..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tanrı insanı yarattı, insan da sanat yapıtını. -Oscar Wilde
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > cihat




1 Şubat 2006
Kahve Kültürü ve Bayanlardaki Testesteron Hormonu (Gribal Aşk ve Sonu)  
cihat
geçirdiğim bir gribal enfeksiyon ve bana yaşattıkları


:BDCI:
Hani derler ya " iki gözü iki çeşme" bu atasözünün ne kadar doğru olduğunu bugün anladım. Yakalandığım gribal enfeksiyon neticesinde gözlerim sürekli akıyordu. Hani değil çeşme, fırat nehri gibiydi veya niyegara şelalesi. Hani bir bahçe hortumu gözüme soksalar suyun tazyikiyle arabanızı yıkardınız !

Evde oturmuş annemin kaynattığı bitkilerle kendime gelmeye çalışıyordum. Tam kendimi iyi hisseder gibi oldum telefon çaldı. Telefondaki mahallemden arkadaşımdı, beni kağıt oynamaya davet ediyordu. İsabet olmuştu, zaten evde canım sıkılmıştı. Hazırlandım tarif ettikleri cafeteryaya gittim. Dörtlüyü tamamlamıştık. Oyun oynadığımız yer güzel ve lüks bir yerdi. Servis yapan cins-i latifi daha önceden tanıyordum. Bu kızla aramızda inceden bir " gözsel mekik diplomasisi " başlamıştı.Dikatli bakınca onunda benim gibi grip olduğunu anladım.
Oyuna başladık. bana güzel eller geliyordu sanki "kağıt yağıyordu". Şimdi bu kağıt yağması tabirini bayanlar ve kahve kültüründen uzak olan arkadaşlar bilmez kısaca söyliyim. Kağıt yağması eski tip kahve ortamlarında söylenen bir teknik terim. Aynı sanayi esnafının çıraklara söylediği" HAMİT OĞLUM ÜÇ BEŞİ GETİR " gibi...
Bu gibi eski kahve tipi yerlerde genelde koyu yeşil masa örtüsü, masa örtüsünün bazı yerlerinde sigara yanıklarının oluşturduğu izler olurdu. Perdeler sarı renkteydi. Bu sarılık doğal değildi; içilen sigaranın dumanından duvarlar bile sararırdı. Kahve sahipleri bıyıklı ve genelde orta yaş üstü insanlar olurdu. Bıyıklarının ortası sigara dumanından sarı, eğer bıyıklarını boyatıyorsa bıyıklar kenarlara doğru siyah ve boyası geldiği için dipler beyyazdı ! Hani bu kadar renkli bir bıyığı hiç bir yerde göremezdiniz. Türk tipi bıyık olsa gerek tavus kuşu gibi rengarek. Bıyık değilde picassonun boya tuali gibi duruyordu !

Bu kahvelere ayrıca emekli amcalar, içtiği bir çayla sabahtan akşama kadar iş ilanlarına bakan işsizler, aklını fikrini altılı ganyanla bozmuş beygirciler, simitçiler, boyacılar takılırdı. Hani başlı başına bir dünya

Kahvecilerin en sevmediği tipler emekli amcalardı. Bu amcalar kahveye okey oynamaya değilde vakit harcamaya geliyorlardı. Herkezin oyunu 40 dakikada biterken bu amcaların bir oyunu 2 saatte bitiyordu, hareketleri okadar yavaştıki herkez 2 dakikada taş dizerken onlar 10 dakikada diziyordu. Bazen el açıldıktan sora bile dalgınlıkla oyuna devam edenler, atılan taşı değilde gözleri iyi görmediği için başka taşı alanlar vardı.
İşte bu yüzden, msaya oyun başı servis yaptıkları için kahveciler böyle geç süren oyunları sevmiyorlardı. Bu yüzdende emekli yaşlı amcaları sevmezlerdi.
Dikkatimi çeken bir diğer olay,az çok kalburüstü olan yani varlıklı yaşlı amcalar buralara takılmazlardı. Onlar genelde " türk musikisi cemiyeti"' ne takılıyorlardı. Bu cemiyetlerde eski sanat müziği eserlerini okuyorlardı. Hani yaşlılık ve yaşlılığın getirisi olan kulaklardaki duyu kaybınında Allahın rahmeti olduğunu, bu cemiyetlerde tesadüfen dinlediğim yaşlı amcaları ve teyzeleri şarkı okurken gördükten sonra anladım ! Bu kadar kötü sesten oluşmuş bir grubu dinlemek için ancak insanda " duyu kaybının " olması gerekti herhlalde ! Hani şarkı okurken çıkardıkları sesleri kendileride iyi duysa, onlarda bırakıp kaçarlardı cemiyeti...
Neyse bu kadar kahve kültürüyle ilgili bilgi yeter sanırım. ben masaya dönim. Oyunun sonlarına doğru gelmiştik. Ortada bayağı yüklü bir hesap vardı. Sanki "greyfurt" suları sağnak olup yağmıştı. Herkez içtikçe içmişti ve hesap bayağı şişmişti...

Son ele gelmiştik, elimçok iyiydi yalnız aklımı sabit tutamıyordum. Hem gribin verdiği zihin dağılması hemde servis yapan cins-i latifin benim tarafa bakması dikkatimi iyice dağıtmıştı. Kız masaya servis yaparken burnunu çekti. Allahım o ne burun çekişti öyle... Kız sanki burun çekmiyorda berlin senfoni orkestrasında konser veriyoru. Hani derler ya insana hoşlandığı şey kötü gözükmezmiş. Kargaya yavrusu şahin gözükür hesabı... Bizim bir komşu bayan vardı. Bu bayanın da bir çocuğu vardı. Çocuk diğer 3 yaşındaki yaşıtlarından farklı olarak sürekli altına kaçırırdı. Hani dersinizki ağzıyla altı arasında boşluk yok ne yerse 10 dakika sonra dışarda.Annesi çocuğa pantalon alırdı, ertesigün kahverengi ! Bu bayan misafirliğe geleceği zaman kokudan anlıyorduk. Kadının çocuğa gösterdiği şefkati görünce,sevginin insanlara herşeyi ne kadar güzel gösterdiğini anlamıştım. Özellikle anne sevgisi, ölümüne ve gözükara saf bir şefkat...

İşte burun çekişte öyle bir güzel gözüktü yani...
Son el herşey bu ele bağlı, kağıtlar dağıtıldı ve herkez hesap yapıyor. Şansıma çok güzel bir el daha gelmişti. Eğer dikkatli oynarsam hesap kalmazdı. Tam oyuna başladım bahsettiğim kızla gene göz göze geldik. O an sanki herşey durmuştu ve sadece onla ben vardım. Kız gözlerini hafifçe yummaya başladı ve iki elini yukarı doğrıu kaldırıp bana bakmaya başladı. Ellerini yukarı kaldırıken gözlerinden bir damla yaş geldi .Acaba ne yapmak istiyordu, yoksa bana olan sevgisi o kadar fazlalaştıki ellerini semaya açıp " ALLAHIM NE TATLI ÇOCUK KEŞKE BENLE KONUŞSA " diye dua mı edecekti. Ellerini hızlıca ağzına götürdü, gözlerini sımsıkı kapattı ve kuvvetli bir biçimde hapşurdu... Hani o kadar şiddetli bir hapşurmaydıki, hapşuranın bir insan olduğunu görmesem bir at kişnedi diyecektim. Allahım o ne kuvvetli ciğer öyle, o ne büyük tepkime...Tam hapşurduğu esnada ağzına bir top mermisi koysalar herhalde böyle bir tepkimeyle istanbulun 2 tane surunu yıkardı, Fatih Sultan Mehmet gibi...
Tahminimde yanılmıştımkız dua etmiyormuşta hapşuruyormuş , ayrıca oyuna aklımı vermediğim için hesapta bana girmişti, pardon hesap bana kalmıştı ! Bu tarafa çok bakmasının sebebide tam üstümde yani duvarda bulunan duvar saatiymiş. Kız mesaim ne zaman bitecek diye sürekli saate bakıyormuş.
Eve gittim, annemin hazırladığı bitkileri içtim. Aklıma büyük kahve üstatlarından bir abimizin dediği laf aklıma geldi:" Oyun masasında babamı görsem tanımam" nede haklıymış meğer...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gölgesinden Korkan Prenses


cihat kimdir?

içimden gelipte dışarı taşanlar. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşar KEMALl, Yakup KADRİ KARAOSMANOĞLU, Reşat Nuri GÜNTEKİN, Saltıkof SHEDRİN, Altay MARTI...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © cihat, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.