|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
18 Ocak 2004
Yolculuklara Dair...
ömer akşahan
Ranier Maria Rilke, yaşamını Avrupa’da 90’ın üzerinde kentte sürdürmüş; o kentlerin havasını koklayarak, suyunu içerek ve insanını tanıyarak yaşamını taçlandıran yapıtları dünya edebiyatına kazandırmıştır. |
|
Yolculuklara dair...
Ömer Akşahan
“Hayatı anlamlı kılan sizce nedir?” diye sorarak başlasak söze; inanıyorum ki, bu soruyla karşılaşan herkesten farklı yanıtlar alırız. Bu ise, konunun ne çok renkli bir boyutu olduğunu da göstermez mi bize?
Evet, herkesin hayatını anlamlı kılan ya da onu hayata bağlayan -bize anlamsız gelebilen- öyle şeyler görürüz ki, doğrusu, şaşar kalırız.
Evliya Çelebi’nin yaşamı boyunca sürdürdüğü ve kitaplaştırdığı ünlü “Seyahatname”si, onun ömrünü anlamlı kılan en önemli yapıtı olmuştur.
Ranier Maria Rilke, yaşamını Avrupa’da 90’ın üzerinde kentte sürdürmüş; o kentlerin havasını koklayarak, suyunu içerek ve insanını tanıyarak yaşamını taçlandıran yapıtları dünya edebiyatına kazandırmıştır.
Marco Polo ise, Uzak Doğu’ya yaptığı zor yolculukla dünya ölümsüzleri arasındaki haklı yerini almıştır.
Sanırım verdiğim örneklerden anlaşılacağı gibi, benim hayatımı da anlamlı kılan en önemli iş; bugüne değin gerçekleştirdiğim yolculuklar olmuştur. Gittiğim her yeni yer bana büyük heyecan vermiştir. Her tanıştığım insanın bende bırakacağı izler hep önemli olmuştur.
Her başlayan yeni gün acaba bana ne gibi sürprizler hazırladı diye sorgular dururum. Elbette gezmek kadar önemli belki de daha önemli işleriniz vardır, olacaktır. Bugün artık tarihe karışan bazı meslekler aklıma geliyor: Benim ilk ustalarımdan birisi, körüklü çizme ustasıydı. Çocukluk yıllarımda Aydın’ın küçük bir kasabasında bu tür ustalara rastlayabilirdiniz. Ama şimdi bu ustalar nerdedir? Ustamın hayatını anlamlı kılan en önemli işi ise, sipariş veren müşterisinin beğenisine sunduğu bir çift körüklü çizmeydi!
Günümüzde değerler hızlı dönüşüm içinde. Bir şarkı birkaç ayda tüketiliyor, bir roman kısa zamanda yüz elli bin baskı yapılıp, unutulmaya yüz tutabiliyor. Şiir bunun neresinde derseniz, o da bu dönüşümden ne yazık ki payını alanlardan. Kişilerin hızlı iletişim çağına uygun davranış geliştirmesi artık olağan hatta bir zorunluluk oldu. Şirketler eskiden birkaç özellikli insan ararken, en az iki yabancı dili akıcı konuşabilen, bilgisayar programlarında her türlü atraksiyonu yapabilen, çalışma saatleriniz nedir diye sormayacak insan aramaktadır.
Tarih içinden günümüze kalan muhteşem yapıtları okurken aklıma, bunların ne kadar bir zaman sürecinde ortaya çıktığı sorusu takılmıştır. Zamanın değerini mükemmel bir yapıt için ne kadar gerekli olduğunu bilen insanlar ne gariptir ki, çoğunlukla batıdan çıkmaktadır. Bu nedenle, el işi ürünler halen batıda bize göre çok pahalıdır. Doğal olarak da Nobel ödüllü sanatçılar da oralardan çıkmaktadır.
Seksen yıllık cumhuriyet yaşamımızın kendi adıma elli yılını devirdim: Geriye dönüp baktığımda, mutlu olarak geçirdiğim yıllar maalesef çok az!
Her yeni kaleme aldığım şiirimin altına yazdığım kent adı, benim kendi adıma kazandığım en büyük zenginlik kaynağı, gerisi boş...
Siz siz olun, hayatınızı anlamlandıracak bir uğraş edinin... Ancak o zaman mutlu olma yolunda zevkli keşif yolculukları yapabilirsiniz.
18.01.2004 / Trabzon
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. .
Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar.
Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR!
İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim.
Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm.
Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız.
Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR!
Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir.
Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.
Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol
|
|
bu
yazının yer aldığı
kütüphaneler |
|
|
|