdi. Aðlamaklýydý.
-Elbiselerim dedi elbiselerim çalýnmýþ! Birden farkýna varýnca üzerini örtmek için çarþafa uzandý. Çolpan ondan önce davrandý. Atýlarak çarþafý elinde topladý.
- Hayýr dedi. Olduðun gibi kalacaksýn!
Bodur mosmor çaresizlik içersinde olduðu yere büzüldü. Çaðla film baþlamadan diye neþeyle seðirtti, çay tepsisini alýp geldi. Koltuklara yerleþtik akþamýn öyküsü CD’yi seyretmeye baþladýk. Bodur Tevfik yaþamýnda ilk defa faka basmýþtý. Baþý önündeydi. Çolpan onu ikaz etti. Bizimle birlikte sonuna kadar seyretmek zorundasýn.
Vay canýna! Ýki saati aþan kayýtta neler vardý neler. Bodur Tevfik gördüklerine duyduklarýna inanamýyor gibi kýzardýkça kýzarýyor, abus çehresi adeta erguvanlaþýyordu. Karnýma birden sancý saplandý. Candan dost olmasak ta her þeye raðmen ortak geçmiþimiz, bir arkadaþlýðýmýz vardý. Ya da ben öyle sanýyordum. Bu derece alçalacaðýný, bu derece küçüleceðini ve bu kadar çamur atacaðýný düþte görsem inanmazdým. Attýðý pislikler, kustuðu safsatalar, gerçekten yenilir yutulur cinsten deðildi. Ya görüntüde ki hareketleri, adilikleri hele benim hakkýmda döktüðü naneler! Alkollü deðildi. O türlü bir kusura da sýðýnamazdý. Fenalaþtýðýmý, yüzümün külleþtiðini fark eden Çolpan oynatýcýyý kapattý. Elimi sýkýca tuttu.
- Özür dilerim. Ama bilmen, daha ötesi de görmen gerekiyordu.
Hýþýmla Bodur Tevfik’e döndü. Sesi öfkeden tutuþmuþ adeta yanýyordu.
-Elimizde bulunan listeden yardýma muhtaç dört üniversite öðrencisi seçtik. Merak etme seçimi kendimiz yapmadýk. Bu öðrencilere yaþadýðýn ülke ölçülerinde, eðitimleri sona erinceye kadar her ay burs vereceksin. Kredi kartlarýný inceledim. Gelir durumun oldukça yüksek düzeyde. Biraz sonra birlikte bankaya gideceðiz orada yapacaðýn sözleþmeyle burslarýn tamamýný ödeyeceðini garanti edeceksin. Akþamüstü saat beþ’te uçaðýn var. Biletin alýndý. Hava alanýna seni biz götürecek ve yolcu edeceðiz. Bu kayýt ve bankada ki resmi belgeler bizde kalacak. Eðer zaman içersinde yanlýþ davranacak olursan gereði yapýlacaktýr. Hiç þüphen olmasýn.
Çaðla elbiseleri getirip yanýna býraktý.
- Ýçeride banyo var duþ alabilirsin dedi. Rahat ol ikimizde yanýnda olacaðýz. Pasaportun ve uçak biletin Çolpan’da duruyor.
O sessiz sedasýz banyoya girerken biz de salona geçtik. Üçümüzün de içi buruktu. Her þeye raðmen bizler insandýk. Yaþadýklarýmýz hiçte hoþ deðildi. Efkarlandým.
- Karamanýn koyunu, sonra çýkar oyunu diye mýrýldandým.
Çolpan beni teselli etti.
- Üzülmemelisin! Olmasý gerekendi oldu, yapýlmasý gerekendi yapýldý. Ýþte görüyorsun, mýzrak çuvala sýðmýyor. Hem bütün dünyada deðiþmez bir kuraldýr, kendi düþen aðlamaz!
Onlarla vedalaþtýktan sonra ayrýldým. Asansörden dýþarý çýktýðýmda hala yukarýdaki yaþadýklarýmýn aðýrlýðý ve baskýsý altýndaydým. Aðaçlarýn hýþýrtýsýyla esen serin hava eþliðinde yürüyünce biraz kendime geldim. Bu benim kaderimdi. Yunus’un kapýsýndan eðri odun, benim kapýmdan da doðru insan anlaþýlan hiç girmeyecekti.
-Yoruldum dostlar. Yoruldum!
Çamurlaþmýþ iki yüzlü insanlarla, dost sandýðým vefasýz insansýlarla uðraþmakla bir ömür tükettim. Heyhat... Elden ne gelir ki! Töremiz var geleneðimiz var insanlýðýmýz var. Biz gelenden öte, göndereni bilenlerdeniz. Öyle ya! Konuk eþikten içeri adýmýný attý mý, yeri baþýmýzýn üzerindedir. Biz buradayýz dostlar. Hep burada olacaðýz. Bu bizim iþimiz. Boþuna dememiþler!

Dünyasýna!
Güvenme dünyasýna…
Dünya benim diyenin!
Dün gittik dün Yasýna... ( Anonim )




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Prof. Abuzzittin
Ak Gönül

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Orta Asya Gerçeði [Ýnceleme]


Kudret Tozlu kimdir?

Ýnsanýn özüne, doðanýn kendisine, inancýn özgürlüðüne, dostluðun, yaþamýn erdemi olduðuna inananlardanim.

Etkilendiði Yazarlar:
A.Maalouf,C.Aytmatov, O.Pamuk .


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kudret Tozlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.