..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Murat Çağlar Kavaklı




25 Mart 2018
Malofisspor'un Umut Vadeden Yeteneği  
Murat Çağlar Kavaklı
O günde erken çıkıp, karanlık mal deposunun arasından geçerken, iki gün sonra oynayacağımız maçı düşündüm. "Mental ve kondisyon açısından maça hazır hissediyorum, hocamız görev verirse elimden geleni sahaya koyacağımından kimsenin şüphesi olmasın" diyordum basına verdiğim hayali demeçte. Karanlık mal deposunu geride bırakıp, Seka Camii'nin uzakta yanan ışıklarına doğru yürürken, yakınlardan havaya sıkılan iki el "hav sesi" duydum. Ananı avradını iki köpek bana doğru geliyordu, önce hızlı adımlarla yürüdüm, köpekler koşmaya başlayınca deparı basıtım.


:ACBB:
Hafif yağışlı bir akşam, Malofisspor olarak tam kadro kötü ışıklandırılmış İzmit’teki Eski Stadın toprak zemininde idmanımızı yapıyorduk. Sahanın bir bölümde oyuncularla yuvarlak olmuş, açma germe hareketleri yaparken, takımın hem başkanı hem hocası, hem abisi ve hem de yeteneksiz forvetimizin babası olan Hüseyin Hoca bana bakıp, “hadi hadi, en iyi senin yapman lazım bunları” dedi. Daha hiç ilk on birde sahaya çıkmamış, hatta oyuna sonradan da öyle pek girmemiş, tribünde değil de yedek kulübesindeyse haline şükretmiş biri olarak açma germe hareketlerini niye en iyi benim yapmam gerektiğini anlamamıştım. Kafa mı buluyor acaba diye iyice bir süzdüm hocayı, gayet ciddi duruyordu. Allah’ım ne saçma bir şey bu, cevap vereyim diye de suratıma dikkatle bakıyordu. Ne diyem ben sana şimdi hoca efendi, açma germe konusunda niye bu kadar büyük beklentiye girdin acaba? Alt tarafı spordan önce ya da sonra birkaç saçma sapan hareketle vücudu esnetiyorsun. Biri gelip beni “ooo bunu en iyi Murat yapar, kaslarını öyle bir esnetir, vücudunun elastikliğini öyle artırır ki inanamazsın, onu açma germe yaparken izlemek insana haz verir” diyerek övse ağzını burnunu kırardım onun. Düşününce bile sinirlendim, piiis, lafa bak hele…

Hoca suratıma ısrarla bakmayı sürdürünce istemsizce: “niye ki hocam?” diye sordum. Şaşırarak sordu: “e ilerde sen de öğreteceksin bu hareketleri çocuklara” dedi. Allah’ım giderek Badi Ekrem ve İnek Şaban’a dönüşüyorduk. “Hangi çocuklara efenim?” diye sordum. Suratındaki şaşkınlığı adam akıllı süzeyim diye dikkatle bakıyordum, şaşkınlıkla birlikte başka detaylarda keşfettim yüzünde, misal susak ağızlı oğlu gibi onun da gözler hafif şehlaydı. Etrafına sanki birini arıyormuşçasına hızla bakındı ve bana dönüp: “Sen BESYÖ’de okumuyor musun?” diye sordu. Te Allah’ım ya, kiminle karıştırıyordu beni bu adam. Acaba ilk 11’e giremememin sebeplerinden biri de bu muydu? Beni takıma aldığını sanıp BESYÖ’de okuyan lavuğu mu oynatıyordu? Tribünde olduğum zamanlarda sorun yok ama yedek kulübesindeyken beni kim olarak algılıyordu? Hafif sinirle: “yok hocam ya ne BESYÖ’SÜ” dedim. Boynunda asılı düdüğünü ağzına götürüp bir iki kez çalıp “tempo, tempo” deyip bağırdıktan sonra bana dönüp “Allah Allah öyle mi ya?” dedi. Bedenen oradaydım ama ruhen takımdan ayrı düz koşu yapıyordum. Ben ki her idmana şevkle geliyor; takım kenetlendi, galibiyet yemeni etti, Murat yılmıyor her idman üzerine koyuyor, Murat’la takım arkadaşı Enes buluştu kahkahalar havada uçuştu diye içimden spor ve magazin gündemi sunarken ağzını kırdığımın hocasının yaptığına bak.

İdmanı çift kale maçla bitirip soyunma odamızın da bulunduğu kulüp binasına doğru yürümeye başladık. DMO'nun mal deposunun bulunduğu yerden köhne kulüp binamıza doğru yürüdük. Ter ve rubetin birleşip ortaya çıkardığı kokuyla kendimizden geçtiğimiz soyunma odamızda hocanın susak ağızlı oğlu ve diğer takım arkadaşları ile kıyafetlerimizi çıkarıyor, bir yandan da haftasonu oynacağımız 2. amatör küme maçının kritiğini yapıyorduk. Sıcak suyun aktığı iki odamız vardı ve çeşmesinin duş başlığı yoktu. Ucuna bağladıkları hortumla yıkanıyorlardı ve tabii hortum olunca ister istemez sulu şakların önü alınamıyordu. Ben bu duş kuyruğuna hiç takılmadan üzerimi değişirir, terli terli evin yolunu tutardım hep. O günde erken çıkıp, karanlık mal deposunun arasından geçerken, iki gün sonra oynayacağımız maçı düşündüm. "Mental ve kondisyon açısından maça hazır hissediyorum, hocamız görev verirse elimden geleni sahaya koyacağımından kimsenin şüphesi olmasın" diyordum basına verdiğim hayali demeçte. Karanlık mal deposunu geride bırakıp, Seka Camii'nin uzakta yanan ışıklarına doğru yürürken, yakınlardan havaya sıkılan iki el "hav sesi" duydum. Ananı avradını iki köpek bana doğru geliyordu, önce hızlı adımlarla yürüdüm, köpekler koşmaya başlayınca deparı basıtım. Yaptığım idmanların hakkını veriyordum, ardıma bakmadan koşuyor, önüme çıkan karartıların üstünden atlıyordum. Bereket köpekler epey geride kalmıştı. Zaten ilgilerini çöpün kenarında hareket eden bir kutu çekmişti. Seka Camii'nin yanındaki üst geçide yaklaşınca tekrar haftasonu oynayacağımız maçı düşündüm. Üst geçitten karşıya yürürken yolun tam ortasında hareket eden bir bisküvü kutusu dikkatimi çekti, kutuya doğru koşup gelişine, karşıdaki hayali kalenin doksanına nişanlayarak Ercan Taner'in o muhteşem anlatımıyla vurdum. Ve fakat hafif ıslak kutu, bozuk zeminde havanıp 1 metre önümde dağıldı. Gol kaçmıştı, ben yine sahanın azizliğine uğramıştım. Ama Hüseyin Hoca ile maceramız yeni başlıyordu...






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın gülmece (mizah) kümesinde bulunan diğer yazıları...
Servet Yap Bir Omlet

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Gece Yarısı Rüyası...


Murat Çağlar Kavaklı kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © Murat Çağlar Kavaklı, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.