Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman |
|
||||||||||
|
Tam anlamıyla unutmuştum derken ani bir bulantı, kalp çarpıntısı, nefes alamamak... Olurmuş böyle şeyler. Biliyorum olur böyle şeyler... Biranda geliverir aklına. Yağmur taneleri zırhımı deliyor, bir anda vücudumun soğuğu hak etmediği gibi garip bir kanıya kapılıyorum. Olmam gereken yerde değilsin diye bağırıyor yağmur, bir yandan da iğneliyor. Son gece orada kalmalıydın, bir daha hiç kalkmamak üzere. Son gece, yağmur gibi bir fazlalık yok. Sadece kuru Ankara soğuğu. Olmam gereken yerdeyim diyorum. Zırhım bir timsahınki kadar kalın. Başka bir beden var benim bedenime temas eden, hiç tanımadığım bir surete sarılmışım. Sımsıkı. Parmaklarımı kalın mantonun içinden geçirip bedenine saplama isteği içinde, kaslarımı kontrol edemiyorum ve kadını fazlaca sıkmaktan korkuyorum. Nefes alışverişi ritmikleşiyor. Şimdi uyuyor olmalı. Sessizce bekliyorum. Soğuk güç veriyor bana, soğuğu hissettikçe kollarımın altındaki ılıklığın hücrelerine biraz daha nüfus ediyorum. Soğuk, tıpkı arkamda durup beni iteleyen bir dost gibi... Son yarım saat ama ne önemi var ki? Şimdi huzurlu. Uyanmazsa, uyandırmamalı. Sabaha kadar burada oturmalı ve sarılmalı. Bizi engelleyen hiçbir şey yok! Çok geçmiyor, irkiliyor. Tedirginmiş meğer, ani bir hareketle kafasını kaldırıyor. Bitirmeli artık, diyor, gitmeli. Bedeni uzaklaşıyor benimkinden... Yarım kalıyor… Soğuk üşütürken, yağmur damlalarından kaçmak için şemsiyenin altına sığınırken fark ediyorum; orada sonsuza kadar kalmalıydım! Yüzümüzü, bedenimizi birbirimizde saklayabilmeliydik. Sağda solda görülen suratları belli olmayan ve birbirlerine sarılan sevgililer kadar normal olabilmeliydik. Şemsiyeyi kapatıyorum. Üzerindeki suları silkeledikten sonra kabına koyuyorum. Aynanın karşısında bütün çıplaklığımla kalıveriyorum. Saçı başı ıslanmış; kaşları, bıyığı kulakları ve yüzündeki her bir kıvrımı netlikle seçilebilen biri görülüyor. Daha önce yağmurun beni bu kadar incitebileceğini hiç düşünmemiştim. Ne şemsiyelerin varlığını hatırlamış, ne "Aaii baba" oyunun yarım kalmış olduğunu fark etmiştim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Utku Gürtunca, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |