Muhalefet ve Tarafgirlik Meselesinin Özüne Bakış 2
Saf yani kurumsallaşmamış haliyle muhalefet kavramının özüne ikinci. Bakış
Saf yani kurumsallaşmamış haliyle muhalefet kavramının özüne ikinci. Bakış
Parti içi gerçek demokrasi uygulanabilirse; her kadro ve her delege, demokratik bir ahlak ile davranış sergileyebilir ise; her konu ve her karar, en demokratik bir tarzda konuşulup, tartışılabilir ise, hiç bir problem yaşanmadan, tüm sorunların hakkından gelinebileceğine inanıyorum. Eleştiri ve özeleştiri mekanizması, en samimi duygularla, içtenlikle doğru bir
Sayın Melih Aşık’ın Milliyet Gazetesi’ nde ‘’2009 ‘un Şeyleri’’ başlıklı yazısını örnek alarak
ben de kendimce, 2009 yılını ‘’ en bi şey’’ ledim
Hakkın rahmetine kavuşan Erbakan Hoca,vefat ettiği 27 şubat gününden beri gazete ve televizyonlarda...
Şehidimiz var. Şehidin olmadığı bir gün mü var? Toplum şehit haberlerine alıştırıldı. Artık sıradan bir magazin haberinden farklı verilmiyor. Toplum "nasıl olsa şehit var" düşüncesiyle hareket edecek duruma geldi. Şehit, hangi aileden ise, acıyı yaşayan da o ile dışında kimse olmuyor. Hatta daha da kötüsü, o acı ile
Şimdi, Leh yazar Sienkiewicz'in ünlü romanı Quo Vadis?'in sayfalarını çevirelim.
Aziz Petrus'un, Roma'dan Neron'un zulmü yüzünden kaçarken çoktan çarmıha gerilmiş İsa'ya rastladığında, şaşkınlıkla sorduğu soruyu hem yönetenlere, hem yönetilenlere soralım:
Petrus: "Quo Vadis?" (Nereye gidiyorsun?)
İsa: "Roma'ya, yeni baştan çarmıha gerilmeye gidiyorum
Amaç bir “belirsizlik ortamı yaratarak”, kendi sundukları alternatifi halka kabul ettirmek. Halkı askeri darbeyi “ister hale” getirmeye çalışıyor. Kaos yaratarak, ülkede güvenliği yok ederek, güvenlik açığını askerle kapamayı istiyorlar.
Merhaba. Kurtuluş Savaşımızda Fransa'dan, İngiltere'den , İtalya'dan Yardım Aldık mı ?, başlıklı yazımı görüşlerinize sunuyorum.
O,aymaz gerici kafasıyla hayal edip,özlemini duyduğu tek şey;eğitimsiz,donanımsız,bir parça kuru ekmeğe mahkum kalacağı şimdiden besbelli üç cocukların,biraz büyüyüp kandırılmaya müsait hale geldiklerinde,beyinlerinin yıkanıp Atatürk’ün Cumhuriyetini yok etmeye çalışacak isyancılar yetiştirilmesinin peşinde.
Hükümet yandaşı medya ve mensubu yazarlar el üstünde tutulup uçaklardan inmezken muhalif yazarların alaşağı edilmesi hangi hukuka ve insanlığa sığar,neyle nasıl izah edilebilir anlamakta zorlanıyorum.
Bugün içinde bulunduğumuz politik ve toplumsal durumumuz Türkiye’de bizzat yaşayan bir çok insanın düşündüğünün aksine pek de iç açıcı değil. Tabi bunu onlara anlatmak bu gerçeği düzeltmenin tek yolu aslında. Türkiye’de seçimler yaklaşıyor ve yurtdışında Televizyonlar ve gazeteler aracılığıyla bu maratonu takip ederken Türkiye’nin bazı gerçeklerine gülmek, bazılarına
Türkiye’nin kimsenin toprağında gözü yoktur . Kimsenin de Türkiye’nin toprağında ve çıkarlarında hiç gözü olmasın . Biz barış istiyoruz, kimseden bir şey istemiyoruz, kimsede Türkiye’den istemesin .
Beklentimiz, isteğimiz budur …
Tarih tekerrür mü ediyor?
Dün:Bazı tarihçi ve sosyologlara göre Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş süreci 1853 yılında ortaya çıkan Kırım Savaşı ile başlamıştır.Bu savaşın nedeni de Ortadoğu ve Kudüs’ün yönetimidir.
Iyi o zaman köprünün diğer tarafına adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın!
Ma hêzek, yan partîyek, bi şîara "yek parti, yek serok, yek nerîn" a xwe, li ser netewekî û hemî partî û hêz û rêxistinên wî gelî de ferz bike, qey pir rewa ye û yan jî, ew çawa demoqratîk dibe?
Türkiye de bu topluluğa defalarca müracaat etmiş ve fakat ne yazık ki her defasında birçok sudan bahanelerle müracaatı kabul edilmemiştir.
Üstelik henüz daha bir çözüme ulaşmamış olan Kıbrıs Sorunu devam ederken Kıbrıs Rum Tarafı bu birliğe üye olarak alınmıştır. Tabii bunda sonradan bu birliğe üye olan
1986 yılında Çernobil’de yaşanan nükleer felaket daha dün gibi zihinlerde güncelliğini korurken ABD ve Rusya arasında START antlaşmasının devamı niteliğinde nükleer başlıklı silahların sayıca azaltılmasını ön gören yeni bir antlaşmanın imzalanacak olmasıyla konu tüm dünyada önemini bir kez daha hatırlatarak, ilgili olabilecek tüm platformlarda uzun uzadıya ele alınıp,
Meydanlar dolup taşıyor, çılgınca alkışlıyorlardı. Hangi vatandaşa mikrofon uzatılsa; ülkeye huzur geldiğini söylüyor, 12 Eylüle ve darbecilere övgüler düzüyordu.
Neynovanın cehennemsi sıcağında o masumları lime lime doğrayıp, çadırları ateşe verip suçsuz bedenleri çiğneyenler kadar, o gün o cinayetlere seyirci kalan seyirciler de suçluydular işte!