İnsanlara verdiğimiz ve insanlardan gördüğümüz değeri belirleyen öğeler maddi dünyanın içinden ne kadar olmalıdır? Ben buna olabildiğince az diye cevap veriyorum.. Çünkü hayattan şu ana kadar şunu öğrendim ki elimizde olan tek şey hislerimiz ve düşüncelerimiz.. Bunun dışında kalan herşey hayat izin verdiğince gelişir, oluşur.. O sebepledir ki maddi fikirlerle çevrelenmiş insanların yaşamı hep daha fazlası yönünde bitmek bilmez bir savaş, boş ya da gerçekleştirilebilir umutlar ve umutsuzlukla dolu geçen bir ömür oluyor.. Birken üç, üçken beş, beşken on neden olmasın? Sonu varmışçasına bir koşuşturma ve tüketilen ömürler.. Şu durumda huzurumuzu, iç dünyamıza ve bizi mutlu eden şeylere toplamamız her ne kadar günümüz dünyasında zor olsada önemli bir kapı oluyor.. Ancak bu kapıdan girerken üstümüzdeki maddi beklentileri dışarıda bırakarak o huzuru bulabiliriz.. Çünkü maddi dünya, iniş çıkışlarla buna bağlı olarak çıkmazlar ve sorunlarla dolu.. Eğer ki iç huzuru bulacağımız yere maddi dünyadan öğeler yerleştirmeye kalkarsak bu yoz bi huzur olur.. Her an tehlikede, samimiyetten ve varoluşsal duruştan uzak topal bir huzur.. Bir örnek vermek gerekirse; birinin birine olan sevgisini maddi olguların etken olduğu konularla belirlemesi yanlıştır.. Çünkü kişinin maddiyatı o kişinin hislerinin tercümanı olmadığı gibi hislerini dile getirmede bir etken de değildir.. Çok seviyorsa tek taş alır, sevmiyorsa iplik bağlattırır ya da seviyorsa atlar gelir sevmiyorsa gelmez değildir işin özü, çünkü yapılanlar ve alınan kararlar insanın kalbindekiler gibi değil, elde olmayan dinamikler üzerinden gelişir.. Asıl öz el eleyken, göz gözeyken sadece varlığınla ısınıp ağlayabilmektir.. Eğer ki iki insan maddiyattan arınıp kendini varoluşsal olarak birlikte görürse onların karşısında durabilecek bir maddiyat olduğunu düşünmüyorum.. Bunun için bu algı seviyesinde birini arıyorum.. Bana benim maddi dünyadaki savaşımda destek olacak, üzmeyecek, düşüncesizlik etmeyecek, fikirlerimi, hislerimi, hayallerimi gerçekleştirmek yönünde anlayış gösterip aynı şekilde anlayış görebilecek biri.. Bunun için gerçekten hayatın içinde olup hayatı anlamaya, anlamlandırmaya çalışan biri lazım.. Hayatın dengelerden oluştuğunu ve kendi isteklerine, hayallerine göre her zaman gelişemeyeceğini ama özün el ele, göz gözeyken bambaşka olabileceğini hissetmesiyle çözebilecek biri.. Böyle birileri var ancak bulması çok çok zor.. Bu algı seviyesinde insanların karşılaşıp uyuşması lotoda kişiye büyük ikramiye çıkması kadar zor bir olasılık.. Çünkü günümüz dünyasında sapla saman birbirine karışmış, maatteesüf ne kendini ne hayatı anlayamamış insanlar, hayatın her yanını doldurmuş ve kendilerini birşeymiş gibi gösterebilmek adına tüm bunları anlamış ya da anlama yolunda ilerlemiş gösteriyorlar.. Acı olan tüm bu anlatmaya çalıştıklarımı anlamak için uygun alt yapıya sahip ya da bir nebze anlamış bazı insanların; bu maddi dünyadan arı, içten sevgiyi görüp tercih etmemesi.. Evet, göz göre göre ben böyle bir sevgi istemiyorum demesi, açıkçası elindekilerin ne kadar öz olduğunu anlamadan, kıymetini bilmeden, kendilerinin maddi beklentilerine daha uygun bi sevgi araması.. Tek kelimeyle acı..