İnsanların arasında yaşadığımız sürece, onları sevelim. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Evde yiyecek birşey olmadığını hatırlayıp tekrar sokağa çıkma gerekliliğinin verdiği korku dakikaları. Aç kalmayı tercih edip televizyonu açma. Karşısında oturup anlamsız akan görüntülere bakma. Sıkıntı. Müzik setine doğru yönelirken televizyonu sert bir hareketle yere fırlatma isteği. Güzel bir müziğin odanın tüm havasını ve kendi ruh halini düzelteceği umudu. Müziğin verdiği huzuru bozan düşünceler. Hayatın anlamı, sosyal yaşam, kararsızlıklar ve yalnızlık üzerine gidip, gelen düşünceler. Uykusuzluk ve neticesinde zaten zor geçen saatlerin daha da yavaşlaması. Bıktıran bir kendinle savaş durumu. İçe dönük bir kavga. Sabah herşeye yeniden başlamanın ve katlanmanın anlamsızlığı. Pencere. Havalandırmalı evi, sigara dumanı çökmüş odaya. pencereyi açma, aşağıya bakış, her zamanki kendini bırakmışlıkla kendini bırakma. Uyandığında herşeyin daha farklı olmasını umarak yatma... Sabah. Eline bir kalem alıp bulabildiği ilk kağıt parçasına şu karalama; “ bir anlam peşinde harcanan yaşamım tüm anlamsızlığıyla sürüyor işte. Beni tanıyanlar ya da tanımayanlar anlamlı anlamsız bakıyorlar işte. Yaşamın bir anlamı olmalı diye yola çıkıyor birileri işte. Anlamlandıramıyorlar ve bakakalıyorlar arkada kalanlar. Düzgün ve de üzgün bir yolun başındayım işte. Yosa sonunda mı? Karıkoca ilaçlarına güvenmediğim kadar güvenmiştim yaşama halbuki. Ama birkaç saçma kelimenin oluşturduğu saçmasapan bu yazıda rastladım adınıza. Tüm saçmalığıyla. Kitapların ilk sayfalarıyla son sayfaları arasında birçok sayfa olduğunu bilen biri, gecenin sonunu beklerken karışıp gitti geceye. İşte... Bambaşka olsun diye dünyayı zorlamak, bambaşka bir yerden yapılırsa mantıklı olabilir diye... Lunapark, zehir atmak, ağu, ağlamak ve ölmek, belki bir ihtimal yaşamak mideyi yıkatarak... Çelik jilet, çelik bilek ve kırmızı kan rengi bir küvet dolusu su... Hayat suyu... Nagant ya da revolver, patlama, beyin parçacıkları Gümüşsuyu halı üzerinde, sağda solda... İp atlamak, ip asmak tavana, ilmek, boyun ve aşağısı boşluk... İşte... Sözüm; sözü söz yapan öz adına... Eyvallah...”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Çetin Çetin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |