..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > vargı gün




7 Şubat 2006
Ayrılığın Beşinde  
ayrılık grisinde bir zaman yitimi

vargı gün


bir ayrılığın ardına düşen sözcükler


:CFEH:
AYRILIĞIN BEŞİNDE

Birinci gün

Belki de dördüncü cemre yüreğe düştüğünden olsa gerek aşk'a en çok bu mevsimde kesiyor insan,tepeden tırnağa..Bir ağacın çıplak gövdesine dokunan su ve dallarına konuveren çiçekler gibi,bedenler de aşkı giyiniyor çıplaklığına.Ten canlanıyor;su yürüyor aşk damarlarının içine.Oysa dalında çiçek patlarken bir ağacın,nasıl da canı yanar.Dalı yarıp,patlatıp güneşe dönerken yüzünü çiçek,dal ağlar acıdan.Ama gülümseyerek.Acıyla zevkin içiçe geçip seviştiği en vazgeçilmez an.Boşalmalar..İçlere düşüveren cemrenin,gövdelerde patlaması çiçek gibi.. Işık..Ateş..Sıcaklık..Pırıltı..Zırıltı...

Ayrılık..usulca okşarken bir çiçeği,tutup koparıvermek daldan..bir çırpıda..kolayca..dönüşü olmadan..Bu yüzden eller çiçek cesetleriyle dolu..Çiçeklerin kanları hiç çıkmayacak gibi bulaşmış avuçiçlerine,parmakaralarına..O koku..O ayrılığın ekşimsi,çürük kokusu..Çiçek cesetlerine bulaşmış ellerden çıkmayacak o ekşimsi koku.. Bedeni yarıveren çelik gibi..bıçak gibi..soğuk bir acı..çok soğuk..Sözcüklerin çiçek cesetlerinin yanına düşüverdiği..sözcük cesetleri..diyecek bir şey kalmaması..yüzlerin yırtılması..yani seslerin susmanın ötesine geçmemesi..
Her ayrılık kendine ihanet belki..sözcüklerine..düşlerine..Ona ve kendine birer duvar resmi seçmek..Duvar resmi olup duvara asmak onu ve kendini..yenilmek..yenmek ya da..Ayrılık zaten bu iki sözcüğe teslim olmak değil mi? Şiddetin ardından kalan garip bir huzur mu ayrılık?Soluk soluğa..kan ter içinde..acıttıktan ve acıtıldıktan sonra.. kalıveren kırık bir dinginlik?..Kaçan uykular..uykusuzluktan acıyan gözler..karmaşa..ama dingin bir karmaşa.. Yüzünü kendi içine dönüp..kendini kendine döküp..kaçmak..susmak..Onu ve kendini kusmak;cemrelerin ve çiçeklerin ve baharların üzerine...

En çok ilk gün mü,birinci gün mü,en ilk gün mü acının en acı olduğu zaman?..yoksa zaman aktıkça daha da çoğalır mı ağrısı ayrılıkların?..hani o ince bir sızı kalana değin geçecek zaman..o can yanması zamanları..o yitirilmiş sevişmeler..ve kayıtlara geçmeyen o çiçek cinayetleri...

Dördüncü gün

İkinci ve üçüncü gün: susmak mıydı yoksa bir can çekişmesinin çırpınışları mıydı?
Siyah ayakkabılardaki toz..dalga dalga..dördüncü güne uyanılırken ''ki yazanın uyanması,uyuması bunun dışındadır- en çok ayakkabıların üzerini örtmüş toz ele verir ayrılığı..Çünkü ayaklar yerden fazlaca kaldırılmadan yere sürtülerek yürünmüştür ve ne bir bez parçasıyla ne de bir parça kağıt mendille silinmiştir ayakkabılar.İleri, yukarı,sağa ya da sola değil de hep yere bakıldığından en çok ayakkabılardaki dalgalı tozlar batar göze.Ayrılık, tozlu bie şeydir belki de..ayakkabıların tozu..Sonra,yakaları kirlenmiş gömlek;paçaları çamurlu pantolon; parmakları delinmiş çoraplar;iki günde bir değiştirilmeyen külottur,ayrılık..Kimseleri umursamadan burnunu karıştırmak belki de..ya da saçlarını taramamak...

İkinci gün..umut,bir masturbasyondu;kendi kendine dolup boşaldığımız..umut! İkinci gün:umut! Kenti sabah sabah öpüveren,okşayıveren bir ilkyaz güneşi..Vapurların denize jilet atmaktan vazgeçip,usulca çizgi çektiği güzelim bir sabah..Yüzlere yapışıp kalıveren gülümseyişler..
Sözcük ne ki! Ses ne ki! Öfke ne ki! Ay-rı-lık ne ki! Böylesi bir sabahta...''-Hadi canım sen de!''
Hangi sözcük sevinçten kırılmadan duruverir böylesi bir sabahta?..Hangi ses çirkinleştirebilir ki kendisini böylesi içi düşmüş cemrenin ateşinde?..Hangi öfke kendisini diri tutabilir bu sabaha dokunduğunda?..Hangi ayrılık unufak dağılıp parçalanmaz,çat diye yarılıvermez en gururlu yerinden,böylesi bir sabahın koynunda?. Ayrılık daha mı güzeldir sanki sabah sabah sevişmekten?Hele bu güneşin tenini okşadığı kentin böylesi bir sabahında...
Umut!..Hadi boşal ve''unut!''

İkinci gün..Ama sabah değil akşamüstü..Günle birlikte yüze düşüveren gölge.Karaltı..Ayrılık,yüzün kararması mı?.(Soru sorma!)..Yürü..yürü,uzun uzun..yürü hızlı ve yavaş adımlarla..yürü sokaklarda..yürü kaldırımlarda.. yürü denizkıyısında..yürü..yürü..yürü..(anca gidersin!)..Ayrılık,yürümek ve anca gitmektir belki...

Üçüncü gün..zaman bizden yana..saatlerimizi gecenin en sevişgen anında ileri almayı unutmadık değil mi?.. Zaman,ayrılıktan yana..(Ayrılıklar bir saat ileri alınmıştır!)..Ama kent kalabalık..yollar kalabalık..denizkıyıları çay bahçeleri,vapurlar,otobüsler,alış v veriş merkezleri kalabalık..sevgililer kalabalık..sesler,sözcükler, işportacılar,ayakkabı boyacıları kalabalık..kent çok kalabalık; bu daha da çok yalnızlık..

Üçüncü gün..dünyanın bütün psikologları!..Öperim hepinizi!!







Beşinci gün

Beşinci gün..şimdi..yağmur yağacak..

Beşinci gün..son tümceden on-oniki saat sonra..vapur..yağmur yağıyor..deniz karanlık..üşüyorum..ayrılık,daha da çok üşümek..gözün içindeki ateşin çalınması,sönmesi..matlık..donukluk..can sıkıntısından öte bir şey..soğuk.. Vapur,denizin üşümüş göğsüne buz gibi jilet atıyor yine..coşku sindi..ahşap kokusunun yoğunluğu genze dek yükleniyor..çiçek cesetlerinin ekşimsi,çürük kokusuna benziyor ıslak ahşabın kokusu..
-Sıcakta..yazın orta yerinde bir zmanda..çıplak ve karşılıklı otururken..O zaman da yalnız mı içerdim içkimi ben?Çişimizi yapardık..İçince çişi geliyor insanın..Ayrılık,belki de çiş kokusundan tiksinmeye başlamaktır..Kavun kokulu sabunlarla uzun uzun ellerini yıkamak.Kolonyalı mendilleri yüze bastırmak;kokusun içe çekmek..gibi bir şeydir herhalde ayrılık..-

Vapur iskeleye yanaşacak.Değişmiyor bu.Vapur hep iskeleye yanaşıyor ve yine birçok insan "iskele verilmeden" vapurdan inmeye çalışıyor;iniyor.."İskele verilmeden atlamak tehlikeli ve yasaktır"oysa...AtlamamalıBeklemeli. Ama kalmamalı..Ayrılık,kalmamayı bilememektir bir yandan..

Yağmur yağıyor..Nisan yağmuru..Korkmaya gerek yok yani..Bu yağmur enayi yerine koymaz insanı..Bu yağmur tenini okşar;yüzüne sırıtmaz acımasızca..

günsüzlükler

Yaşamı boyunca bir kez bile cebinde "intihar mektubu" taşımamamış olanların yaşayabileceği şey değil belki de ayrılık..Onlar ayrılırlar ve biter!.Bitmek başka,ayrılmak başkadır oysa..Bunun ne denli ayrı olduğunu anlayanlar, anlamayanlarla aynı dili konuşmaz zaten..Ayrılığın da aşk gibi bir süreci kapsadığını;acıyı damıta damıta yüreğe damlattığını anlamazlar..Bu yüzden ceplerinde hiç "intihar mektubu" taşımamışlardır..Ki intihar mektubu taşımak ille de ölmek demek de değildir..Bazen,asıl intihar yaşamın ta kendisi olabiliyor..kendinden nefret etmek Duygularını,yüreğini,aşkını,şefkatini,dokunuşunu öldürmek de intihar değil midir?İçinin kendini öldürmesinden daha kanlı bir intihar var mı ki!..

Ayrılık bu yüzden cebinde bir intihar mektubu taşımaktır..Her yalnızın,her ayrılanın kendi kokusunda varolan bir intihar mektubu vardır..Oysa inadına yaşamak;her şeye karşın yaşamak diye de bir şey vardır yani..Kendi kendimize umut pompaladığımız..Evet! Doğrudur..Yaşam her şeye karşın güzeldir..Evet! bu bir "doğru"dur.. Gördüm! Doğrularınız gördüm..Rest!..

Ceplerinizde intihar mektupları taşımıyorsunuz..Öldürebileceğiniz ve restime karşı ortaya koyabileceğiniz bir "kendi"niz bile yok içinizde çünkü...Ayrılık,öldürebileceğiniz bir "kendi"nizin olmasıdır içinizde..Kendi kendinin yamyamı olabilmeyi göze almak yani..Kendi etini yiyebilmek gerektiğinde...

Bilmem kaçıncı gün..(sayıların önemi yoktur bir andan sonra.aslında o bir andan önce de yoktur!)
Ses: -Senden nefret ediyorum!!!!
Oysa benden en çok nefret ettiğin anlarda sevişmek istiyorum seninle!Daha çok!Daha da çok!Seninle o an sevişmezsem sanki ölecek gibi oluyorum..

Dişlerimle kendi kafatasımı ısırıp,parçalayabilsem ve beynimi çıkarıp atsam kafatasımın içinden;her şey güzel olacak..Bak o zaman bütün intihar mektupları yırtılacak;bütün ayrılıklarla dalga geçilecek..Yeter ki kendi ağzımla,dişlerimle kendi kafatasımı ısırabileyim!..O zaman nasıl da güzelleşecek yaşam!..Geçip aynanın karşısına kendikendisiyle oynaşacak..
Sabaha karşı..(kim karşı?)..Hayır.hayır!.sabaha doğru..(sabaha yanlış!)..olmadı!.sabaha yaklaşırken..bu da değil!. Gecenin en orospu zamanını biraz geçe..(eh işte!)...Ayrılık,insanın kendi parmakuçlarıyla kendi memeuçlarını sıkmasıdır belki de...

Günler beşte kaldı..sonrası sonra işte..saymıyorum..Yine yağmur yağıyor..
Kent yağmurun fahişesi oldu!
Yağmuru emiyor,içine katıyor,durmadan yağmurla oynaşıyor..ıslak..kışkırtıcı..Bir kıyıya sinmiş izliyorum yalnızca..Bazen izlemek,katılmaktan daha iyidir..Susarak..Ve kusmamak için kendini tutarak..Önümde izmaritler birikiyor.Plastik bardaklarla kahve içiyorum.Ağzımda metal tadı.Sıkıcı.Ağzımı kurutuyor..Gelse..ıslatsa ağzımın içini şimdi?.İstemem!.Ayrılık istememeyi öğrenmektir..(-örtmenim,örtmenim! Bana istememeyi öğretsene!)..

"Pinokyoo..pinokyoo..sana kimse inanmaz..."
Ağladım!.Yüzümde daha yeni sıkılmış sivilcelerin çukurlarına değdi gözyaşlarım..Yüzüm yandı!Yüzüm yanıyor!...
Ayrılık..ayrılık pornografik bir şey,yalnızlık gibi..Yalnızlık ne denli pornografikse ayrılık da o denli pornografik. Çıplak.Duygusuz.Etin etten öte geçmemesi..Etin yalnızlığı.Şehveti..Kendi etini yemek..Kendinin yamyamı olmak..

Aşkı soyunduk..Aşkı soyunmak çıplaklığı öldürmektir..Aşkı soyunduk..Kirliliklerimiz çıktı ortaya..Aşkı yere düşürdük..küçük bir köpeğin başını okşar gibi okşadık aşkı yerdeyken..Ama aşk umursamadı hiç..Köpeğimiz olmadı..kuyruk sallamadı.."Aşk!!Kalk ulan ayağa!!"

Ürktük..Utandık..sırtsırta döndük..Ayrılık,sırtsırta dönmek değil mi?.Değil!.Ayrılık,başka bedenlerde ve yüreklerde birbirini öldürmek...

Gece..yıldızlar yüzümüze düşmüyor..biz yüzümüzü yıldızlara asmıyoruz..Yıldız!.ne güzel sözcüksün sen.. Sen de güzelsin "gece".."Ayrılık" ,sen bile....susmak kadar güzelsin..bazen..

Ayrılık..susmak değil mi ki?..
Ve kusmak !

07,04,2003





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kargalar ve Martılar
Tüm Kentlerin Yabancısı
Parmakuçlarındaki Öyküler
Çıplak Eylül
O Zamandan Bu Zamana Siyahbeyazgri Bir Resim
Eylüle Düşen Sesin
Cup Cup'larım
Yaşamlarınızdaki Ellerim ve Oltalar

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Mor [Şiir]


vargı gün kimdir?

düşlerin içinde kendini ve sözcüklerini arayan bir tutunamayan. . .

Etkilendiği Yazarlar:
kafka,pavese,dostoyevski,oğuz atay,tezer özlü,nietzche


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © vargı gün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.