"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Günlerden Pazar. Hava sıcak ama sıkkın değil, sonbaharın henüz ilk günleri. Bir grup genç, şehir parkının kenarındaki duvar üzerine oturmuşlar birbirleriyle şakalaşıp, sohbet ederken, çok gezmenin verdiği yorgunluğu da üzerlerinden atmaya çalışıyorlardı. Gurup içerisinde laf dönüp, dolandı Fehmi’ye odaklandı. Ahmet gülerek, ‘’Dün’’ dedi, ‘’Düğünde o kadın sana nasıl bakıyordu, hani sende çaktırmadan kadını iyice kesiyordun.’’ Fehmi, ‘’Yok öyle bir şey’’ diye karşılık verdi. Söze Remzi katıldı, ‘’Hadi hadi, bizi de yeme bal gibi kadınla kesişiyordunuz.’’ Fehmi, ‘’Yok diyorum size, beni bilirsiniz, eğer öyle bir şey olsa sizden saklayacak değilim elbette.’’ Ahmet, güldü, ‘’Bak oğlum’’ dedi, ‘’O kadın sana resmen asıldı. Sen onunla işi pişir, biz de yanındakiyle.’’ Fehmi, kızar gibi oldu. Ama Remzi daha atik davranıp, lafı ağzından aldı, ‘’Gerçekten o ne biçim kızdı öyle. Bakışları insanın yüreğini delip geçiyordu. Çok felaket birisiydi. Ona ulaşmak zor.’’ Ahmet, ‘’Tamam işte oğlum, Fehmi kadınla işi pişirir, yanındakiyle de bizi tanıştırır. Bizde böylece kızla tanışmış oluruz. Komşu da pişer bize de düşer.’’ Fehmi, birden yerinden fırladı, yüzünde kızgınlık ifadesi belirdi, ‘’Siz manyak mısınız! Benim o kadınla bir ilişkim falan yok. Üstelik sözünü ettiğiniz kadın ve kız benim akrabam olur. Bilip, bilmeden konuşuyorsunuz. Ayıp bir şey. Benim akrabam olmasa bile birilerinin hakkında böyle konuşmanız terbiyesizlik. Sizin yakınlarınız hakkında başkaları böyle konuşsa ne yaparsınız’’ diyerek çıkıştı. Ahmet, ‘’Kimse böyle bir şey yapamaz!’’ dedi, Remzi’ye dönüp, ‘’Yapabilirler mi?’’ diye sordu. Remzi, omuzunu salladı ‘bilmem’ dercesine, o da bozulmuştu ama Ahmet her zamanki gibi, arsızlığını sürdürüyordu. Fehmi, arkadaşlarına döndü, ‘’Ben gidiyorum, siz ne haliniz varsa görün. Bir daha da benim yanımda bu tip şakalar yapmayın’’ uyarısında bulundu. Ahmet de ayağa kalkıp, ‘’Kızma be şurada şaka yapıyoruz, siz de her şeyi ciddiye alıyorsunuz. Nereye gideceksin şu saatte ne güzel sohbet ediyoruz işte’’ diyerek, Fehmi’ye müdahale etmeye çalıştı. Fehmi kararını vermişti bir kere, ‘’Eve gideceğim, biraz uzanacağım, akşam çıkarsak görüşürüz’’ diyerek uzaklaştı. ..... Aslında, düğün töreninde gördükleri kadın ve kız Fehmi’nin akrabası falan değildi. Fehmi de ilk kez ora da görmüştü, kızı ve kadını. Arkadaşlarıyla birlikte kurdukları orkestra ile düğünlerde ‘’çalgıcılık’’ yapan Fehmi, bateri kullanıyordu. Gittikleri düğün de ev düğünüydü. Kadınların bulunduğu bölümde balkona kurulan orkestra takımının elemanları da düğüne gelenleri rahatlıkla görebiliyor, davetlilerde orkestra elemanlarını görüyorlardı. Bir ara çalmayı bırakıp, mola kullandılar. Fehmi, orkestra arkadaşlarından ayrılıp, tuvalete doğru yöneldi. Tuvalet evin arka kısmında, bahçenin tam köşesinde kuytu bir yerdeydi. Tam o sırada, düğünün en alımlı kadını ve yanındaki kızıyla karşılaşan Fehmi ne yapacağını şaşırmış, ister istemez bir refleks gösterince de kadın, ‘’Kimse yok, buyurun’’ diyerek durumu kurtarmıştı. Diğerine göre daha yaşlı olan kadın, ‘’Benim ismim Sevda’’ dedi ve Fehmi’nin yanıtını beklemeden, ‘’Ben sizi bir yerden tanıyorum ama çıkartamadım’’ dedi. Fehmi, ‘’Bilemiyorum’’ diyerek karşılık verdi. Selda hanım, ısrarla devam etti, -Siz hangi okulda okudunuz? -Erkek lisesinde -Tamam.. Sizi oradan tanıyorum -Nasıl yani? -Bende kız meslek lisesinde okuyordum -Peki beni nereden tanıyorsunuz? -Okulun bahçesinde toplanırdık, sizlerde bizim bulunduğumuz yere bakan bahçenin köşesine gelirdiniz. Hep merak ederdik, arkadaşların bizlere laf atıp, tanışmak isterken, sen hiç oralı bile olmazdın. Anlayacağın bizim okulda çok ünlüydün o zamanlar -Yok canım -Gerçekten söylüyorum Fehmi biran durakladı, kafasını kaldırdı, Selda’nın yanında duran genç kızla göz göze geldi. Bunu fark eden Selda tekrar devreye girdi: -Tanıştırmayı unuttum, görümcem Sevda Fehmi, kafasını sallayarak ‘’Memnun oldum’’ diye bildi. Sevda da ona bakarak ‘’Bende’’ diye karşılık verirken, elini uzattı. Fehmi, genç kızın elinin sıcaklığını elinde hissedince kendisinden geçti, yüzü kızardı. Kızın gözlerinde kaybolup giderken, kız aynı elektriklenmeyi kendisinde hissetti. Her ikisi de ellerini çekmek, gözlerini birbirinden kaçırmamak istiyorlardı ama bu görüntüye Selda daha fazla dayanamayıp, müdahale etti, -Fehmi, istersen yine görüşürüz? -Peki ama nerede nasıl? -Biz buraya taşındık, artık buradayız -Tamam o zaman görüşürüz Bu arada Fehmi tekrar Sevda’nın gözlerinin içine bakıp sordu: -Sizinle de görüşecek miyiz? Sevda, ‘’Bilemiyorum’’ karşılığını verdi, Selda yine müdahale etti: -Onlar Ankara’da ikamet ediyorlar -Olsun, nezaket icabı sormakta yarar var -Anladım Selda evinin telefonunu verdi, tokalaşıp, ayrıldılar. Fehmi, iki güzel kadın yanından uzaklaşırken arkalarından baka kaldı, bir süre. Sonra tuvalete gidip, çıktı, düğün evine doğru yöneldiği sırada Sevda ile burun buruna geldi. Fehmi genç kızla karşılaştığı anda kendinden geçti, ne yapacağını şaşırdı, kızardı. Ama Selda, durumu kurtardı, ‘’Sizi bekliyordum’’ dedi. Fehmi iyice şoke oldu, Sevda devam etti, ‘’Sorunuza cevap verememiştim, yengemi atlatıp, eğer sizde iterseniz, görüşmek isterim, işte telefonum, istediğiniz zaman arayabilirsiniz.’’ Fehmi kağıdı aldı, -Çok isterim, gören olmadan ayrılalım, laf söz olur -Haklısın. Yarında buradayım, ertesi gün akşam saatlerinde Ankara’ya döneceğim. İstersen yengemgilden de arayabilirsin. -Yengen çıkarsa? -Nasıl olsa onu da tanıyorsun, onunla konuşursun -Bunu yapabilir miyim, bilemiyorum -Genelde telefon çaldığı zaman ben bakarım, çünkü Ankara’dan bizimkiler arayabilirler -Anladım, o zaman ararım eğer yengen çıkarsa yanlış değerlendirme -Yok canım olur mu öyle şey Tokalaşıp ayrıldılar. ..... Fehmi arkadaşlarından ayrılıp, eve doğru yöneldi. Aklından bir türlü Sevda’yı silemiyordu. Kokusu üzerine sinmiş gibi farklı bir şeyler hissediyor. Başkalarının da bu kokuyu fark etmesinden de çekiniyordu. Karmaşık duygu ve düşenceler ile evlerine geldi. Evde kimsenin olmamasına biraz da sevindi. Hemen telefonun başına geçip, numaraları çevirdi. Hep Sevda’yı hayal edip, karşısına çıkacak kişinin o olacağını, sesini duyacağını düşünüyordu. Telefon karşı taraftan açıldı. Fehmi söze başladı: -Kimsiniz? -Kimi aramıştınız? -Selda veya Sevda hanımı? -Siz kimsiniz? -Ben Fehmi -Bende Selda -Merhaba, arayım dedim, rahatsız etmiyorum ya -Hayır etmiyorsun, aksine çok sevindim, aramanı da bekliyordum -Gerçekten mi? -Evet gerçekten -Buna sevindim -Bende sevindim -Yalnız mısın? -Evet, ya sen -Bende evdeyim, bizimkiler yok -Bu da çok güzel -Evet, onların yanından aramazdım zaten -Çok mu korkuyorsun ailenden -Korkudan değil, şimdi bir sürü soru sorarlar, kendilerince de farklı yorumlar yaparlar, o yüzden -Neyse boşver, neler yapıyorsun görüşmeyeli? -Bir şey yaptığım yok. Hafta sonları düğün çalıyorum, arkadaşlarla. Onun dışında iş buldukça çalışıyorum. Daha doğrusu yaptığım iş başvurusunun sonucunu bekliyorum. -Nerede işe başlayacaksın? -Sanıyorum Ankara’da -Çok iyi İnşallah biran önce sonuçlanır ve kazanırsın -İnşallah. Peki siz neler yaptınız? -Önce şu siz kelimesini ortadan kaldıralım, sen diyebilirsin, daha samimi olur -Peki, sen neler yaptın? -Ben de bir şey yapmadım. Akşam Ankara’dan eşimin ailesi aradı, sabah erken kalktık eşim Sevda’yı Ankara’ya götürdü -Öylemi? -Evet, bende onlar gidince biraz yattım, ev işi yapmaya çalıştım, yoruldum, şimdi bir duş aldım, banyodan çıkıp, üzerimi giyecektim ki telefon çaldı -Zamansız aramışım özür dilerim -Önemli değil, aslında zamanlaman çok güzel Fehmi istediğini öğrenmişti, ama Selda’dan bir türlü kurtulamıyordu. Selda sürekli konuşuyor, Fehmi’yi bir yerlere çekmeye çalışıyordu. ‘’Biliyor musun?’’ diyerek Selda konuşmasına devam etti: -Biliyor musun, banyoya girmeden önce uzanmıştım, seni rüyamda gördüm -Öyle mi, inşallah kötü görmemişindir? -Yok canım kötü bir şey değil di, çok güzeldi, yaramazlık yaptın biraz -Anlamadım -Anlarsın -Gerçekten anlamadım -Rüyamda seninle birlikte oldum, öylesine güzel sevişiyordun ki, anlatamam -Yapma -Utandın mı? -Biraz, biraz değil çok utandım, yüzlerim kızardı, terlemeye başladım -Ben utanmıyorum, sen neden utanıyorsun, erkek değil misin? -Erkeklikle bir ilgisi yok -O halde? -Bilemiyorum -Bilirsin, ben seni sadece bugün değil, okul yıllarımızdan beri düşünüyorum ve hergün seninle birlikte oluyorum -Peki o zaman bana neden söylemedin? -Bilmiyorum söylemedim, eşimle birlikte olduğumuz zaman gözlerimi kapatıp, seni hayal ettim, seninle seviştim -Ama şimdi evlisin? -Ne zararı var? -Olmaz olur mu? -Boşver sen benim kimseye zararım yok, eşimi de boynuzlamıyorum -Ama yaptığın çok yanlış? -Ona ben karar veririm. Eğer konuşmak istemiyorsan kapatalım. Ben kendi hayallerimle başbaşa kalırım -Hayır onu demek istemedim -O halde konuşuyoruz şurada, bir şey mi yapıyoruz? -Hayır yapmıyoruz -O zaman niye böyle konuşuyorsun, bana katıl, seninle olmak istiyorum -Telefonda mı? -Neden olmasın, bugün telefonla, başka zaman hoşuma giderse canlısını yaparız -Nasıl olacak bu? -Sen karışma kendini bana bırak -Peki bıraktım -Şuan üzerimde hiçbir şey yok, söylemiştim banyodan çıktım, üzerime hiç bir şey almadım -Biliyorum, anlat -Telefon elimde, telsiz, seninle konuşurken kanepeye uzandım ve şuan üzerimde seni hissediyorum, bana dokunuyorsun, içeme girmek istiyorsun, acele etmemen için buna izin vermiyorum Fehmi, telefondan gelen sesle birlikte kendinden geçti. Her şeyi unutmuş, telefondan gelen ses ve iniltiler, kendinden geçmesine yetmişti. Selda sürekli neler yaptığını en ince ayrıntısına kadar anlatıyor, Fehmi sessizce dinliyor, zaman zaman kendisi de bu iniltilere ayak uyduruyordu. Selda, kısık bir sesle ‘’Beni parçaladın, çok yoruldum sevgilim’’ deyip, telefonu kapatmak istediğini söyledi. Fehmi buna uydu, birlikte telefonları kapattılar. Fehmi’nin kafası çok karışmıştı, ne yaptığını, ne yapacağını bir türlü bulamıyor, hayıflanıp duruyordu. Bundan kendisi de zevk almıştı ama o evli bir kadındı. Bu ilişkinin başlangıcı kadar, devamı da çok yanlıştı. ’’Boşver’’ dedi ve kendi kendine konuşmaya devam etti, ‘’Pis pis gezmeyeyim, annemler gelmeden banyo yapayım, kendime gelirim’’ diyerek banyoya yöneldi. Duşunu alırken, Selda’nın anlattıklarını düşünüyor, Sevda’yı hayal etmeye başladı. Birden kendisini toparladı, ‘’Ne yapıyorum ben’’ diyerek hayıflandı. Soğuk suyu açtı, buz gibi su vücudundan aşağıya inerken, iyice rahatladı. Fehmi banyodan çıktı, oturup, bir sigara yaktı sırada telefon çaldı. Karşı taraftaki ses yabancı değildi. Arayan Selda idi. Önce sohbet ettiler, sonra Selda teklifini yaptı: -Biraz önce eşim aradı, bugün gelemeyecek miş! -İyi -Hem de çok iyi -Neden? -Çünkü istersen bu gece birlikte olabiliriz, sabaha kadar telefonda konuştuklarımızı gerçekleştirebiliriz. -Olmaz? -Neden olmasın? -Nasıl geleyim bir gören olur! -Olmaz, 3’üncü katta oturuyoruz, üzerinde ismimiz yazılı. Geç vakitte gelirsen kimse görmez. Görürlerse bile birisini sorar gidersin -Peki, geleceğim, saat tam 11’de sizdeyim. Peki kocan fikir değiştirip gelirse? -Gelmez -Ya gelirse -Gelmez, çünkü gelmeden önce mutlaka telefon eder -Etmedi geldi? -Korkma, ben korkmuyorum sen neden korkuyorsun? -Bilemiyorum -Bilemeyecek bir şey yok, gelse bile anahtarı yok, zili çalacak. O zamana kadar toparlanırız, sen gel gerisini düşünme -Peki, geleceğim Fehmi telefonu kapattıktan sonra düşünmeye başlamıştı. Aslında Selda güzel bir kadındı. Üstelik kendisinden de hoşlanıyordu. Ama evliydi, sorun da buydu. ‘’Boşver’’ dedi kendi kendisine, ‘’Bir süre idare ederiz, sonra birbirimizden bıkar ayrılırız’’ diye düşündü, ‘’Ya ayrılmazsa, yakalanırsak?’’ diyerek kendisini sorgulamaya başladı. Bu sırada aklına tekrar Sevda düştü. ‘’Bununla birlikte olursam, Sevda ile nasıl görüşeceğim’’ diye hayıflandı. Sonra oturduğu yerde uyuya kaldı. Bir süre sonra annesigil eve gelmişler, Fehmi’yi uyurken görünce uyandırdılar. Fehmi kalktı yerinden, ‘’uyumuşum’’ dedi, saatine baktı, sonra ‘’Geç kalmışım, saat 10 olmuş’’ deyip, annesinden izin alıp, kendisini sokağa fırlattı. Selda’nın evinin bulunduğu semte doğru yöneldi. Evin önüne geldi, girip-girmemekte biran tereddüt etti, sonra apartmanın kapısından içeri girip, bir çırpıda üçüncü kata çıktı. Tam zile basacaktı ki, birden aklına Sevda düştü. ‘’Yapamam’’ dedi kendi kendisine, ‘’Sevda ile henüz yeni tanıştım, çok güzel, hanımefendi bir insan. Ona bunu yapamam, ihanet edemem’’ diye düşündü. Kolları birden yanlara doğru cansız bir şekilde düştü, bir çırpıda çıktığı merdivenlerden ağır ağır inip, karanlıkta kayboldu. 31 Kasım 04 – yozgat
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Seyfi Çelikkaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |