Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon |
|
||||||||||
|
Kanı dondu adamın. Kadın söylemedi, adam duymadı devamını ama; ikisi de biliyordu bu yarım kalan konuşmanın ne anlama geldiğini. Bir rüzgâr getirmişti kadını. Adam yıllarca bek-lemişti. Ne fırtınalar, ne lodoslar görmüştü bu ıssız adada. Hep o kadının –rüzgârın ona getireceği kadının- hayaliyle dayanmıştı bu ıssızlığa. Tam umudunu yitirmek üzereyken bir meltemle gelivermişti kadın. Demek o güçlü fırtına-ları boşuna göğüslemişti adam. Olsun, mutluydu. Yeryüzündeki herkesten daha mutluydu o gece. Ertesi gün kahredici bir düşünce saplandı beynine. Bir melteme kapılacak kadar hafifti kadnın yüreği. Bir meltemle gelen, başka bir meltemle gidebilirdi. Yüreği sıkışıyor, kulakları uğulduyordu adamın. Günler boyu bu düşünceyle kahroldu. Bütün neşesini kaybetmiş, korkusunu gizleyemez olmuştu. Yıllarca özlemle beklediği rüzgâr düşmanıydı şimdi. Bir gece bir kulübe gördü düşünde. Taştan yapılmış, dışı çamurla sıvanmış, penceresiz bir kulübe… Uyanıp işe koyuldu hemen. Tıpkı düşündeki gibi bir kulübe yaptı. “Hadi gir!” dedi kadına; “Bunu senin için yaptım. Aşkımızı bu kulübe koruyacak.” İsteksizce girdi kadın, sadece adamı çok sevdiği için, onu yeniden mutlu görebilmek için. Adam huzurluydu o gece. Ondan sonraki geceler de… Yıllarca o kulübede yaşadı kadın. Tek eğlencesi rüzgârla yaptığı yolculukları düşlemekti. Yüzünü yalayan o tatlı esintiyi hayal ederek katlandı bu tutsaklığa. O gün kulübenin dışındaki sıvadan bir parça kopup düştü. İki taşın arasından ılık bir esinti doldu içeriye. Kadın yüzünü taşlara yaklaştırıp yanaklarıyla dokundu rüzgâra. Doyasıya ciğerlerine çekti. Öylesine dalmıştı ki; adamın içeri girdiğini bile farketmedi. Adam hışımla atıldı kadının üzerine, eline ne geçtiyse fırlattı, avazı çıktığınca bağırdı. Kadın anlamsızca bakıyordu yalnızca. Yıllarca görmeye alıştığı sevgi dolu gözleri arıyordu adamın yüzünde. Adam sakinleştikten sonra: “Gideceğim,” dedi kadın. “gideceğim. Dayanamıyorum artık. Bu rüzgâr…” Devamını içinden geçirdi kadın: “Bu rüzgâr kendime getirdi beni. Buraya ait değilim ben. Öylesine seviyordum ki seni, sevgin öylesine ağırlaştırmıştı ki yüreğimi… İstesem de bir rüzgâra kapılıp gidemezdim ilk zamanlar. Ama sen yıllar süren bu tutsaklıkla, içimde iyi olan ne varsa öldürdün. Sev-gini tükettin azar azar. Hafifledi yüreğim yeniden. Bu minicik delikten sızan esintiyle gidiyorum şimdi. Oysa fırtınalara meydan okurdu sevgim.” “Daha kalın sıvamalıydım duvarı.” diye düşündü adam. “Duvar örmemeli, sevgime güvenmeliydin.” diye düşündü kadın. “Bu sevgiye gereken özeni gösteremedim. Ara sıra yenilemeliydim sıvayı.” diye düşündü adam. “Bu kulübeye hapsedip, rüzgârdan ayırmasaydın beni, ölene dek yanında olurdum. Hiçbir rüzgârın gücü yetmezdi beni senden koparmaya.” diye düşündü kadın. “Değiştirebileceğimi sanmıştım. Ona rüzgârı unutturabileceğimi sanmıştım.” diye düşündü adam. “Sevginin kurallarını zorladın. Esaretin gücünü, sevginin gücüne tercih ettin. Sevdiğin insanı köklerinden koparmaya, onu kendi gerçeklerinden uzaklaştırmaya kalkıştın. Yüreğinde olanla yetinmedin.” diye düşündü kadın. “Onu çok sevdim. Dünyada hiçbir erkeğin, hiçbir kadını sevemeyeceği kadar sevdim.” diye düşündü adam. “Sevgine inanmıyorum. Eğer sevseydin ben bir kulübede tutsakken rüzgâra veremezdin göğsünü. Beni uzaklaştırmışken yaşama sevincimden, doyasıya çıkaramazdın yaşamanın tadını.” diye düşündü kadın. Ayağa kalktı. Yavaşça kulübeden çıktı. Bir kuş gibi çırpınıyordu yüreği. Deniz kıyısına geldi. Usulca bıraktı kendini rüzgârın kollarına.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Feraye, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |