Kendinden daha uyanık insanları işe aldığın zaman, senin onlardan daha uyanık olduğunu kanıtlamış oluyorsun. -R. H. Grant |
|
||||||||||
|
Herkes ölüyor... ölüm herkese bulaşan bir hastalık gibi şu aralar kimileriyse büyüyorlar hiç durmadan “bilmek”le şişiyorlar geceleri yataklarında Sonra kapılarını kilitleyip tek tek sayıp eşyalarını uykuya dalıyorlar... Oysa kapıları dahi yok kimi çocukların eşyaları dahi yok... etleri bile yok sanki zaman zaman Sadece bir gardiyanın elidir gördükleri insana dair boş karanlığında mahpushanenin... Sadece demir tabakta kumanyadır sıcacık analarının hazırladıkları yemekleri hatırlatan... Dört ömrün ortasında bir tutam duvardır mahpusluk yaşamayı unuttukça çoğalan seni saran üflesen yıkılacağına inanmadıkça seni boğan Oysa sen aslında bir rüzgarsın gerekince hoyrat üflemiyorsan mütevaziliğinden... Unutma bir elma olmadan dahi öğrendik içimizdeki kurtlara sabrı… ve sararmayı… ve ölmeyi ağaç altlarında… yapayalnız ama inandık devrimden kaçan çapulcuları göreceğimiz o güne ben sen hepimiz kuru bir öksürük öncesi gibi tıkanıyorsak bazen yanlış bilmesin itler son kavgaya çağrı için yutkunmamızdandır Babalar öldü komşu ayıplamalarında babalar bir kez daha soldu; ellerine tutuşturulunca çocuklarının hayat karneleri... Babalar seni başkalarının lafı için öldürebilir analarsa başkalarını... Ve duvar... Oysa o duvar ki ardı var... bil ki hala yeşil ilkbaharda tarlalar ve hala ısırır bizi serin bir yel gibi aşklar... aşklarımız... Buradayız tam iki adım dışarıda bahar gelince ilmek ilmek göreceksin hüznünden kalanı… ihtişamlı bir babanın ilk çocuğunu kucağına alışı gibi gözlerin kuruyacak parlak bahar ışığının altında… kır hüznü saçlarına yapışacak ılık ılık sonra uçup gidecek ve kapılar bir daha kapanmamacasına ardına kadar açık kalacak… sen yüreğinin ateşi ile aynı meydana yürüyeceksin yeniden heryer kızıl alabildiğine! Kapı kapandı ve çöktü gece hücreye saat daha öğlen İKİ... sen duymasan da kuşlar baygın bir cıvıltıyla uçuşuyorlar şehrin üzerinde... Son kez parladı gardiyanın yüzüğü... sen ilk aşkında kayboldun kendinin... ve bir çocuğun memeye kavuştuğu an kadar titreten bir heyecanla getirdin gözünün önüne tutuşan sokaklarını memleketin Yoldaş! yoldaşım haydi çık o karanlıklardan ve sana hep en yakışmış olanı yap parlat gözlerini -L- (15.05.2012-Barselona) İçerdeki öğrencilere...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Levent Ateşoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |