Her insanda insanlığın tüm durumları vardır. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Bilinen bir hikâyedir Konfüçyüs’ün hikâyesi: “Konfüçyüs'e sordular: "Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?" Büyük filozof, şöyle cevap verdi: "Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım. Şöyle ki: Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki dil, çok önemlidir!"” Konfüçyüs’ünde belirttiği gibi dil hayati bir önem taşıyor bir millet için. Farkında mısınız bilmem? Adım adım, planlı bir şekilde yapılan şeyler var. Zaman zaman bazı yabancı kelimeler dilimize giriyor. Önce, örnek saydığımız sanatçıların, bilim adamlarının, siyasetçilerin, gazetecilerin, dizi oyuncularının televizyonun önde gidenlerinin dilinde bir yabancı kelime beliriyor. Sonra, bu kelime sık sık kullanılmaya başlıyor. Reklamlarla genişlemeye başlıyor. Halkın ,eğitimsiz insanlarımızın, ta çocukların diline kadar giriyor. Dilin temeline yerleşti mi birden bire her yerde bu kelime duyulmaz oluyor. Ancak ara ara görmeye başlıyorsunuz. Örnek olarak “Konsept” kelimesi gibi. Sonra yine bir yabancı kelime daha, sonra bir daha… Böylece kurbağa örneğindeki gibi dilin yavaş yavaş, belli ettirilmeden yok edilmesi amaçlanıyor. Bakın şimdilerde bir dizi var “Türk Malı”. Orada bir “Abiye Kuzu” var. Ne yapıyor bu Kuzu? Dilimizdeki kalıplaşmış ifadelere- atasözlerine,deyimlere- saldırıyor, onların işleyişini parçalayıp yok etmeye çalışıyor.. Bilindiği gibi kalıplaşmış ifadeler değiştirilemez. Onlarla oynanamaz. Ama bu dizi senaristleri mizah adına oynuyor. Bunu ya bilinçli yapıyor ya da bilinçsiz. Ama dilimize kötülük ettiği kesin. Bakın Churchill ne diyor: “Ben insanlara yalnız anadillerini bilmedikleri zaman dayak atılmasına taraftarım.” Bu dizi ya yayından kaldırılmalı ya da formatı değiştirilmeli. Televizyon, radyo,sanatçılar, konuşmacılar topluma örnek olmak zorundadır, köstek değil. Yazımın başında bahsettiğim Eurovision yarışmasında sırf başarılı olmak için başka bir dilde şarkı söylemeyi anlayamıyorum. Evet, başarılı olursunuz ama bir taraftan da çok büyük kayıplarınız olur. Sertap Erener”le birinci olduk,Manga’yla ikinci, Şebnem Paker’le üçüncü olduk. (Bize üçüncülük getiren Şebnem Paker’in ayrı tutulması gerekir.. Dil ve müzik hem kültürümüzü yansıtır, hem de Atatürk’ün istediği Doğu ile Batı kaynaşmasının başarısıdır. ) Yeter atık, başarımızı kanıtladık. Gelecek yarışmalarda Güzel Türkçemizi yansıtan çalışmaların arttırılması gerekmektedir. Diğer bir husus, İngilizce cümle yapısının dilimize yerleşmesi. Bu daha vahim. Yahya Kemal, “ Sözdiziminde Türk milletinin cümleye verdiği mimariye şiddetle sadık ” kalmamızı önerirken acaba o dönemde böyle haince saldırıların olduğunu görmüş müdür? “Ayşe ben, Fatma ben” gibi kullanımlarım diziler sayesinde çoğaldığı bir gerçek. Herkes dili oyuncak zannediyor. Bir gün oyuncak sandığımız şey elimizde patlayabilir. Dikkat edelim. Lanaoor,” Bir ülkenin kanunlarının çiğnemesinden sonra en büyük suç, dilin çiğnenmesidir.” diyor. Bu suçu göz göre göre işlemeyelim. İşleyenlere de izin vermeyelim. Son olarak, dil erozyonunun önlenmesi için bulaşıcı dil yaralarının karantina altına alınması, tehlikenin geldiği yerlere (tv,radyo,internet,telefon) çok sıkı yaptırımların yapılması, ülkenin her yerinde dil ormanlarının oluşturulması, bahçıvanların yerleşmiş hastalığa karşı acımasız olması,gözlerini kırpmadan hastalığı yok etmeleri, dil alanında karar mekanizması olanların dilin dönüştürücü gücüne güvenmeleri ve harekete geçmeleri, duyarlı insanlarımızın evlerde,parklarda, gezmelerde yerinde müdahalelerle bu hastalığa karşı koymaları gerekmektedir. Hamiş: Bu arada dille ilgili bir yanlış yapmışsam, affetmeyin, acımasızca saldırın, her saldırınız kabulümdür.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Göktu Kara, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |