İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell |
|
||||||||||
|
Kil Tabletten Beyazperdeye Feridun Büyükyıldız “Bütün çektiklerini bir anıt taşına kazıdı. Uruk’un dört bir yanına duvar çektirdi. Kutsal Enna’nın ve temiz hazinenin duvarına bak! O duvar, didilmiş yünden örülen bir urgan gibidir. Onun köşe burçlarını da gözden geçir!.. Ta öteden beri orada duran taş merdivenden yol alıp İştar’ın oturduğu Enna Tapınağı’na yaklaş! Sonradan gelen hiçbir kral onun eşini yapamadı. Uruk duvarının üstüne çık! İleri yürü! Temeli gözden geçir! Tuğla duvarı incele...” Gizemli bir film senaryosu gibi görünen bu satırlar aslında MÖ üç bininci yılda Uruk Kralı Gılgamış’ın onbir tabletten oluşan destanının birinci tabletinde yer alır. Batılı bir yönetmenin elinde, bir kil tabletle başlayan ve Doğu mistizmiyle dolu bir kurgu, çoğu zaman seyirciyi beyazperdeye sürüklemeye yetiyor. Gişe rekorları kıran filmleri, bunların öykülerini, Harry Potter’ın maceralarını, yüzüklerin enteresan yolculuklarını ve yazarlarının yaşamlarını gözden geçirecek olursak, ortak bir nokta gözümüze çarpar. John Ronald Reuel Tolkien’in üniversitede öğrenciyken yazmaya başladığı “Yüzüklerin Efendisi” üçlemesi, ölümünden sonra oğlu Christopher Tolkien tarafından yayıma hazırlanarak basıldı. Baba Tolkien aslında 1937’de büyük ilgi gören Hobbit’i yazmıştı. Bu tarz öykülerin yazarları gibi Tolkien de masalları, söylenceleri ve mitolojiyi keşfetmişti. Oxford Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı dersleri veren yazar, Britanya, İskandinavya gibi ülkelerin antikçağ mitolojileri üzerine uzun çalışmalar yaptı. İçinde cüceler, cinler, ve büyücülerin olduğu fantastik bir öykü için elinde yeterince malzeme oluşmuştu. J. K. Rowling, Tolkien’le meslektaştı. Fransız Dili ve Edebiyatı eğitimi alan Rowling, 1990 yılında yazmaya başladığı Harry Potter dizisinde aynı kaynağa, modası geçmiş gibi görünen söylencelere ve mitolojinin renkli dünyasına başvurmuştu. Yunan mitolojisindeki Lilipular gibi cüceler, Ogipanlar gibi sivri kulaklı varlıkları anlattı. Ve sonuçta dünyanın kapıştığı dizi kitap ortaya çıktı. “Harry Poter”. Beyazperdede tüm ihtişamıyla boy gösteren bir başka öykü ise Truva efsanesidir. Tüccar olmasına karşın arkeoloji ve mitolojiye olan merakı, Heinrich Schliemann’ı müthiş bir keşfe doğru sürüklemişti. Schliemann, Homeros’un İlyada’sında sözü edilen Truva kentini bulmak için servetini harcamıştı. Kentin varlığına olan inancıyla yıllar süren çalışmaları Çanakkale yakınlarında Hisarlık Tepesi’nde sonuç verdi. Ve tahta atın kenti Truva’yı buldu. Mitolojiden gün ışığına çıkan kent ve efsane beyazperdeye, oradan da insanların belleklerine dek taşındı. “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler”in, “Kırmızı Başlıklı Kız”ın öyküleri de çok farklı değildi. Kardeşlerden Jacob Grimm, Cermen dili ve Cermen eskiçağı üzerine uzun çalışmalar yapmıştı. Yüz altmıştan fazla dile çevrilen öyküler, UNESCO tarafından dünya kültür mirası sayıldı. Edebiyatçılar Grimm Kardeşler’in kaleme aldığı öyküleri sihirli bir tümceyle yorumladılar. “Avrupa ve Doğu masal geleneğinin sistematik sentezi”. Bu sihirli tespit başarının da anahtarıydı aslında. Dünya mitolojisinden yararlanarak “doğu masal geleneğinin sistematik sentezi” beyazperdede de, yazılı edebiyatta da son derece ilgi uyandırıyordu. Masal geleneğinin, söylencelerin büyük ölçüde kaynağı olan Doğu ve Anadolu toprakları Hattiler’e, Hititler’e, Truva efsanesine ve tahta ata da ev sahipliği yapmıştı. Hititler’in öfkeli tanrısı Telepinu da, Bereket Tanrısı Kibele de bu topraklarda yaşam bulmuştu. Koloni yaşamları ve kültürel etkileşimleriyle bilinen Yunan mitolojisinde, demirci Hefaistos ile Nart mitolojisinin demircisi Tlepş’i de aynı özellikleri taşıyarak sihirli silahlar yapıyorlardı. Noel Baba’nın da, Keloğlan’ın da yaşadığı topraklar aynıydı. Son dönemde örnekleri görülmeye başlanan Keloğlan’ın fantastik öyküleri Grim Kardeşler’in pamuk prensesi gibi, Alaca Höyük’ün Hattuşaş’ı, Kafkaslar’ın Nart mitolojisi, yüzüklerin efendisi gibi, filmlere kitaplara konu olacak kaynaklarla doludur. Böylesine zengin antikçağ söylencelerini ve mitolojilerini barındıran Kafkaslar’dan Mezopotamya’ya uzanan dünyanın bu coğrafyası, kendi mitoloji ve söylencelerini gün yüzüne çıkarmalı ve dünyaya ciltlerce yapıt armağan edebilmelidir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Feridun, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |