..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > M.NİHAT MALKOÇ




29 Ocak 2005
Denge Üzere Yaşamak!..  
M.NİHAT MALKOÇ
Bu dünyaya gelirken hangi birimiz ağlamadık? O minik gözlerimiz ışıkla temas eder etmez,ciğerlerimize hayat öpücüğü hükmündeki ilk oksijen iner inmez tepkimiz ağlamak olmamış mıydı?Bu sanki dünyada çekeceklerimize işaretti.


:AHCJ:
Bu dünyaya gelirken hangi birimiz ağlamadık? O minik gözlerimiz ışıkla temas eder etmez,ciğerlerimize hayat öpücüğü hükmündeki ilk oksijen iner inmez tepkimiz ağlamak olmamış mıydı?Bu sanki dünyada çekeceklerimize işaretti.İyi bir yere geliyor olsaydık ağlar mıydık acaba?Bu biz insanlara bir mesaj olabilir miydi?.. “Ey insan sen dünya denen bir diyara gidiyorsun.Burası senin hakikî vatanın değildir.Sadece ömür denen uzun ve sonsuz yolculuğun etaplarından birisidir;bunu böyle bil ve ona göre yaşa!..”
     Alabildik mi bu hayatî mesajı?Hangi birimiz yaşamını bu ölçüye göre sürdürüyor?..Hangimiz “ Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için;yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışınız.” hadisini kendine düstur edebiliyor?Huzursuzluklarımızın yegâne kaynağı bu dengeyi sağlayamayışımızdır.
     Oysa, gerçek mümin ne dünyaya sırtını çevirir, ne de ahirete!…Dünyaya dört elle sarılıp ahireti unutmak ne kadar yanlışsa;ahireti kazanmak için dünyayı tamamen elinin tersiyle itmek de o derece yanlıştır.Mümin denge üzere hayatını yaşar.O, ifrat ve tefrit noktalarından uzaktır.Çünkü dinin zaten kendisi dengedir.İki cihanda aradığın huzuru bulmak istiyorsan ölçü ve denge üzere yaşamalısın.
     Dünyayı ebedî yaşayacağımız bir yer olarak gördüğümüz için kendimizi sonsuz âlemden soyutluyoruz.Onun için de huzursuz oluyoruz.Çünkü hayata bakış mantığımız yanlış ve tutarsız…Yanlışlar üzerinde yükseldikçe huzursuzlumuz o oranda artıyor.Ömrü, dünyevî ve uhrevî diye iki ayak olarak farzedersek, biz bu ayaklardan birini daima devre dışı bırakıyoruz.Tek ayak üstü yaşayan bir insan,iki ayak üstü yaşayan insana göre elbette daha çok yorulacaktır.Yoruldukça da huzuru kaçacaktır.Dünyadan zevk almayan ve de sonsuz âleme yönelik hiçbir hazırlığı olmayan insanların yaşam tarzı budur.
     Denge üzere yaşamayan insanların zararı sadece kendilerine değildir.Onlar toplum için de büyük bir tehlike arzederler.Çünkü bu tip insanlar hep bir tedirginlik içerisinde yaşarlar.Umuttan çok, korku vardır yüreklerinde….Bu ruh hâli onları diğer varlıklara karşı sevgisiz ve hoşgörüsüz yapmıştır.Onun için yaşamları kararmıştır bu insanların!.Pozitif bir yöneliş göremezsiniz hayatlarında…Başkalarını da umutsuz ederler.Hayata müspet bir katkıları yoktur.Yaşamak onlar için bir yüktür.Aslında kendileri de topluma ve genel anlamda dünyaya yüktürler.
     Bütün mevcudat belli bir denge üzere yaratılmıştır.Bunu böyle bilmeli ve ona göre biz de denge üzere yaşamalıyız.Birbirimizin karakter farklılıklarını çatışma sebebi olarak değil, kişisel bir zenginlik olarak görmeliyiz.Birbirimizin kadrini ve kıymetini bilmeliyiz.Çünkü ne biz bu hayatı tapuladık,ne de bu hayat bizi tapuladı.Ansızın ayrılacağız birbirimizden…Her doğan mutlaka ölecektir.Doğmak,ölmektir aslında…Doğumla beraber yaşam kronometresi geri saymaya başlamıştır.Sayılı gün çabuk geçer.Her fâni mutlaka tükenişi yaşayacaktır.Tükeniş demekle yokluğu kastetmiyoruz asla.Çünkü bizim inancımızda yokluk diye bir şey yoktur.Yokluk olarak düşünülen ölüm,aslında sonsuzluğa açılan nuranî bir kapıdır.
     Hepimizin içinde sonsuza dek yaşama arzusu vardır.Bu arzu değil midir bizi ölümle düşman eden…Güya ölüm bizi ebedî âlemden alıkoyuyor!..Tam tersi aslında..Ölüm bize sonsuzluğun kapılarını açıyor.Ruhları dünya gurbetinden kurtarıp ahiret yurdu denen aslî vatanına kavuşturuyor.Allah hiçbir şeyi lüzumsuz yaratmaz.Eğer Rabbimiz bize ebedî yaşama isteği vermişse muhakkak buna karşılık sonsuz bir hayat bahşetmiştir.Her duygunun bir karşılığı vardır.Aslında insanların sonsuza dek yaşama arzusu,ahiretin ve ebedî hayatın varlığına en büyük delildir.Allah bu duyguyu yarattığı hâlde insanlara ebedî yaşama nimetini vermeseydi (hâşâ) abes olurdu.
     Madem ki sonsuz hayat var,korkulacak bir şey değildir ölüm!...Bir de hayatımızı denge üzere yaşamışsak, ölüm dünya meşakkatlerinden kurtulup soluklanıp istirahat etmek için bir fırsattır.Yol azığı olan yolculuktan korkmaz.Azığımız olmadığı için korkuyoruz bu sonsuz yolculuktan…Oysa Allah’a kavuşmaktır ölüm…Kim istemez sevgilisine kavuşmayı?...Varlık ummanlarına yelken açmaktır ölüm!..Yunus’umuz ne güzel söylemiş:
      “Ölümden ne korkarsın
      Korkma ebedî varsın.”
     Hem atalarımızın dediği gibi korkunun ecele faydası yoktur.Akıllı insan ömrünü ölüm korkusuyla harap etmez.Denge üzere yaşar,ahireti ve hesap gününü dikkate alarak vaktini geçirir;dünyada adını yaşatacak hayırlı eserler bırakır.
     Tövbe ve pişmanlık günahların eriyip yok olmasını sağlar.Allah, samimi duygularla pişmanlık duyup yalvaranların elini asla boş çevirmez.Onun en çok sevdiği şey de tövbeleri kabul etmektir.Onun için tövbe kapısı ardına kadar açıktır.Bundan istifade etmesini bilelim.
     Dünyaya gelirken biz ağlıyorduk,yakınlarımız gülüyordu.Ölüm hâli vuku bulunca her şey nasıl da değişti.İmanla göçenler, sevgililerine kavuşurcasına içten içe gülerek ayrılıyor dünya denen gurbetten!...Bu esnada bu hakikati göremeyen biz fâniler ağlarken,fânilik elbisesini üzerlerinden atan sonsuzluğun bahtiyar yolcuları gülüyor.Rabbim,hepimize gülerek aslî vatanımıza göçmeyi nasip etsin.
     e-mektup: mnihatmalkoc@hotmail.com



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Üstte Gök Çökmedikçe!..
Çilesini Çekmediğin Fikir Senin Değildir

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Vahşet Çağının Vicdanı: Aliya İzzetbegoviç
beklenen Nesil
Çağ Kapayıp Çağ Açan Bir Fethin Hatırası: Ayasofya
Şehadetinin 29. Yılında Batı Trakya Türklerinin Yolbaşçısı: Dr. Sadık Ahmet ve Davası
Şair Nurettin Özdemir'le Trabzon Lisesinde Bir Gün...
Anadolu Âşığı Bir Gönül Adamı: Sabahattin Eyüboğlu
15 Temmuz Gecesi Tankların Önünde Yatan Yiğitler Vardı
Ölümünün 16. Yılında Türkülerin Efendisi Erkan Ocaklı
102. Sene - İ Devriyesinde 30 Ağustos Zafer Bayramı
Türkçenin Berrak Sularında…

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bu Dünya Böyledir Dostum! [Şiir]
Bazı Yaralar Kapanmaz [Şiir]
Sen Kurtuldun, Bizler Öldük [Şiir]
Senin Olan Sana Gelir (Manzum Reçeteler - 1) [Şiir]
Ümmetin Yetimleri [Şiir]
Gönüle Nasihat [Şiir]
…... Gecenin Kanat Sesleri…... [Şiir]
Kıyameti Bekle Bir Gün! [Şiir]
Alev Denizlerinde Mum Kadar Çaresizim… [Şiir]
Sen Hep On Beş Yaşındasın! [Şiir]


M.NİHAT MALKOÇ kimdir?

NİHAT MALKOÇ’UN BİYOGRAFİSİ Beş çocuklu bir ailenin en küçük ferdi olarak 1970 senesinin 1 Haziran’ında Trabzon’un Köprübaşı ilçesine bağlı Gündoğan Köyü’nde hayata “Merhaba” dedi. İlkokulu komşu köy olan Güneşli Köyü’nde okudu. Orta ve lise öğrenimini Köprübaşı Lisesi’nde tamamladı. En büyük emeli iyi bir hukukçu olmaktı. Lise son sınıfta girdiği üniversite imtihanında KTÜ/Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü’nü kazandı. Dersaneye gitme imkânı ve zaman kaybına tahammülü olmadığı için kazandığı fakülteyle yetindi. 1992 yılında okulu bitirdi. İlk göz ağrısı olarak nitelediği Gümüşhane’de beş yıla yakın öğretmenlik yaptı. Her geçen gün öğretmenliği daha çok sevdi. Artık öğretmenliği bir tutku olarak görüyor. Vatan borcunu İstanbul’da Kara Kuvvetleri Lisan Okulu’nda Yedek Subay Öğretmen olarak onurla yerine getirdi. Bu peygamber ocağında yüzlerce yabancı subaya güzel Türkçe’mizi öğretti. Ankara’da girdiği sınavı kazanarak Akçaabat Anadolu İmam-Hatip Lisesi’ne Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak atandı. Burada iki yıl görev yaptı. Daha sonra girdiği yazılı ve sözlü imtihanı kazanarak Türkî Cumhuriyetlerden Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a,üç yıl görev yapmak üzere, öğretmen olarak gönderildi. Burada Mahdumkulu Türkmen Devlet Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde ve İlâhiyat Lisesi’nde Türk Dili öğretmeni olarak çalıştı. Yine Aşkabat’ta Türkçe Öğretim Merkezi’nde(TÖMER) bir yıl boyunca değişik milletlerden kişilere Türkçe’yi sevdirerek öğretti. Şu anda Akçaabat’a bağlı Derecik İlköğretim Okulu’nda görev yapmaktadır. Bugüne kadar,en büyüğünden en küçüğüne kadar onlarca dergi ve gazetede fikrî,edebî,felsefî ve kültürel konularda yüzlerce yazı ve şiir yazdı. Bu yayın organlarından Türk Edebiyatı,Türk Dili,Bizim Çocuk,Çınar,Bizim Azerbaycan,Anadolunun Sesi,Üniversitelinin Sesi,Türkiye,Bizim Okul,Şenliğin Sesi,İnsanlığa Çağrı,Yeni Sesleniş,Gençliğin Sesi gibi dergilerde;Türksesi,Demokrat Gümüşhane,Kuşakkaya,Ortadoğu,Yeni Mesaj,Hergün,Candaş,Edebiyat,Bolu Üçtepe,Akçaabat Yeni Haber,Karadeniz Olay,Hizmet gibi gazetelerde yıllardan beri deneme,makale,fıkra ve şiirler yazmaktadır. “Bizim Okul” isimli kültür,sanat ve edebiyat dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptı. Kültürel organizasyonların çoğunda aktif olarak görev aldı. Sevgi,Dostluk ve Kardeşlik konulu şiir yarışmasında birincilik,Trabzon Belediyesi’nin düzenlediği Çevre ile ilgili yarışmada birincilik,yine aynı belediyenin düzenlediği “İki binli Yıllara Doğru Trabzon” konulu makale yarışmasında mansiyon,Akçaabat Belediyesi’nin değişik zamanlarda organize ettiği şiir yarışmalarında birincilik,ikincilik,üçüncülük ödülleri kazandı. Karadeniz Yazarlar Birliği kurucularındandır. Halen bu birliğin üyesidir. Bunların yanında elinin altındaki öğrencilere rehberlik ederek ve bizzat örnek olarak,onların da pek çok kültürel yarışmada ödüller almasına zemin hazırlamıştır. İkisi kız,biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıdır.

Etkilendiği Yazarlar:
Necip Fazıl Kısakürek,Mehmet Akif Ersoy,Yahya Kemal Beyatlı


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.