İçine koyabileceğin bir karanlığın olmadan, bir ışığın olamaz. -Arlo Guthrie |
|
||||||||||
|
Aydın olma sorumluluğunu taşıyamayan, kendi ikbalini her şeyin ve her değerin üstünde gören aydın zümresinin bize bıraktığı mirasla cebelleşmekten yorgun düşmüş bir neslin gelenekle olan bağını yeninden kurması bizlere epeyce zaman kaybettirdi. Elbette ki bu süreç boyunca feda ettiğimiz nesillerin vebali bu mirasın sahibi sözde aydınların omzundadır. Millet olma şuurunu besleyen bütün manevi dinamiklere kin kusan, inançlarımızı ve kültürel değerlerimizi yaşam alanımızdan uzaklaştırmaya çalışan bu zihni geri kalmışlıkla mücadele etmekle yıllar harcadık. Birlikte yaşama kültürünün yüzyıllarca hakim olduğu bu topraklara kin tohumları eken, insanlar arasındaki kardeşlik hukukuna halel getiren bu zihniyetin sözcülüğüne soyunan insanların bir yangın yerine çevirdiği bu coğrafyada zihinleri yeniden formatlamanın zamanı geldi de geçiyor bile. Evet, asırlarca inançlarından beslenen zihinlerimiz batı düşüncesinin ürettiği virüslerin işgali altındadır. Bu virüsler bazen açıktan bazen ise kimliğini gizleyerek trojan virüsler misali zihnimizin hakimiyetini ele geçirdi. Belli bir süre bu virüslerle mücadele etme gücünü kendinizde bulabilirsiniz ancak hakimiyet onların lehine değişmeye başladıkça sağlıklı düşünme ve karar verebilme yetilerinizi kaybedersiniz. Bu aşamadan sonra palyatif tedbirlerle idare etmek mümkün olmaz. Zihnin tamamen formatlanması ve maddi, manevi ve insani değerlerle yeniden inşa edilmesi bir zorunluluktur. Bugün edindikleri kimliklerle sarf ettikleri sözler arasında mantıklı bir bağ kuramamaktan yakındığımız insanların zihinleri böyle bir işgal altındadır. Doğal olarak, bir takım kanaat önderlerinin ya da siyasi liderlerin kendilerini tanımladıkları kimlik kodlarına muhalif tavırlarını anlamlandırırken tercih ettiğimiz en kolay yol hikmet-i hükümet olmaktadır. Çünkü bu tutarsızlığı vicdanlarımıza kabul ettirebilmemizin başka bir yolu yoktur. Zihninde, kendi değerlerinin hakimiyetini kaybeden bir insanın ölçüleri de kaybolmuş demektir. Amiyane tabirle buna şirazesi kaymak derler halk arasında. Şirazeniz bir kaymaya görsün, artık tavırlarınızda ölçü tutturmak mümkün değildir. Kendi yaşam alanında şirazeyi kaybetmiş bir insanın değer sözcülüğüne soyunmasının ya da millet adına ahkam kesmesinin sözün kıymet kaybetmesinden başka hiçbir şey hizmet etmesi mümkün değildir. Doğal olarak ilk önce kendi zihinlerimizi işgalden kurtarmak ve zihni bağımsızlığımızı kazanmak sorumluluğu altındayız. Hayat dengemizi yeniden kurmak için dünyaya farklı bir pencereden bakan batı düşüncesinin tarumar ettiği değerler manzumesini hayatımıza hakim kılmakla başlayacağız işe. Bunu başarabilirsek eğer, yapılması gereken diğer hamleler kendiliğinden belirecektir. Çünkü ilk hamle zihnimizi şirazeye oturtacaktır. Ondan sonra gelecek hamlelerin niteliğini de bu şiraze belirleyecektir. O zaman göreceğiz ki, bugün ülkemizde daha insanî bir hayat tesis edilebilmek için toplumsal hayata hakim kılınmaya çalışılan değerlerin meşruiyet kaynağı olarak görülen Batı’nın bize verebileceği değerlerin tamamı, dünyanın en büyük ve en insani medeniyetini kurmuş olan bu milletin/ümmetin hafızasında, zihin kodlarında mevcuttur. Bizim açımızdan dünya, geçmişle kıyaslandığında, asla daha iyiye gitmiyor. Aydınlanma düşüncesinin vaat ettiği ilerleme idealinin insanlığa acı ve kinden başka bir miras bırakmadığı bugün batılı aydınların bile itiraf etmek zorunda olduğu bir gerçek. Bu sebeple, bugün geleceği yeniden inşa etme iddiasındaki insanların ilham kaynağı bu değerler olamaz. Gelenekle ve manevi değerlerimizle kopa(rıla)n bağı yeniden kuracak, yeni bir medeniyetin inşasına bismillah diyeceğiz. Söze Cemil Meriç’le başladık yine onunla bitirelim: “Ağaç köküyle yaşar. İnsan da öyle… Biz ise maziden koptuk istikbale bağlanamadık. Türkiye bütün kütüphaneleri yakılan, bütün mazisi imha edilen, altı yüz yılı cerrahi bir ameliyatla içtimai uzviyetinden koparılıp atılan bedbaht bir ülke…”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © FATİH YALÇIN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |