..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
En tatlı sevinçler, en hiddetli kederler sevgidedir. -Pearl Bailey
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Deneysel > Musa YILDIZ




24 Mayıs 2004
Aha Geliyorum, Haydarpaşa!  
Musa YILDIZ
Minicik bir tutkunun öyküsü


:BABI:
Tren vaktinde elinde ne iş varsa bırakıp, taşlı, çakır çukur yolda var kuvvetiyle yokuş aşağı koşturup varıyordu tren istasyonuna. Meraklı gözlerle trenden inip, binenleri izliyordu. Trene binenler; acaba nereye gidiyor diye merak edip duruyordu.
     Ailesinin durumundan dolayı okula kısa bir süre gidip bırakmak zorunda kalmıştı, okuma yazmayı da vagonlarda ki istasyon tabelalarından sökmüştü.
     Kars – Erzurum... Haydarpaşa...
     Bu tabelalarla yüzleştiği her defa da :
-     Ey koca tren! Bir gün beni de Erzurum,Sivas değil ta Haydarpaşa’ya götüreceksin, diye içinden geçiriyordu.
Bu trenle, dedesi ve ağabeyi kasabaya, dedesinin aylığını almak için gidiyorlardı. Ne
kadar bu yolculuğu arzu etse de dedesi ağabeyini daha çok sevdiği için hep kasabaya onu götürüyordu.
     Aylıkların alındığı aylar geçti ve o, yine trenin istasyona vardığı vakitte inip binenleri seyrediyordu, zemheri ayında. Koca tren, “gidiyorum” diye feryat ediyor ve yine onu almadan köyden uzaklaşıyordu. Ellerini cebine attı usul usul yokuşu tırmanarak evin yolunu tuttu. Bir anda içinde yarın o trene binme yolunda bir ateş alev aldı ve kendi kendine tekrarlamaya başladı bağıra çağıra:
-     He ya! He koca tren yarın beni de götüreceksin Haydarpaşa’ya, beraber gideceğiz oraya.
Aklına iyice yer etmişti, Haydarpaşa’ya gitme arzusu. Eve vardığında dedesinin
odasına girdi ve cayır cayır yanan sobanın yanı başında ki sekiye uzanıp:
-     Heyt ulan! Aha bende gidiyorum Haydarpaşa’ya. Siz götürmezseniz götürmeyin...
Yarın gidiyorum, diye sayıklayarak uyuyakalmıştı. İşlerini bitirip odaya varan babası, kucaklayarak onu yatağına götürdü.
-     Ah balam, ben istemez miydim senin okuyup ta büyük şehirlerde barınmanı. Ama nasip olmadı işte ne yaparsın, dedi ve yanağına kondurduğu kocaman bir öpücükle odadan ayrıldı. Bu bir veda öpücüğüydü ufaklık için ama kim biliyordu ki?
Yine sabahın erken saatinde kalkıp koyulmuştu işe. Yaptığı işe öylesine dalmıştı ki sabah treninin vaktini kaçırmak üzereydi; Haydarpaşa aklına geldi. Can havliyle elinde ne varsa savurup istasyona doğru koşmaya başladığında, tren de “ben geliyorum” çığlıklarını atmaya başlamıştı köye girerken. Nefes nefese varmıştı istasyona ve yine trenden inenler, binenler... Yolcu vagonlarına binemeyeceği biliyordu. Çünkü cebinde sadece bakkala verip bir avuç akide alabileceği, folluktan yeni çıkardığı bir tane yumurtası vardı. Trenci amcayı da bu yumurta ile kandıramayacağını biliyordu.
“Yolcu vagonuna binemezsem, ben de yük vagonlarına binerim” diye düşündü. O kalabalıkta usulca yük vagonlarından birine sokuldu ve aralanmış kapısından sızdı içeriye. Vagon yarıya kadar saman doluydu. İstiflenmiş saman balyalarına sırtını dayadı, gözlerini kapadı ve yine:
-     Aha geliyorum Haydarpaşa bakalım ne menem bir yermişsin sen, diye sayıkladı kendince.
Ama garibimin hiç haberi yoktu, köyünün ülkenin bir ucunda Haydarpaşa’nın ise diğer
ucunda olduğundan. Ki o zemheri soğuğunda trenin vardığı bir istasyonda vagonun yükü boşaltılacakken görmüşlerdi; ufaklığın elindeki yumurtaya sarılmış,soğuktan mosmor olmuş o minicik bedenini...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kamil - Dede
Gökkuşağı
Çocuklar, Sınava Kaç Gün Kaldı?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İsimsiz [Şiir]
Taş Kesil Kalbim [Şiir]
Pişman Olursunuz! [Şiir]
Alâmet [Şiir]
Az Kaldı Kalemim [Şiir]
Aklınla Savaş, İlhamla Yaklaş [Şiir]
Sen Yoktun Artık [Şiir]
Kıranköy [Şiir]
Benim Gibi Naçar Kaldı mı Memlekette? [Şiir]
Kıranköy'ü Anımsama [Şiir]


Musa YILDIZ kimdir?

Kafasına takılanları kelimelerle paylaşayan brisiyim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Musa YILDIZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.