Uygarlık, gereksiz gereksinimlerin, sonsuz sayıda artmasıdır -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Sokakta yürüdükçe sürekli karşıma çıkan yamalanmış, talan edilmiş dükkanlarla doluydu. O gürültünün yankısı sanki devam ediyor gibiydi oysaki daha çok ama çok uzaktayken bu sesi bir televizyon programıymışcasına izleyen de yine bizdik. Zamanla ses yükseldi, yaklaştı ve ansızın bir gök gürültüsü gibi vurdu bizi. Kimse ne olduğunu anlayamadı ama içlerinden geçen sadece bir tek kelime vardı “Ben!”. İlerledim. Elimi bile göremezken ilerledim. Etrafta doğallıktan gram kalmamışken, her şeyin tonu siyahken ilerledim ve karşıma eski günleri hatırlatacak parçalanmış ve yanan eskiden çocukların renkli çiçekler içinde koşturduğu, sallandığı, bencil olmayan, sadece kendilerini düşünmeyen, eski günleri hatırlatan o masum çocukların parkıydı, özgürlüğün parkı. Ama eskiden hiç ama hiç eser yoktu sanki. Sadece Ateşte yanan “Ben” sözcükleri vardı. Devam ettim. Olaylar ilk olmaya başladığında üç tip insan vardı: Benler, Kanat Gerenler ve Uymayanlar. Kanat gerenler en iyileriydi. Çünkü insanın kendisinden önce diğerlerinin geldiğine inanırlardı. Keşke onlardan daha da çok olsaymış bu cehennemi cennete çevirirlerdi. Sonra “Uymayanlar” çıktı. Bunlar hiçbir şeyin olmadığına inan tehlikelerdi ama benler kadar tehlikeli değillerdi. Kurallara uymaz, sanki suça ortaklık yapan suç ortaklarıydı. Ve en tehlikelileri olan “Benler”. Benler bu tablonun ressamıydı adeta. Felaketi boya gibi kullanırdılar. Talan edilen dükkanlar, yakılan araçlar ve yok edilen parklar… Ses kapımıza dayandığında benler, koşuştururdu paçalarını kurtarmaya. Kendi kardeşlerini, akrabalarını, dostlarını. Kendilerini ölümün eşiğinde gibi düşünmeye zorluyorlardı. Otuz kişiye yetecek erzağı sadece kendilerine alıp kanat gerenlerin ölmesine göz yumuyorlardı oysaki herkese yetecek kadar vardı yaşam, kendini düşünen bir bencile değil. Karşıma bir insanın çıkması için dua ediyordum. Yalnızlıktan bıkmıştım. En son gördüğüm insan elimdeki yemeği zorla alan bir bendi. Yollarda ecel sessizliği kol geziyordu, ölüm de öyle. Neden dışarıya çıktığımı da tam bilmiyordum. Doğru yemeğim bitmişti ama dışarıda yemek bulmak bastığım yerden pembe ağaç çıkması kadardı yani imkansız. Belki bıkmıştım bu durumdan. Her şey çok belirsizdi gerçekten de. Umut tükeniyordu, cesaret tükeniyordu, hayaller tükeniyordu. Bir an düşündüm nerede yanlış yapmıştık diye ama cevabı zaten biliyordum çünkü hiçbir şeyi doğru yapmamıştık hem de hiçbir şeyi. Belki uzakta çok uzakta mutlu insanlar vardır her şeyi doğru yapan. Yolculuğumun ikinci saatine gelmiştim bile ve bir şey fark ettim: dışarısı güvenliydi. Önceleri dışarı çıkmayı bırakın cama çıkmak bile tehlikeliydi tabii kim uymuştu ki bu uyarıya. Ölüm içlerine işlediğini fark etmiyorlardı bile. Ama son hep aynıydı… Ve şimdi bana bir şey olmadığına göre doğa askerlerini siperlerden çekmişti çünkü biz kazanmıştık ama olmaması gereken bir zaferle. İnsanlık artık dünyayı mahvetmişti ilkte bahsettiğim o dumanla, o ateşle. Artık etrafta içimize giren gizli bombalar yoktu ama artık insanlık da yoktu belki son kalan insan ben bile olabilirdim. Hala bir yiyecek ya da su bulamamıştım, tek yaptığım ilerlemekti zaten. Fakat bir kıpırtı gördüm karanlık dumanı bir perde gibi hareketlendiren. Acaba bir insan mıydı oradaki ya da düşman mı? Onun bir insan olmadığını er geç anlamıştım da zaten o sadece rüzgardı, boş ve insanın içine işleyen rüzgar. Üçüncü saate girdiğimde açlığın ve susuzluğun verdiği yorgunluk artmaya dayanılmaz bir hale gelmişti artık. Galiba yapamayacaktım. Karanlık, Pütürlü ve kuru ölü bir ağaca yaslandım ve düşündüm “İnsanlığın sonunu, medeniyetin sonunu ‘ben’ getirmişti, ‘ben’ diyenler ‘ben, ben, ben…’”.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Kandurol, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |