Tarihten öğreniyoruz ki tarihten hiçbir şey öğrenmiyoruz. -Hegel |
|
||||||||||
|
Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insan, yeni okyanuslar keşfedemez. Andre Gide. Yelkenliler, deniz veya göllerde rüzgâr gücü ile hareket eden teknelerdir. Günümüzde daha çok turizm, gezi ve spor amaçlı kullanılmaktadır. Yelkenli bir teknede motor sesi yoktur, sadece rüzgârın ve denizin sesi duyulur; bir de üzerinizde uçan ve devamlı çığlık atan martıların sesi. Yelkenlidekilere, deniz ve rüzgârın sesinin yanında, uzaktan kıyı ve gerisindeki manzara eşlik eder. Kıyıdan seyredenler içinse, denizdeki yelkenliler hoş bir görüntü oluştururlar. Yelkenler genellikle beyaz renktedirler. Masmavi denizde, bembeyaz yelkenleri rüzgârla dolmuş, hafif yan yatmış, denizi yara yara ilerleyen bir yelkenli ve arkasında bıraktığı ince bir dümen suyu çizgisinin seyrine doyum olmaz. Gözünüzü alamazsınız, kaybolana dek izlersiniz onu. Yani, hem yelkenlinin içindekiler, hem de seyredenler için yelkenli bir tekne hoşluk hissi yaratır. Yelkenlinin yol alabilmesi için iki ana şarta ihtiyacı vardır. Birincisi; sağlam bir tekne, sağlam yelkenler, ipler, sağlam donanım, ikincisi; rüzgârdır. Bunlardan biri yetersiz olursa yelkenli yolculuğunu istediği gibi yapamaz. Bizlerin de yaşam denizinde istediğimiz gibi ilerleyebilmemiz için, ilk olarak sağlam bir beden ve zihinsel yapıya ihtiyacımız var. Bizim teknemiz ise beden ve zihnimizdir. Her ikisinin de sağlıklı, sağlam, gelişmiş ve iyi eğitilmiş yani donanımlı olması lâzımdır. İkinci olarak, aynı rüzgâr gibi itici bir güce duyulan ihtiyâçtır. Yaşam yolunda bizi istediğimiz yere götüren itici güç, düşünce sistemimizdir. Rüzgâr olmazsa yelkenli hareketsiz kalır, akıntılarla sürüklenir bambaşka diyarlara gider. Bizler de istesek de istemezsek de yaşam denizinde ilerliyoruz, son limana kadar. Önemli olan arzu ettiğimiz yönde ilerleyebilmek. Burada devreye, zihnimiz, düşüncelerimiz giriyor işte. Zihnimizi gerektiği gibi kullanabilmek, bir beceri gerektiriyor, aynen yelkenli tekneyi kullanabilmek için bir beceriye ihtiyacımız olduğu gibi, Acemi bir yelkenci, ya yelkenleri parçalar ya tekneyi alabora eder (devirir), ya da sürüklenerek bambaşka diyarlara götürür. Usta bir yelkenci olabilmek için, oldukça uzun bir süre eğitilmiş ve öğretilmiş olmak gerekir. Bizler de hayat denizinde, teknemizi batırmadan, çarpmadan, istediğimiz yönde, neşe içerisinde yolumuza devam edebilme becerisini de ancak, akıl sayesinde elde edebiliriz. İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği, aklını kullanabilmesidir: Bu da ancak düşünmek, irdelemek ve araştırmakla mümkündür. Tüm bunlar da bilgi girdileri ile yapılabilir. Günümüzde bilgiye erişmek oldukça kolaylaşmış olmasına rağmen bilgi kirliliği son derece artmıştır ( özellikle internet ortamında ). Bu durumda aklımıza büyük görev düşüyor. Her bilgiyi mutlak doğru kabul etmemek, irdelemek, üzerinde düşünmek, araştırmak şart hâline geldi. Hayat denizinde yelkenlimizle yol alabilmemiz, ancak yelkenlerin rüzgârla dolması ile mümkün. Rüzgâr ise becerilerimizdir; bedensel ve zihinsel becerilerimiz. Becerilerimizi de çalışmakla geliştirebiliriz: Çalışmak, çalışmak yine çalışmak. Her şey, önce zihnimizde şekillenir, sonra uygulama alanına geçer. İşte bizim itici gücümüz düşüncelerimizdir. Düşüncelerimiz yerinde sayıyorsa eğer, yelkenlimiz denizde sallanıp duracak, yalpalamaktan başka bir ilerleme gösteremeyecektir. Yelkenlinin arkasında dümen suyunun ince çizgisi de olmayacaktır, yani yaşamımızdan geriye bir iz bırakmayacağız demektir. Bu tür zihinler tüm yaşamları boyunca sallanıp dururlar oldukları yerde. Bu sallanma onlara hareket ediyormuş izlenimi verirse de gerçek bu değildir. Eğer zihnimizi yeni bilgilerle devamlı beslersek, bu bilgiler üzerinde düşünerek, irdeleyerek ve yeni fikirler üretebilirsek, farkındalığımız artacak, düşünce gücümüz davranışlarımıza yansıyacak; işte o zaman hayat denizinde istediğimiz yönde, hızda, mutluluk, hoşluk içerisinde ilerleyebileceğiz. Yelkenlinin arkasında bıraktığı dümen suyu izi gibi, bizler de arkamızda güzel izler bırakarak son limana ulaşacağız. Tıpkı Bâki’nin: “ Bâki kalan bu kubbede bir hoş sâdâ imiş” deyişi gibi. “Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insan, yeni okyanuslar keşfedemez,” der Andre Gide. Tekdüze, monoton bir yaşam; her anı birbirinin aynı geçen günler, aylar, yıllar ve son liman. Tamamen uyuşmuş bir zihin, robotlaşmış bir kişiye dönüşürüz âdeta. Tekdüze bir hayat tarzından çıkmak cesaret gerektirir. Bildiğimiz yolu değiştirmek bizi korkutur. Ne ile karşılaşacağımız sorusu zihnimizi tırmalar durur. Ancak cesur insanlar yeni yollar deneyebilirler. Denizde bile rüzgâr hızını bazen azaltır, bazen artırır, bazen iyice kuvvetlenir, her an bir değişim sözkonusudur. Araba motoru bile hep aynı devirde çalışırsa, motor yorulur, devri zaman zaman artırıp azaltmak gerekir. Bizler de hayat denizinde, zaman zaman hızlanacağız, bunalacağız, hayal kırıklıklarına uğrayacağız, mutluluktan uçacağız, depresyona gireceğiz istesek de istemezsek de. ” Uçurtmalar rüzgâr gücü ile değil o güce karşı koydukları için yükselirler. “ der W. Churchill. Yelkenliler de, rüzgâr gücüne direndikleri için ileri doğru giderler. Bizler de toplumun dayattığı, klâsikleşmiş, böyle gelmiş böyle gider zihniyetine, gününü gün etmeye, benden sonrası tufan anlayışına, bir ben değişirsem ne faydası olur görüşüne, öğrenmenin, yeniliğin, gelişmenin gereksizliğine direnemezsek asla ileri gidemeyiz. Öğrenmenin, gelişmenin yaşı yoktur deyişine sarılmak zorundayız. Bazen rüzgâr hızını iyice artırır, yelkenler zorlanmaya başlar. İşte o zaman yelkenleri indirip, kuytu, rüzgâr almayan emniyetli bir koya sığınmamız gerekebilir. Böyle bir koy bulabilmemiz için, daha önce rotamız ( yol güzergâhı) hakkında bilgi sahibi olmamız şarttır. Rotamız üzerindeki kıyı hakkında araştırma yapmamız ve çok iyi harita okumamız gereklidir. Hayatımızda da, böyle fırtınalı zamanlar için sığınılacak güvenli limanlara ihtiyaç vardır. Bu tür sığınılabilecek güvenli limanlara sahip olmak, bize daha rahat, daha cesur, daha bilinçli ve güven içinde hareket etmemize olanak sağlar. Bu nedenle hayat yolunda fırtınalara yakalanmadan önce, sığınacağımız koyları, limanları belirlememizde sonsuz yarar olduğu kesindir. Bu sığınaklarımız hem maddi, hemde manevi açıdan bize destek vermelidir. Bu günler için bir köşede paramız ve dostlarımız bizim sığınacağımız limanlardır. Maddi açıdan zorlandığımız zamanlarda, dostlarımızın ortadan kaybolduğunu, ya hiç kalmadığını, ya da bir iki kişi ile sınırlı kaldığını hepimiz biliyoruz zaten. Gerçek bir dosta sahipseniz eğer, dünyanın en şanslı insanlarından birisiniz demektir. Paranız varsa, dostlarımız da yanımızdadır, bu nedenle birinci planda maddi açıdan güçlü limanlarımız (birikimimiz) olmalı demek zorundayım. Dostlarımız da olsun, ama bu limanda güvenli olabileceğiniz şüphelidir. Tercih sizin, ya son derece güvenli liman, ya da şüpheli, tehlikeli bir liman.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © sedat Yalçın, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |