Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Kur’an’da Allah, dinin nasıl yaşanacağını ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır. Öyle ki, günlük hayatta çok nadiren karşılaşılan durumlar bile Kur’an’da ele alınmıştır. Örneğin, zorda kalıp başka yiyecek bulamayan bir kişinin, aşırıya gitmemek kaydıyla leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanları yiyebileceği açıkça belirtilmiştir: > “Şüphesiz size leşi, kanı, domuz etini ve Tanrı'dan başkası adına kesilenleri haram kıldı. Her kim mecbur kalırsa saldırmadan ve haddi aşmadan yerse ona günah yoktur. Şüphesiz Tanrı çok bağışlayandır çok merhametlidir.”(Bakara Suresi, 2:173) Bunun gibi başka örneklerde de Kur’an, hem yaygın hem de istisnai durumlar için rehberlik eder. Saçını hastalık sebebiyle kısaltan bir kişinin ne yapması gerektiği de Kur’an’da yer alır: > “Ve haccı ve umreyi Tanrı için tamamlayın eğer engellenmiş olursanız kolayınıza gelen şeyi hediye edin. Hediye yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta ya da başından bir rahatsızlığı bulunan bu durumda oruç tutsun veya sadaka versin veya kulluğun ifadesi olarak fidye versin. Güvene kavuştuğunuz zaman kim haca kadar ümre ile tamamlamak isterse kolayına geleni hediye etsin. Kim bulamasa artık üç gün hacda ve yedi gün dönünce tam on gün oruç tutar. Bu ailesi Kutsal mescidte bulunmayanlar içindir. Tanrı'dan sakının ve Tanrı'nın cezasının gerçekten şiddetli olduğunu bilin. ”(Bakara Suresi, 2:196) Bu ve benzeri örnekler, Kur’an’ın her detayı içerdiğini göstermektedir. Kur’an, temel konulardan istisnai durumlara kadar her türlü meseleyi açıklar ve insanları başka kaynaklara muhtaç etmez. Kur’an, kendi ifadelerine göre başka bir açıklama kaynağına ihtiyaç duymayan bir kitaptır. Allah, Kur’an’ın ayetlerini birbirini açıklayıcı şekilde düzenlemiştir: > “Ve sana getirecekleri her örneğe karşılık sana getirdiğimiz gerçekle en güzel açıklamayı yaparak açıklarız.”(Furkan Suresi, 25:33) Bu ayette geçen “en güzel açıklama” ifadesinin Arapçası “ahsena tefsir”dir ve Kur’an’da “tefsir” kelimesinin geçtiği tek yer burasıdır. Bu, Kur’an’ın kendi tefsirini kendisinin yaptığına işaret eder. Ayrıca, Allah şöyle buyurur: > “Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize düşer. O'nu okuduğumuz zaman okunuşunu izle sonra onu açıklamak şüphesiz bize düşer.”(Kıyamet Suresi, 75:17-19) Bu ayetler, Kur’an’ın açıklamasının bizzat Allah tarafından yapıldığını belirtir. İnsanların yazdığı tefsir kitapları, Kur’an’ın üstünde bir otoriteye sahip olamaz. Bazı Müslümanlar, Kur’an’ın yanı sıra hadis ve tefsir kitaplarını da dinin kaynakları olarak kabul eder. Ancak bu kitaplar Kur’an’la çelişen ve ona eklemelerde bulunan hükümler içerir. Örneğin, Kur’an’da Allah sadece O’na kulluk edilmesini ve O’ndan yardım dilenmesini emretmiştir: > “Yalnızca sana ibadet eder, yalnızca senden yardım dileriz. (Fatiha Suresi, 1:5) Hadis ve mezhep kitaplarında ise, insanların başka kişilere aracılar vasıtasıyla dua etmeleri gerektiği gibi Kur’an’la çelişen ifadeler yer alır. Bu durum, Kur’an’ın merkezden uzaklaştırılmasına ve dini anlayışta büyük bir bozulmaya neden olmuştur. Allah’ın Nebimiz Muhammed'in dilinden şikâyetini aktardığı şu ayet, bu durumu açıkça ifade eder: > “Ve Elçi dedi ki: Rabbim şüphesiz kavmim bu Kur'an'ı terk edilmiş bıraktılar. ”(Furkan Suresi, 25:30) Kur’an, insanların dinlerini öğrenmeleri ve yaşamaları için yeterlidir. Kur’an dışındaki kaynakları dinin temel kaynağı haline getirmek, dini bozar ve Müslümanları parçalar. Tarihte de görüldüğü üzere, mezhepler ve farklı yorumlar İslam dünyasında ayrışmaya neden olmuştur. Oysa ki Allah, Müslümanların tek bir ümmet olmasını istemiştir: > “Ve Tanrı'nın ipine topluca yapışın ayrılmayın. ”(Ali İmran Suresi, 3:103) Mezheplerin ortaya çıkışıyla insanlar, dinlerini mezhep liderlerinin yorumlarına göre yaşamaya başlamış, Kur’an ise hayattan uzaklaştırılmıştır. Halbuki Nebi Muhammed döneminde ve dört halife zamanında, Müslümanlar sadece Kur’an’a bağlıydı. Mezhepler ve hadis kitapları yoktu. Müslümanlar, Kur’an’ın verdiği serbestlikler dahilinde kendi örf ve adetlerine göre hareket ediyorlardı. Bugün de bu anlayışı benimsemek, İslam’ın asıl kaynağına dönmek anlamına gelir. Kur’an, Allah tarafından indirilmiş eksiksiz ve yeterli bir kitaptır. İnsanları başka kaynaklara muhtaç etmeyen, kendi içinde açıklamalarını barındıran bir rehberdir. Allah’ın kitabını dinin merkezine koymak ve başka kaynakları dinin temel kaynağı olarak görmemek, İslam’ı saf ve bozulmamış bir şekilde yaşamanın yoludur. Allah şöyle buyurur: > “Bugün sizin için dininizi tamamladım ve size ni'metimi tamamladım. Sizin için din olarak İslamiyet'e razı oldum.”(Maide Suresi, 5:3) Bu ayet, İslam’ın Kur’an ile tamamlandığını açıkça ifade eder. Müslümanlar olarak Kur’an’ı hayatımıza rehber kılmalı, onun dışındaki kaynaklara gereksiz yere başvurmamalıyız. Unutulmamalıdır ki, doğru cevabı aramak, yanlış bir cevabı benimsemekten daha iyidir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Muhammed Rıdvan Kaya , 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |