"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
|
||||||||||
|
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; Memleketin birinde, sanmayın sakın Çin'de. İpek saçlı, güzel mi güzel bir kız yaşardı, İsterse gölleri geçer, dağları aşardı. İnce bilekliğinde vardı dört, beş boncuğu; Üzgün olanın yanında alırdı soluğu. Ona oralarda Boncuklu diyordu herkes; Bazen kulağında duyuyordu çağıran ses. Bir gün, gitmek üzere, gözlerini kapattı, Yine "Geç kalma." diye işitmişti fısıltı. Gözlerini açtı, selâm verdi, evde biri, Ayaktaydı, dedi: "Hoş geldin, gelsene beri." Karanlıktı dünyası, gözleri görmüyordu. Boncuklu ise: "Nedir isteğin?" diye sordu. İçi ferahlamış, umutlanmış insan gibi Biricik arzusunu anlattı ev sahibi. "Isınıyormuş gündüz onunla bütün dünya, Gökyüzünden hayat veriyormuş her canlıya. Var mı güneşin ışığında, cisminde gizem? Bir kerecik olsun, ama ben de onu görsem..." Şaşakalmıştı Boncuklu bunları duyunca, O sırada içeri girdi bir karı koca. Selâm sabahtan sonra, dediler: "Yola çıktık Geçen hafta, hep yürüdük, dinlenmedik sık sık. Şimdiye dek yuvamızda geçinip gitsek de, Sıkıntıdayız, yaşıyoruz Çatısız Ev'de." "Çatısız kalmış diye hayret etmeyin sakın." Deyiverdi erkek. "Hep yaptım, ama yel çıksın, Güçlü esiyor, uçuruyor onu çabucak; Bu gidişle tavan üstümüze yıkılacak. Duyduk, sorulara cevap alırmış her sefer, Size, buraya akıl danışmaya gelenler." Ev sahibi ise öyle düşününce biraz, Söze başladı: "Çatı dayanıklıysa uçmaz. Hep acele etmişsin yaparken sen bu işi, Doğru dürüst olsun tahtaların dizilişi." Ne lazımsa öğrendi, teşekkür edip hemen, Yola çıktı karı koca vakit kaybetmeden. Şimdi de Boncuklu sordu: "Hüzünlüsün, niçin? Güneşi nasıl göreceğini bilmez misin?" Azıcık ümidi olan istemez avuntu, Sessizliğini bozdu ev sahibi, konuştu: "Çok uzaklarda, Alçak Yüksek Dağ'da kaya var. Üzerine, Lâcivert Kaya'ya tırmananlar, Günün bir saatinde güneşi görür, ancak, Benim gibiler oraya nasıl ulaşacak?" Tuttu onu Boncuklu hiç beklemeden fazla, Gözlerini kapattı, geç kalamazdı asla. Sonra, Alçak Yüksek Dağ'da gözlerini açtı; Çıktılar Lâcivert Kaya'ya, leopar kaçtı. Sıcak güneşe yüzlerini döndüler artık; Birden değil, yavaş yavaş dağıldı karanlık. Gördü ev sahibi gökyüzünü şimdi kendi, Bembeyaz bulutlarla güneşi çok beğendi. Anladı bunu, gözleri oldu dolu dolu, Yardım ettiği için pek memnundu Boncuklu... Elinde kitap tutan şeker kattı aşına! Gökten üç elma düştü insanların başına. Bayse Hatipoğlu
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Bayse Hatipoğlu, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |