Yaşamın tanımı yoktur. -Halikarnas Balıkçısı |
|
||||||||||
|
Çocukluğu karadenizin küçük bir ilinde geçmişti. Annesi, babası, kendinden küçük bir kız, bir erkek kardeşi ile beraber iki katlı, bahçesinde çeşit çeşit meyve ağaçları olan, yüksek duvarlı evde yaşamıştı. Annesi temiz titiz çevresine ışık saçan bir hanımdı. Düz siyah saçları vardı. Her zaman kendisi gibi iki kızına da dantelden bembeyaz giysiler giydirirdi. Okula faytonla gider gelirlerdi. Ayrıca eve özel hocalar gelir, müzik eğitimi verirlerdi. Evde bulunan yardımcı kadınlar anne ile birlikte küçük kızlara dikiş, nakış, ev işleri gibi bilgileri görgüleri öğretmeye çalışırlardı. On üç yaşına yeni bastığı o yıl hayatının dönüm noktası olmuştu. Ailece geri dönüşü olmayan bir yolculuğun telaşı içinde geçen geceyi hiç unutmayacaktı. Sadece değerli eşyalarını, birkaç giysi ve yolda ihtiyaçları olacak yiyecek ve içecekle beraber o korkunç yolculuğa çıkmışlardı. Atlı arabayı babası kullanıyordu, faytonun arkasında iki kardeşi ve annesiyle beraber birbirlerine korku ile sarılmış halde oturuyorlardı. Kendinden küçük iki kardeşi neler olup bittiğinin farkında değildi. Kendisi de nereye, neden gittiklerini detaylı bilmiyordu. Bildiği tek şey yaşadıkları şehirde güvende olmadıkları ve güneye acilen gitmeleri gerektiği idi. Yolculuk günlerce gecelerce sürmüştü. Kendileri ile birlikte başka aileler de kimi yaya, kimi arabalı olduğu halde bilinmeze göçüyorlardı. Yol boyu kimi yolcular kendilerinden ayrılıp başka yöne gidiyor, kimileri de yolcu kervanına katılıyordu. Güney ilinden birine yaklaştıklarında korkunç bir saldırıya uğramışlardı. Babasını öldürmüşlerdi. Annesinin sarıp sarmalayıp elbiselerinin altına gizlediği değerli takıları ve paraları çalınmıştı. Annesini ve kardeşlerini tüm yalvarmalara ve çığlıklarına aldırış etmeden sürükleyerek alıp götürmüşlerdi. Kendisini de bir adam zorla atına bindirip, hiç bilmediği bir köye götürmüştü. Günlerce gecelerce ağlamıştı. Aylarca annesinden ve kardeşlerinden bir haber almak için boşuna bekleyip durmuştu. Götürüldüğü köyde kendisine iyi davranmışlardı. Yıkayıp giydirmişler, aynı kaptan birlikte yemek yedirmişlerdi. Kendi öz çocukları gibi ilgilenmişlerdi. Çok güzel bir genç kızdı. Sapsarı saçları ve mavi gözleri ile köydeki kızlardan farklı olduğu hemen ayırt ediliyordu. Bir gün yeni yaşadığı eve orta yaşlı bir konuk geldi. Onu görmüştü. Hemen o gün onu istedi. İkinci eş olarak aldı götürdü. Henüz on dört yaşına yeni girmişti. O kadar çaresizdi ki ne olursa olsun boyun eğiyor ve susuyordu. Onu alan adamın üç çocuğu ve eşi eve gelen genç kızı hiç yadırgamadı. İkinci bir kadın olmak doğaldı. Büyük kadın onu kumadan ziyade eve gelen ve işlere yardım eden biri gibi görüyordu. Günlük işlerin tümünü yapıyordu. Büyük kadının, onun yaşından büyük kızları ve oğlu vardı. Ona da çocuklarından biri gibi davranıyordu. Yıllar geçtikçe yeni hayatına alışıyor ama annesini ve kardeşlerini bulma ümidimi hiç kimseye belli etmeden içinde tutuyordu. Araları aşağı yukarı iki yaş olan beş çocuğu oldu. Günlük işler ve çocuklarla geçiyordu bütün zamanları. Büyük kadın ve kocası ardı ardına ölmüştü. Yiyecek ve içecek bulamaz hale geldiği, yokluk ve yoksulluk çektikleri günler onları bekliyordu. Büyük oğlanları işe koymuştu. Onların getirdiği para dışında hiçbir gelirleri yoktu. Konu komşunun çoğu kere onlarla paylaştığı yiyecek içeceğe muhtaç hale gelmişlerdi. Oğlanlar büyüyüp kendi işlerini kurduktan sonra biraz feraha kavuşmuşlardı. Çocukları büyüyüp birer birer evlendiler. Şimdi onların çocukları ve torunları var. Ömrü yitip geçen yaşlı nine seccadesinde namazını tamamlamış yaşadığı her türlü olumsuzluğa rağmen teşekkür etmişti rabbine. En zor anlarında onu yalnız bırakmamış, bu güne gelmesini sağlamıştı. Mavi gözleri yıldız yıldız parlıyordu. Hiç inancını yitirmemişti. Yaşlı ninenin ışıltılı gözleri, bizim ışığımızı gölgede bırakmıştı. Şimdi gökyüzünde bizden ziyade parlayan bir çift yıldız vardı. Başka bir hayata dokunmak üzere hoşçakalın.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Zeliha Gökkan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |