..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > sedat




2 Mayıs 2010
Söz Gümüşse, Sükut Altındır.  
sedat
İnsanlar, sessizliğinizi kendilerine karşı takınılmış olumsuz bir tavır olarak görüyorlar çoğu zaman. Ya da canınızın bir şeye sıkkın olduğuna karar veriyorlar. Siz sessiz kaldıkça durmadan mantık yürütüyorlar. Durmadan bu sessizliğin ne anlama geldiğini düşünüyorlar. Sonra da sizin kendi düşündükleri şeyi yapmakta olduğunuzdan emin oluyorlar. Bundan bir an olsun şüphe duymuyorlar. Sizin sessizliğinizi bir şeye yoruyorlar ve sonra onun öyle olması için bilinçsizce ellerinden geleni yapıyorlar. Aynı şeyi dünyaya da yapıyormuyuz ? Dünya sessizce kendini sunuyor bize, ama bizler sadece kendi yorumlarımızın yansımalarını görüyoruz dünyada.


:BCGC:

Beşeri kanunları yalnız iki kişi çiğner ; deli ve dahi. Halil Cibran

Neden yeni tanıştığımız insanlarla sürekli konuşmak zorunda hissederiz kendimizi?
Yeni tanıştığımız bir kişi ile konuşmadan, sessiz bir ortamda başbaşa bulunma cesareti gösterebildiniz mi hiç ? Karşılıklı konuşmadan ne kadar bir süre birlikte olabilirsiniz ? Şimdi hemen tepki vereceksiniz biliyorum. Olur mu öyle şey ! Madem konuşmuyorsunuz, neden beraberce oturuyorsunuz ? Aklınızdan zorunuzmu var ? diyorsunuzdur içinizden.

İnsanlar, sessizliğinizi kendilerine karşı takınılmış olumsuz bir tavır olarak görüyorlar çoğu zaman.
Ya da canınızın bir şeye sıkkın olduğuna karar veriyorlar. Siz sessiz kaldıkça durmadan mantık yürütüyorlar. Durmadan bu sessizliğin ne anlama geldiğini düşünüyorlar. Sonra da sizin kendi düşündükleri şeyi yapmakta olduğunuzdan emin oluyorlar. Bundan bir an olsun şüphe duymuyorlar.
Sizin sessizliğinizi bir şeye yoruyorlar ve sonra onun öyle olması için bilinçsizce ellerinden geleni yapıyorlar. Aynı şeyi dünyaya da yapıyor muyuz ? Dünya sessizce kendini sunuyor bize, ama bizler sadece kendi yorumlarımızın yansımalarını görüyoruz dünyada.

İnsanlar neden kendilerini konuşmak zorunda hisseder. Özellikle de herkesin bildiği şeyleri söylemenin ne faydası olabilir. Mesela "trafik felaket" , "hava çok sıcak"... vs vs. Sanki konuşmazlarsa çeneleri sonsuza kadar kapalı kalacağı korkusu vardır."

Kendimize ait bir benlik tanımımız var. Her durumda bu benlik tanımımızın karşımızdaki kişiye empoze edilmesine ihyiyaç duyarız. Bu benlik tanımımızın onaylanmadığı her durum bizim için ölümle yüzleşmek gibidir. Aslında, derin düzeyde hepimiz onun salt bir tanım olduğunu ve somut bir gerçekliği olmadığını biliyoruz. Benliğimizin, var olduğuna ikna olmamız için, ihtiyaç duyduğumuz onaylanmayı elde etmek için karşımızdaki insanlara kendimizi anlatmak zorunda hissediyoruz. Karşınızdaki kişiyle konuşarak kendimizi yeniden ve bir kez daha onun gözünde oldurarak , olduğumuz durumu ve kendi tanımlamamızı sağlamlaştırmaya yönelik bir çabaya gireriz.

Böylece, yaptığımız tanımlamayla kendimizi güvende ve sağlam bir zeminde hissederiz.
O nedenle sesiz kaldığımız zaman, kendi benliğimize zarar verdiğimiz duygusunu yaşarız.

Sessizlikle ilgili çarpıcı bir örnek vermek gerekirse, o da mezarlıktan geçme anımızdır. Hepimiz biliriz ki mezarlıklardan geçerken sessizlik bizim için kabul edilemez. Muhakkak ses çıkarmamız gerekir; ya ıslık çalarız, ya şarkı söyleriz... Bu şekilde korkumuzu bastırdığımızı sanırız. Ama ne yaparsak yapalım korku gene içimizde barınmaya devam eder. O halde ses, korkudan kurtulmanın bir can simidi özelliğini taşımaktadır. İşte bu durum tüm yaşantımızda da kendini hissettirir. Diğer bir deyişle her şartta konuşmak zorunda olmamız, aslında bilnçaltındaki korkumuzun yarattığı sanal bir olgudur. İki kişinin konuşmadan durabilme becerisi, kendinle ve çevreyle uyumlu olmanın bir ifadesidir.

Yazımızın başında sorduğumuz sorunun cevabı belkide Etienne Bonno de Condillac’ın (1715-1780) kuramında gizli.

Ünlü Fransız düşünüre göre, duyu algılarından kaynaklanan gözlemlerin, bilginin kaynağı olduğu ilkesine dayalı bir duyumculuğu benimseyen Condillac, tüm bilgilerin şekil değiştirmiş birer duyum olduğunu savunmuştur. O, bilginin de ötesinde, insanın tüm zihinsel faaliyetlerini dış dünyaya ilişkin duyumlara indirgemiş ve bu tezini kanıtlama yollarını aramıştır.

Ünlü düşünür Etienne Bonnet de Condillac, duyularımızı incelemek için bir heykel tasarlar;
bu heykel insanların bütün alışkanlıklarından yoksun taştan bir heykeldir. Duyular tek tek verilecektir. Önce koku duyusu verilir, sadece koku duyusu olan bir heykel ne bilebilir? Bir menekşe kokusu uzatılarak deney başlatılır, salt menekşe kokusuna haiz ve bundan başka bilgisi olmayan heykelimizin değişimler hakkında henüz bir düşüncesi yoktur. Haz, onu, hiç bilmediği acıdan ne kadar korkutamazsa, elem de ona hiç bilmediği bir tadı arzu ettiremez. Şimdi heykelimize bir gül koklatırsak karşılaştırma başlayacak ve biri, şimdiki duyumla, öteki artık varolmayıp izlemini süren, iki varolma biçimi içinde bulunacaktır.

Artık eskiden varolmuş olduğundan farklı durumda olduğunu duymaya başlamıştır. İşte ilk bilgi budur. Kokuların çoğalması bilgileri de çoğaltacaktır. Soyutu bulacak, geçmişle ve gelecekle bağlantı kuracaktır. Sadece tek duyu bile heykelimizin aşık olması için yeterli olacaktır. Hatta kin güdebilir, umuda kapılabilir. Condillac'a göre, insanı harekete geçiren ilk düşünceler, haz ve elemdir. Böylece umut, korku, haz, tiksinme hepsi aşkı doğuran aynı ilkeden kaynaklanırlar.

Ve sorumuzun cevabı bu deneyde gizli... Duyularınızın illa sese ihtiyacı yoktur. Sessiz de varolursunuz ve haz duyarsınız...

Acaba hiç başka insanların yanında sessiz kalmayı denediniz mi ? Ben denedim. Ama insanların hayret dolu bakışlarıyla karşılaştım. İnanıyorum ki, herhalde ya acıdılar, zavallı tozutmuş diye düşündüler, ya da çok sıkıntısı, üzüntüsü var, bunalımda dediler. Nadiren de olsa bu sessizliğime sessizce karşılık veren insanlar oldu. Sessizce vakit geçirdik. Bu insanların çok hafif ve akıcı insanlar olduklarını belirtmeliyim... Sükutun altın olduğunu söyleyen atasözümüzü desteklemiyor mu bu yaklaşım. Cesaretiniz varsa sizde deneyebilirsiniz !



.Eleştiriler & Yorumlar

:: ..........
Gönderen: Kâmuran Esen / ,
30 Ekim 2014
Başarılı bir anlatım. Savunduğunuz konuyu dayandırdığınız temeller de öylesine sağlam ki. Beğendim, naçizane. Devamını dilerim. Sevgiyle.

:: :-) Güzel bir konuydu
Gönderen: Müşerref ÖZDAŞ / , Türkiye
2 Mayıs 2010
Yanınızda kim olursa olsun ne kadar çok söz kullandığınız, ne uzunlukta cümle kurduğunuz değildir ömnemli olan. Bazen hiç sözsüz, sadece bir tebessümle bile orada oluşunuz çok şey ifade eder. Sessizlikte huzur vardır. Güzel bir saptamaydı aktardıklarınız. Teşekkür ederim.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İlişkiler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yapay Hayatlar
Bayram Ziyaretleri
Aynalar
Neden Saçmalarız?

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Alışılmışın Dışına Çıkmak
Din ve Ahlâk Üzerine (Japon
Ağlamak
Kutlamalar Hakkında
Altın Diş
Mektubu Bitirmek
Saygı
Karşılaştırma/kıyaslama
Yoksula Yardım Etmek Mi, Yoksulluğu Ortadan Kaldırmak mı?
Kendi Hapishanemiz

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Beyaz Yalanlar,siyah Yalanlar,pembe Yalanlar... [Eleştiri]


sedat kimdir?

Yazılarımda çevremizdeki insan manzaralarını yansıtmaya çalıştım. Aslında tüm amacım belki de kendi kendimi yeniden yaratabilmek,zihinsel de olsa dinginliğe erişebilmek. Belki de hiç bir amacı yok. Sadece vakit geçirmek için belkide. Belki de yapmak isteyipte yapamadığım yaşanmamış hayatımı dile getiriyorum kimbilir. Bilemiyorum inanın.

Etkilendiği Yazarlar:
J.Krişhnamurti,A.schopenhauer,I.Yalom,H.Cibran,D.M.Ruiz.İ.Arabi.Y.N.Öztürk


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © sedat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.