..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yazar yazı yazmayı başka insanlara göre daha zor yapan insandır. -Thomas Mann
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > arjin arslan




20 Kasım 2007
Çıkın İçimden Yabancılar  
arjin arslan
Çok istediği ama bir türlü yapamadığı şeyi yapıyordu şimdi.İçindeki yabancıları imha ediyordu.


:BBIA:

     

Şekilsiz ve gizemli bir ay,sisli bir geceye daha çok sis bağışlıyordu sanki onun için.Penceresinden yağmurun ıslattığı parke taşlarını seyrediyordu.Sokak lambasının,bir sahne sanatçısı gibi göz önüne sermek istediği yağmur damlalarına baktı uzunca bir süre.Zamanın ne kadarını tükettiğini kendiside bilmiyordu.Kendini yeteri kadar yıpratmış mıydı acaba geçmişi için? (Her zaman yaptığı bir şeydi bu.)
      Birden acı bir havayı soludu içine,gözlerinden bir iki damla yaş süzüldü.Devamının geleceğini ve hiçbir şeyin onu bu seanstan koparamayacağını biliyordu.Başka yolu yoktu bu hayatta akabilmenin (hayata akabilmenin).Artık ardı arkası kesilmiyordu gözyaşlarının,boğazına düğümlenen bir şeyler vardı.Kurtulmalıydı bu düğümden.Hıçkırıklarının sesi dinlediği hüzünlü şarkıyla beraber karanlık odasına hakim olmuştu.Bir an elini sigara paketine uzattı sonra vazgeçti.Bu anı bozmamalıydı hiçbir şey.Buna her şeyini ortak ettiği sigarası da dahildi.
     Telefonunu yaklaşık iki saat önce kapatmıştı.Arayanların onu mutlu etmeyeceğini biliyordu.Beklediği kişi ise zaten aramayacaktı.Kendince bu yaşamda birçok şeyi bilmiyordu.Ama telefon konusunda şimdiki düşüncelerinin haklılığından emindi.
      Bu gelgitleri çoğu zaman yaşardı,tuz biber misali bir şeydi bu durum onun için.Beyni bir avucundaydı yüreği diğer avucunda.Her ikisine de acıyarak bakıyordu.İkisi de ona acı veriyordu ve üzüyordu çoğu zaman.avuçlarında kendi bedenine muhtaç iki zavallı hayvan taşıyordu.Bedenine kabul ettiğinde çok dişli iki aslana dönüveren iki muhtaç yaratık. Merve acıyordu onlara ama en çok acıdığı kendisiydi.”Sana bu kadar acı yaşatan şu iki zavallı yaratığa bak” dedi kendi kendine.Bileklerinin yorulduğunu hissetti.vücuduna alma zamanı gelmişti,dışarıda bırakamazdı onları.Herkesin gözü önünde durmamalıydılar;çünkü Merve’de saklı kalması gereken birçok şeyi biliyorlardı.Her ikisi de onun için aynı derecede tehlikeliydi.Attığı her adımda da yol göstericiydiler;işte bu kadar da muhtaçtı onların varlığına.Yok etmeyi denemişti çoğu zaman ama bir türlü başaramamıştı.Sonunda onlar Merve’ yi ,Merve ‘de onları olduğu gibi kabullenmek zorundaydı.Her şey (yani bu oyun) burada başlamıştı zaten.
      Korkunç bir yazma isteği doğdu içine.Kalem kağıdı hazır,onu bekliyordu.Eline aldı ve karalamaya başladı,sorguladı yaşadığı her şeyi;umutlarını yazdı,öfkesini,yaşamla onu yüz yüze getiren,kendisine savaş açmasına neden olan tüm duygularını döküverdi orta yere.          Söz geçiremiyordu kalemine ve gözyaşlarına.Ne gözyaşları gözünü dinliyordu,ne de yazdığı şeyler kalemini.Kontrolden çıkmıştı şimdi olanlar.Bunu kendide istiyordu aslında yani dizginlenmek istemiyordu;çünkü rahatlık hissi misafir oluyordu ruhuna.
     Sözcüklerin içinde boğulduğu anlar yazdığı şeyleri okumaktan çekiniyordu.Okumaması gerekiyordu yazdıklarını.Onlar öylece durmalıydılar kağıt üzerinde.Yazdıkları yalnızca sayfalara yakışıyordu.
     Birden bir bulantı hissetti,başı da ağırlaşmıştı.Farkında olmadan sigara paketini yarılamıştı.Durdurmalıydı artık ellerini ve gözlerini.Odasında minik kitaplığının yanı başına yerleştirdiği tek kişilik yatağı,tek kişilik yaşamında onu bekliyordu.Şimdi sınırsız bir uyku dileniyordu bedeni.Masa lambasından yayılan ışık ona ninni gibi geliyordu.Sakin bir şekilde elinden kalemini bırakıp yatağına yöneldi.Boşalan ruhunu uykuya teslim etmesinin zamanı gelmişti.
     Dışarıdan odasına dolan çocuk sesleriyle uyandı.Günü güzel geçebilirdi .Hayatını satışa çıkarmış gibi bağıran bir seyyar satıcının sesinden daha umut dolu olduğu kesindi bu seslerin.Çocuklar onun için umudun karşılığıydı.Yataktan çıkıp pencereye doğru yöneldi.Oradaydılar işte,tam karşıda duruyordu çocuklar.İçlerinden uzun saçlı,sarışın kız çocuğu ona ne kadar da benziyordu.Yüreği ve beyni çocukluğuna dair birkaç anısını tazeletti ona.Kendini kaptırmıştı anılarına,gülüşünün yüz kaslarını fazlaca hareketlendirdiği bir anda yaşadığı zamana döndü.Bir hüzün çöktü üzerine.Elinden gelse çocuk yaşına dönerdi ve zamanı öldürürdü oracıkta.
     Her zamanki gibi gün içinde yapacağı şeyler onu bekliyordu.Sırası bozulmayan şeyler.Birbirinin ardı sıra gelip geçen birbirinin aynı günler.Dün geceden boşalan ruhu yeniden dolmaya hazırdı.Onu bekliyordu beyni ve yüreği.Biriktirsindi Merve günleri;tüm yaşadıklarını depolasındı içinde.Kendisiyle baş başa kaldığı bir gecede,kendisi olduğu bir gecede boşaltıverecekti tüm biriken şeyleri odasının orta yerine.Bu odanın içindeydi tek dert ortağı gönül ortağı şeyler.Odasına göz ucuyla şöyle bir baktı,yalnızca bu odadayken kendisiydi.Başkası olmaya gerek yoktu buradayken.Rol yapmadığı tek yerdi belki ve burada huzurluydu.
     Saçlarının kirlenmiş olduğunu fark etti;ama yıkamak istemiyordu.İşe bir gün kirli gitmesinden bir şey çıkmazdı.Kendi kirlenmişliğiyle çevresindekileri kirletmezdi ya.Haftasını dolduracak giysileri üzerine giyip;perdesine iliştirdiği tokayla toplayıverdi omuzlarına dökülen kızıl saçlarını.Odasını terk etme vakti gelmişti.Elini kapı koluna doğru uzattı;işte başlamıştı çoğunun hayat diye nitelendirdiği şey.
     Sokağa çıkmalıydı hemen.Yapacağı ne varsa yapmalıydı bir an önce.Ne kadar erken tüketirse bugünü,o kadar erken kurtulacaktı bu karmaşadan.Şimdi hiçbir şey ona atmış olduğu adımların boşa atıldığını düşündürtmemeliydi.Karşısına çıkan her şeyden bir parça kendisi için ayırmalıydı.Ruhu açtı ve doyurması gerekiyordu;yoksa biterdi içindeki o farklı ben.Tek vücutta iki ayrı ruhu yaşatmaya alışmıştı. Onu yoran asıl şey,içindeki bitmek bilmeyen telaştı.Durulmayacaktı,öyle sezinliyordu.
     Tüm bunları düşünürken,aynı saatte ve aynı durakta beklerken buldu kendini.Odasından nasıl çıktığını,hangi yolu kullandığını,yanından kimlerin gelip geçtiğini anımsamıyordu.Sadece aynı saatte ve olması gerektiği yerdeydi.Az ileride asfalt yola kenetlenmiş ve birazdan onu alıp götürecek olan yeşil minibüs yaklaşıyordu.İçindeki diğer ruhu sıcak bir hoşça kal yolladı ona.
     Minibüsün gelip önünde durmasını beklemeden ona doğru yürümeye başladı.Yolla yarışıyordu şimdi.Araç durdu,o da durdu,içinde bir şeyler durdu.Ayaklarına baktı;bu ayaklar onundu,nereye isterse oraya sürebilirdi aslında bedenini.Aman dercesine bir işaret yaptı kafasıyla,minibüsün içine bıraktı kendini.Her şey aynıydı.Araç geçmesi gereken her yerden geçiyor ve durması gereken her yerde duruyordu.Tıpkı kendisi gibi.
     Yanında otuzlu yaşlarda bir adam oturuyordu şimdi.Merve’yi rahatsız eden tuhaf bir kokusu vardı.”Acaba bende tuhaf kokuyor muyum?” diye düşündü.Hemen kovdu bu düşünceyi beyninden.Gözü koltuklara çekilmiş kılıflara ilişti,renklerin uyumsuzluğu kendini bundan daha iyi gösteremezdi herhalde ona göre.Korkunç bir fikir uçuşması yaşıyordu şimdi.Düşünceleri oradan oraya savruluyordu.Dün geceden kapayıp çantasına attığı telefonun açılma vakti gelmişti.Yapılması gereken şeyler yapılmalıydı.
İçinde varolan o telaş yeniden su yüzüne çıkmıştı,hakimiyeti eline geçirmiş ve fazlasıyla hissettirmeye başlamıştı kendini.İş yerine yaklaşmış olduğunun bir habercisiydi bu durum.Kapamamalıydı yüreğinin gözlerini,bu telaşın nedeni beklide buydu.Yüreği tanık olmalıydı adını yenilgi koyduğu bazı şeylere.
Minibüsten indi;adımlarının alışık olduğu kalabalık caddeden geçti.Adına yakışır şekilde resmî duruyordu karşısındaki bina.Koridorlar,merdivenler,sıra sıra dizili odalar; gireceği odanın kapısında ona her gün ne olduğunu hatırlatan ünvanı ve adı.
Yine eli bir kapının koluna uzanıyordu;ama içinde farklı bir duruşla.Diğerinden tamamen farklı bir anlam taşıyan ikinci bir odanın içerisindeydi şimdi.Tıpkı içinde taşıdığı birbirinden tamamen farklı iki ruh gibi zamanının çoğunu tükettiği iki oda.
Çantasını dolabın yanıbaşında bulunan askıya astı.Masasının üzerine şöyle bir göz gezdirdi.Dünden kalma,bilgisayara geçirilmeyi bekleyen bir sürü evrak ve onlara bugün eklenecek olanlar.”İşte her şeyden kopmaya zemin hazırlayacak güzel bir durum” dedi kendi kendine.İşe başlamadan önce karnını doyurmalıydı.Masanın üzerindeki telefona uzandı:İki poğaça ve bir duble açık çay.Kahvaltısı bile değişmiyordu.Bu seansı fazla uzatmadan işe koyuldu.Artık o ve onun komutlarına amade bir bilgisayar bulunuyordu.Elleri klavye üzerinde tıkır tıkır işliyordu.Vücudunun her yeri yaptığı işe öylesine alışmıştı ki;farklı bir durumla karşılaşınca vücudunun düzeninin iflas edebileceğini düşünüyordu Merve. Gününün dokuz saatini bu odada geçirmeye alışmıştı.Ara sıra ona bir şeyler sormak için gelenler tarafından açılıyordu kapısı;bunun dışında hep kapalı tutardı kapısını.Açılan kapıyla gereken cevap orta yere serilir ve kapanırdı tekrar.
Çok az farklılığın yaşandığı bir hayat ve gittikçe farksızlaşan bir Merve.
Önünde duran dosyalarla gereken her şey yapılmıştı.Şimdi gönderilmesi gereken yerlere gönderileceklerdi.Ya Merve ne yapacaktı?Onu kim kapıp götürecekti bu hissizliğin içinden?Daha tüketmesi gereken üç buçuk saati vardı.Kendine kızdı,bu kadar çabuk bitirmemesi gerekiyordu işlerini.Şimdi düşler okyanusuna dalmak istemiyordu.Çekmecesinden okumakta olduğu romanını çıkardı.Ciddiyetle okuduğu birkaç sayfadan sonra artık elindeki romanın kahramanı kendisiydi.Yürüyen,gülen,ağlayan,orada o havayı soluyan oydu.Kitaptan tamamen kopmuştu artık.Gözü masadaki saatte,saniyeleri gözlerinin içinden geçiriyordu,sonra beyninin ve son olarak da yüreğinin.
Ne zaman ve nasıl uzaklaşmıştı içindeki o gerçek ruhtan?Terk ettiği ruhun gerçek kendisi olduğundan emindi.Ne olmuştu da bir hamlede yakıvermişti geçmişi?Nasıl olmuştu da dili geçmiş zamana bile yakıştırmıyor olmuştu yaşamışlıklarını?Niçin yabancılaşmıştı kendine bu kadar,ne vakit doğmuştu içindeki diğeri?
Sorduğu soruların ardı arkası kesilmiyordu.Bir soru ötekini beraberinde getiriyordu ve sarmalıyordu tüm bedenini.Anlaşılan bu geceyi ya çok yoğun ya da çok durgun geçirecekti.
İçinde bulunduğu odada saati dolmuştu.Oturduğu yerden doğruldu ve hiçbir şey görmeden daha doğrusu görmek istemeden uzaklaştı binadan.Caddelerle bütünleşmesi gerekiyordu.Ayakları yoruluncaya dek yürümeliydi.Beyni,yüreği,bedeni yoruluncaya dek…Yoksa onu boğmaları an meselesiydi.Geçtiği sokaklardaki çöp bidonlarına baktı.İçinde barınan istemediği her şeyi bir çöp kutusunda yok etmeye karar verdi.İçindeki yabancıdan kurtulmanın tek yolu onu atmaktı.
Sanki insanlar bir garip bakıyorlardı ona şimdi.Düşünceleri ile boğuşuyordu ve düşündüğü şeyler terletiyordu onu. Bugüne kadar bu ikilik onu hiç bu kadar yormamıştı.Değişen bir şeyler vardı içinde.
Birazdan bulunacağı ev göründü uzaktan.Elindeki yükler ağırlaşıyordu git gide,içindeki yüklerde eziyordular onu.Evin kapısına vardığında ne yapması gerektiğini düşündü,aklına hiçbir şey gelmiyordu.Öylece durdu bir süre.Elindekileri yere bırakıp anahtarını çıkardı ve içeriye dalıverdi.Bir an önce tenine sinmiş her şeyden kurtulmak için bir duş almalıydı.Bedenini örten giysilerden teker teker sıyrıldı ve şimdi banyodaydı.Suyun sesi sanki dinlendiriyordu onu.Hiç bu kadar uzun süre kalmamıştı duşta.Başından aşağıya doğru süzülen suyla kendisi arasında ortak bir nokta buldu.Su da akıp gidiyordu o da.İkisi de ulaşacakları noktayı bilmiyorlardı.Havluya sardı zayıf bedenini ve odasına geçti.Üzerine hafif bir şeyler aldı.Acıktığını hissetti,mutfağa gidip bir ekmek arası hazırladı ve meyve suyunu alarak odasına geçti.Gözü dün gece masa üzerinde bıraktığı kağıt kaleme ilişti.Hiçbir şey yazmak istemiyordu.Yatağına uzandı boylu boyunca ve düşünceler deryasına daldı yeniden.
Gerçek anlamda bir kez aşık olmuştu,içinden sevmişti.Çalamamıştı kapısını.Rahminde taşımıştı aşkını.Doğum sancısının başladığı anda korkmuştu.Aşkın doğasını bozabilirdi dışarıdaki hava.Doğumun gerçekleşmesine izin vermemiş,rahminde öldürmüştü onu.Bir katildi bu yönüyle ya da içinde büyüttüğü aşkı,sevdiği insanla bile paylaşmak istemeyen bencil bir yaratık.Birileri de aşkı onda bulmuştu,dile getirmişlerdi cesurca.Onların umudu olamazdı;çünkü kendisi umutsuzdu.Başkalarına umut olmaktan (olamamaktan) hep bu yüzden korkmuştu.
Dönüp ardına baktığında acı çekiyordu,üzülüyordu:ama kesinlikle pişmanlık duymuyordu.İçinde kendine göre yaşamıştı onu.Hayallerle süslemiş,tüm duygularına ortak etmiş,içindeki hiçbir şeyden mahrum bırakmamıştı.Zamanı geldiğinde yok etmeyi de kendine görev bilmişti.Yüreğindeki zamanını doldurmuş bulunuyordu.
Aynı şekilde içinde büyüyen biri vardı şimdi.Diğerinden daha dişli.Taşıyamıyordu bu yükü;ama ne pahasına olursa olsun yenilmemeliydi.Bunun da sonunu seziyordu.İstemeyerek başlamıştı içinde.Diğeri gibi davetsiz misafirdi bu da.Vakit erkenken incitmeden uzaklaştırmalıydı kendinden.Tam büyümeden ve daha fazla zarar vermeden ruhuna, kapılarını açıp, göndermesi gerekiyordu bu davetsiz misafiri.Kendince ölümü yakıştırmıyordu bu sevdasına.Ya kendi isteğiyle terk edecekti bu bedeni ya da bu beden usulca çekip gidecekti.Yorulmuştu artık.Bir tek gözyaşını kaldıramazdı bu oda.
Düşüncelerindeyken içindeki gerçek ruhun ne zaman ve nasıl yabancılaştığını anlıyordu artık.Diğer ruhunu gerçeğine ne zaman ortak ettiğini biliyordu şimdi.İçinde ilk aşkını büyüttüğü gün yakalanmıştı bu hastalığa.Hastalığı,kendini fark ettirmeden günden güne yayılmıştı içinde.Yarılamıştı ömrünü ve bu yeni kıvılcım ona son demlerini yaşatıyordu sanki.
Şimdi yatağında huzurlu bir şekilde uzanmıştı.Gerçeği yakalamıştı.Gözlerini kapadı ve derin bir uykuya daldı.
Gözlerini açtığında dışarıdaki mesaisinin bitimine iki saat kalmıştı.İçindeki mesaisi ise üç-dört saat sonra başlayacaktı.Vücudu uyku bahanesiyle onu bu saate kadar oyalamıştı.Merve’nin bu gece yapması gereken çok önemli bir işi vardı ve kendi gerçeğini herkese kanıtlamış bir filozof gibi mutluydu şimdi.Geceyi iple çekiyordu.Hiç olmadığı kadar cesurdu bugün.İçinde taşıdığı yoğun telaş yok olmuştu.Bu gece her şey olması gerektiği şekilde olacaktı.
Farklı bir öğün ve atılan farklı adımlar…Kendisini yeniden yaşamaya başlıyordu.İçinde yenilgiyi şimdiden kabul eden o pörsümüş ruhuna zaferi temsilen bir tebessüm yolladı.
Pencereye doğru yöneldi;belki de gerçekten çok seviyordu yıllarca görmeye alıştığı bu manzarayı.Çevre evlerin ışıkları tek tek yanmaya başlamıştı. Zaman ona doğru kayıyordu.Küçük valizini yatağının üzerine bıraktı.Kitaplığında okunmayı bekleyen birkaç kitabını ve üzerindeyken kendini rahat hissettiği bir iki parça elbiseyi valizine yerleştirdi.
Bu güne kadar yazmış olduğu ne varsa şimdi çöp kutusundaydı.Onu mutsuz eden seçilmiş fotoğraf kareleri de yazılanlarla aynı kaderi paylaştı.
En önemli yere gelmişti şimdi:Beynine ve yüreğine.Elleri hazırdı ve aynada ona bakan gözleri hiç olmadığı kadar cesaret veriyordu ona.
Masa üzerinde duran kolonya şişesini çöp kutusunun üzerine boşalttı.Bir kibrit çöpüyle alev almaya başladı kutunun içindekiler.Sıra son hamledeydi.Canının çok fazla acıyacağını biliyordu;ama kurtuluş bundaydı.Tereddütsüz davrandı hemen.Yüreği ve beyni kanlı ellerindeydi.Ya şimdi kurtulurdu bunlardan ya da sonsuza kadar bu acılarla yaşardı.Bir an bile pişmanlık yaşamaması gerekiyordu şimdi.
Kutunun içinde yok olmaya mahkum şeylere tek hamlede yüreğini ve beynini de ekledi.
Mutluluğunu kanıtlayan tek şey,içi boşaltılmış bedenindeki yüzüne yayılan o tarifsiz gülüşü oldu.Merve huzurluydu ve de mutlu…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Masal Kahramanına Bağışladım Gözlerimi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Duanla ve Duamla [Şiir]
Halil Serkan Öz Anısına [Şiir]
Nehir - Bahçe - Sonsuzluk [Şiir]
Ses - Siz [Şiir]
Hayâl [Şiir]
Duyarsan Sanadır Sesim [Şiir]
Durmazsam [Şiir]
Dumrul [Şiir]
Kurtaramadım Kendimi [Şiir]
Düşen Ten [Şiir]


arjin arslan kimdir?

hüzünle kovalamaca oynadım her zaman ve hep hüzne ebelendim. . .

Etkilendiği Yazarlar:
ahmet arif,yılmaz odabaşı,murathan mungan,yılmaz erdoğan,özdemir asaf


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © arjin arslan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.