yüreğim hakkını nasıl ödeyeceğim. seni hep kavanoza çevirdim. seni yalanlarla doldurdum. seni çok kırdım. ah yüreğim ah! seni hor kullandım. oysa senin masmavi gökyüzü kadar ferah ve geniş olmanı ne çok isterdim. ah yüreğim beni bağışla. başım eğik gezdiğim için, hep taşları gördüm ve onları sevdim. ah bu garibanlığım kahrolsun. bir gün de gökyüzüne baksaydım, hiç seni taşlarla doldurur muydum ve ah yüreğim seni hiç kırar mıydım. ah bu garibanlığım olmasaydı, ben hiç önüme geleni sever miydim. hiç ayaklarımı inciten ve beni yerlere düşüren taşları sever miydim. şöyle gökyüzüne baksaydım, o küçücük insanları gözümde büyütür müydüm. çakıl taşlarını ben hep yıldız sandım. ah bu garibanlık bana bunları da yaptırdı. ve o taşlar hep başımı kanlar içinde bıraktı. ben sürekli taşları sevgili yaptım. onların göz kamaştırıcı bir güzelliğe sahip olduğunu sandım. ah ben taşları yıldız sandım.