Sevgi en azgın yüreği uysallaştırır, en uysal yüreği azdırır. -Alexis Delp |
|
||||||||||
|
Tuvalet ihtiyacını giderdi… Sinek kaydı tıraşını oldu ve yeni aldığı markalı tıraş losyonundan süründü… Kalktığını gören ve şaşkın şaşkın kendisini seyreden annesinin, zevk alarak, hazırladığı sabah kahvaltısını yaptı… Üzerindeki çizgili pijamayı çıkararak, sabahtan ütülendiği sıcaklığından belli olan elbisesini giyindi… Çıkmak için dış kapıya yöneldiğinde giyeceği ayakkabının boyalı olup olmadığına baktı; uygun olanı seçti ve ayağına giyindi… ”Allah’a ısmarladık anne, belki akşama gecikirim, beni merak etme, duruma göre telefon eder seni bilgilendiririm”, diyerek evden çıktı… Asansöre doğru yöneldi. Katta olmadığı için çağırma düğmesine basarak asansörü çağırdı. Asansör geldiğinde bindi ve iniş düğmesine bastı. Bir iki kat inmemişti ki elektrik kesildi; üçüncü ve dördüncü kat arasında mahsur kaldı… Birilerinin yardımcı olması için seslendi; sabahın erken saatleri olduğu için epey bir süre yardımına koşan olmadı. Ne kadar zaman geçtiğini ve ne yapacağını bilmez halde beklerken, dışardan merdiven dairesine mum yakanların seslerini işitti ve yardım istedi, Sesini işitenlerin asansörde birinin olduğunu, yardım edilmesi gerektiğini, bunun için kapıcının çağırılmasını söylediklerini duydu. Bir müddet sonra kapıcı geldi. Asansörün kapısını bir hayli uğraşmadan sonra açarak kendisini kurtardı. Asansörde kalmanın şaşkınlığı içerisinde kapıcıya ve komşularına teşekkür ederken annesinin de oraya gelmiş olduğunu ve panik halinde kendisine baktığını fark etti. Yanına vardı. Merak etmemesi ve sakinleşmesi için annesine teskin edecek birkaç güzel söz söyledi. Tekrar veda ederek ve yürüyerek apartmandan çıktı. Çıktı çıkmasına ama başına gelen, hiç düşünmediği bu olay üzerinde düşünmeden de edemedi. Düşündü, lâkin bir somut sonuca ulaşamadı. İş yerine gitmek için yaya kaldırımından gelecek dolmuşları gözleyerek giderken, yoldan geçen bir aracın üzerine sıçrattığı su ile tepeden tırnağa ıslandı. Suyu sıçratan araç duramadan devam etti yoluna; için için kızdı, lânet okudu aracın arkasından. Tekrar eve dönüp elbisesini değiştirmekten başka çare yoktu… O da öyle yaptı. Gerisin geriye eve döndü. Elektrik gelmişti. Asansöre binip binmeme konusunda tereddüt gösterdi biraz. Sonra karar verip bindi. Allah’tan korktuğu olmadı. Çünkü asansörde ilk sefer kalıyordu ve bayağı da korkmuştu yeniden kalabilme ihtimalinden. Evin zilini çaldı. Annesinin, oğlunu karşısında ıslanmış görünce: “Aman Allah’ım! Ne bu halin” diyen çığlık gibi sorusuna; olanı, biteni anlatarak cevap verdi. Randevu için gecikeceği endişesiyle aceleyle hareket ediyordu. Giyinmesinde, kendisine yardımcı olmasını istedi annesinden. Yeniden giyinmek, hazırlanmak sabah kazandığı zamanı eritmişti. Aceleyle ve telaş içinde evden çıktı... Cep telefonunu eline aldı, özür dileyerek, arkadaşlarına biraz gecikeceğini bildirdi. Biraz daha dikkatli olarak yolda yürümeyi sürdürürken bir dolmuş geldi. El kaldırdı. Dolmuş durdu. Oturacak yer yoktu ama zamanı da olmadığı için dolu olan dolmuşa binmek zorunda kaldı. Dolmuşun şoförü aracı biraz deli doluca kullanıyordu. Bir ara îkaz etmeyi düşündü sonra vaz geçti; kendi kendine: “araçtaki tek yolcu ben miyim?”, diyerek. Şoför birkaç tehlikeli manevradan sonra sakin sakin giderken arkadan yol isteyen bir aracın kornasına çok kızdı. İstemeyerek de olsa yol verdi ama yapılan hareketi hazmedemediğini gösterir gibi bir yarış ve kovalamaca başladı iki araç arasında... Kendi kendine: “bugün aksilikler birbiri ardı sıra geliyor, bunda da var bir hayır “, diye düşünüyordu ki acı bir fren sesi ile öne doğru, diğer yolcularla birlikte düştüler. Olan olmuş, korktuğu başına gelmişti... Yarış yapan iki araç çarpışmıştı. Araçlarda bulunan yolcular korku ile aşağıya inerek yapılanın yanlış olduğunu söylediler ama olan olmuştu bir kere. Kaza paniği atlatıldıktan sonra kendisini kontrol etti, bir şeyi yoktu. Diğer yolcuların da bir şeyleri olmadığını öğrenince sevindi. Yalnız iki araçta da çok hasar vardı ve şoförler nerede ise birbirlerine girecek gibiydiler. Suçlu olmalarına rağmen, şoförlerin, kavgasına engel olmak yolcuların üzerine düştü. Kendisi de kazanın şoku ile randevuya geciktiğini neden sonra fark etti. Hemen yoldan geçen bir taksiye el kaldırdı, duran araca binerek iş yerine doğru yol almaya başladı... Bir müddet yol aldıktan sonra yolun kapalı olduğunu fark ettiler. Öyle bir noktaya gelmiştiler ki yolun açılmasını beklemekten başka çare yoktu. Tekrar telefon etmek zorunda kaldı arkadaşlarına ve gecikeceğini, gerekirse beklememelerini ve yola devam etmelerini söyledi. Yaklaşık bir saat sonra öndeki araçlar kıpırdamaya başladı. Bir kilometre gittikten sonra yolun meydana gelen bir kaza nedeniyle kapalı olduğunu anladılar. İş yerine ulaştığı zaman arkadaşlarının kendisini beklediklerini fark etti. Giriş kapısına girmek üzereyken vücudunda bir acı hissetti. Ne olduğunu anlamaya çalışırken bir yaban arısı tarafından sokulduğunu anladı. Durum tehlikeli olabilirdi çünkü böcek sokmalarına karşı alerjisi vardı... Arkadaşlarına kendisinin gidemeyeceğini, yola çıkmalarını söyledi ve gerisin geriye dönerek yoldan geçen bir taksiye bindi. Şoförün: “nereye”, demesi üzerine: “en yakın sağlık kuruluşuna”, diye cevap verdi. Taksici sağlık kuruluşuna vardığı zaman vücudunda alerji başlamıştı bile... Acil servisine vararak durumu bir hayli zorlanarak izah etti. Hemen içeri alarak olayı sorguladıktan sonra gerekli tedaviye başladılar... Verilen ilaçlar sayesinde birkaç saat gibi bir süre sonra tehlikeyi atlattığını, yalnız birkaç saat daha istirahat etmesi gerektiğini söyledi acil doktoru. Bir reçete yazarak, yazılan ilaçları almasını ve kullanmasını belirtti. Bugün yaşadıklarını yaşayacağını hiçbir zaman düşünmemişti. Ama aksiliklerin arkasında ne olduğunu da asla tahmin edemedi, edemezdi de... Gaip bilgisi, bilgisi dışındaydı... ”Bugünü ve bu olayları unutmam imkansız ömrüm boyunca”, dedi... İş yerini arayarak sorumlu müdüre durumu izah etti. İş gelmeyip istirahat etmesi söylenince de evine döndü. Annesini bir kez daha şaşırtmıştı. Annesinin: ”hayırdır inşallah, geç gelebilirim derken, erken evdesin, niye?”, diyen sorusuna olanları eve girdikten sonra, özet olarak anlatarak cevap verdi. Annesinin hazırladığı akşam yemeğini yerken bir taraftan da haberleri takip ediyordu ki, spiker bir trafik kazasından bahsediyordu... İki aracın çarpıştığından, birkaç ölü ve birkaç yaralıdan söz ediyordu ki ölü ve yaralı isimlerini ekranda görünce adeta şok oldu. Çünkü ölülerden ikisi ve ağır yaralılardan biri bugün iş görüşmesine gidecekleri arkadaşlarıydı... Adeta kanı donmuş gibi kalakaldı... Üzülmeli miydi, sevinmeli miydi karar veremedi... İlk şoku atlattıktan sonra arkadaşları için çok çok üzüldü ve ağladı. Olayı doğrulamak için birkaç yere telefon etti. Kazanın doğru olduğunu ve ağır yaralı arkadaşının da öldüğünü duyunca bir kez daha yıkıldı. Aksiliklerin niçin art arda geldiğini idrak edince, hiçbir şeyin hesap dışı olmadığını anlayınca, kendinin ve insanın ne kadar aciz olduğunu düşünerek şükretti, gözleri dolu dolu, kalbi buruk. Günlerce, hatta yıllarca o günü ve olayları unutamadı. Unutması da mümkün değildi!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kadir KARAMAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |