..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Paul'un Peter hakkýnda söyledikleri, Peter'den çok Paul'u tanýmamýzý saðlar -Spinoza
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Kent > Yaman Sert




15 Mart 2006
Bir Günün Yüzleri  
Yaman Sert
bir insandan diðerine geçen baþýboþ bir hayalet


:AGBD:
Saat arsýzca altýya yaklaþýrken , serçelerin baðýrýþlarýndan baþka bir hareket yoktu ortalýkta. Otobüs bekliyordu. Sanki neden her sabah en erkenden o gitmek zorundaydý ki iþe! Diðer çalýþanlar gibi, devlet memurlarý gibi biraz daha geç gidebilseydi olmaz mýydý! Hadi en azýndan bir saatlik bir gecikme... Bu gecikme ülkeyi batýrmazdý. Ýstediði geri kalan her þey gibi bu da gerçekleþmemiþti. Akþamdan akþama raký içip aklýna kim gelirse ona küfretmek rahatlatýyordu sadece.

“Buna da þükür” dedi, “en azýndan raký ya da küfretmek yasak deðil”. Zahmetsizce topladý dertlerini otobüs gelince. Ýki kiþiydiler topu topu, kavgasýz itiþ kakýþsýz bindiler. Caddede dün geceden kalmýþlýk vardý, o orada kalmayý tercih etti.

Meretin içi de harbiden soðuktu. Soðuktu soðuk olmasýna ama onu güvenle götürüyordu ya buna da katlanýlabilinirdi. Aslýnda en çok sevdiði þey de yolculuk ilerledikçe, insanlar bindikçe ve nefes aldýkça, camlarýn usul usul buðulanmasýydý. O buðulanma insan sýcaklýðýný hatýrlatýyordu, baðlýyordu onu. Fakat isteksiz bir baðlanma da deðildi bu. Belki de içinde olduðu, olabileceði en arzu edilebilir baðlýlýktý bu: Ýki dost gibi... Hatta bazen otobüsten inmek istemediði olurdu, zaten uzun yolda hiç tanýmadýðý insanlar bile tanýdýk gelmeye baþlardý. Isýnýrdý da ortalýk. Hiçten inmek istemezdi iþte! Ama iþ bekliyor, karý bekliyor, çocuklar bekliyor...Kýsaca el mahkum inecek! Kim bakar ki onlara kendisi çalýþmayýp eve ekmek getirmese! Eþ dost desen bir kaç gün... Üçüncü gün 'siktir'i çekerler bir þekilde. Kimi zamansa otobüsün içinde, o buðulanmanýn ortasýnda, uyuklamak hoþuna gidiyordu. Ancak bu isteyerek yapýlan bir keyif þekerlemesi deðildi tabi. Uyku anidan bastýrýyordu sabahlarý; gerçi akþamlarý da böyle oluyordu ya...

Otobüsün o keskin virajý alýþý aklýna getirdi inmesi gerektiðini. Ýþ yerinden yirmi otuz adým gerideydi viraj ve alýnýrken ne olursa olsun mutlaka farkýna varýlýrdý. Ýþ yeri dediði de okul, üniversite... Birden aklýna düþüverdi o sarý saçlý kýz. Onu görecekti yine. Heyecanlandý. Sonra karýsý geldi aklýna, bir duysa genç üniversiteli bir kýz için heyecanlandýðýný çýngar çýkarýrdý, feryat figan ortalýðý birbirine katardý alimallah!

“Yok caným, o kadar da yapmaz!”

Yapar mý?

“Yapar.”

“ Hepsi karý milleti deðil mi Allah aþkýna! Hele duymaya görsünler böyle bir þeyi, saçlarýný süpürge etmesinden tut da, gençliðinin heba oluþuna kadar ne kadar kötü þey varsa atýverir adamýn üstüne”, sanki zamanýn ya da kaderin hiç suçu yokmuþ gibi. Oysa biliyordu Gülsüm böyle bir þey yapacak olsa öldürürdü onu, yaþatmazdý!

“Adamýn aklýna geldiði anda bile zývanadan çýkartýyor be böyle bir þey!”

Yirmi dakika sonra giyinmiþ, günün ikinci sigarasýný söndürmek üzereydi. Hidayet ustayla ayak üstü hoþ beþ etmiþ, yine bir sonuca varamamýþlardý. Bir þeyler olmalýydý, rahat rahat yaþanabilecek bir yer, ama nerede? En iyisi Hidayet ustayý dinleyip Allah’a býrakmaktý iþleri, elden baþka ne gelirdi ki! Takdir onundu, elbet öteki taraf için de bildiði bir þeyler olmalýydý.
     
Süpürgeyle þöyle bir kabasýný topladý zeminin. Þu gençlerde de hiç saygý, anlayýþ yoktu: O kadar okumuþ olmalarýna raðmen, çöp tenekesi dururken hala yerlere atýyorlardý izmaritleri. Hele bir de yarýsý dolu plastik çay bardaklarýný çöplere býrakmalarý yok mu, iþte bu çýldýrtýyordu. Paspasýn býraktýðý ýslaklýðýn üzerinden yürürken, kýzýn neden hala ortalýkta görünmediðini merak etti. Öyle ya günlerden Salýydý, sabah dersi vardý kýzýn. Saat zaten olmuþ sekiz buçuk!

“Allah allah” deyip geçti. Doðruya belki de sevgilisi vardý kýzýn, bütün gece yatakta tepiþmiþlerdi. Üniversiteli kýzlar bekaretmiþ, namusmuþ pek takmýyorlardý zaten.

“Ulan ben de olcaktý þu imkanlar, o zaman görcektiniz beni!”.

Aynen böyle diyordu içi, hatta Hidayet ustaya da söylemiþti bunu.

O da “Tövbe tövbe, doðru yola gel be oðlum, günah bunnar” demiþti. Gerçi o zamanlar çok tanýmýyordu Hidayet ustayý, sonradan böyle þeyler söylemez olmuþtu ona. Fakat, o kýza karþý içinde bir ateþ vardý. Tutamýyordu kendini, bir türlü ona bakmaktan alamýyordu...

Koþarak girdi içeri kýz . Hýzýný hiç kesmeden amfinin kapýsýna yöneldi. Kapýyý týklattý içeri girdi.

“Oh” dedi içinden kýz, “derse yetiþebildim”. Bu boktan trafiðin sabahlarý düzelmemesinin sorumlusu kendisi olmamasýna raðmen, siniri bozulan hep o oluyordu.

Hoca kürsüye kitap ve notlarýný henüz koymuþ olmalýydý ki tahtayý temizlemeye giriþmiþti. Önceki günün bilgi kýrýntýlarýný süpürürken kýza hiç dikkat etmedi bile.

Kapýyý usulca çekti ve elden geldiði kadar sessizce kapatmaya çalýþtý. Ancak bu amfi kapýlarýnýn huyu kolay kolay teslim olmamak olduðu için, yeðlediðinin aksine oldukça gürültülü bir þekilde kapandý. Yukarý doðru týrmanýrken sýnýfa bir göz attý yanýnda oturacak birisini bulmak için. Çok fazla sohbete deðer insan yoktu sýnýfta aslýnda. Sohbete deðmeyen insanlarla beraber ders dinlemek te çok cazip sayýlmazdý.
En arka sýralara doðru yöneldi. Zira arkada kendi baþýna kalabiliyor, arzu ettiði iþle uðraþabiliyordu. Gerçi yoklama listesi biraz geç geliyordu ama “olsun”du; en önde çakýlýp kalmaktansa arka sýralarýn sunduðu özgürlük yaþamaya deðerdi.
Sabah alelâcele aldýðý ve trafikten dolayý yarýsýný okuduðu dergiyi çýkardý sýranýn üzerine:

“Anlaþýlmanýn imkansýz olduðu bir dünya bu! Kýyýda durup ýssýz denizi ve onun köpüklerini süzerken pek te yüzleþilmiyor bu gerçekle. Ne zaman ki türdeþlerinin (ne kadar da ironik aslýnda bu tanýmlama!) arasýna karýþýyorsun, yeterinden fazla an çýkýyor karþýna , ne dünyayý ne de bir baþkasýný anlayabilmenin imkansýz olduðunu dayatan. Anlaþýlman da imkansýz tabii. Koskoca bir empati mitolojisi: Elmanýn iki yarýsý olan aþýklar, gözüne bakýnca ne düþündüðünü anlayan derviþler, ve saire ve saire. Bu tespitin fazla mý umutsuz olduðunu düþünüyorsunuz? Fazla umutsuz ve fazla karamsar! Aslýnda bu o an nasýl bir durumun içinde olduðunuza göre deðiþir. Ayýlmamýþsýnýz demektir: Eþinizle, dostunuzla ya da patronunuzla çýkarlarýnýz ayný çizgide ilerliyor, farklý düþündüðünüz alanlarda deðilsiniz demektir. O zaman devamýný okumayýn bu yazýnýn. Nasýlsa bir gün böyle bir durumun içinde olup bu yazýya ihtiyaç duyacaksýnýz. En iyisi o zaman saklayýn bu yazýyý, içinde olduðunuz geçici yanýlgýdan kurtulduðunuz vakit...”

Dergiyi katlayýp çantasýna sokuþturdu. Ne var ki bunu, yazýyý yazan H. Kiraz’ýn önerisini dikkate aldýðýndan deðil, burada ne için bulunduðunu hatýrladýðýndan yaptý:

“Eh biraz da ders dinlemek gerek!”

Tam baþýný kaldýrmýþ, tahtada neler yazýlý olduðunu anlamaya çalýþýyordu ki bir alt sýranýn en ucunda oturan çocuðun ona baktýðýný gördü. Zaten ne zaman kafasýný çevirse çocuðun kendisine bön bön baktýðýný görüyor ve irkiliyordu. “Bunun baþka bir iþi yok” muydu acaba!? Sadece ona bakýyor ama ders dýþýnda konuþmak için bir çaba göstermiyordu. Hatta bir ders arasýnda sýnýftaki kýzlardan birisine bu çocuðun kendisini ne kadar ürküttüðünü anlatýrken tip çýkagelmiþ karþý kalorifer peteðinin üzerinde tostunu týkýnýrken gözlerini yine ona dikmiþti. Okulu bitirdiðinde en çok bu çocuktan kurtulduðuna sevinecekti herhalde. Bir de þu hademe vardý. Gerçi bu çocuk kadar berbat deðildi ama o da gayet garip bakýþlarla karþýlýyordu onu. Yerleri süpürürken bile gözlerini alamýyordu. Ama “erkekler ayný”ydý neticede, istediklerinin ne olduðu gayet açýktý.

“Böylesi bir güzellik adil mi tanrým!”

“Neden bazýlarý bu kadar güzelken bazýlarý ucube oluyor!”

Sonra aklýna takýlýyor belki de asýl sorunun bu deðil de; insanlarýn, kadýn erkek farketmeksizin, neden güzel dediklerine ilgi duyduklarý olduðu. “Ýþe biyolojik-evrimci açýklamalar açýsýndan bakýlacak olursa insan kendi neslinin en mükemmel fiziki özelliklere sahip olmasýný istiyor bilinçsiz bir þekilde. Daha doðrusu bu bilinçsizliði toplumsal beðeniler ve tercihler dolayýmýyla örtüyor. “Ýyi” bir fiziðe sahip; yani güzel yüzlü, uzun boylu vs insanlarýn aþk için tercih edilmelerinde gerçekten de böyle bir alt yapý olabilir mi!? “

Kafasýný kaþýyýp kýza dalýyor tekrar.

“Ama öte yandan tarih ve mekan boyunca bu beðenilerin nasýl da deðiþtiði göz önüne alýnýrsa, bu kuram biraz sallantýya gelebilir. Yani daha bir yüzyýl önce etine buduna kadýnlar güzel bulunup tercih edilirken; þu an sýskalar revaçta! Üstelik sýskalýðýn iþlevsel bir üstünlüðü de yok hani. Bir de Marksistlere soracak olursan aþkýn ve güzelliðin mülkiyetle baþladýðýný söyleyecekler. Gerçi tüm kötülükler mülkiyetle baþlýyor onlara göre ama...”

Elindeki kalemin kapaðýný çýkarýyor aðzýyla. Ve sýrayý karalamaya baþlýyor:

“Mülkiyet bütün kötülüklerin anasýdýr!”

Kendi kendine gülüyor. Kýza bakýyor. Onun da kendisine baktýðýný görüyor.

“Bana niçin bakýyor ki?! Bu bir karþýlýk mý, yoksa rahatsýzlýk mý?”

Hocaya dönüyor tekrar. Görünüþte aðzý oynuyor ama söylediði bir þey yok.

“Tuzu kuru tabi. O yüzden bu kadar rahat!”

“Aslýnda bu kadar önemli mi ki güzellik! Yani neden bu kýza bakýyorum da baþka kýzlara, örneðin þu önde oturan çirkin kýza karþý böyle bir ilgi hissetmiyorum? Aslýna bakacak olursak dünya güzellere kalmýþ olsaydý hala tahta zýpkýnlarla nehirde balýk avlýyor ve sazlýktan kulübelerde yaþýyor olabilirdik. Tüm bilimsel geliþmelere katkýsý bulunan insanlar tip olarak ümit vaat etmeyen tipler; Einstein’dan tutun da Freud’a ondan Pascal’a kadar.

Gerçi uygarlýk olmasa çok ta fena olmazdý belki. Öte yandan uygarlýk dediðin tuvalet kaðýdý! Kýçýmý taþa silmek te istemezdim. Mmm, zor bir durum!”

Hocanýn “hepinize iyi günler” dediðini duyuyor. Bir toparlanma gürültüsü baþlýyor. Not defterine göz atýyor; birkaç koyu, karýþýk karalama ve birkaç adam adý...

Dýþarý çýkarken Mesut’la sohbet ediyorlar biraz. Gülüþüyorla , sýradan geyik.

“Ben karþýya geçeceðim” diyor Mesut.

“Ne iþin var ki karþýda?”

“Kadýköy’e uðramam gerek, bilgisayar için birkaç öte beri alacaðým”

“Öte beri? Bilgisayarýn öte berisi olur mu be!”

Gülüyorlar yine. Mesut’un bugün pek keyifli olmadýðýný görüyor. Bir nedeni vardýr herhalde diye geçiyor aklýndan. Muhtemelen her zamanki gibi geç uyumuþ olsa gerek.

“Ama açýkçasý trafik kazasýndan sonra garipleþti bu çocuk”

“Görüþürüz bu durumda!”

“Hadi hoþça kal!”

Görevli yan yana duran üç kapýyý keyfi bir sýrayla açacak ve insanlar gündelik kýsa yarýþlardan birinin içinde olmanýn verdiði heyecanla koþuþturmaya baþlayacaklardý. Yarýþmak hoþuna gitmese de vapurun kýçýndaki banklara oturmayý seviyordu. Zaten çoðu zaman istediklerini elde etmek için yarýþýr ufak insanlar, yarýþtan zevk almalarý gerekmez. Bir mecburiyet: Ayakta kalmamak için,arzu edilen yere oturmak için... Hayvan nesline özgü bir yaþam döngüsü!

Vapur aðýr aðýr harekete geçip iskeleden uzaklaþmaya baþladýðýnda bir sigara yaktý. Kýç tarafýn açýklýðýnda martýlar eþliðinde bir sigara içmek kadar keyifli bir iþ yoktu. Ceketinin iç cebinden dün gece, sabaha karþý, iki þiþe þarap devirdikten sonra sevgilisine yazdýðý mektubu çýkardý:

“Kaçýncý yazý acaba bu sana ithafen yazdýðým! Belki yarým düzinenin son halkasý. Üstüne üstlük ne yazacaðýmý, bu yazýyý nasýl farklý kýlacaðýmý dahi bilmiyorum. Hiç de farklý olmasý gerekmiyor olabilir. En nihayetinde bir “Times New Roman” estetiðinin rahatlýðýna gömülmüþ; senin bir miktar radyasyon emmeyi göze alarak belki bir iþ dönüþü üstün körü, belki de satýr aralarýný aralayarak okuyacaðýn öylesine bir metin olmasýndan ziyade; elimin her titreyiþinde ayný harflerin farklý þekilde yazýldýðý bir mektup olmasýný istiyorum bunun. O garip estetiðin tekdüzeleþtirdiði akýlcý bir çizgiden ziyade ruh halimi yansýtan ve nevi þahsýna münhasýr halkalar olsun istiyorum bu mektup.

'Anlatacak hikayelerim bitmiþ mi' acaba diye soruyorum. Kendi içimdeki görmediðim soru-cevap yaratýcýsý varsayýmsal bölge, civar polislerinin bile giremeyeceði kadar karýþýk olduðu için, mantýklý bir ses yerine sadece kavga gürültüleri saçýyor: Ýçerde dövüþen ayný ýrktan çeteler var. Oysa kimi zaman soba üstünde kavrulan kestane kokusu yayýyor gözlerin, o soðuk kýþ akþamlarýnda bulunan sýcacýk bir yuva gibi alýyor beni içine; kimi zamansa kimsenin henüz keþfetme cesaretini gösteremediði bir ormandaki bataklýk, içine aldýðý an býrakmamakta direniyor (sen bunun farkýna varmasan da). Sen de karýþýksýn hikayelerin bitip bitmediðine cevap vermek için. Ki sen dilinle deðil de tüm benliðinle bir hikaye anlatýrken, ben laflarýn kalabalýðý arasýnda boðuluyorum. Fakat takdir edersin ki sözcüklerden bir hikayeyi anlamak daha kolaydýr, ama eksik; oysa sen daha tamam anlatýyorsun, ama okumasý zor! Sen benliðinin yansýmalarýnýn esirisin, bense sözcüklerin... Ve anlatmaya çalýþan herkes gibi, kullandýðýmýz aracýlarýn sýnýrlarýný zorlamak zorundayýz daha iyi ifade edebilmek için(bunlar bir takým kalýplara sokmak amacýyla yazmýyorum, sadece saptamalar kafama saplanan...deðiþim ve yanlýþlar her zaman mümkün).

Saat 5 oldu. Anlatmayý istediðim o kadar çok þey var, ama sözcüklere boðulmak istemiyorum; her ne kadar sana aklýmdan geçen onca þeyi anlatmak için sözcüklerden baþka bir yol bilmesem de. Binlerce yol var seçebileceðimiz...Ve elimizde anlatýmýzý mükemmelleþtirmeye çalýþmak için bir neden...Daha akýcý konuþmak için, daha akýcý yazmak için, daha akýcý dokunmak için, daha akýcý bakmak için ve daha akýcý susmak için...Ben seni keþfetmeyi, unutmayý ve bir daha ki keþifte daha derinlere inmeyi çok arzuluyorum. Senden geçen yol, bana gidiyor...Benden dönense sana...Helezonik bir rota izleyerek, aradýðýmýz -ya da en azýndan varolmasýný ve aramamýza deðeceðini ümit ettiðimiz- vahaya doðru giden bir yolculuk...Sýkýlan bir iþin olmadýðý ya da sýkýlmanýn önem arz etmediði bir kendi-cennetimiz...
Sevmenin ancak bu yola beraber çýkýldýðýnda önemli olduðu önermesinin saðlamasýný yapmak...Uyuþukluðuma lanetler olsun! Lanet olsun enerjimi soðuran kendi icadým küreye- ki o beni içine almýþ ilerlememi engelliyor, kurtulmalýyým ondan...
Aþk gerekiyor...Bir yemeði yaparken aþkla yapmak, ve aþkla yemek onu, bir çocuðun kafasýný aþkla okþamak, aþkla uyumak gerekiyor ve aþkla uyanmak, aþkla seviþmek gerekiyor, aþkla oturmak aþkla kalkmak; kýsaca, aþkla nefes almak gerekiyor...Hayatýn kendisini aþkla örülmüþ bir ibadete dönüþtürmek. Sadece beþ vakit ibadet eden sahte müminler gibi deðil! Her aný, her nefes alýp veriþi aþkýn bizatihi kendisine yapýlan bir tapýnmaya dönüþtürmek!..Bin kez söyledim sana ve bir kez daha söylemek beni gocundurmuyor: Sen benim mabedimsin, mabudum aþkýn kendisi...Ve son zamanlarda iyi bir mümin gibi davranmýyorsam kusura bakma...Yardým et bana, kapýlarýný kapama!(biliyorum þu anda yapmýyorsun) O tütsülü kokularýný yaymaya devam et ve çaðýr beni kendine, çaðýr beni içine... Ayin bitmesin! Ve kahrolsun her ne var ise aþkla yapýlmamýþ!

Ve kahrolsun her ne var ise aþkla yapýlmamýþ!”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Çölün Kumsala Döndüðü Yer

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Raký Peynir Ýstanbul [Þiir]
Þerefsizin Yalaný [Þiir]
Güzel Kýzlar Ben Gittikten Sonra Gelirler [Þiir]
Laf Dinlemez Hulki [Þiir]
Kocasýný Kesen Düriye'nin Beyanýdýr [Þiir]
Yürek Cadýsý [Þiir]
Ölmeden Önce Keyif [Þiir]
Zaten Kalabalýðým [Þiir]
Dudak Tiryakisi [Þiir]


Yaman Sert kimdir?

Ýnsanlar beni hep "dallama" diye anarlar.

Etkilendiði Yazarlar:
Ýþsiz ve þerrefsiz yazarlar


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Yaman Sert, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.