..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
En büyük mutluluk ve en büyük sıkıntı anlarında sanatçıya gereksinme duyarız. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > FERHAT ŞEKER




14 Nisan 2004
Beni Uykumda Öp...  
FERHAT ŞEKER
Her sabahın kimilerine göre erken, kimilerine göreyse geç uyanışları vardır... Göz kapakları kendilerine gelene kadar geçen sürede gecenin bir yarısı başlamış bir düşün kırıntıları görülür. Karın boşluğundan yayılan tuhaf seslerin adıdır açlık. Özellikle


:BHDA:


(Bölüm 1)


Her sabahın kimilerine göre erken, kimilerine göreyse geç uyanışları vardır... Göz kapakları kendilerine gelene kadar geçen sürede gecenin bir yarısı başlamış bir düşün kırıntıları görülür. Karın boşluğundan yayılan tuhaf seslerin adıdır açlık. Özellikle bir tatil günüyse ağır ağır kalkılır vücut ısısını içine sindirmiş yataktan. Hatta bazen bir kaç dakikalık miskinliklere göz yumulur. Göz çukurları içine biriken uyku tanecikleri suyun yüzle temasından hemen sonra lavabonun o ufak delikli mazgalından süzülür...

Durgun bir pazar sabahı...İşte... kalkıyor yataktan, belli ki gecenin uzun bir kısmını uykusuzlukla kovalamış...


- Offf...saat on ikiyi geçmiş bile... Yine saati duymamışım... Neyse, kalkalım bari... Can bile uyanmamış... hayret, bir de horozlar erken kalkardı derler... Caaaannn... Hadi sevgilim kalk... Caann?

- ufff...ne var sabah sabah allah aşkına, bırak biraz daha uyuyayım...

- Hadi sinir etme de kalk ama... Biraz daha uyursan tüm gününü uyuyarak geçireceksin...

- Sabahın sinirli cadısı bırak beni yaa... Bu gün pazar... offff...

- Tamam... tamam... Bak, kahvaltıyı hazırlayana kadar kendine gelmiş ol lütfen... Çay yerine seni demlerim ona göre...


Her sabah birbirine benzer uyanmalar yaşanır bu evde, genelde Elif erkencidir. Sabahın erken diyalogları mahmurluğun verdiği sinire karışan ufak gülümsemelerle bezelidir. Elif bir yandan sevdiği bir şarkıyı mırıldanırken bir yandan da kahvaltı sofrasını hazırlar. Arada bir de içerde tembel tembel uyuyan adama duymayacağını bildiği halde seslenmekten de kendini alıkoyamaz. Özellikle hafta sonları uyanışları Elif için çok önemlidir. Çünkü işe gitmeyecektir, uykusunu almış olacaktır, sabahın zinde insanlarından birine dönüşecektir, şehrin kalabalağına ve gürültüsüne daha geç karışacaktır. Ve belki de en önemlisi özenle hazırladığı kahvaltı masasının bir ucunda sevgilisiyle bir yandan gazeteleri karıştırırken bir yandan da hafta içinde özenle biriktirdiği kelimeleri paylaşacaktır.

Durun durun... Can uyanmış, mutfak kapısından içeri giriyor bile;


- Oooofff... Acıkmışım...Aman da aman ne güzel bir sofra böyle, bazen diyorum ki şu kahvaltıya cömertce harcadığın sihrini başka işlere de kullansan nasıl olur?... Gazeteler gelmiş mi canım ?

- Anlayamadım... Nasıl işlermiş ki onlar, hadi fazla gevezelik etme de otur şu masaya, sonra da yakınıyorsun yok ekmekler neden soğumuş, yok yumurtam niye fazla pişmiş diye...

- Tamam, tamam oturdum...

- Çay mı istersin kahvemi..?

- Çay olsun iki öpücüklü, bari hafta sonuna kahveyle başlamayalım...

- Al bakalıım...Dün Aylini gördüm, baya kötüydü, yine kavga etmişler anlaşılan...

- Ne zaman etmiyorlar ki zaten...

- Biraz konuştuk, sigaraya da başlamış tekrar, zavallı bırakana kadar ne çekmişti...

- Yine bırakır, boşverrr... Hem sen mi düşüneceksin kızcağızın ciğerlerini...

- Boşanmayı düşünüyormuş...

- Ne..?? Boşanmayı mı... Ciddi misin sen...?

- Ben değil canım, Aylin ciddi... Şu gazeteyi iki dakika bırakıp biraz daha dikkatli dinlemeyi dener misin..? Aylin bu sefer kesin boşanırım diyor... Hem...

- Hem..ne?

- Bu sefer Ayline vurmuş... Çok korkmuş kızcağız... Kerem'in bu kadar abartabileceğini düşünmemiştim açıkçası...

- Sonra...?

- Sonrası malum... Kızı öyle ağlar bir şekilde bırakıp çıkmış evden... Gece de eve dönmemiş...

- Bak şu Kerem'in işine... Şaşırdım doğrusu... İnsan sakin görünen birinden bu tür şeyler beklemiyor doğal olarak...

- Sakin makin anlamam ben... Vurmuş kıza işte.... Babam bile el kaldırmazdı Ayline, hadi biz büyüğüz, ara sıra bir kaç kötek yemişizdir belki ama, babam evimin en küçük prensesi derdi ona... Kıyamazdı bile, şimdiyse o küçük prenses kocasından dayak diyor... Olacak şey değil...

- Neyse canım bulurum ben Kerem'i, konuşurum... Mutlaka bir sebebi vardır ... Hadi kahvaltıya devam, çayına bile dokunmamışsın...



(Bölüm 2)


Her kırgınlık daha da bir doğurgandır günümüzde. Bir haksızlığın peşini hep başka bir haksızlık kovalar, eğer insan yaşama karşı biraz da sessizse. İki kişiye alışmış bir yatak, sabaha kadar tek bir bedeni üzerinde konuk etmiş olmayı yadırgar.Çünkü yatağın bedensiz tarafı soğuk bir iklimi ağırlamaktadır. Aylin tüm gece boyunca yatağında döndü durdu... Uyumaya dair denediği sortilerin hepsinde başarısız oldu, ara sıra ışığı ve ardından da sigarasını yaktı. Sonra bir ara pencereyi açtı, gecenin içine karışmış tüm uyumamışlıklar üzerine üfledi sigarasının dumanını. Evin içinde yalnız adımlarla voltalar attı.Televizyona takılsam belki uykum gelebilir düşüncesiyle kumandayla televizyon kanallarını şöyle bir gıdıkladı, fakat ne televizyon ne de kendisi gülebildi, şarjda elektrik sütüyle beslenen cep telofonuna göz atmayı da ihmal etmedi, belki küçük bir cevapsız arama yada bir mesaj bu huzursuzluğuna bir uyku hapı gibi gelebilirdi... Sabaha karşı elinde cep telefonuyla yatağın içinde gecenin sessizliğinde sızdı Aylin. Sabah güneşi öğlen saatlerinin dikbaşlılığına doğru ilerlerken yüzünü çimdikliyordu gün ışığı. Uyku sonrası kendine geldikten bir kaç saat sonra elinden düşürmediği telefonun tuşlarını kararsızlıkla tuşluyor.

önce kısa bir dııtt sonra da uzunu..ve karşı taraf açıyor telefonu;

- Alo, abla merhaba ben Aylin....... Evet evet iyiyim... O mu..? Hayır abla bu gece de gelmedi....Evet abla hala kızgınım ve bir türlü o gecenin şakınlığını da atamıyorum üzerimden...Aslında nerede olduğunu da merak etmiyor değilim ama, hayır hayır haber de vermedi, aramadı bile...... Sanırım bu sefer çok kararlıyım...evet seviyorum ama ne kadar daha böyle kızgınlıklarla kavgalarla yürür ki bir evlilik... Kararım kesin abla düşünmek için biraz geç kaldım sanırım.....Ben bişe olursa sana haber veririm... Pekii ablaa pekii dikkat ederim... Sen de kendine iyi bak, selam söyle enişteye, o da canını sıkmasın olur mu?... Tamam bay bay...


Aynı anda diğer tarafta, Can banyodan çıkmış saçlarını kurulamak ve diline doladığı bir şarkıyı söylemekle meşgul, az önceki telefon konuşmasına kulak misafiri olamamasının verdiği merakla soruyor Elif'e;

- Sevgilim, kimmiş arayan...?

- Aylin...

- Öyle mi... Son haberler ne peki...

- Ne eve gelmiş, ne de aramış hayırsız çocuk, ee meraklanmış kız tabi, bir yanda da yaşadıkları duruyor, çok kararlı geliyordu sesi...

- Canım biraz daha sakin düşünmek gerekiyor olanları, hem Kerem çoktan pişman olmuştur yaşattıklarına

- Evet öyledir ama sanırım son pişmanlığı olacak bu konuda

- Nasıl yani...? Aylin avukatla konuşmuş mu?

- Hayır canım henüz konuşmamış, ama onun bu hallerini iyi bilirim, bugün konuşmasa da bir kaç gün içinde işlemlere başlar...

- Bana kalırsa, ikisinin de yaşadıklarını ve nedenlerini bir kez daha konuşmaları gerekiyor, belki bir çözüm yolu bulurlar...

- Daha önce de defalarca konuştular biliyorsun, hiç bir faydası olmadığı ortada... Olsa tekrar yaşamazlardı aynı huzursuzlukları değil mi...

-Anlamıyorsun sevgilim, mutlaka evlilikte bu tür durumlar yaşanacak, kavga da edecekler, bağıracaklar da, önemli olan ikisinin de koruması gereken asıl şeylerin farkına varmaları. Siz kadınlar çok kolay karar verebiliyorsunuz ve aceleci davranıyorsunuz...

- Biz kadınlar mı?... Aceleci mi? Ne zamandan beri biz kadınlar olduk Can bey...? Önce siz yani erkekler, kendinize şöyle kocaman bir boy aynasında bakmalısınız bence, çıkmaza girdiğiniz anda önce bağırıyor, sonra işi hakaretlere, hatta kaba kuvvete kadar götürebiliyorsunuz... !!!

- Elif lütfen sesini yükseltme, konuşuyoruz burada...!!

- Ben yüksellttmiyorumm canım, daha iyi duyabileceğin bir seviyede tutuyorum sadece....!!!

- O zaman ben de senin seviyene çıkmalıyım öyle miii yaniii!!!!!!!

- Bağırma bana Can...!!!!!!

- Asıl sennnnnn bağırmaaaaaa !!!!!!! Görüyorum ki hemen de feminist damarlarınız şahlandı Eliiif Hanıımmm!!!!!!!!!!!!

- Evetttt Can bey, tıpkı sizin erkeklik damarınız giibiii, bana bağırmakla üste çıkıp haklı olacağını mı zannediyorsun sennn???? !!!

-........
-...

Tartışmanın alevlerinin evin duvarlarını sardığı bir anda çalan telefon ilgilerini birazcık da olsa dağıtmıştır;


- Eliifff telefoonn çalıyorr....!!

- Çalışıyorsa açsana be adam !

- Neden sen açmıyorsun, feminist feministt konuşursun işteee!!!!!!!!

- Konuşurum tabii ne sandıınn...!!!!!



Elif koşar adımlarla salonun havadar köşesinde keyifle ve ısrarla çalmakta olan telefonun rahatını bozar bir şekilde açar;


- Efendiiimm!!!

- Abla?...Hayırdır niye bağırıyorsun, ben Aylin...

- Aaa, afedersin canım biz eniştenle birazz...

- Yoksa kavga mı ediyordunuz...?

- Yok canım ne kavgası, şeyy, yüksek sesli konuşuyorduk sadece...

- Peki peki anladım.... Kerem geldi az önce, elinde de kocaman bir buyket çiçekle...

- Eee.. sonra...

- Yorgunluktan perişan bir haldeydi, uyumamış belli... Sabah bir doktordan randevu aldığını söyledi, bu aralar çok stresli olduğunu felan...

- Sen ne dedin peki...?

- İyi dedim, ne diyebilirim... Hem belki böyle çözeriz bu meseleyi de... Umarım iyi olur... Hem ben de onu bu konuda yalnız bırakmayı düşünmüyorum... Sizi de strese soktuk farkındayım, merak etmeyin diye aradım tamam mı ?

- Tamam canım... Dikkat edin birbirinize olur mu...

- Tamam ablacım... Hoşça kal...


Telefonun huzur verici bir şekilde kapanması Elifin sinirlerini biraz olsun yatıştırmış görünüyor. Can ise meraklı bakışlarla bir yandan Elif'i süzerken bir yandan da tartışmanın devamı için kafasında cümleler kurmakta... Ama Elifin sakin görünüşü kollarıyla sarmış Can'ı... Elif ağlamaklı gülümsüyor;

- Her şey yoluna girecek sevgilim...

- Nasıl yani...

- Altıncı hissim böyle diyor sen merak etme....

- Peki... Şimdi sarılsam sana ve kocaman bir öpücük versem affeder misin bu yüksek sesle konuşan adamı...

- Belki.. Ama bir şartla....

- Neymiş o canım...

- Sarıl... ama beni uykumda öp ve yarım kalmasın senli uyanışlarım....


Siyah



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İlişkiler kümesinde bulunan diğer yazıları...
İlk Kapı... İlk Anahtar... Son Kilit...
İçindeki Adamlar….
Diorya'lar Ağladıkça

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir varmışlar... Bir yokmuşlar....

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Protez Denenmeler... [Öykü]


FERHAT ŞEKER kimdir?

siyah. . . ama karamsar değil. . . Hüzünlü ama itaatkar değil. . . içinizden birisi. . . .


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © FERHAT ŞEKER, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.