"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yı ayılttılar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
"Dostum dostum güzel dostum Bu ne beter çizgidir bu Bu ne çıldırtan denge Yaprak döker bir yanımız Bir yanımız bahar bahçe" diyordu. O sıralar yaprak döken bir ağaç yoktu hayatımda. Ekmeğin elden, suyun gölden olduğu, bahar bahçe bir durumdaydım. Ta ki aşık olduğumu hissedene kadar. Artık bir başka parça anlatıyordu beni: "Uyandım seni düşündüm Birden bire duvar birden bire gece yarısı Uyandım seni düşündüm hadi yar Ay göğsümün, ay göğsümün sol yarısı" Ve platonik bir aşkın çığlığı eşliğinde gidip kendime gömülme zamanım gelmişti. "Artık sazım bağrım olur Kimsenin bilmediği bir ağrımı Gider kendine gömülürsün Yoksa bu şehir, bu sokaklar Seni alır kullanır, seni alır kullanır Santim santim çürürsün" Derken liseli döneminin hipodrom misali bizi koşturduğu yıllarda, koşuya inat eden 2 özgür tayla karşılaştım. Artık “biz üç kişiydik”. İsimleri her ne kadar Bedirhan, Nazlıcan ve Suphi olmasa da biz de üç kişiydik ve birbirimize bir Marksistin Kapital'e bağlı olduğu kadar bağlıydık. Lise son sınıfın matbaadan yeni çıkmış test kitabı kokan günlerinde, artık sahte dostlukların "seni hiç unutmayacağım lise arkadaşım, hoşça kal" şeklinde noktalandığında üçümüzün ağzında aynı şarkı vardı: "Yağmur yağsın isterdim bu sabah Merhaba soylu sevdam merhaba İpil ipil düşsün betona Merhaba sevgili vatan merhaba Ve üç gece güvercini Nazlı nazlı uçsun buluta Merhaba.. Bütün sabahların bu saati En fazla sevdiğim vakit Son kez merhaba.." Ortaokulun platonik sevdasından sonra lisede platonik olmayan ve keşke platonik olsaydı diye düşündüğüm aşklarım da oldu. Onları "Senin eşkin meni düşürdü dile Ne çe aşığh olur bülbüller güle Hasret çektir, könül verdim, seni sevdim men, Hasret çektir, könül verdim, seni sevdim." diye dilimi döndürmek için üniversite sınavından çok çalıştığım bir Azeri türküsüyle geçiştirdim. Ancak üniversite aşkı öyle olmuyor bunu öğrendim. "Büyüdük mü ne" diye artık daha sık sorar oldum kendime. Ve cevabı çok sert bir şekilde çarptı yüzüme: "Büyüdün sende Hasret sende sevgi bende Akşamlar döner geceye Geceler gebe gündüze" Artık sevdalar daha başka kokar olmuştu. Sevda yüzünden uykusuz gecelerin, king partileri yüzünden uykusuz kalınan geceler karşısında değeri gün geçtikçe artıyordu. Artık değer kaybedense sadece aşka bakışımdı. "Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim Ki bu yaşlar utangaç boynunun kolyesi olsun Buda benim sana ayrılırken hediyem olsun." Şimdi ise dilimizde tek şarkı kaldı, hayattan ve "O"ndan geriye. Varsın bu olsun bizim de şarkımız, varsın bu olsun anlamını istiap haddinden çok çok fazla taşıyan son şarkımız: "Sakin göllerin kuğusuyduk Salınarak suyun yanağında Yarılan ekmeğin buğusuyduk Gözüm yaşarıyor Yüreğim yanıyor /kanıyor Olmasaydı sonumuz böyle biri saksımızı çiğneyip gitti biri duvarları yıktı camları kırdı fırtına gelip aramıza serildi biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri her şeyi kötüledi bizi yaraladı biri şarabımızı döktü soğanımızı çaldı biri hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu ciğerim yanıyor yüreğim kanıyor olmasaydı, olmasaydı sonumuz böyle" Gözüm yaşarıyor Yüreğim yanıyor /kanıyor Olmasaydı sonumuz böyle Dağlarda çoban ateşiydik Dolanarak mavzer yatağında Ceylan pınara inişiydik Göğsüm daralıyor Yüreğim kanıyor Olmasaydı sonumuz böyle birer yolcuyduk aynı ormanda kaybolmuş aynı çıtırtıyla ürperen birer serçe hep aynı yerde karşılaşırdık tesadüf bu... birer tomurcuktuk hayatın kollarında birer çiğ damlasıydık bahar sabahında gül yaprağında dedim ya hiç yoktan susturuldu şarkımız yüreğim kanıyor yüreğim kanıyor bitmeseydi, bitmeseydi bizim öykümüz böyle Göğsüm daralıyor Yüreğim kanıyor Olmasaydı sonumuz böyle" 29 08 2004, 17:39
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Onur Özdemir, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |